Sınır Dışı Etme / Deport Kararının İptali ve Kodun Kaldırılması Davası
Makale Başlıkları
Sınır Dışı Etme / Deport Kararının İptali ve Kodun Kaldırılması Davası
Deport kararının iptali, bir kişinin bir ülkeden çıkarılması kararının hukuki olarak geçersiz sayılması anlamına gelir. Bu karar, genellikle yasadışı göçmenler veya vizesiz olarak ülkede kalan kişiler için verilir.
Sınır Dışı Etme Kararı Nedir?
Sınır dışı etme kararı yabancılar hakkında verilen idari bir karardır. Sınır dışı edilen yabancılar bu kararla; kendi ülkesine, transit gideceği ülkeye veya üçüncü bir ülkeye gönderilir.
Anayasanın 23. Maddesine göre, Türkiye vatandaşları sınır dışı edilemez. Sınır dışı kararını valilik ister talimat olmadan ister Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün talimatıyla verebilir.
Sınır Dışı Etmenin Sonuçları
Sınır dışı edilecek yabancının ülkeyi terk etmesi zorunludur ve bu yabancı Türkiye sınırlarına bir daha sadece özel izinle girebilir.
Bu izni İçişleri Bakanlığı verir. Sınır dışı etmenin başlıca iki sonucu budur. Fakat ağır ceza mahkemesinin alanındaki bir suçtan Türkiye’de yargılanarak mahkum olup cezasını çektikten sonra sınır dışı edilen yabancı bir daha Türkiye sınırlarına giremez; bu kişiler İçişleri Bakanlığı onayıyla Türkiye’den transit geçebilir.
Sınır dışı edilen veya Türkiye’yi terk etmeye davet olundukları halde izinsiz giren yabancılar bir yıla kadar veya adli para cezasıyla cezalandırılır. Bu yabancı cezasını çektikten sonra sınır dışı edilir.
Yabancıların Sınır Dışı Edilmelerini Düzenleyen Türkiye’nin Taraf Olduğu Uluslararası Sözleşmeler
- Avrupa İkamet Sözleşmesi
- Avrupa Sosyal Şartı
- Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair 1951 Tarihli Birleşmiş Milletler Sözleşmesi
- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Ek protokoller
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bugüne kadar Türkiye’nin sınır dışı etme işlemine ve suçluların geri verilmesi işlemine ilişkin üç tane ihlal, iki tane ihlalin bulunmadığına karar vermiş ve Türkiye hakkında altı tane kabul edilemezlik ve on tane kayıttan düşme kararı vermiştir.
Sınır Dışı Kararının İptali Davası
Sınır Dışı Kararının iptali davası, kararı alan yetkili makama karşı açılan bir davadır. Bu dava, kararın hukuka uygunluğunu ve geçerliliğini sorgulayarak, kararın iptal edilmesini talep eder. Davacı, sınır dışı kararının hukuka aykırı olduğunu iddia etmeli ve bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Sınır Dışı Kararının iptali davası, bir kişinin ülke sınırlarından çıkarılmasına yönelik alınan bir kararın hukuki açıdan incelenmesi ve iptal edilmesini talep ettiği bir hukuki süreçtir. Bu tür bir dava, göç hukuku ve idari hukuk alanında değerlendirilir.
Kimler Sınır Dışı Edilebilir?
Terör örgütü veya çıkar hedefli suç örgütü yöneticisi, üyesi ya da destekleyicisi olanlar, Türkiye sınırlarına giriş, vize ve ikamet onayları için yapılan işlemlerde gerçek dışı bilgi ve sahte belge kullananlar,
Türkiye’de bulunduğu süre zarfında geçimini meşru olmayan yollardan sağlayanlar, kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar, vize veya vize muafiyeti süresini on günden fazla aşanlar veya vizesi iptal edilenler,
ikamet izinleri iptal edilenler, ikamet izni bulunup da süresinin sona ermesinden itibaren kabul edilebilir gerekçesi olmadan ikamet izni süresini on günden fazla ihlal edenler, çalışma izni olmadan çalıştığı tespit edilenler,
Türkiye’ye yasal giriş veya Türkiye’den yasal çıkış hükümlerini ihlal edenler, hakkında Türkiye’ye giriş yasağı bulunmasına rağmen Türkiye’ye geldiği tespit edilenler, uluslararası koruma başvurusu reddedilenler, uluslararası korumadan hariçte tutulanlar,
uluslararası koruma başvurusu kabul edilemez olarak değerlendirilenler, uluslararası koruma başvurusunu geri çekenler,
uluslararası koruma başvurusu geri çekilmiş sayılanlar, uluslararası koruma statüleri sona eren veya iptal edilenlerden haklarında verilen son karardan sonra 6458 Sayılı Kanunun diğer hükümlerine göre Türkiye’de kalma hakkı bulunmayanlar,
ikamet izni uzatma başvuruları reddedilenlerden, on gün içinde Türkiye’den çıkış yapmayanlar, uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından tanımlanan terör örgütleriyle ilişkili olduğu değerlendirilenler sınır dışı edilebilir.
İşlediği suç nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilen yabancı, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına veya koşullu salıverilmesine karar verildikten ve her halde cezasının infazı tamamlandıktan sonra sınır dışı edilir.
Sınır Dışı Etme Kararına Karşı Kanun Yolu
Sınır dışı etme kararı öncelikle hakkında bu karar alınan kişiye tebliğ edilir. Bu kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde yabancının idare mahkemesine başvurma hakkı vardır. Bununla birlikte sınır dışı kararını veren makama da başvurabilir.
Yabancının idare mahkemesine yaptığı başvuru on beş gün içinde sonuçlanır ve bu karar kesindir. Yargı yoluna başvurulması durumunda, yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı edilemez. Belirtilen yedi günlük süre hak düşürücü süredir ve bu süre içinde iptal davası açılmazsa bir daha dava açılamaz.
Türkiye’yi Terke Davet
Sınır dışı etme kararı verildikten sonra, hakkında bu karar verilenlere terk için on beş gün ve otuz gün aralığında süre verilir. Bu kişilere çıkış izni belgesi verilir. Terke davet edilen yabancı verilen süre içinde ülkeden ayrılırsa, giriş yasağı kararı alınmayabilir. Ancak bu süreyi geçirip ülkeden çıkmayan yabancılar idari gözetim altına alınır.
Bazı yabancılar için ülkeyi terk etmeleri için davet ve süre verilmez. Bu kişiler: Kaçma ve kaybolma riski olan yabancılar, yasal giriş ve yasal çıkış kaidelerini çiğneyenler, sahte belge kullananlar, hiçbir dayanağı olmayan belgelerle ikamet izni almaya çalışanlar ve tespit edilenler; kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar. Bu sayılan kişiler idari gözetim altında tutulur.
Tahdit Kodu
Çeşitli nedenlerle sınır dışı edilen yabancıların, bu nedenlere paralel olarak sicillerine işlenen kodlara tahdit kodu denir. Bu koda bakılarak sınır dışı edilen yabancının tamamen veya belirli bir süreliğine ülkeye girmesi engellenir. Bu belirli süre 5 ay ve 5 yıl arasında değişmektedir.
Kodlar ve anlamları:
- V-69 (İkamet izni iptal edilenler),
- V-71 (Adreste bulunamayanlar),
- V-70 (Sahte evlilik),
- V-77 (Ahıska Türkü olmadığı halde başvuruda bulunanlar),
- V-84 (10 gün içinde ikamet izni alma koşuluna bağlı olarak giriş yapanlar),
- G-78 (Bulaşıcı hastalık taşıyan yabancılar),
- G-87 (Genel güvenlik açısından tehlike arz edilen kişiler),
- Ç-113(Yasadışı giriş-çıkış yapanlar,
- Ç-114 (Haklarında adli işlem yapılan yabancılar),
- Ç-115 (Ceza evinden tahliye olan yabancılar),
- Ç-116 (Genel ahlak ve kamu sağlığını tehlikeye atan yabancılar),
- Ç-117 (Kaçak çalışanlar),
- Ç-118 (İkamet izni iptal edilenler),
- Ç-119 (Kaçak çalışanların para cezasını ödememesi),
- Ç-120 (Vize veya ikamet ihlalinden kaynaklanan para cezasının ödenmemesi),
- Ç-135 (Yabancılar ve uluslararası koruma kanuna aykırı davrananlar),
- Ç-136 (Seyahat masraflarını ödemeyenler),
- Ç-137 (Terke davet edilen yabancılar),
- Ç-138 (İnat yolcu), K (Kaçakçılıktan arananlar), N-99 (Interpol kodu), O-100 (Semti Meçhul Yurda Giriş Yasaklı Sığınmacı),
- N-82 (İstihzan kodu),
- V-69 (İkamet izni iptal edilenler).
Tahdit Kodlarının Kaldırılması
Tahdit kodu konularak ülkeden sınır dışı edilen ve ülkeye girmesi belirli veya belirsiz süreli yasaklanmış kişi, meşruhatlı vize davetiyesiyle Türkiye’ye tekrar girebilmektedir. Alınan vizeyle yasaklanan yabancı, yasaklanma süresi olmadan önce Türkiye ‘ye giriş yapabilir.
Bu meşruhatlı vize davetiyesi özel bir neden gösterilerek alınır.
Bu nedenler evlilik, çalışma vs olabilir. Bazı sebepler vardır ki bunların var olması meşruhatlı vize davetiyesi alınmasına engel teşkil eder.
Söz edilen sebepler, devlete karşı faaliyet göstermek ve güvenlik açısından tehlike yaratmak gibi riskli durumlardır.
Bu kişiler için meşruhatlı vize davetiyesi çıkarılamaz, idari dava yolunu kullanmak daha olası bir çözümdür. Sınır dışı kararı verilen yabancı, bu karar için idareye başvurarak tahdit kodunun kaldırılmasını isteyebilir. İdare olumlu ya da olumsuz yanıt verebilir.
Tahdit Kodunun Kaldırılması İçin Açılacak Dava Ne Kadar Sürer?
Tahdit kodunun kaldırılması için açılan davanın net bir süresi olmamak ile birlikte yaklaşık 1 sene sürmektedir. Fakat dava devam ederken yabancı, ülkeye girebilir ve dava bitene kadar ülkede kalabilir. Bunun gerçekleşmesi hakimin yürütmenin durdurulması kararı vermesi sonucuyla olur.
Yürütmenin durdurulması kararının verilmesi davanın açıldığı tarihten itibaren yine net bir süresi olmamak ile birlikte yaklaşık 2-3 ay aralığında karara bağlanır. Bu durum değişkenlik gösterebilir.
“hayati tehlike arz eden hastalıkları için tedavisi devam etmekte iken sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına işkenceye insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunanlar”
Bu ifade, uluslararası hukukun ve insan haklarının korunması açısından önemli bir konuyu vurgulamaktadır. Bu ifade, hayati tehlike arz eden hastalıkları olan kişilerin, sınır dışı edildikleri ülkelerde ölüm cezasına, işkenceye veya insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalabilecekleri konusunda ciddi endişelerin olduğunu belirtmektedir.
Bu nedenle, bu tür durumlarda, uluslararası insan hakları standartlarına uygun olarak, kişilerin sınır dışı edilmeden önce insan haklarına saygı gösterilmesi gerekmektedir. Bu haklar arasında, kişilerin işkenceye veya kötü muameleye maruz kalmama, özgürlük ve güvenlik haklarına saygı gösterme, adil yargılanma hakkı, sığınma hakkı ve sağlık hizmetlerine erişim hakkı gibi haklar yer almaktadır.
Bu nedenle, sınır dışı işlemleri sırasında, kişilerin insan haklarına saygı gösterilmesi ve hayati tehlike arz eden hastalıkları olan kişilerin tıbbi bakım haklarına saygı gösterilmesi son derece önemlidir. Bu şekilde, insan haklarına saygı gösteren, adil ve insancıl bir sınır dışı işlemi gerçekleştirilebilir.
Emsal Yargı Kararları
Danıştay 10. İdari Dava Dairesi, E. 2015/113 K. 2020/7070 T. 29.12.2020
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun “Sınır dışı etme kararı” başlıklı 53. maddesinde, sınır dışı etme kararının iptali istemiyle mahkemeye yapılan başvuru üzerine Mahkemenin bu konuda vermiş olduğu kararın kesin olduğunun düzenlendiği görülmekle birlikte;
davaya konu işlemin aile ikamet izin talebinin reddi işlemi üzerine davacının ülkeden 15 gün içinde çıkış yapması gerektiği aksi takdirde sınır dışı etme kapsamına alınacağına ilişkin bir işlem olduğu ve sınır dışı etme işlemi olmadığı anlaşıldığından,
Mahkemece verilen kararın temyizen incelenebileceği sonucuna varılarak, 29/09/2020 tarihli Ara Kararı cevabının gelmediği görülmekle birlikte Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Gürcistan vatandaşı olan davacı 21/12/2012 tarihinde Türk vatandaşı … isimli kişi ile evlenmiş, bu evliliği dolayısıyla kendisine Türk vatandaşı eşi yanında 26/12/2012-26/12/2013 tarihleri arasında geçerli ikamet izni verilmiştir.
Son olarak davacı tarafından yapılan aile ikamet izni başvurusu üzerine evliliğe ilişkin tahkikat yapılmış ve bu tahkikat sonucu davacının evliliğinin anlaşmalı bir evlilik olduğundan bahisle başvurusu reddedilerek, davacıya 15 gün içinde ülkeden çıkış yapması gerektiği aksi takdirde sınır dışı edilecekler kapsamına alınarak ülkeden çıkışının sağlanacağı hususları 29/05/2014 tarihli işlem ile tebliğ edilmiş, bu işlemin iptali istemiyle de bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun ”Aile İkamet izninin şartları” başlıklı 35. maddesinin 3. fıkrasında, ”Türkiye’de, destekleyicinin yanında kalmak üzere aile ikamet izni talebinde bulunacak yabancılarda aşağıdaki şartlar aranır:
- a) 34 üncü maddenin birinci fıkrası kapsamında olduğunu gösteren bilgi ve belgeleri ibraz etmek
- b) 34 üncü maddenin birinci fıkrasında belirtilen kişilerle birlikte yaşadığını veya yaşama niyeti taşıdığını ortaya koymak
- c) Evliliği aile ikamet izni alabilmek amacıyla yapmamış olmak
ç) Eşlerden her biri için on sekiz yaşını doldurmuş olmak
- d) 7 nci madde kapsamına girmemek” hükmü; işlem tarihinde yürürlükte olan haliyle ”Türkiye’ye girişlerine izin verilmeyecek yabancılar” başlıklı 7. maddesinde, ”(1) Aşağıdaki yabancılar, Türkiye’ye girişlerine izin verilmeyerek geri çevrilir:
- c) 15 inci maddenin ikinci fıkrası saklı kalmak kaydıyla, vize muafiyeti kapsamında olsalar dahi, 15 inci maddenin birinci fıkrasında sayılan yabancılar…” hükmü; ”Vize verilmeyecek yabancılar” başlıklı 15. maddesinde, ”(1) Aşağıda belirtilen yabancılara vize verilmez:..
- c) Kamu düzeni veya kamu güvenliği açısından sakıncalı görülenler…” hükmü; “Aile ikamet izni talebinin reddi, iptali veya uzatılmaması” başlıklı 36. Maddesinde, “(1) Aşağıdaki hâllerde aile ikamet izni verilmez, verilmişse iptal edilir, süresi bitenler uzatılmaz:
- a) 35 inci maddenin birinci ve üçüncü fıkralarında aranan şartların karşılanmaması veya ortadan kalkması
ç) Aile ikamet izninin, veriliş amacı dışında kullanıldığının belirlenmesi…” hükmü; “Anlaşmalı evlilik yoluyla talep edilen aile ikamet izni” başlıklı 37. maddesinde, “(1) Aile ikamet izni verilmeden veya uzatılmadan önce makul şüphe varsa, evliliğin sırf ikamet izni alabilme amacıyla yapılıp yapılmadığı valiliklerce araştırılır. Araştırma sonucunda, evliliğin bu amaçla yapıldığı tespit edilirse aile ikamet izni verilmez, verilmişse iptal edilir.
(2) Aile ikamet izni verildikten sonra da evliliğin anlaşmalı olup olmadığı konusunda valiliklerce denetim yapılabilir.
(3) Anlaşmalı evlilik yoluyla alınan ve sonradan iptal edilen ikamet izinleri, bu Kanunda öngörülen ikamet izin sürelerinin toplanmasında hesaba katılmaz.” hükmü; “Yürürlük” başlıklı 125. Maddesinde, “(1) Bu Kanunun; a) 122 nci maddesi, 123 üncü maddesinin birinci, ikinci, beşinci ve yedinci fıkraları ile 124 üncü maddesi hariç olmak üzere Beşinci Kısmı yayımı tarihinde, b) Diğer hükümleri yayımı tarihinden bir yıl sonra, yürürlüğe girer. ” hükmü yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
11/04/2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6458 sayılı Kanun’un yürürlük maddesi incelendiğinde; Kanun’un 122. maddesi, 123. maddesinin birinci, ikinci, beşinci ve yedinci fıkraları ile 124. maddesi hariç olmak üzere Beşinci Kısmının yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği,
diğer hükümlerinin ise yayımı tarihinden bir yıl sonra (11/04/2014) yürürlüğe gireceğinin düzenlendiği, uyuşmazlık konusu ikamet izinlerine yönelik düzenlemelerin ise Kanun’un 2. Kısmında yer aldığı, dolayısıyla ikamet iznine ilişkin düzenlemelerin 11/04/2014 tarihinde yürürlüğe girdiği dikkate alındığında;
uyuşmazlık konusu olayda davacı tarafından Türk vatandaşı ile evliliği dolayısıyla yapmış olduğu aile ikamet izni başvurusunun 29/05/2014 tarihinde tebliğ edilen işlemle reddedildiği görüldüğünden ve işlem tarihi itibariyle 6458 sayılı Kanun yürürlükte olduğundan uyuşmazlığın çözümünde anılan Kanun’un ilgili hükümlerinin uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır.
6458 sayılı Kanun’un yukarıda yer verilen hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; aile ikamet izni talebiyle başvuran kişinin, kamu düzeni ve güvenliği açısından sakıncalı olmaması gerekmektedir.
Ayrıca sırf aile ikamet izni almak amacıyla anlaşmalı evlilik yaptığı anlaşılan yabancılara aile ikamet izni verilmeyeceği ve verilmişse de iptal edileceği düzenlemesine yer verildiği görüldüğünden, idarece anlaşmalı evlilik yaptığı tespit edilen yabancılar hakkında bu sebeple işlem tesis edilmesine hukuki bir engel bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta; davacının yapmış olduğu evliliğe yönelik tahkikat sonucu düzenlenen 24/07/2013 tarihli tutanak incelendiğinde; davacının beyan etmiş olduğu adreste Türk vatandaşı eş ile görüşüldüğü,
bu kişi tarafından, davacı ve davacının önceki evliliğinden olan oğlu ile birlikte yaklaşık 8 aydır bu adreste oturdukları, sanayi bölgesinde hırdavatçı olarak çalıştığı ve gelirinin aylık 1.000,00 TL olduğunun beyan edildiği,
komşular ile yapılan görüşmede ise, davacı ve eşinin evine farklı farklı kadınların geldiği, uygunsuz kıyafetlerle gece 23:00-24:00’ten sonra dışarı çıkıp sabaha karşı eve geldikleri, bu gidiş dönüşlerde sürekli ticari taksi kullandıkları, yaşam tarzlarının bir anda değişmesinin kendilerinin de dikkatini çektiğinin belirtildiği;
31/01/2014 tarihli tutanakta; davacı ve eşinin genel ahlaka aykırı ve rahatsız edici davranışlarından dolayı apartmanda yaşayan kişiler ile sorun yaşamaları üzerine ev sahibi tarafından evden çıkarıldıkları, ikamette oturdukları süre boyunca da davacı ve eşinin evine yerli ve yabancı bir çok erkek ve kadının girip çıktığı, eve gidiş geliş saatlerinin gece yarısından sonra olduğunun belirtildiği; 16/02/2014 tarihli tutanakta;
davacının adres değişikliği yaptığını bildirmesi üzerine yeni adreste tahkikat yapıldığı, çevreden yapılan araştırmada komşular tarafından davacı ve eşinin 1 ay önce bu adrese taşındıkları ancak tanımadıklarının belirtildiği;
26/03/2014 tarihli tutanakta; davacının ikamet tezkeresinin hazır olup olmadığı hususunda bilgi almak üzere şube müdürlüğüne komşusu olduğunu beyan eden … isimli kişi ile geldiğinin görülmesi üzerine, bu kişinin adres kayıt sisteminde davacının komşusu olmadığının anlaşıldığı,
… isimli kişiyle yapılan görüşmede, bu kişi tarafından, davacı ve Türk vatandaşı eşin önceki oturdukları adresin yakınlarındaki taksi durağında taksici olarak çalıştığı ve bu şahısların müşterisi oldukları, eğlence mekanlarına ortak arkadaşlarıyla gittikleri, taksi ücreti olarak aylık 150-200 TL civarı para aldığının beyan edildiği,
şahısların harcamaları ve yaşam standartlarına bakıldığında Türk vatandaşı eşin aylık geliri ile orantılı olmadığı, şahısların aynı çatı altında yaşadıkları ancak geçimlerini gayrı meşru yollardan sağladıklarının değerlendirildiği, 29/05/2014 tarihli tutanakta;
davacı ile Türk vatandaşı eşinin Yabancılar Şube Müdürlüğüne davet edildiği, ayrı ayrı ifadelerine başvurulduğu, alınan ifadeler değerlendirildiğinde şahısların birbirleri ile farklı, çelişkili cevaplar verdikleri birbirlerini tanımadıklarının anlaşıldığı, yapılan tahkikatlar ve ifadeler doğrultusunda elde edilen somut delillere istinaden davacının ülkede kalabilmek için formalite evlilik yaptığının değerlendirildiği hususlarına yer verilmiştir.
Bu haliyle, yukarıda yer verilen tespitler uyarınca sırf ikamet izni alarak Türkiye’de kalma amacıyla anlaşmalı evlilik yaptığı anlaşılan davacı hakkında 6458 sayılı Kanun’un yukarıda yer verilen 37. maddesi hükmüne uygun olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından, anılan Kanun’un ilgili hükmü göz ardı edilerek işlem tarihinde yürürlükte olmayan mevzuat uygulanmak suretiyle verilen dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
Öte yandan, davacı ile Türk vatandaşı eşin komşularıyla yapılan görüşmede, bu kişilerin evine farklı farklı kadınların geldiği,
uygunsuz kıyafetlerle gece 23:00-24:00’ten sonra dışarı çıkıp sabaha karşı eve geldiklerinin beyan edildiği, yine genel ahlaka aykırı ve rahatsız edici davranışlarından dolayı ikamet ettikleri apartmanda yaşayan kişiler ile sorun yaşamaları üzerine ev sahipleri tarafından evden çıkarıldıkları,
Türk vatandaşı eşin aylık geliri ile şahısların harcamaları ve yaşam standartlarının orantılı olmadığı tespitleri ile 6458 sayılı Kanun’un 15. maddesince başvurucunun kamu düzeni açısından sakıncalı olmaması gerektiği hususları birlikte değerlendirildiğinde; kamu düzeninin korunması açısından da davacının ikamet izni başvurusunun reddedilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
- Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,
- Dava konusu işlemin iptaline ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
- Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
- 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/12/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Anayasa Mahkemesi Kararı – Bireysel Başvuru 2016/6293 T. 9.11.2017
- BAŞVURUNUN KONUSU
- Başvuru, sınır dışı etme kararının iptali istemiyle açılan davada yeterli araştırma yapılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası hakkındadır.
- BAŞVURU SÜRECİ
- Başvuru 4/4/2016tarihinde yapılmıştır.
- Başvurucu, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) 73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin yürütmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
- Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca tedbir talebinin Bölüm tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden İçtüzük’ün 73. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
- Bölüm tarafından İçtüzük’ün 73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin geçici olarak durdurulmasın karar verilmiştir.
- Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
- Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
- Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve ilgili kurumlardan temin edilen bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:
- Başvurucu 1995 doğumlu olup Kırgızistan vatandaşıdır.
- Başvurucu, belirlenemeyen bir tarihte yasal yollardan Türkiye’ye giriş yapmıştır.
- İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliği ekipleri tarafından İstanbul ili Fatih ilçesi Aksaray Mahallesi’nde bulunan bir gece kulübünde yapılan denetimde başvurucunun izinsiz olarak çalıştığına (konsomatrislik) ilişkin tutanak düzenlenmiştir.
- Bunun üzerine İstanbul Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğünün 24/10/2015 tarihli kararıyla başvurucunun “çalışma izni olmadan çalıştığı” gerekçesiyle idari gözetim altına alınmasına ve sınır dışı edilmesine karar verilmiştir.
- Başvurucu tarafından sınır dışı etme kararının iptali istemiyle İstanbul 1. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açılmıştır.
- Anılan dava İdare Mahkemesinin 9/2/2016 tarihli ve E.2015/2404, K.2016/253 sayılı kararıyla reddedilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
“Dava dosyasının incelenmesinden, 22/10/2015 tarihinde Asayiş Şube Müdürlüğü ekiplerince Fatih İlçesi, Aksaray Mahallesinde bulunan Eliza Disko isimli işyerinde yapılan denetimde davacının izinsiz şekilde konsomatris olarak çalıştığının tespit edilmesi üzerine, davacı hakkında 6458 sayılı Kanun’un 54/ğ maddesi uyarınca sınır dışı kararı alındığı, davacı tarafından söz konusu sınır dışı kararının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Dosyada bulunan bilgi ve belgelere göre, 22/10/2015 tarihinde Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğünce, Fatih İlçesi, Aksaray Mahallesinde bulunan Eliza Disko isimli işyerinde yapılan denetimde davacının da aralarında bulunduğu 27 adet yabancı uyruklu bayanın, dekolte kıyafetlerle erkek müşterilerin masalarında oturarak içki içtikleri,
içtikleri içeceklerin hesabının erkek müşteriler tarafından ödendiği, davacının da aralarında bulunduğu bu şahısların anılan işyerinde çalışma izni olmaksızın konsomatris olarak çalıştıklarının 22/10/2015 tarihli tutanak ile tespit edildiği,
buna göre davacının izni olmaksızın konsomatris olarak çalıştığı anlaşıldığından 6458 sayılı Kanun’un 54/ğ maddesi uyarınca sınır dışı edilmesine dair dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”
- Bu karar, başvurucuya 20/4/2016 tarihinde tarihinde tebliğ edilmiş olup 20/5/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
- İLGİLİ HUKUK
- Ulusal Hukuk
- 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 29/10/2016 tarihli ve 676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 36. maddesiyle değişik “Sınır dışı etme kararı alınacaklar” kenar başlıklı 54. maddesi şöyledir:
“(1) Aşağıda sayılan yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınır:
- a) 5237 sayılı Kanunun 59 uncu maddesi kapsamında sınır dışı edilmesi gerektiği değerlendirilenler
- b) Terör örgütü yöneticisi, üyesi, destekleyicisi veya çıkar amaçlı suç örgütü yöneticisi, üyesi veya destekleyicisi olanlar
- c) Türkiye’ye giriş, vize ve ikamet izinleri için yapılan işlemlerde gerçek dışı bilgi ve sahte belge kullananlar
ç) Türkiye’de bulunduğu süre zarfında geçimini meşru olmayan yollardan sağlayanlar
- d) Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar
- e) Vize veya vize muafiyeti süresini on günden fazla aşanlar veya vizesi iptal edilenler
- f) İkamet izinleri iptal edilenler
- g) İkamet izni bulunup da süresinin sona ermesinden itibaren kabul edilebilir gerekçesi olmadan ikamet izni süresini on günden fazla ihlal edenler
ğ) Çalışma izni olmadan çalıştığı tespit edilenler
- h) Türkiye’ye yasal giriş veya Türkiye’den yasal çıkış hükümlerini ihlal edenler
ı) Hakkında Türkiye’ye giriş yasağı bulunmasına rağmen Türkiye’ye geldiği tespit edilenler
- i) Uluslararası koruma başvurusu reddedilen, uluslararası korumadan hariçte tutulan, başvurusu kabul edilemez olarak değerlendirilen, başvurusunu geri çeken, başvurusu geri çekilmiş sayılan, uluslararası koruma statüleri sona eren veya iptal edilenlerden haklarında verilen son karardan sonra bu Kanunun diğer hükümlerine göre Türkiye’de kalma hakkı bulunmayanlar
- j) İkamet izni uzatma başvuruları reddedilenlerden, on gün içinde Türkiye’den çıkış yapmayanlar
- k) Uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından tanımlanan terör örgütleriyle ilişkili olduğu değerlendirilenler
(2) Bu maddenin birinci fıkrasının (b), (d) ve (k) bentleri kapsamında oldukları değerlendirilen uluslararası koruma başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişiler hakkında uluslararası koruma işlemlerinin her aşamasında sınır dışı etme kararı alınabilir. ”
- 6458 sayılı Kanun’un “Sınır dışı etme kararı alınmayacaklar” kenar başlıklı 55. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) 54 üncü madde kapsamında olsalar dahi, aşağıdaki yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınmaz:
- a) Sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunanlar“
- Uluslararası Hukuk
- Uluslararası Mevzuat
- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil Yargılanma Hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“1. Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Uygulaması
- AİHM’in sınır dışı etme işleminin iptali için açılan davalarda adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlere yaklaşımı şöyledir (Referans alınan AİHM kararları için bkz. Soering/Birleşik Krallık, B. No: 14038/88, 7/7/1989; Maaouia/Fransa[BD], B. No: 39652/98, 5/1/2000; M.S.S./Belçika ve Yunanistan [BD], B. No: 30696/09, 21/1/2011):
“AİHM’e göre yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet edişleri ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin konular doğrudan o ülkenin ulusal egemenlik yetkisine ilişkin olup Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır. Bir başka deyişle bu tür konularda alınan kararların medeni hak ve yükümlülüklerle ilgisi bulunmamaktadır.“
- İNCELEME VE GEREKÇE
- Mahkemenin 9/11/2017tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
- Başvurucunun İddiaları
- Başvurucu; İstanbul’u gezmek amacıyla Türkiye’ye geldiğini, olay günü eğlenmek için arkadaşlarıyla birlikte gece kulübüne gittiğini, polisler tarafından izinsiz çalıştığı iddiasıyla gözaltına alındığını ve aynı gerekçeyle sınır dışı edilmesine karar verildiğini belirtmiştir.
- Başvurucu, anılan sınır dışı etme kararının iptali için İdare Mahkemesinde açtığı davada yeterli araştırmanın yapılmadığını, izinsiz çalıştığına dair somut, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığını belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; sınır dışı işleminin durdurulması ve tazminat taleplerinde bulunmuştur.
- Kabul Edilebilirlik Yönünden
- Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.“
- 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
- Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme veya Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme’ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
- Anayasa’da yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet edişleri ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin konularda herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere bu husus, devletin egemenlik yetkisi kapsamında kalmaktadır. Dolayısıyla devletin yabancıları ülkeye kabul etmekte veya sınır dışı etmekte takdir yetkisinin bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak anılan işlemlerin Anayasa’da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturması hâlinde bireysel başvuruya konu edilebilmesi mümkündür (A.A. ve A.A. [GK], B. No: 2015/3941, 1/3/2017, § 54).
- Öte yandan AİHM tarafından yabancıların ülkeye girişine, kalışına veya çıkarılmalarına ilişkin işlemlerin Sözleşme’nin 6. maddesi kapsamında kalmadığı kabul edilmektedir. Bir başka ifadeyle söz konusu işlemlere ilişkin davalar medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili görülmemektedir (bkz. § 19).
- Dolayısıyla sınır dışı etme işlemini konu alan uyuşmazlıkları içeren yargılamaların Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesinde güvence atına alınan adil yargılama hakkının ortak koruma alanı kapsamında kalmadığının kabulü gerekir.
- Başvuru konusu olayda sınır dışı etme kararının iptali için açılan davada yeterli araştırma yapılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği ileri sürülmektedir. Yukarıda yer verilen ilkelerde de belirtildiği üzere başvurucunun iddialarının konusunun Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşılmaktadır.
- Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizliknedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
- HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
- Başvurunun konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
- Tedbir kararının SONLANDIRILMASINA,
- Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
- Kararın bir örneğinin İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE 9/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
İzmir Bölge İdare Mahkemesi 6. İdari Dava Dairesi, E. 2017/511 K. 2017/571 T. 6.4.2017
Olayda; davacının ve çocuğunun sınırdışı edilmesine ilişkin kararın davacının dilinde yazılı olarak 02.09.2016 tarihinde tebliğ edildiği, idarece davacının dilinde tebligatın içeriğiyle aynı olduğu belirtilerek dosyaya sunulan matbu tebliğ belgesinde sınırdışı etme kararının nedenlerine, kararın sonuçlarına, başvuru yolları, usulleri ve sürelerine ilişkin bilgilerin yer aldığı, tebliğ belgesinde bir örneği ilgilisine verilmek üzere iki örnek hazırlandığı,
anladığı dilde yazılı olarak tebliğ edildiği açıklamasına yer verildiği; tebliğ belgesinde davacının imzası dışında tebliğ evrakının bir örneğinin teslim edildiği, tebliğin konusu işlemin sonuçları, itiraz usulü ve süreleri bakımından anladığı dilde bilgilendirildiği yolunda bir şerhin bulunmadığı,
tebligatın bir tercüman aracılığıyla yapılmadığı, bir tercümanın bu yönde açıklamaları ve imzasının alınmadığı, salt davacı ve tebliği yapan idare ajanı tarafından imzalandığı, davacı vekilinin tebliğ edilen belgenin bir örneğinin müvekkiline verilmediğini, ayrıca müvekkilinin bilgilendirilmediğini, müvekkili ile 20.09.2016 tarihinde yaptığı görüşme sırasında dosyasını incelemesi üzerine sınırdışı edilmesi yaptırımını öğrendiği, idarece tebliğ uygulamasının ilgilinin anladığı dilde hazırlanan tebliğ belgesine imzası alınarak yapılageldiğini ileri sürdüğü, önümüzdeki başvurunun ise 22.09.2016 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda; davacının ve çocuğunun sınırdışı edilmesine ilişkin yaptırımın sonuçları, itiraz usulleri ve süreleri bakımından anladığı bir dilde bilgilendirilmeksizin, salt kendi dilinde yazılı olarak yapılmış 02.09.2016 tarihli tebligatın;
yukarıda anılan 6458 sayılı Yasanın 53/2 ve ilgili yönetmeliğin 120/1-e maddelerinde getirilen yabancının anladığı dilde ayrıca bilgilendirilmesi yöntemine aykırı olarak yapıldığının kabulü gerektiğinden; 6458 sayılı Yasanın 100 ve 7201 sayılı Yasanın 32. maddesi uyarınca davacının avukatı ile görüştüğü tarihte avukatının bilgisine girdiğini ileri sürdüğü ve aksi idarece ortaya konulmayan 20.09.2016 tarihini izleyen 15 günlük başvuru süresi içinde yapıldığının kabulü gereken başvurunun,
süreaşımı nedeniyle reddine ilişkin istinaf başvurusuna konu kararda usul kurallarına uyarlık bulunmadığından, kararın kaldırılması ve dosyanın 2577 sayılı Yasanın 45/5 maddesi uyarınca Mahkemesine geri gönderilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle; istinaf başvurusunun kabulüne, İzmir 1. İdare Mahkemesinin başvurunun süreaşımı nedeniyle reddine yönelik 04/11/2016 tarih,
E: 2016/1374, K:2016/1348 sayılı kararının kaldırılmasına, 2577 sayılı Kanun’un 45. maddesi uyarınca uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
bu aşamada yargılama giderlerine hükmedilmesine yer olmadığına, 06/04/2017 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.
Diğer İçerikleri İnceleyin: