Havacılık Yolcu Taşıma Sözleşmesi Nedir?
Makale Başlıkları
Yolcu Taşıma Sözleşmesi Nedir?
Havacılık Yolcu Taşıma Sözleşmesi geçmeden önce Türk hukukuna göre taşıma sözleşmesinin içeriğini irdelemekte yarar vardır. Zira havacılık taşıma sözleşmesiyle 6102 sayılı TTK’da tanımlı taşıma sözleşmeleri arasında genel hususlar anlamında benzerlikler mevcuttur.
850. madde f-2 fıkrasına göre taşıyıcı, yolcu olan kişiyi ulaşacağı noktaya götürmeyi üstlenirken, yolcu ise buna karşılık olarak bedel ödemeyi üstenir. Madde tarafların üstlendikleri edimleri belirtir, bu maddeden yola çıkarak pek tabii hava yolu taşıma sözleşmesinin unsurları tespit edilebilir.
Taşıyıcı; bir hava aracı vasıtasıyla, bedel karşılığı, kişiyi varmak istediği noktaya sağ ve zamanında ulaştırmayı üstlenir.
Havacılık Hukuku
Hukukun diğer alanlarına kıyasla daha geç gelişme göstermeye başlayan havacılık hukuku; niteliği gereği hava faaliyetlerine ilişkin geniş kapsamlı düzenlemeleri içeren hava hukukundan farklı olarak havacılık faaliyetleri olan askeri ve sivil havacılığı düzenlemektedir.
Sivil havayolu araçlarıyla yolcu taşımacılığının yapılıyor olması havacılık hukukunun yanı sıra tüketici hukukunun da alanına girmektedir. Sivil havacılık kapsamındaki faaliyetlere örnek olarak; hava araçlarının imali, bu araçlarla ulaşımın sağlanması, bu ulaşım hizmetlerine yer hizmetleriyle destek verilmesi, hava trafiğinin düzenlenmesi, havaalanlarının yapımı ve işletilmesi gösterilebilir.
Sözleşmenin Hukuki Niteliği: Bu sözleşme tam iki tarafa da borç yükleyen sözleşmedir. Çünkü her iki tarafın da taahhüt altına alınan yapmayı üstlendiği edim mevcuttur. Niteliği itibariyle üzerine doktrinde farklı görüşler bulunmakla beraber yaygın görüş, bu sözleşmenin eser sözleşmesi niteliğinde olduğudur.
Vekâlet sözleşmesi olabileceğine dair görüşler de mevcut olmakla birlikte taşıma sözleşmesi niteliğine pek uymaz. Çünkü vekâlet sözleşmesinde ücret feri unsurdur ve eksik iki taraflı borç yükler, sonuca değil sonuca giden yolda gösterilen emek ve çabaya odaklanmak gerekir ve sonuç garanti edilmez.
Bir diğer görüşe göre ise eser sözleşmesi olarak nitelenebileceğidir. Bu sözleşmede eseri daha geniş ve hukuki anlamıyla tanımlamak gerekir; eseri, yapılması mümkün sonucu meydana getirme taahhüdü olarak tanımlarsak ve ayrıca edim üstlenen tarafın vekalet sözleşmesindeki gibi edimi bire bir gerçekleştirmesi zorunluluğu olmadığı için eser sözleşmesi olarak yorumlanması daha mümkündür ve belirtildiği gibi yaygın görüşte bu doğrultudadır.Havacılık Yolcu Taşıma Sözleşmesi
Montreal Sözleşmesi: 1999 tarihli bu sözleşme Türkiye’de 2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir ve Anayasa m. 90 gereği kanun statüsünde uygulanmaktadır. Bu sözleşmenin tam ismi, Hava Yoluyla Uluslararası Taşımacılığa İlişkin Belirli Kuralların Birleştirilmesine Dair sözleşmedir.
Tüm konuları detaylı şekilde düzenlememekle birlikte genel kurallara yer vermiştir. Bu sebeple Türk mahkemeleri önüne gelecek bu tarz bir uyuşmazlıkta Montreal Sözleşmesinin eksik bıraktığı hususlar milletlerarası özel hukuktaki lex fori ilkemiz gereği Türk hukukunca tamamlanacaktır. Sadece hava yolu ile taşımalarda bu sözleşmesinin hükümleri uygulama alanı bulur.
Sözleşmeler BK (borçlar kanunu) gereğince karşılıklı uygun irade beyanlarıyla kurulacağı için kaçak yolcuların durumu Montreal Sözleşmesinde yer almaz. Sözleşme yapılırken şekil şartı öngörülmemiştir, yazılı ve sözlü olarak kurulabilir.
Örneğin, bilet işlemleri ispat kolaylığı sağlaması açısından vardır ve biletin kaybı gibi durumlarda sözleşmenin geçerliliği etkilenmez.
Sözleşmenin Unsurları: Bu sözleşmenin uygulama alanı bulması için gerek şartlardan biri uçuşun uluslararası olmasıdır ve ayrıca giden ve gidilen ülkelerin de bu sözleşmenin tarafı olması gereklidir.
Ücret ödenmesi de zorunlu unsurlardan biridir ve ücretin sadece nakdi anlamda olmayıp malvarlığı yönünden değer anlamına gelen tüm edimlerin de ücret kapsamına girdiği kabul edilir.
Diğer esaslı unsur olan hava aracıyla taşımanın yapılması durumunu incelediğimizde ise hava aracı tanımına bakmak gereklidir.
Havada seyredebilme yeteneği olan her türlü araç bu kapsama girer bu sebeple asansör gibi seyir yeteneği olmayan şeyler kapsam dışında kalır. Bu sözleşme kapsamına girmesi için taşımanın mutlaka hava yoluyla yapılması şarttır.
Sözleşmenin tarafları yolcu ile taşıyıcıdır. Yolcu belirlenen ücreti ödeyen değil, gitmek isteyen kişidir. Taşıyıcının taşıma işini kendisinin yerine getirme mecburiyeti yoktur bunu başkası aracılığıyla da fiili taşıma durumuyla yapabilir ama sözleşmenin tarafı yine de sözleşmesel taşıyıcı olan kendisidir ve sorumluluk tespiti açısından bu önemli bir ayrımdır.Havacılık Yolcu Taşıma Sözleşmesi
B. Yolcu Taşıma Sözleşmesindeki Sorumluluklar Nelerdir? (Havacılık Yolcu Taşıma Sözleşmesi)
Bu konu sözleşme daha ayrıntılıdır çünkü sorumluluk sınırlarını olabildiğince net belirlenmelidir, taşıma halindeyken kazaların, muhtemel yaralanmaların meydana gelmesi tarafları zor durumda bırakır. Yolcu ve taşıyıcı arasındaki sözleşmesel bir sorumluluk mevzu bahis olduğu için kaçak binenler, yolcular arası kavga, cezai sorumluluğa sebep veren olaylar bu sorumluluğun dışında kalır.
Montreal Sözleşmesinde iki aşamalı sorumluluk durumu getirilmiştir. Şöyle ki taşıyıcı yolcuyu sağ şekilde gitmek istediği yere ulaştırmalıdır, yani yolda meydana gelen yolcunun ölmesi, yaralanması durumlarında bu edim yerine getirilmemiş olur ve sözleşmesel sorumluluk ortaya çıkar. Bu ikili sistemin temeli 5 yılda bir ICAO tarafında tekrar belirlenen Özel Çekme Hakkıdır.
113,100 ÖÇH vardır ve sınırın altında kalan durumlarda taşıyıcının kusursuz sorumluluğu vardır, sorumluluktan kurtulması tek yolla mümkündür, yolcunun müterafik kusur varlığıdır. Eğer bu kusur yoksa taşıyıcı mücbir sebep de dahil sorumlu tutulmuştur.
113,100 ÖÇH’nu aşan durumlarda taşıyıcı iki halde sorumluluktan kendini kurtarabilir. İlki fiilin kendi kusuru, hatası, yanlış fiili sonucu olmadığı ispat, ikincisi ise bu zararın 3. kişi fiilinden kaynaklandığını ispattır.Havacılık Yolcu Taşıma Sözleşmesi hakkında makaleyi okudunuz, detaylı bilgi ve profesyonel destek almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Emsal Yargı Kararları
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2014/13992, K. 2014/20286 T. 23.12.2014
Somut olayda, önceden alınan havayolu yolcu taşıma biletleri kapsamında, davacılar gerekli hazırlıkları yapmak suretiyle … Havalimanına gitmişler ancak davalının yaptığı fazla bilet satışı nedeniyle yolculuk yapmaksızın havalimanından ayrılmak durumunda kalmışlardır.
Her ne kadar davalı tarafça, “overbooking” işleminin olağan bir uygulama olduğu savunmasında bulunulmuşsa da, bir takım işlem ve uygulamaların zaman içinde olağan hale gelmesi, o işlem ve uygulamanın doğru olduğu anlamına gelmeyeceği gibi kişiler üzerindeki olumsuz etkinin de ortadan kalkmasını gerektirmez.
Bu hali ile yukarıda yapılan tanımdan da anlaşılacağı üzere, yolcu adaylarının üzerlerine düşen tüm edim ve özeni yerine getirmelerine karşın uçağa alınmamaları olgusu, başlı başına manevi zarara neden olabileceği gibi söz konusu uygulama, uçağa alınan ve alınmayan kişiler arasında ayrımcılığa yol açabilen ve Anayasa ile korunan eşitlik ilkesini zedeleyici bir potansiyel taşımaktadır.
Kaldı ki, davalı basiretli bir tacir gibi hareket etmek durumunda olup, havayolu taşımacılığı, başlı başına özel bir izni gerektiren, kendine has mevzuatı ve genişletilmiş sorumlulukları olan bir ticari faaliyettir.
Bu durumda, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar ışığında, davacıların salt “overbooking” uygulaması nedeniyle uçağa alınmamak suretiyle manevi zararlarının oluştuğu göz önüne alınmak ve gerekirse davalı kurumun yapmış olduğu konaklama, bir sonraki uçuşta yer temini gibi teklifler de değerlendirilmek suretiyle davacılar yararına uygun bir manevi tazminata hükmedilmek gerekirken, yazılı şekilde, şartları oluşmadığından bahisle ret hükmü kurulması doğru görülmemiş, hükmün davacılar yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:,Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle,
davalı vekilinin temyiz isteminin HUMK’nın 432/4 ncü maddesi hükmü uyarınca REDDİNE,
2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacılar yararına BOZULMASINA,
temyiz harcı davalıdan peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına,
ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden davacılara iadesine,
23/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2019/3870, K. 2020/2387 T. 4.3.2020
Dava, hava yolu ile yolcu taşıma sözleşmesinden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, bilirkişi raporu benimsenerek yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma yeterli değildir.
Davalı taraf uçuşun 2 saat 10 dakika gecikmeli olarak gerçekleştiğini ve gecikme sebebiyle kapı değişikliklerinin olduğunu kabul etmekle birlikte bu sorunları giderecek herhangi bir ikramda bulunmadığını da kabul etmiştir.
Yapılan incelemede, mahkemece uçağın kalkış saati ile ilgili olarak yetkili mercilerden bilgi ve belge istenilmediği, sadece davalının sunduğu uçuş defterine göre gecikme süresinin belirlendiği, dosyaya rapor sunan bilirkişinin kaptan pilot-uçak mühendisi olduğunun anlaşılması karşısında; öncelikle sivil havacılık uzmanı bilirkişiden rapor alınması gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm tesisi doğru görülmemiş, davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı taraf yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 04/03/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2016/5957, K. 2018/232 T. 15.1.2018
Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasında görülen davada … 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 29/12/2015 tarih ve 2014/614-2015/978 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin davalıdan uçak bileti aldığını ve 14.04.2014 tarihinde …-… uçağı ile …’a uçtuğunu, …’da Atatürk Havalimanına iniş yaptığını,
ancak uzun süre beklemesine rağmen valizinin bulunamadığını,
valizin kaybolduğuna dair tutanak düzenlendiğini ve valizin kısa bir süre içinde bulunup …’da kalacağı adrese teslim edileceğinin söylendiğini,
ancak yapılan aramalar sonucunda valizin bulunamadığını,
müvekkilinin davalının sözleşmeye aykırı fiili sebebiyle maddi ve manevi olarak zarara uğradığını,
kayıp olan valizinde yapmayı planladığı ve fakat iptal etmek zorunda kaldığı ticari ve sosyal amaçlı faaliyetleri nedeniyle giymeyi düşündüğü giysilerini,
ayakkabılarını ve kişisel eşyalarının hepsini yitirmiş bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 2.000,00 TL maddi tazminat ile 3.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 5.000,00 TL tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir,
Davalı vekili; Varşova Konvansiyon hükümleri gereğince bagaj için önceden bir beyan yapılmadığından ve sigorta yaptırılmadığından bilet ve bagaj fişine göre müvekkili taşıyıcı için öngörülen sınırlı sorumluluk limitleri dahilinde davacının ancak ve sadece gerçek zararını talep edebileceğini, bunun yanı sıra bagaj içindeki eşyaların kaybı nedeniyle kişilik haklarına yönelmiş bir saldırı söz konusu olamayacağından manevi tazminat isteminde de bulunamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; davacının gerçek zararının toplam 13.039,20 TL olarak tespit edildiği, ancak uygulanması gereken 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu’nun 124. maddesi delaleti ile 1999 Montreal Birleştirme Konvansiyonun 22. maddesi uyarınca davacının sorumluluğunun 1.131 SDR ile sınırlı olduğu, ayrıca dava konusu valiz kaybı nedeni ile davacının kişilik haklarının ihlaline ilişkin koşullar oluşmadığı gerekçesiyle taleple bağlı kalınarak maddi tazminat davasının kabulü ile 2.000,00 TL’nin haksız fiil tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline ve manevi tazminat davasının reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dava, havayolu ile yolcu taşıma sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. 28.05.2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 sayılı Yasa’nın 3/k maddesinde
“Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” tüketici, 3/ı maddesinde ise “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem”
tüketici işlemi olarak tanımlanmıştır.
Aynı Yasa’nın 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 sayılı Yasa’nın görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasının engelleyemeyeceğine değinilmiştir.
HMK’nin 1. maddesinde ise görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetileceği düzenlenmiştir.
Somut olayda; davanın açıldığı 26.06.2014 tarihi itibariyle 6502 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği, davacının ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici,
dava konusu taşıma işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, yukarıda belirtilen yasa hükümleri uyarınca davaya bakma hususunda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu hususu gözetilerek görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenip yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın BOZULMASINA,
(2) numaralı bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin sair,
davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine,
15/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Faydalı Linkler: