Örgüt Üyeliğinin Tespitinde Yargıtay’ın Belirlediği Yeni Kriterler
Makale Başlıkları
Örgüt Üyeliğinin Tespitinde Yargıtay’ın Belirlediği Yeni Kriterler
Örgüt üyeliğinin tespiti amacıyla Yargıtay’ın belirlediği yeni kriterleri sıralamadan önce Yargıtay kararını inceleyelim.
T.C. YARGITAY 16. Ceza Dairesi Esas No: 2017/1809 Karar No: 2017/5155
Karar Tarihi: 26.10.2017
SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNE ÜYE OLMA SUÇU – ÖRGÜTE SADECE SEMPATİ DUYMANIN ÖRGÜT ÜYELİĞİ İÇİN YETERLİ OLMADIĞI – SANIĞIN EYLEMLERİNİN ÖRGÜTSEL FAALİYETLER KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLEMEYECEĞİ – HÜKMÜN BOZULDUĞU
ÖZET: Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mubah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden,
Kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında, örgütün sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan katlarla irtibatlı olduğu anlaşılan ve fakat örgütün nihai amacını bildiği,
Örgütle organik bir bağ kurarak hiyerarşisine dahil olduğu yönünde herhangi bir delil bulunmayan sanığın, hükme esas alınan ikrarı ve HTS kayıt içeriğine göre A… İlçe Tarım Müdürlüğü’nde ziraat mühendisi olarak görev yaptığı dönemde,
Örgütün ilçe imamı olduğu iddia edilen ve örgütün ilçe yapılanması içerisinde görevli oldukları iddiasıyla haklarında soruşturma yürütülen şahıslarla telefonla görüşmek suretiyle irtibat içinde olmak, çoğunluğu kamuoyu nezdinde örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan,
Hukuki kılıflarla kamu görevlileri ve sivil şahıslara yönelik bir kısım operasyonlara başladığı 2013 yılı öncesinde olmak üzere birkaç kez de bu tarihten sonra örgütün dini sohbet toplantılarına katılmak,
Örgüt tarafından çıkarılan gazetelere gerçek ismiyle abone olmak ve çocuğunu örgüte müzahir olması nedeniyle kapatılan A… isimli okula göndermekten ibaret eylemlerinin, sanığın konum ve kişisel özellikleri de nazara alındığında sempati ve iltisak boyutunu aşan, örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
(5271 S. K. m. 230, 289)
Dava: Bölge Adliye mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle, temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi,
Gereği düşünüldü:
Karar: Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Ayrıntıları Dairemizin 2015/3 E. sayılı kararında ve dairemizce de benimsenen, istikrar kazanmış yargısal kararlarda açıklandığı üzere,
Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir.
Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir.
Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur.
Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır.
Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yetine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için, örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır.
Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir.
Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. (Evik, Cürüm İşlemek İçin Örgütlenme, Syf 383 vd.)
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir.
Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir.
Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin “suç işlemek amacı” olması aranır. (Toroslu özel kısım syf. 263- 266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf. 28, Özgenç Genel Hükümler syf. 280)
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde,
Kuruluş, amaç, örgüt yapılanması ve faaliyet yöntemleri Dairemizin 2015/3 E. sayılı kararında anlatılan ve nihai amacı,
Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması,
Amaca ulaşmak için her yolu mubah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında,
Örgütün sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan, katlarla irtibatlı olduğu anlaşılan ve fakat örgütün nihai amacını bildiği, örgütle organik bir bağ kurarak hiyerarşisine dahil olduğu yönünde herhangi bir delil bulunmayan sanığın,
Hükme esas alınan ikrarı ve HTS kayıt içeriğine göre Ağlasun İlçe Tarım Müdürlüğü’nde ziraat mühendisi olarak görev yaptığı dönemde, örgütün ilçe imamı olduğu iddia edilen ve örgütün ilçe yapılanması içerisinde görevli oldukları iddiasıyla haklarında soruşturma yürütülen şahıslarla telefonla görüşmek suretiyle irtibat içinde olmak,
Çoğunluğu kamuoyu nezdinde örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan, hukuki kılıflarla kamu görevlileri ve sivil şahıslara yönelik bir kısım operasyonlara başladığı 2013 yılı öncesinde olmak üzere, birkaç kez de bu tarihten sonra örgütün dini sohbet toplantılarına katılmak, örgüt tarafından çıkarılan gazetelere gerçek ismiyle abone olmak ve çocuğunu örgüte müzahir olması nedeniyle kapatılan A… isimli okula göndermekten ibaret eylemlerinin, sanığın konum ve kişisel özellikleri de nazara alındığında sempati ve iltisak boyutunu aşan, örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek;
a-Örgütün ilçe imamı olduğu iddia edilen Y. A. ve örgütün ilçe yapılanması içerisinde görevli oldukları iddiasıyla haklarında soruşturma yürütülen E. T., F. O., H. A., H. E. ve A. A. isimli şahıslarla ilgili varsa soruşturma evrakı ya da dava dosyalarının getirilerek sanıkla ilgili beyanda bulunup bulunmadıklarının belirlenmesi,
b-Arama neticesinde el konularak adli emanette muhafaza edilen sanığa ait dijital materyaller üzerinde gerçekleştirilmekte olduğu anlaşılan bilirkişi incelemesi sonucunun beklenmesi,
c-Sanık hakkında hükümle birlikte yapılan suç duyurusuyla ilgili soruşturma evrakının akıbeti araştırılıp açılmış bir dava varsa iş bu dava dosyası ile birleştirilmesinin temini cihetine gidilerek iddia edilen bir olayın ispatında birbiriyle çelişen deliller var ise,
Hangi delilin hangi gerekçeyle diğerine üstün tutulduğunun da karar yerinde tartışılması suretiyle sanığın hukuki durumunun tüm deliller muvacehesinde tayin ve takdiri gerekirken, 5271 sayılı CMK’nın 230/1-b maddesi gereğince hukuki
bir gerekçe için tartışılıp değerlendirilmesi zorunlu olan tüm delillerin tartışma ve değerlendirmeye tabi tutulmayarak aynı Kanunun 289/1-g maddesine muhalefet edilmesi,
Sonuç: Kanuna aykırı, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan,
hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA,
bozma nedenine göre sanığın, mevcut delil durumu ve tutuklulukta geçen süre de gözetilerek sanığın tahliyesine,
başka suçtan tutuklu veya hükümlü değilse derhal salıverilmesi için ilgili yer Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına 26.10.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Örgüt Üyeliğinin Tespiti İçin Dikkate Alınacak Kriterler Nelerdir?
Yukarıdaki Yargıtay Kararı’ndan yaptığımız çıkarımlar doğrultusunda örgüt üyesi; örgütün amacını benimseyen, örgütün iradesini kendi iradesinden önde tutan, sorgulamadan örgütün verdiği görevleri yerine getirmek için hazır bulunan ve bu amaçla da örgütün hiyerarşik yapısında yer alan kimsedir. Örgüt üyeliğinin en önemli unsuru örgüt üyesinin örgüt ile “organik bağ” kurmasıdır.
Örgüt Üyeliğinin En Önemli Unsuru Olan “Organik Bağ”
Öncelikle “organik bağ” kavramı, bir kişinin bir teşkilat ile ya da bir yapılanma ile karşılıklı çıkar ilişkisine ya da iş birliğine dayanan ve her iki tarafında yarar sağlama amacı ile irtibatı olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle örgüt üyeliğinin temel unsuru olan organik bağın varlığını kabul edebilmemiz için kişinin örgüt ile “sempati” den öteye gidecek bir bağ kurması gerekmektedir. Sempati duyulması amacıyla örgütün sosyal medya hesaplarının takip edilmesi, örgüt başına duyulan hayranlık, örgütün ideolojilerinin, amaçlarının ve değerlerinin benimsenmesi, örgütün hukuka aykırı yapısının ortaya çıktığı zamandan önce ya da sonra sohbetlerine katılması, çocuklarını okullarına göndermesi “örgüt üyeliği” tespitinde suçun maddi ve manevi unsurları açısından yeterli değildir. Kişinin örgüt üyesi olarak kabul edilebilmesi için;
- Örgütün suç ya da terör örgütü olduğunu bilmesi,
- Örgütün hukuka aykırı niteliği olduğunu bilmesi,
- Örgütün amacını benimsemesi,
- Örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olması,
- Örgüt adına bilerek ve isteyerek suç istemesi ve bu yöndeki kararlılığı mevcut olmalı,
- Organik bağın, canlı, geçişken olması ve süreklilik arz eden faaliyetler içermesi gerekmektedir.
Örgütün hukuka aykırılığının bilincinde olup bu amaçla örgüt adına suç işleyen örgüt üyesinin tespiti kolay olmakla birlikte, örgüte bir sempati ve iltisak boyutunu aşan ancak herhangi bir suç işlemeyen kişinin örgütle bağlantısı ya da örgüt üyesi olduğu nasıl tespit edilebilir?
Kişinin örgütün amaçlarını bilmesi ve benimsemesi örgüt için her durumda hazır olması,
Örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olması ve örgütün amacına hizmet eden suç işlemesi ve bunu kararlılık içinde yapması ve devamlı olması durumlarında kişinin örgüt üyesi olduğu kolayca tespit edilir.
Ancak kişi örgüte sempati duyuyorsa ve bu iltisak boyutunu aşmış ise ama henüz bir suç işlememiş hatta teşebbüs dahi etmemişse örgüt üyeliği ile suçlanan kişinin suç işleme amacı olduğunu nasıl anlayabiliriz?
Şüpheli “Ben suç işleme amacıyla yapmadım, kastım yoktu.” diyorsa eğer şüphelinin örgüte sempati duyması, hiyerarşik yapısı içinde yer alması örgüt üyeliği tespiti için yeterli değildir.
Suç işleme iradesinin var olduğunun kanıtlanması gerekmektedir.
Bu konuda Türk Ceza Kanunu madde 220/2 ye göre suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olan kimse iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Sonuç
Yukarıda örgüt üyeliğinin tespiti bakımından Yargıtay’ın son yıllarda vermiş olduğu kararlara göre belirlediği kriterleri YARGITAY 16. CEZA DAİRESİE. 2017/1809K. 2017/5155T. 26.10.2017 tarihli kararı ışığında inceledik.
Buna göre örgüt üyeliğinin tespiti için failin örgütün hukuka aykırı amacını benimsemesi, örgütün hiyerarşisinde yer alması, örgütün hukuka aykırı faaliyetlerini kararlılıkla ve devamlı olarak gerçekleştirmesi, örgüt ile organik bağ kurması, örgüte sempati ve iltisak sınırını aşması, kasıtlı olarak örgütün verdiği her hukuka aykırı görevi yerine getirmesi ve örgütün iradesini kendi iradesinden üstün tutması Yargıtay tarafından “örgüt üyeliği” için yeterlidir.
Bu kriterlerin mevcudiyeti halinde fail örgüt üyesi olarak kabul edilir ve diğer şartlar ile somut durum göz önüne alınarak örgüt üyeliği suçundan cezaya hükmolunur.
Örgüt Üyeliği Tespitinde Yargıtay Kriterlerine Dair Emsal Yargı Kararları
Yargıtay Kararı – 8. CD., E. 2019/2785 K. 2019/15933 T. 26.12.2019
Müşteki … vekili aracılığıyla sunmuş olduğu şikayet dilekçesinde, şüpheli …’ın Eskişehir Emniyet Müdürlüğüne göndermiş olduğu ihbar dilekçeleriyle kendisi ve bir çok akademisyen hakkında FETÖ/PYD isimli terör örgütü üyesi olduğunu iddia ederek bir çok kez ihbarda bulunduğunu,
Bu sebeple kamu görevinden ihraç edildiğini, sekiz gün gözaltında kaldığını, hakkında Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açıldığını, yargılandığını, beraat ettiğini, bu kararın kesinleştiğini, kendisi hakkında şikayette bulunarak iftira atan şüpheli hakkında şikayetçi olduğunu belirterek şikayetçi olması üzerine başlatılan soruşturma neticesinde,
“….şikayet ve ihbar hakkının anayasal bir hak olduğu, bunların Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından değerlendirilerek delili olan şüpheliler hakkında kamu davasının açıldığı, mahkemenin yargılama yaparak … hakkında bir takım eylemlerinin sabit olduğunu ancak bu eylemlerin terör örgütü üyeliği için zorunlu kriterler olan hiyerarşik bağ içerisinde çeşitlilik, süreklilik ve yoğunluk kriterlerini taşımadığını belirterek …’ın beraatine karar verdiği,
Bu durumda şikayetin veya ihbarın herhangi bir şekilde suç oluşturmadığı, mahkemenin bunun suç olduğuna kanaat getirmesi halinde resen suç duyurusunda bulunacağı” gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği ve verilen bu karara karşı yapılan itirazın, mercii tarafından reddedilmesi üzerine kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
Ceza Muhakemesi Kanununun 160. maddesinin 1. fıkrasında,
“Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.”
2. fıkrasında, “Cumhuriyet Savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.”
170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler.”
172.maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir.
Yukarıda yer verilen düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, Ceza Muhakemesi Kanununun “soruşturma” başlıklı 2. kitabında, Cumhuriyet Savcısının suç soruşturmasına ilişkin süreci nasıl yürüteceği ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi durumunda, itirazı incelemekle görevli mahkemenin görevleri açık bir şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır.
Bu çerçevede, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı itiraz üzerine inceleyen mahkeme, kamu davası açılması için yeterli delil bulunmaması durumunda itirazın reddine,
Yeterli delil bulunması durumunda itirazın kabulüne veya eksik soruşturma nedeniyle soruşturmanın genişletilmesine karar verebilecektir.
CMK.nın 170/2. maddesine göre kamu davası açılabilmesi için soruşturma aşamasında toplanan delillere göre suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunması gerekir.
Suç ihbar veya şikayeti yoluyla soruşturma yaparak maddi gerçeğe ulaşma yükümlülüğü ve yetkisi bulunan Cumhuriyet Savcısı, soruşturma sonucunda elde edilen delilleri değerlendirerek kamu davası açmayı gerektirir nitelikte yeterli şüphe olup olmadığını takdir edecektir.
Diğer bir deyişle Cumhuriyet Savcısı elde edilen delillerin kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturduğu kanaatine varırsa dava açacak, aksi durumda kovuşturmaya yer olmadığına karar verilecektir.
Aksi durumun kabulü her ihbar veya şikayet üzerine Cumhuriyet Savcısının kamu davası açmasını gerektirir ki bu kabul, lekelenmeme hakkıyla bağdaşmayacak ve kanunun ruhuna uygun düşmeyecektir.
İftira suçunun oluşabilmesi için; yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesinin gerektiği; somut olayda, şüphelinin söz konusu ihbarlarında maddi vakıa ve makul şüpheye dayandığı, nitekim terör örgütü üyesi olmak suçundan yargılanan şüpheli hakkında mahkemece verilen beraat kararının gerekçesinde şüphelinin eylemlerin terör örgütü üyeliği için zorunlu kriterler olan hiyerarşik bağ içerisinde çeşitlilik, süreklilik ve yoğunluk kriterlerini taşımadığını,
Örgüte olan ilgisinin sempatizan düzeyinde kaldığının vurgulandığı, bu durumda şüpheli ihbarlarının Anayasanın 74. maddesiyle de güvence altına alınan şikayet ve başvuru hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla; kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından bahisle bu karara yönelik itirazın reddine karar veren Eskişehir 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 28.03.2018 tarihli ve 2018/1683 Değişik İş sayılı Kararı usul ve kanuna uygun bulunmuştur.
Adalet Bakanlığı’nın Kanun Yararına Bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca düzenlenen ihbarname içeriği, açıklanan nedenlerle yerinde görülmediğinden kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, dosyanın Adalet Bakanlığı’na gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 26.12.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay Kararı – 8. CD., E. 2019/27999 K. 2020/17310 T. 21.10.2020
… …’in yazarı olduğu kitap ele geçmiş ise de, örgüte sempati duymak, örgütün amaçlarını, ideolojisini, değerlerini benimsemek,
buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak,
örgüt liderine saygı duymak gibi eylemlerin silahlı terör örgütü üyeliği için yeterli olmadığı,
örgüt üyeliğinin örgüte katılıp bağlanarak hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi,
örgüt ile organik bağ kurup örgütün faaliyetlerine katılmayı gerektirdiği,
mevcut haliyle silahlı terör örgütü üyeliğinin sübuta ermediği,
hiyerarşik ilişkinin belirlenemediği,
sanığın hiyerarşik bağ içerisinde çeşitlilik, süreklilik, yoğunluk teşkil eden eylemlerinin bulunmadığı,
örgüte bilerek ve isteyerek yardım niteliğinde herhangi bir eyleminin de bulunmadığı anlaşılmakla, sempati ve iltisak boyutunu aşan örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler tespit edilemediğinin vurgulandığı,
bu durumda şüpheli ihbarlarının Anayasanın 74. maddesiyle de güvence altına alınan şikayet ve başvuru hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla;
kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından bahisle bu karara yönelik itirazın reddine karar veren Eskişehir 2.Sulh Ceza Hakimliğinin 28.05.2018 tarihli ve 2018/3027 Değişik İş sayılı Kararı usul ve kanuna uygun bulunmuştur.
Faydalı Linkler: