Tehlike Arz Eden Yapıların Yıktırılmasına İlişkin Yaygın Hukuka Aykırılık Nedenleri
Makale Başlıkları
Tehlike Arz Eden Yapıların Yıktırılmasına İlişkin Yaygın Hukuka Aykırılık Nedenleri
Tehlike arz eden yapıların yıktırılmasına ilişkin yaygın hukuka aykırılık nedenleri, genellikle aşağıdaki konulara dayanır:
İşlemin Yetkisiz Kamu İdaresi Tarafından Uygulanması
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 39.maddesi hükmüne göre bu maddede sayılan yetkileri kullanmaya belediye ve valilikler yetkilidir. Ancak belirtmek gerekir ki İl Özel İdaresi Kanununun yürürlüğe girdiği 2005 yılından itibaren belediye sınırları dışında imar ile ilgili yetkiler il özel idaresine geçmiştir. Bu nedenle yıkım yetkisinin belediye sınırları içerisinde belediyeler, belediye sınırları dışarısında ise il özel idareleri tarafından kullanılması gerekmektedir.
Büyükşehir belediyeleri sınırları içerisinde bulunan yerlerde yıkım yetkisi, ilçe ve ilk kademe belediyelerine ait olup Büyükşehir Belediyelerinin yıkım kararı alma hususunda yetkileri bulunmamaktadır.
İşlemin Kamu İdaresinin Yetkisiz Organı Tarafından Uygulanması
Yıkım yetkisi belediyelerde belediye encümeni, il özel idarelerinde ise il encümeni tarafından kullanılmakta olup bu organlar dışındaki organların (örneğin belediye başkanının) yıkım kararı alması, yapılan işlemi yetki yönünden sakat hale getirir.
Rapor Düzenlemeden Yıkım Kararı Alınması veya İşlemin Dayanağı Olan Raporun Hatalı Olması
Yıkılacak derecede tehlike arz eden yapılar, belediye veya il özel idaresi tarafından yapılacak rutin kontrollerde tespit edilebileceği gibi, şikâyet sonucu da tespit edilebilecektir.
İmar Kanunu 39.madde hükmüne göre bir kısmı veya tamamının yıkılacak derecede tehlikeli olduğu belediye veya il özel idaresi tarafından tespit edilen yapılar hakkında işlem yapılabilmektedir. Bu nedenle herhangi bir teknik rapor bulunmadan tehlike arz ettiği gerekçesiyle bir yapı hakkında yıkım kararı alınması hukuka aykırılık teşkil edecektir.
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 39.maddesi kapsamında yıkım yapılabilmesi için öncelikle yapının durumunun bir teknik eleman tarafından tespit edilmesi gerekmektedir.
Tehlike arz etmesi nedeni ile yıkılması planlanan yapıların onarım ile tehlike arz etmeyecek duruma getirilip getirilmeyeceğinin alınacak bir teknik raporla belirlenmesi faydalı olacaktır.
Yapının durumu hakkında düzenlenen teknik raporun inşaat mühendisi veya fen adamı niteliğini haiz kişiler tarafından düzenlenmesi gerekmektedir. Hazırlanacak teknik raporda, binanın yıkılacak derecede tehlikeli (yapı sahibi veya ilgili idare tarafından yıktırılmaması halinde kendiliğinden yıkılacak durumda) olup olmadığının, esaslı bir tamirat ile tehlike arz etmeyecek duruma getirilmesinin mümkün olup olmadığının açık olarak belirtilmesi gereklidir.
Fen elemanları tarafından düzenlenmesi gerekli olan teknik raporda yapının nitelikleri ve tehlikenin teknik özellikleri, yapının esaslı bir onarımla tehlike arz etmeyecek duruma gelip gelmeyeceği açık olarak belirtilmelidir. Bu şekilde değerlendirmenin yapılmadığı tespit raporlarına dayanılarak işlem tesis edilmesi hukuka aykırılık teşkil edecektir.
Tehlike Arz Etmeyen veya Esaslı Onarımla Tehlike Arz Etmeyecek Duruma Getirilebilecek Yapıların Yıktırılması
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 39.maddesi hükmüne göre ancak yıkılacak derecede tehlikeli olan yapıların yıkılması veya belediye tarafından yıktırılması gerekmektedir. Burada yıkılacak derecede tehlikeli yapıdan kasıt, yapı sahibi veya ilgili idare tarafından yıktırılmadığı takdirde kendiliğinden yıkılacak olan yapılardır. Yapılacak esaslı bir onarımla tehlike arz etmeyecek duruma gelebilecek binaların yıktırılmaması gerekir.
Belirtmek gerekir ki terk edilmiş olduğu için başıboş kimseler tarafından kullanılan binaların tehlike arz eden bina olarak değerlendirilmesi ve 39.madde kapsamında yıkılması mümkün değildir.
Koruma Kurullarından Kültür ve Tabiat Varlıkları İçin İzin Alınmaması
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 9.maddesi hükmüne göre; tehlike arz etmesi nedeniyle yıkılması gereken yapının tescilli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı olması halinde yıkım için kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurulundan izin alınması gerekir.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun 660 sayılı ilke kararına göre; Yıkılma tehlikesi arz ettiği mal sahipleri veya belediyelerce ileri sürülen yapıların yıkım kararları ancak koruma kurulları tarafından alınabilir.
Yıkılacak şekilde tehlike yaratan korunması gereken taşınmaz kültür varlıklarının tespit edilmesi durumunda, söz konusu yapının belediyeler ya da il özel idareleri tarafından boşaltılması ve gerekli fiziki ve güvenlik önlemlerinin alınması gerekmektedir.
Bu tedbirlerin alınmasından sonra konu koruma kuruluna iletilecek ve kuruldan alınacak karara göre işlem yapılacaktır.
Bu nedenle tehlike arz etmesi sebebiyle yıkılması gereken yapının tescilli kültür ve tabiat varlığı olması durumunda belediyeler ve il özel idareleri tarafından yapının boşaltılması ve yapı ve çevresi ile ilgili olarak gerekli güvenlik önlemlerinin alınması gerekmektedir.
Bu işlem tesis edildikten sonra ilgili koruma bölge kuruluna yıkım için başvurulmalı ve kuruldan alınacak cevaba göre işlem tesis edilmelidir. Koruma kurulundan herhangi bir izin almadan yıkım yapanlar, 2863 sayılı Kanun’un 65.maddesine göre cezalandırılacaktır. Söz konusu maddenin (c) bendi hükmüne göre 2863 sayılı Kanuna aykırı olarak yıkma veya imar izni veren kişi, 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılacaktır.
Tebligatın Usulüne Uygun Yapılmaması
Şayet yapının, tamirat sonucunda tehlike arz etmeyecek duruma gelmesi mümkün ise gerekli tamiratın yaptırılması ve gerekli önlemlerin alınması, mümkün değil ise yapının yıktırılması için belediye tarafından yapı malikine, yapı maliki yoksa eğer binada oturanlara tespit tarihinden itibaren en geç on gün içerisinde tebligat yapılarak yıkım ya da tamirat için süre verilmelidir.
Yapı sahibi bulunamazsa ve yapıda oturan kimse de bulunmuyorsa tebligat varakası tebliğ yerine geçmek üzere tehlikeli yapıya asılır ve durum muhtarla birlikte bir tutanak ile tespit edilir.
Yapı sahibinin yapı dışında eğer başka bir adresi bulunuyorsa bu adrese de Tebligat Kanunu hükümleri çerçevesinde tebligat yapılması gerekecektir.Tehlike Arz Eden Yapıların Yıktırılmasına İlişkin Yaygın Hukuka Aykırılık Kanunda yapı sahibine verilecek sürenin ne kadar olduğu konusunda açıklık bulunmamaktadır. Bu nedenle sürenin yapılacak tamiratın ya da yıkım işleminin niteliğine göre belediye tarafından belirlenmesi gerekir.
Tehlikenin giderilebilmesi için süresinde tebligat yapılmaması yıkımla görevli olan idarenin ve kişilerin sorumluluğunu doğurur.
Yıkılacak derecede tehlike arz etmekte olan binaların içerisinde oturanlara ve binanın çevresindekilere zarar vermelerini engellemek için boşaltılması gerekiyor ise, mahkeme kararını lüzum kalmadan belediye zabıtasın tarafından tahliye ettirilmesi gerekir. Ayrıca tehlike durumu, yapının civarındaki yapıların da boşalttırılmasını gerektiriyorsa bu yapılar da belediye zabıtası tarafından yukarıda belirtilen usulle boşaltılacaktır.
İmar Kanununda Öngörülen Para Cezalarından Doğan Davalar
Tehlike Arz Eden Yapıların Yıktırılması
3194 sayılı İmar Kanununun 39. Maddesi uyarınca; genel güvenlik ve asayiş açısından tehlikeli olduğu valilikçe belirlenen metruk yapılar ile yıkılacak derecede tehlikeli olduğu belirlenen yapıların, belediye ve il özel idaresince yapılacak tebligat üzerine yapı sahibi tarafından yıktırılması veya tehlikenin giderilmesi, yapı sahibi bulunamaz veya yapılan çağrıya rağmen yapısını yıkmaz veya tehlike ortadan kaldırılmaz ise yapının belediye veya il özel idaresince yıkılması zorunludur.
Tehlike Arz Ettiği İçin Yıkılması Gereken Binalar
- Genel Güvenlik ve Asayiş Bakımından Tehlike Arz Eden Metruk Yapılar
Genel güvenlik ve asayiş bakımından tehlike arz ettiği valilikçe belirlenen metruk yapıların yıktırılması gerekmektedir. Bu gibi durumlarda tek yetkili valiliklerdir, belediyelerin yetkileri bulunmamaktadır. Genel güvenlik ve asayiş bakımından tehlikeli olmayan yapıların aynı zamanda metruk olması gerekir. Metruk olmayan binalar, genel güvenlik ve asayiş açısından tehlikeli olsalar bile 39. madde kapsamında yıkılamazlar.
- Yıkılacak Ölçüde Tehlikeli Olduğu Belirlenen Yapılar
Bir bölümü veya tamamının yıkılacak derecede tehlikeli olduğu belediye veya valilik tarafından belirlenen yapılar yıktırılır. Yapının hangi açılardan tehlike oluşturduğu, tamirat veya yıkım olmaması hallerinde kendiliğinden yıkılıp yıkılmayacağı hususları açıkça ortaya konulmalıdır.
Bu durumda olan yapıların kesin bir şekilde yıkılması zorunlu değildir. Bu yapılarda tamirat veya başkaca alınacak tedbirlerle tehlikenin giderilmesi de mümkündür.
Dolayısıyla yıkılacak derecede tehlikeli yapıdan bahsedilen, yapı sahibi veya ilgili idarece yıktırılmadığı halde kendiliğinden yıkılacak yapılardır. Esaslı bir onarımla tehlike arz etmeyecek hale gelebilecek binaların yıktırılmaması gerekir.
Emsal Yargı Kararları
Danıştay 14. İdari Dava Dairesi, E. 2106/5823, K. 2017/5346, T. 18.10. 2017
İstemin Özeti :Eskişehir 1. İdare Mahkemesinin 18/02/2016 günlü, E:2015/1151, K:2016/185sayılı kararının; usul ve yasaya uygun olmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: K1
Düşüncesi :Temyiz isteminin kabulü ile dosya kapsamında yapılan bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan rapordaki, yapının orta hasarlı olduğuna dair yapısal hasar durumu hakkındaki tespitler ve söz konusu raporda; davaya konu işleme dayanak olan Pamukkale Üniversitesi tarafından hazırlanan, yapının basınç dayanımının 6.2 Mpa olduğu,
bu basınç dayanımının güçlendirmeye engel teşkil edeceği, sistem zayıflıkları ve hasar durumu değerlendirildiğinde yapının sağlıkl güçlendirilemeyeceğine dair tespitlere ilişkin rapora yapılan eleştiriler (ağır hasar gören taşıyıcı elemanların yapıdaki dağılımlarına bakılmadığı rapordaki yapının yapısal performansının gerekli detaylı analizler yapılmaksızın değerlendirildiğinin düşünüldüğü,
yapısal hasar değerlendirmelerinde sadece eleman hasarlarına değil bunların yapıdaki dağılımlarına ve sebeplerine bakılmasının gerektiği yönündeki eleştirel tespitler ve davacının dava dilekçesi ekinde sunduğu BM LAB Test Laboratuvarının karot basınç dayanım raporuna dayandırdığı,
yapının beton basınç dayanımının 9.52 Mpa olduğuna dair iddiaları da) dikkate alınarak her iki rapor arasındaki çelişkinin, jeoloji mühendisinin de olduğu akademisyenlerden oluşacak bilirkişi heyetinden alınacak rapor ile giderilmesi sonrasında yapılacak değerlendirmeyle hüküm kurulması gerekliliği sebebiyle Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Ondördüncü Dairesince, işin gereği görüşüldü:
Dava; Kütahya İli, A1 Caddesi, No:82 adresinde bulunan yapının 19.05.2011 tarihinde meydana gelen deprem sonucunda Kütahya Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğünce 22.09.2011 tarihinde nihai hasar durumunun ağır hasarlı olarak tespitine ilişkin hasar tespit raporunun ve bu rapor uyarınca anılan yapının yıkımı yönündeki Simav İlçe İdare Kurulunun 15.12.2011 tarih ve 2011/980 sayılı kararı ile söz konusu karara yapılan 28.12.2011 günlü itirazın reddi yönündeki 29.12.2011 günlü, 2011/1448 sayılı kararın iptali istemiyle açılan davada;
dava konusu işlemlerin iptali yolunda İdare Mahkemesince verilen kararın Danıştay Ondördüncü Dairesinin 15/04/2015 günlü, E:2013/9415, K:2015/2956 sayılı kararı ile davacının ağır hasarlı konutu nedeniyle hak sahibi kabul edilip edilmediği hususu araştırılarak karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine bozma kararına uyularak yapılan araştırma neticesinde davacının hak sahipliği başvurusu bulunmadığı tespit edilmiş ve mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapordaki tespitlere itibar edilerek,
yapının ağır derecede hasarlı bulunmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle, dava konusu işlemlerin iptaline karar verilmiş, bu karar davalı idareler vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun 1. maddesinin 1. fıkrasında;
“Deprem (Yer sarsıntısı), yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ, tasman ve benzeri afetlerde; yapıları ve kamu tesisleri genel hayata etkili olacak derecede zarar gören veya görmesi muhtemel olan yerlerde alınacak tedbirlerle yapılacak yardımlar hakkında bu kanun hükümleri uygulanır.” hükmüne, 13. maddesinde ise;
” a) Yapılacak işlemlere esas olmak üzere İmar ve İskan Bakanlığınca kurulacak fen kurulları tarafından, afetin meydana geldiği arazinin durumu ile bütün yapılar ve kamu tesisleri incelenerek, hasar tespit raporu düzenlenir.
Gereken hallerde, yapılarda meydana gelen hasarı tespit etmek üzere Bayındırlık ve İskan Bakanlığının isteği üzerine diğer bakanlık, kurum ve kuruluşlar, mahalli idareler, üniversiteler ve meslek odaları, konusunda deneyimli yeteri kadar inşaat mühendisi ve/veya mimarı hasar tespiti çalışmalarında derhal görevlendirmekle yükümlüdürler.
Arazinin tehlikeli durumu ve binaların gördüğü hasar bakımından yıktırılması ve boşaltılması gerekenler hakkında, o il ve ilçenin en büyük mülkiye amirine ayrı bir rapor verilir. Bu makamlarca böyle binalar derhal boşalttırılır. Yıkılması gerekenler için en çok 3 gün süre verilerek tehlikenin giderilmesi sahiplerine bildirilir.
Mahallinde sahibi bulunmadığı takdirde durum, mahalli vasıtalarla ilan edilmek suretiyle, bildiri yapılmış sayılır. Mal sahibi veya vekili, bu bildiriye karşı 3 gün içinde yetkili idare kurullarına itiraz edebilir.
İdare kurulları bu itirazı en geç 3 gün içinde inceler ve karara bağlar. Süresinde itiraz olunmayan, yahut itiraz olunup da idare kurullarınca yıkılması onaylanan binaları mal sahibi yıkmadığı takdirde bu binalara el konularak yıkma parası yıkıntıdan elde edilecek malzeme bedelinden ödenmek üzere, mahallin en büyük mülkiye amirinin emri ile yıktırılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; Kütahya İli, A1 Caddesi, No:82 adresinde bulunan yapının 19.05.2011 tarihinde meydana gelen deprem sonucunda Kütahya Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğünce 22.09.2011 tarihinde nihai hasar durumunun ağır hasarlı olarak tespitine ilişkin hasar tespit raporunun ve bu rapor uyarınca anılan yapının yıkımı yönündeki Simav İlçe İdare Kurulunun 15.12.2011 tarih ve 2011/980 sayılı kararı ile söz konusu karara yapılan 28.12.2011 günlü itirazın reddi yönündeki 29.12.2011 günlü 2011/1448 sayılı kararın iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda; İdare Mahkemesince, yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde inşaat mühendisi akademisyenlerden kurulu bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 19.10.2012 tarihli raporda;
yapının orta hasarlı olduğu kanaatine varıldığı, yapıdaki hasar seviyesinin yaygın olmadığı, bu durumun hasarın tamiratına imkan tanıdığı, yapıya ait beton basınç dayanımının düşük çıkmasının, donatı ve etriye detaylarının yetersiz oluşunun, yapıda kapsamlı bir güçlendirmeyi gerektirdiği tespitlerinin yapıldığı, yine aynı bilirkişi heyetinden alınan 04.02.2013 tarihli ek raporda;
sadece beton basınç dayanımının düşük çıkmasına dayanılarak değerlendirme yapılamayacağı, ayrıca yapısal performans değerlendirmesinin de yapılması gerektiği, yapısal hasar ve performans değerlendirmelerinin birbirlerinden farklı olduğu yapısal hasar değerlendirmelerinde sadece eleman hasarlarına değil bunların yapıdaki dağılımlarına ve sebeplerine bakılması gerektiği,
yapısal performans değerlendirmesinin idarenin baz aldığı kapsamdan çok daha detaylı bir çalışma gerektirdiği ve yönetmelik hükümlerince bu çalışmalar yapılmadan binanın performans değerlendirmesinin yapılmasının eksik ve yanıltıcı olacağı, bu sebeplerle yapının orta hasarlı olduğu kanaatine varıldığı, idare tarafından yapının yapısal performansının gerekli analizler yapılmaksızın değerlendirildiği sonucuna varıldığı belirtilmiştir.
Dosya kapsamındaki 19.10.2012 tarihli bilirkişi heyeti raporunda ve aynı heyetten alınan 04.02.2013 tarihli ek raporda; davacıya ait binanın ağır hasarlı olmadığı, orta hasarlı olduğu belirtilmekte ise de, dava konusu işleme dayanak olan, yapıdaki hasar durumuna ilişkin Pamukkale Üniversitesi tarafından hazırlanan güçlendirilebilirlik tespit çalışması başlıklı rapor incelendiğinde;
mahallinde yapılan tespitlerde 10 adet düşey taşıyıcı eleman belirlendiği, bunlardan 9 adedinden karot alındığı, 1 elemandan ise karot makinesinin girdiği yüzeylerden çamura benzer şekilde malzemenin dağılarak ve kırılarak çıkması sebebi ile numune alınamadığı, analiz sonucunda yapının beton basınç dayanımının sağlıklı güçlendirmeye engel teşkil edecek seviyede düşük olduğu, taşıyıcı elemanlarda yaygın kesme, eğilme ve soğuk derz hasarı bulunduğu,
yetersiz yanal rijitlik sebebiyle dolgu duvarlarda kesme hasarı ve ayrışma bulunduğu, yapıda kolon-kiriş uç bölgelerinde yanal donatı sıklaştırmanın yapılmadığı, yumuşak kat ve zayıf kat düzensizliklerinin bulunduğu, yetersiz basınç dayanımı, sistem zayıflıkları ve hasar durumu değerlendirildiğinde yapının sağlıklı ve etkin bir şekilde güçlendirilemeyeceğinin tespit edildiği görülmektedir.
Ayrıca yine dosya kapsamındaki19.10.2012 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde betonarme perdelerin istenilen miktarda olmaması sebebiyle yanal ötelenme istemini karşılayacak rijitliğin ve dayanımın olmadığının düşünüldüğü,
yapıda giriş katı işyeri olarak kullanıldığından bu kata ait kat yüksekliği normal katlara göre daha büyük olması ve normal katlarda olan dolgu duvarlar giriş katında mevcut olmadığından yıkılan binalarda en fazla rastlanan düzensizlik olan yumuşak kat düzensizliğinin mevcut olduğu, üst katlar yumuşak katın üzerinde deforme olmadan ötelendiği için hasar gözlenmezken,
giriş katı kolonlarında plastik mafsallaşma görüldüğü, plastik mafsallaşmanın kirişler yerine giriş kat kolonlarda oluşmasının deprem yönetmeliğince izin verilmeyen bir durum olan kirişlerin kolonlardan daha güçlü olduğu izlenimini doğurduğu,
bazı kolonlarda kesme kırılmaları ve kiriş kolon birleşim yerlerinde beton ezilmeleri ve ayrılmaları gözlemlendiği belirtilerek, dava konusu işlemlere dayanak Pamukkale Üniversitesi’nce hazırlanan rapordaki tespitleri doğrular mahiyette tespitlere yer verildiği görülmüştür.
Bu durumda; dosya kapsamındaki bilirkişi raporları ve diğer belgeler birlikte değerlendirildiğinde, 7269 sayılı Kanunla kişilerin can ve mal güvenliğinin sağlanmasının temel amaç olarak belirlenmiş olması da dikkate alınarak, davacıya ait yapının can ve mal güvenliği açısından tehlike arz ettiği, hasar durumu itibarıyla yapının sağlıklı ve etkin bir şekilde güçlendirilmesinin mümkün olmadığı anlaşıldığından, dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık dava konusu işlemlerin iptaline yönelik İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; Eskişehir 1. İdare Mahkemesinin 18/02/2016 günlü, E:2015/1151, K:2016/185 sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 18/10/2017tarihinde oybirliği ile karar verildi.