Arabuluculuk Nedir – İhtiyari Arabuluculuk Nedir?
Makale Başlıkları
İhtiyari Arabuluculuk Nedir?
İhtiyari Arabuluculuk, hukuk dünyasında, tarafların gönüllü katılımıyla gerçekleşen, uyuşmazlıkları çözmek için kullanılan alternatif bir yöntemdir. Bu süreç, tarafların daha esnek, kontrol edilebilir ve gizlilik içinde bir çözüm yolu bulmalarını sağlar.
Bu makalede, bu sürecin işleyişi, avantajları ve uygulama alanları üzerinde duracağız. Ayrıca, iş, aile ve ticaret hukukundaki uygulamaları ve bu sürecin hukuki anlaşmazlıklarda alternatif olarak nasıl kullanıldığını da inceleyeceğiz.
İhtiyari Arabuluculuk, hızlı ve etkili sonuçlar için popüler bir seçenek olmaktadır.
Arabuluculuk süreci, modern hukuk sistemlerinde giderek daha fazla önem kazanıyor. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ve İş Mahkemeleri Kanunu, tarafların anlaşmazlıklarını dava etmeden önce çözmelerine yardımcı olmak için arabuluculuğun önemli olduğunu söyler.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu, arabuluculuğun anlaşmazlıkların çözümünde önemli bir rol oynadığını belirtmektedir.
Bu kanunlar, tarafların dava etmeden önce arabuluculuk yoluyla anlaşmazlıklarını çözmelerini teşvik etmektedir. Bu süreç, işçilik alacaklarından ticari davalarına kadar geniş bir yelpazede uygulanabilmektedir.
Arabuluculuk
Hukukumuzda uyuşmazlıkların çözümünde dava yolundan farklı olarak birtakım çözüm mekanizmaları öngörülmüştür. Bu mekanizmalardan biri olan arabuluculuk mekanizması görece yeni bir kurum olmakla beraber mahkemelerin iş yükünü azaltmak açısından son zamanlarda oldukça etkili olmaktadır.
Arabuluculuk faaliyetine, bu mekanizmanın uygulanacağı uyuşmazlık türüne göre farklı kanunlarda yer verilmiş olsa da asıl olarak 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nda önemli düzenlemeler bulunmaktadır.
Arabuluculuk sürecinin önemi, özellikle 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunları altında giderek artmaktadır. Bu süreç, açılan davalar için bir ön koşul haline gelmiş, tarafların üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilmelerine olanak tanımıştır. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması, dava açmadan önce arabulucuya başvurmayı tercih eden taraflar için önemli bir avantajdır. İhtiyari arabuluculuk, tarafların uyuşmazlığın çözümü için dava açmadan önce kendi tercihlerine göre hareket etmelerini sağlar.
İşçilik alacakları ve ticari davalarda arabuluculuk, taraflar üzerinde tasarruf edebilecekleri bir yöntem olarak öne çıkıyor. 6325 sayılı hukuk uyuşmazlıklarında ve 7036 sayılı iş mahkemelerinde dava şartı olarak arabuluculuk, uyuşmazlıkların çözümünde yeni bir yaklaşım sunuyor. Sayılı hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuk, uzmanlık eğitimi almış olan arabulucuların katkılarıyla daha da etkili hale geliyor.
Bu bağlamda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır ve davaları dava şartı yokluğunda çözüme kavuşturmanın bir yolu olarak görülmektedir.
Hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu, bu yeni dönemde hukuki süreçlere yeni bir perspektif getirmekte ve arabuluculuk uygulamalarının yaygınlaşmasına öncülük etmektedir.
Arabulucu taraflara eşit mesafede yaklaşarak müzakerenin eşit koşullarda gerçekleştirilmesini sağlamalıdır. Arabuluculuk faaliyetini yürüten kişinin Adalet Bakanlığınca düzenlenen arabulucular siciline kaydedilmiş olan bir gerçek kişi olması gerekmektedir.
İhtiyari Arabuluculuk
Dava şartı olmamasına rağmen tarafların arabuluculuk faaliyetine başvurmasının mümkün olduğu durumlar hukukumuzda mevcuttur. Tarafların kendi talepleriyle yani ihtiyari olarak arabuluculuğa başvurmaları halinde bazı sınırlamalar olsa da uyuşmazlıkların bu yolla çözülmesinin önünde bir engel yoktur.
Bu sınırlamaları açıklamak gerekirse; 6325 sayılı Kanunun 1. Maddesinin 2. Fıkrası uyarınca taraflar yalnızca üzerinde serbestçe tasarruf etme hakkına sahip oldukları özel hukuk uyuşmazlıklarında ihtiyari arabuluculuğu tercih edebilirler.
İhtiyari arabuluculuğa başvurmanın uzun süren dava süreçlerinin kısalması, masrafların azalması, mahkemelerin dava yükünün azaltılması gibi birtakım avantajları vardır.
Özellikle arabuluculuk faaliyetinde gizlilik ilkesinin, ticari uyuşmazlıklarda tarafların itibarının korunması yönünden dava yoluna kıyasla arabuluculuğa başvurmayı daha cazip kılması kaçınılmazdır.
Hangi Hallerde ve Davalarda İhtiyari Arabuluculuğa Başvurulabilir
İhtiyari Arabuluculuk, özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümünde kullanılan bir yöntemdir ve Arabuluculuk Kanunu kapsamında, tarafların serbestçe tasarruf edebileceği konulara uygulanabilir.
Bu, kamu düzenini etkilemeyen ve üçüncü şahısların haklarını doğrudan etkilemeyen durumları kapsar. Arabuluculuğa başvurulabilecek örnek durumlar arasında maddi ve manevi tazminat talepleri, boşanma sonrası mal paylaşımı, miras dağılımı, sigorta alacakları ve sözleşme anlaşmazlıkları yer alır. Bu konularda, tarafların kendi aralarında bir çözüm bulmalarına olanak sağlayan arabuluculuk, etkili ve uygulanabilir bir yol sunar.
Hangi Hallerde İhtiyari Arabuluculuğa Başvurulamaz
İhtiyari Arabuluculuk, belirli hukuki uyuşmazlıkların çözümünde önemli bir rol oynar, ancak her türlü anlaşmazlık bu yöntemle çözülemez. Özellikle, kamu düzeni ile ilgili konular ve bireylerin serbestçe tasarruf edemediği durumlar, arabuluculuk kapsamı dışında kalır.
Örneğin, çocuğun velayeti veya boşanma gibi konular, doğrudan mahkemeler tarafından ele alınmalıdır. Ayrıca, Arabuluculuk Kanunu, aile içi şiddet konularında arabuluculuğu yasaklamaktadır. İdari ve vergi mahkemelerinin yetki alanındaki konular da arabuluculuk dışıdır. Ceza davalarında kullanılan uzlaştırma ise arabuluculuktan farklı bir çözüm yöntemidir.
İhtiyari Arabuluculuğa Başvuru Şartları
Tarafların ihtiyari arabuluculuğa başvurabileceği uyuşmazlıkların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıklar olduğundan bahsetmiştik. Kanunda aranan sayılı şartlar bulunmasa da bu kıstas kanunun lafzından anlaşılmaktadır.
İhtiyari Arabuluculuğun Kapsamı:
Genellikle kamu düzenini ilgilendirmeyen ve taraflar dışındaki kişiler veya kamu kurumlarının haklarına zarar vermeyen uyuşmazlıklar için uygundur.
Uygulanabilir Alanlar:
- Ticaret hukuku ile ilgili tüm işler ve davalar.
- İş hukukundan kaynaklanan ve kamuyu ilgilendirmeyen kıdem tazminatı talepleri gibi tazminat davaları.
- Önalım hakkı davaları.
- Ecrimisil (kullanım bedeli) talepleri.
- Ortaklığın sonlandırılması davaları.
- Maddi ve manevi tazminat talepleri.
- Miras hukukundan kaynaklanan mal paylaşımı davaları.
- Boşanma süreçlerinde mal paylaşımı.
Arabulucunun Belirlenmesi:
- Taraflar, dava yoluna başvurmadan önce ihtiyari arabuluculuk mekanizmasını tercih ederlerse, bu süreç için bir arabulucu belirlenmesi gerekmektedir.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarına Arabuluculuk Kanunu’nun 14. Maddesinde belirtildiği üzere taraflarca başkaca bir usul kararlaştırılmadığı sürece arabulucu veya arabulucuları seçme yetkisi taraflara verilmiştir. Tarafların serbestçe uyuşmazlıkta görevli olmasını istedikleri arabulucuya başvurma hakları vardır.
Taraflarca herhangi bir arabulucu üzerinde anlaşılamaması halinde ise adliyelerde bulunan arabuluculuk bürolarına başvurmaları mümkündür.
Ortak iradeyle bir arabulucu konusunda anlaşılırsa taraflar arasında arabulucu belirleme tutanağı tutulur. Bu tutanağı belirlenen arabulucunun arabuluculuk bürosuna teslim etmesi gerekir.
Arabuluculukta Uyulması Gereken İlkeler
Arabulucunun uyması gereken ilkeler ise yine 6325 sayılı kanunun 3,4 ve 5. Maddelerinde belirlenmiştir. Arabuluculukta iradi olma ve eşitlik, gizlilik, beyan ve belgelerin kullanılamaması gibi 3 ilke vardır.
İradi Olma ve Eşitlik İlkesi: Bu ilke, zorunlu arabuluculuk dışındaki durumlarda geçerlidir. Tarafların arabuluculuk sürecine gönüllü olarak katılmalarını ve süreç boyunca eşit haklara sahip olmalarını ifade eder.
Gizlilik İlkesi: Arabuluculuk faaliyetiyle ilgili tüm bilgi ve belgelerin gizli tutulması gerektiğini belirtir. Bu kural, arabulucu dahil olmak üzere, görüşmelere katılan herkes için geçerlidir.
5. Maddede düzenlenen beyan ve belgelerin kullanılamaması ise;
Taraflar, arabulucu veya diğer kişiler, hukuk davası açıldığında veya tahkim yoluna başvurulduğunda.
Taraflarca yapılan arabuluculuk daveti veya bir tarafın arabuluculuk faaliyetine katılma isteği, uyuşmazlığın arabuluculuk yolu ile sona erdirilmesi için taraflarca ileri sürülen görüşler ve teklifler, arabuluculuk faaliyeti esnasında, taraflarca ileri sürülen öneriler veya herhangi bir vakıa veya iddianın kabulü ile sadece arabuluculuk faaliyeti dolayısıyla hazırlanan beyan veya belgeleri delil olarak ileri süremez ve bunlar hakkında tanıklık yapamaması anlamına gelir. Keza sayılan bilgilerin açıklanması mahkeme, hakem veya herhangi bir idari makam tarafından da istenemez.
Öte yandan arabulucunun tarafları süreç hakkında aydınlatması, taraflar arasında eşitliği sağlaması, uyuşmazlık hakkında hakim gibi karar vermemesi ve arabuluculuk sonucunda tutulan tutanak ve belgeleri sürecin sona ermesinden itibaren 5 yıl süreyle saklama yükümlülükleri de bulunmaktadır.
İhtiyari Arabuluculuk Süreci
Tarafların kendi ortak rızalarıyla ihtiyari arabuluculuğa başvurmayı kararlaştırmaları halinde bir arabulucu belirlemeleri ya da bu arabulucunun adliye arabuluculuk bürosundan atanmasıyla beraber süreç başlamış olur.
İhtiyari arabuluculuğa dava şartı zorunlu arabuluculuktan farklı olarak dava açmadan önce veya sonra uyuşmazlığın her aşamasında başvurulabilir. İhtiyari arabuluculukta yine dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin işlemeye devam ettiğidir.
Taraflar arasında dava açılmış olsa dahi mahkeme tarafları arabulucuya başvurma konusunda bilgilendirebilir veya teşvik edebilir. Uyuşmazlık taraflarının ortak kararı üzerine sürece başlanabileceği gibi, taraflardan birinin diğer tarafa teklifte de bulunması da mümkündür.
Kendisine yöneltilen bu teklifin 30 gün içerisinde cevaplanması gerekir aksi halde 30 gün içerisinde herhangi bir cevap verilmemesi durumunda arabuluculuğa başvuru teklifi reddedilmiş sayılır. Bu süre zımni ret süresidir.
Tarafların arabulucuya başvuracaklarına yönelik beyanda bulunmaları ve tutanak tutmalarının ardından yargılama, mahkemece azami 3 ay süreyle ertelenir. Arabulucu belirlenmesinin ardından en kısa sürede tarafları toplantıya davet eder ve arabuluculuk sürecini yönetir. Uyuşmazlıkta süresi içinde anlaşmaya varılamazsa dosya kapatılır.
Arabuluculuk süreci anlaşma ile sonuçlanır ise tarafların aynı uyuşmazlık nedeniyle dava açmaları mümkün değildir. Her halükarda taraflar anlaşsa da anlaşamasa da arabuluculuk için açılış ve kapanış tutanakları düzenlenir. İhtiyari arabuluculukta tercih edilecek veya atanacak avukatların Arabuluculuk Daire Başkanlığı’nın arabuluculuk siciline kayıtlı olması gerekir.
Arabulucunun Hak Görevleri
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun ilgili hükümlerine göre arabuluculuk faaliyetini yürütenlerin belirli hak ve yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu hak ve görevler ilgili kanunun 6-12. Maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Arabulucunun hak ve görevlerini saymak gerekirse bunlar:
- Unvanın Kullanılması: Arabulucular, kendilerine verilen unvanı kullanma hakkına sahiptirler.
- Ücret ve Masrafların İstenmesi: Arabuluculuk hizmetleri karşılığında uygun ücret ve masraflar talep edilebilir.
- Taraflarla Görüşme ve İletişim Kurulması: Arabulucular, süreç boyunca taraflarla etkin iletişim kurma ve görüşme yapma görevini üstlenirler.
- Görevin Özenle ve Tarafsız Biçimde Yerine Getirilmesi: Arabulucular, görevlerini dikkatli ve tarafsız bir şekilde yerine getirmelidirler.
- Tarafların Aydınlatılması: Arabuluculuk süreci ve olası sonuçlar hakkında tarafları bilgilendirme sorumluluğu arabulucuya aittir.
- Aidat Ödenmesi: Arabulucular, gerektiğinde ilgili aidatları ödemekle yükümlüdürler.
- Reklam Yasağına Uygun Davranılması: Arabulucular, reklam yapma konusunda belirli yasal kısıtlamalara uymalıdır.
Arabulucunun yaptığı hizmet karşılığında 6325 sayılı kanunun 7. Maddesi uyarınca ücret alma hakkı vardır. Taraflarca başka türlü kararlaştırılmamışsa; arabulucunun ücreti, faaliyetin sona erdiği tarihte yürürlükte bulunan Arabulucu Asgari Ücret Tarifesi uygulanarak belirlenir ve bu ücret ile diğer tüm masraflar aksi taraflarca kararlaştırılmadığı sürece taraflarca eşit olarak karşılanır.
Arabuluculuk Faaliyetinin Sonuçları
Taraflarca arabulucuya başvurulmasının ardından arabulucu uyuşmazlığın çözüme ulaşması için gerekli görüşmeleri yapar, gerekli belgeleri düzenler. Taraflar arasında arabuluculuk sürecinin sonucunda anlaşma veya anlaşmama şeklinde karar verilebilir.
Arabuluculuk faaliyeti sonunda bir tutanak ile tarafların anlaştıkları, anlaşamadıkları veya arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığı belgelendirilir. Arabulucu tarafından düzenlenecek bu tutanak, Arabuluculuk Kanunu madde 17 uyarınca arabulucu, taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatları tarafından imzalanır.
Arabuluculuk sonucunda anlaşmaya varılmışsa, arabulucu bu anlaşmanın tüm unsurlarını yazılı hale getirir. 6325 sayılı kanununun 18. maddesi uyarınca arabulucu tarafından düzenlenen anlaşma belgesi, taraflar ve arabulucu tarafından imzalanarak hukuki değer kazanmaktadır.
Emsal Kararlar
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E. 2022/9468 K. 2022/12574 T. 17.10.2022
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde belirttiği gerekçelere ek olarak somut olayda 6098 sayılı …
Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 37 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen korkutma şartının gerçekleşmediğini,
davaya konu ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin imzalandığı dönemde, birçok işçi ile ihtiyari arabuluculuk görüşmeleri yapıldığını,
işyerinde çalışma düzeninin korunması maksadıyla yapılan bu görüşmeler neticesinde, işçilerden geçmişten kalan alacaklarını alanlar ve anlaşmaya varılanlar olduğu gibi anlaşmama tutanağı imzalayanlar ve bu şekilde işe devam edenlerin de olduğunu,
davalı Şirketin, davacı tarafın bir hukuki işlem yapması için onu korkutmaya yönelik hukuka aykırı bir eylemi bulunmadığını
… sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe: 1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme: Taraflar arasındaki uyuşmazlık, ihtiyari arabuluculuk son tutanağının geçerli olup olmadığı ve bağlayıcılığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk: 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4857 sayılı … Kanunu’nun ilgili hükümleri,
6325 sayılı Kanun hükümleri, 6098 sayılı Kanun’un 37 inci ve 39 uncu maddeleri.
3. Değerlendirme: 1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararların bozulması, 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde … sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR: Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 7.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 41. Hukuk Dairesi, E. 2022/2346 K. 2023/107 T. 9.2.2023
6100 Sayılı HMK’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu’nun 1. maddesinin ikinci fıkrasında “Bu Kanun, yabancılık unsuru taşıyanlar da dâhil olmak üzere, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanır. Şu kadar ki, aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıklar arabuluculuğa elverişli değildir.” hükmü düzenlenmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinin ikinci fıkrasında “…ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır.
Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.” düzenlemesine yer verilmiştir. 6098 sayılı TBK’nun bu düzenlemesi emredici niteliktedir.
Bu düzenleme nedeni ile işveren ve işçi arasında, işçilik alacakları konusundaki uyuşmazlığa ilişkin arabuluculuk tutanağının düzenlendiği tarih ve ibra beyanının içeriği dikkate alındığında, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri bir zamanda uyuşmazlık konusu olmadan ve işçinin başvurusu bulunmadan ibra niteliğinde arabuluculuk tutanağı düzenlemişlerdir.
Alınan bu ibra niteliğindeki tutanak, tarih ve içeriği itibari ile arabuluculuğa ve niteliği itibari ile de cebri icraya elverişli değildir.
Somut uyuşmazlıkta;
davacının ihtiyari arabulucuya usulüne uygun bir başvurusunun olmadığı,
yapıldığı belirtilen görüşmelerde, bir çok işçiye aynı şekilde sırayla davalı işverenliğin bulunduğu Dünya Ticaret Merkezi aynı blok farklı bir katta belgelerin imzalatıldığı,
Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinde aykırı şekilde ibra etkisi kazandırılmaya çalışıldığı,
tazminat ve alacaklarla ilgili olarak delil oluşturma ve dava açma yasağı oluşturma yönünde çaba içine girildiği anlaşılmaktadır.
Bütün bu işlemlerin usulüne uygun bir arabuluculuk başvurusunun ve görüşmesinin yapılmadığı gibi mevzuat hükümleri çerçevesinde arabuluculuk anlaşma belgesinin düzenlenmediği sonucuna varılmaktadır.
Bu nedenle, dava tarihi itibariyle taraflar arasında 6325 sayılı Kanun hükümleri dikkate alındığında, yapılan işlemler geçerli ihtiyari arabuluculuk faaliyeti olarak nitelendirilemez.
Mevzuat hükümleri çerçevesinde usulüne uygun, geçerli bir tutanak düzenlenmediği ve dava tarihi itibari ile zorunlu arabuluculuk şartının yürürlüğe girdiği de dikkate alınarak, davaya konu iş sözleşmesinin feshinin geçersizliği ve işe iade talebi yönünden işin esasına girilerek sonuca gidilmesi gerekirken,
hukuken geçerli bir anlaşmanın varlığı kabul edilerek “arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılan konularda dava açılamayacağı” yönündeki gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinin dosya kapsamına uygun olmadığı anlaşılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi tarafından yukarıda belirtilen eksiklikler tamamlanmadan hüküm kurulması HMK’nın 353/1-a-6 maddesinde düzenlenen mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması niteliğindedir.
Bu nedenle, sair hususlar incelenmeksizin ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın mahalline gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve tüm dosya kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Gerekçesi Yukarıda İzah Edildiği Üzere;
1-Davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulan yukarıda esas, karar numarası ve tarihi belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince ORTADAN KALDIRILMASINA ve Dairemiz gerekçesine uygun karar verilmek üzere Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E. 2023/131 K. 2023/3908 T. 14.3.2023
C. Gerekçe: 1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme: Uyuşmazlık, arabuluculuk sürecinin kanuna uygun şekilde yürütülüp yürütülmediğine ve buna göre dava konusu ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptalinin gerekip gerekmediğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk: 1. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun (6325 sayılı Kanun) “Amaç ve kapsam” kenar başlıklı 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
“Bu Kanun, yabancılık unsuru taşıyanlar da dâhil olmak üzere ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri … veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanır …”
2. 6325 sayılı Kanun’un “Tanımlar” kenar başlıklı 2 nci maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“… (b) Arabuluculuk: Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların … üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde … önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık … yöntemini, … ifade eder”
3. 6325 sayılı Kanun’un “İradi olma ve eşitlik” kenar başlıklı 3 üncü maddesi şöyledir:
“(1) Taraflar, arabulucuya başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbesttirler. (Ek cümle:6/12/2018-7155/22 md.) Şu kadar ki dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin 18/A maddesi hükmü saklıdır.
(2) Taraflar, gerek arabulucuya başvururken gerekse tüm süreç boyunca eşit haklara sahiptirler.”
4. 6325 sayılı Kanun’un 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına göre arabulucu görevini özenle, tarafsız bir biçimde ve şahsen yerine getirir.
5. 6325 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinin birinci fıkrasında arabulucunun, arabuluculuk faaliyetinin başında, tarafları arabuluculuğun esasları, süreci ve sonuçları hakkında gerektiği gibi aydınlatmakla yükümlü olduğu düzenlenmiştir.
6. 6325 sayılı Kanun’un “Arabulucuya başvuru” kenar başlıklı 13 üncü maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
” Taraflar dava açılmadan önce veya davanın görülmesi sırasında arabulucuya başvurma konusunda anlaşabilirler. Mahkeme de tarafları arabulucuya başvurmak konusunda aydınlatıp, teşvik edebilir.”
7. 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR: Açıklanan sebeplerle; 1. Bölge Adliye Mahkemesince verilen 21.11.2022 tarihli ek kararın BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, 2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA…
Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi, E. 2020/702 K. 2021/291, T. 6.5.2021
Dava; TRT enerji payının tahsilini amaçlayan alacak davasıdır.
Davanın yasal dayanağı; 3093 sayılı TRT Gelirleri Kanununun 4.c maddesidir. Maddenin 4.(c) bendi şöyledir: “Nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı yapan lisans sahibi tüzel kişiler, iletim, dağıtım ve perakende satış hizmetlerine ilişkin bedeller hariç olmak üzere, elektrik enerjisi satış bedelinin (sanayi sicil belgesine sahip sanayi işletmelerine yapılan elektrik enerjisi satışı hariç) yüzde ikisi tutarındaki payı (Katma Değer Vergisi, diğer vergiler, fon ve paylar ile benzeri kesintiler hariç) faturalarında ayrıca gösterir ve bu kapsamdaki bedelleri Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna intikal ettirirler.”
Bu bedellerin geciktirilmesi halinde 3093 sayılı Yasa’nın 5.c maddesi gereğince takip ve tahsil olunur.
Eldeki dava henüz layihalar aşamasında iken davacı vekili ile davalı vekilinin dilekçelerine ekli olarak 16/04/2021 tarihli “hukuk uyuşmazlıklarında ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesi”ni ibraz ettikleri görülmüştür.
Bu belgeye göre; eldeki davanın konusu olan dönemler ile dava dışı Nisan-Haziran 2016 bilanço dönemi için hesap edilmiş TRT payı için (36) ayda ödenmesi halinde 13.062.494,15 TL olarak anlaşmaya vardıkları, izlenmiştir.
Anlaşmanın 2’nci maddesinde taksit ödemeleri belirtilmiş;
5’inci maddesinde imza tarihinden itibaren 15 gün içinde davalı tarafından vekâlet ücreti adı altında ödeme yapılacağı ve bunun dışında vekâlet ücreti talebi bulunmadığı;
6’nci maddede yargılama giderlerinin davalı tarafından defaten ödeneceği;
7’nci maddede ise ‘icra edilebilirlik şerhi’ ve davanın anlaşma belgesi doğrultusunda sonlandırılmasının isteneceği;
8’inci maddede de arabulucuk ücretinin tamamının davalı tarafından ödeneceği, kararlaştırılmıştır.
Anlaşma tutanağı, arabulucunun yanı sıra başvuran davalı Yüksel Şirketi vekili ile davacı TRT Arabulucu Komisyon Asıl Üyeleri tarafından imzalanmıştır.
İşbu anlaşma tutanağı tarafların kabulünde olup, onları bağlar. Uyuşmazlık anlaşma tutanağına göre sonlandırılmalıdır. Anlaşma tutanağına göre eldeki davanın konusu kalmadığından, karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmelidir.
6325 sayılı Yasa’nın 18.2 maddesine göre; 16/04/2021 tarihli “hukuk uyuşmazlıklarında ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesi”ne icra edilebilirlik şerhi verilmesi isteminin Mahkememize yöneltilmesi yasaya uygundur.
Aynı Yasa’nın 18.3 maddesine göre, bu incelemenin kapsamı anlaşmanın içeriğinin arabuluculuğa ve cebri icraya elverişli olup olmadığı hususlarıyla sınırlıdır. Eldeki dava, ‘alacak’ istemine ilişkin olup, tacirler arasındaki uyuşmazlığa yönelik olduğundan arabulucuğa uygundur ve cebri icraya elverişlidir. Bu sebeple, icra edilebilirlik şerhi verilmesi istemi yerinde olduğundan kabulüne karar verilmelidir.
Yukarıda açıklanan yasal ve hukuksal olgu göz önüne alınarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, dosyadaki kanıtlara ve Mahkemenin takdirine göre;
1.-Dosya kapsamından; davacı ve davalı vekilleri tarafından sunulu olan, 16/04/2021 tarihli “hukuk uyuşmazlıklarında ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesi”ne göre;
6325 sayılı Yasa’nın 18.1 maddesi uyarınca usulüne uygun olarak sağlanan anlaşma metninin taraflarca imza altına alındığı ve kabullerinde olduğu görüldüğünden;
A) Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davada; konusu kalmadığından,
KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
B) 6325 sayılı Yasa’nın 18.3 maddesine göre;
16/04/2021 tarihli “hukuk uyuşmazlıklarında ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesi”ne İCRA EDİLEBİLİRLİK ŞERHİ VERİLMESİNE