Ceza Hukukunda Şahsi Cezasızlık Sebepleri Nelerdir?
Makale Başlıkları
Ceza Hukukunda Şahsi Cezasızlık Sebepleri Nelerdir?
Ceza hukukunda şahsi cezasızlık sebepleri, suç işleyen bireylerin bazı durumlarda ceza almayacakları özel halleri ifade eder. “Ceza sorumluluğu”, “dokunulmazlık”, “akıl sağlığının ceza hukukundaki yeri” gibi konular en çok tartışılan hususları oluşturmaktadır. Bu makalede, şahsi cezasızlık sebeplerinin ne olduğunu, bu sebeplerin hukuki temellerini ve uygulama alanlarını detaylıca inceleyeceğiz. Ayrıca, bu sebeplerin adalet sistemine etkileri ve suç işleyen bireyler üzerindeki yansımaları da ele alınacaktır.
Cezalandırılmaya Engel Olan Nedenler
Failin şahsi niteliği, anayasa hukuku veya uluslararası hukuk kurallarından kaynaklanan ancak fiilin tipe uygunluğundan, hukuka aykırılığından veya kusurluluğundan bağımsız olarak cezalandırmaya engel olan nedenlerdir.
Şahsi cezasızlık sebebi ise suçun meydana geldiği esnada objektif olarak mevcut olan, failin şahsi cezasızlık nedenini bilmese dahi yararlandığı ve cezalandırılmamasını sağlayan durumlardır. Şahsi cezasızlık sebeplerinin varlığı failin kişisel özellikleri, ilişkileri ve birtakım durumlar nedeniyle cezalandırılmaması neticesini doğurur.
Şahsi cezasızlık sebepleri ve sonuçları;
• Eylemi suç olmaktan çıkarmaz ancak eylem suç olmasına rağmen fail cezalandırılmaz.
• Fail cezalandırılmasa dahi, bir güvenlik tedbiri olan müsadere hükümleri uygulanabilir.
• İştirak halinde işlenen suçlarda yalnızca şahsi cezasızlık sebeplerinden birine sahip fail cezasızlık halinden yararlanabilir.
• Şahsi cezasızlık nedeninin fiilin işlendiği sırada mevcut olmalıdır.
• Zincirleme suç işlenmişse, şahsi cezasızlık sebebi içeren fiil teselsül çerçevesinde değerlendirilmemektedir. Cezalandırılabilir birden çok fiil işlenmiş olmalıdır.
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Düzenlenen Bazı Şahsi Cezasızlık Sebepleri
➢ Taksirle Yaralama Ve Taksirle Öldürme Suçu
Yürürlükteki Türk Ceza Kanunu’nun 22/6 hükmü uyarınca; “Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan 1/6 kadar indirilebilir.” Şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Taksirle yaralama veya taksirle öldürme suçunda şahsi cezasızlık sebeplerinin uygulanabilmesi için aranan şartlar şu şekildedir:(CGK-K.2010/228):
Meydana gelen suç basit taksirle işlenmiş olmalıdır: Suçun bilinçli taksirle işlenmesi durumunda ise bu hal şahsi cezasızlık sebebi değil, cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebep oluşturmaktadır.
Meydana gelen sonuç münhasıran failin kişisel ve ailevi durumunu etkilemelidir. Yani failin taksirli hareketiylemeydana gelen sonuç, hem özellikle fail açısından acı ve elem doğurmalı hem de failin cezalandırılması fail ve ailesi bakımından artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağduriyet oluşturmalıdır.
Fail kendi eylemiyle maddi veya manevi fark etmeksizin mağdur durumuna düşmelidir. Aynı şekilde failin taksirli eylemi sonucunda ailevi durumunun etkilenmesi ve mağdurun faille ailevi ilişkisi bulunmayan başka bir kişi olmamasıdır.
➢ Malvarlığına Karşı İşlenen Suçlar
Malvarlığına karşı işlenen suçlar TCK’nın 167. Maddesinde düzenlenmiştir. Şahsi cezasızlık sebeplerinin uygulandığı malvarlığına karşı işlenen suçları saymak gerekirse;
Hırsızlık suçu, hakkı olmayan yere tecavüz suçu, bedelsiz senedi kullanma suçu, dolandırıcılık suçu, mala zarar verme suçu, ibadethane ve mezarlıklara zarar verme suçu, hileli ve taksirli iflas, suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi, güveni kötüye kullanma suçu, bilgi vermeme suçu, şirket veya kooperatifler hakkında yanlış bilgi yayma,karşılıksız yararlanma suçu.
TCK m.167’ye göre yukarıdaki malvarlığına karşı işlenen suçların; haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında ceza verilmemektedir.
Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikâyet üzerine verilecek cezada yarı oranında indirime gidilmektedir.
➢ Yalan Tanıklık Suçunda Şahsi Cezasızlık Sebepleri
Yalan tanıklık suçunda şahsi cezasızlık halleri TCK’nun 273. maddesinde düzenlenmiştir.
Kişinin; kendisinin, üstsoy, altsoy, eş veya kardeşinin soruşturma ve kovuşturmaya uğramasına neden olabilecek bir hususla ilgili olarak yalan tanıklıkta bulunması veya tanıklıktan çekinme hakkı olmasına rağmen, bu hakkı kendisine hatırlatılmadan gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapması durumunda verilecek cezada indirime gidilebileceği gibi, ceza vermekten vazgeçilmesi de mümkündür.
➢ Suç Delillerini Yok Etme, Gizleme veya Değiştirme Suçu
TCK’nın 281. Maddesinde suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçunda şahsi cezasızlık ve cezada indirim yapılmasını sağlayan etkin pişmanlık uygulaması düzenlenmiştir.
Kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği suçla ilgili olarak kişi hakkında; gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir suçun delillerini yok etmesi, silmesi, gizlemesi, değiştirmesi veya bozması halinde ceza verilmemektedir.
➢ Suçluyu Kayırma Suçu
Suçluyu kayırma suçunda şahsi cezasızlık nedeni Türk Ceza Kanunu’nun 283. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkan sağlayan kimse hakkında bu suçun üstsoy, altsoy, eş, kardeş veya diğer suç ortağı tarafından işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmamaktadır.
Şahsi Cezasızlık Sebepleri Varlığı Halinde Mahkeme Kararları
5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 171/1 maddesinde şahsi cezasızlık halinin bulunması durumunda soruşturma aşamasındayken Cumhuriyet savcısının ne şekilde hareket edeceği düzenlenmiştir. Buna göre şahsi cezasızlık halinin varlığı durumunda Cumhuriyet savcısı, soruşturma aşamasında kamu davası açıp açmama konusunda takdir yetkisine sahiptir.
Şahsi cezasızlık hallerinin varlığı halinde, cezasızlık durumu söz konusu olduğundan, kovuşturma aşamasında fail hakkında cezasızlık haline bağlı olarak Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 223/4-b hükmü uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmektedir.
Emsal Yargı Kararları
Yargıtay 12. Ceza Dairesi, E. 2015/1488 K. 2015/16579 T. 3.11.2015
Taksirle öldürme suçundan sanığa ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin hüküm, üst Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
TCK’nın 22/6-1.cümlesinin uygulanabilmesi için taksirle hareket sonucu neden olunan neticenin, münhasıran sanığın kişisel ve ailevi durumu bakımından artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açması gerektiği,
olayda ölenin, sanığın komşusu olmasının dosya kapsamına göre anılan hükmün uygulanmasını gerektirmeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, Kabule göre de;
Şahsi cezasızlık sebebiyle CMK’nın 223/4-b maddesi gereğince düşme kararı verilmesi gerektiği gözetilmeksizin,
CMK’nın 223/4-c maddesi gereğince düşme kararı verilmesi, Kanuna aykırı olup, üst Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden,
5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca, hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 03.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 13. Ceza Dairesi, E. 2013/33409 K. 2014/22115 T. 23.6.2014
Başkasına ait kredi kartının müteselsilen kötüye kullanılması ve müteselsilen hırsızlık suçlarının takibinin şikayetebağlı olmadığı, bu suçların sanık tarafından mağdur kayınvalidesine karşı işlenmesi nedeniyle TCK’nın 167/1-b ve 245/4-b maddeleri uyarınca şahsi cezasızlık sebeplerinin bulunduğu, şahsi cezasızlık sebebinin varlığından dolayı CMK’nın 223/4-b maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına kararı verilmesi gerekirken bu suçlar açısından düşme kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz talebi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA,
bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak,
hüküm fıkrasından ikinci paragraftaki düşme kararının kaldırılarak yerine ” Başkasına ait kredi kartının müteselsilen kötüye kullanılması ve müteselsilen hırsızlık suçlarının sanık tarafından mağdur kayınvalidesine karşı işlenmesi nedeniyle TCK’nın 167/1-b ve 245/4-b maddeleri uyarınca şahsi cezasızlık sebeplerinin varlığından dolayı CMK’nın 223/4-b maddesi uyarınca sanığa CEZA VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA şeklinde düzeltilmesine, 23.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 23. Ceza Dairesi, E. 2015/15451 K. 2016/5203 T. 26.4.2016
Olay tarihinde sanığın hakkında şahsi cezasızlık sebebiyle ek kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilen annesi ve babasına ait olan evi yakması nedeniyle olay yerine itfaiyenin geldiği, sanığın itfaiyenin yangını söndürmesini engellemek için elindeki taşları atarak itfaiye aracının sağ yan kapısına ve arka taraftaki siren lambasına zarar verdiği, bu suretle kamu malına zarar verme suçunu işlediği tüm dosya kapsamından anlaşıldığından mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
TCK’nın 53/1. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarıyla ilgili, Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E, 2015/85 sayılı iptal kararı doğrultusunda uygulamanın infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 26/04/2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Yargıtay 23. Ceza Dairesi, E. 2015/15932 K. 2016/7636 T. 13.6.2016
Akıl hastalığı bir şahsi cezasızlık sebebi olmayıp kusurluluğu ortadan kaldıran bir haldir. Bu nedenle Cumhuriyet savcısı CMK’nın 171. maddesi hükmüne dayanarak takdir yetkisini kullanıp suçu işlediği tarihte akıl hastası olan fail hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar veremez.
Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa iddianame düzenlemek suretiyle dava açmak zorundadır.
Suç tarihinde akıl hastası olduğu kabul edilen sanık hakkında yüklenen suçtan dava açılıp suçun sübutunu ve vasfını belirlemeye yönelik olarak yargılama yapıldıktan sonra sonucuna göre suç sübut bulmadığı takdirde beraatine, sübutu halinde ise CMK’nın 223/3-a. maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına ve TCK’nın 57. maddesi gereğince de akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Bu ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Cumhuriyet Başsavcılığının sanık hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı vererek tedbir uygulanması isteminin, mahkemece reddine karar verilmesi gerekirken, usulüne uygun açılmış bir dava olmadığı halde sanığın koruma ve tedavi altına alınmasına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13.06.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi, E. 2014/21558 K. 2015/19377 T. 18.12.2015
Taksirle yaralama suçundan sanık hakkında verilen ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin hüküm, mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanığın, eve getirdiği canlı tavuğu kesmek istediği sırada, kısa süreliğine mutfaktan ayrıldığında,
eşi olan müşteki…’ınönceki evliliğinden olan ve suç tarihi itibarıyla aynı çatı altında yaşadığı ve bakım ve gözetiminden sorumlu olduğu 21.01.2011 doğumlu …’ın mutfağa girdiği ve sanığın özensizce bıraktığı,
alçakta bulunan bıçak ile kolundan BTM ile giderilebilecek şekilde yaralanmasına sebebiyet vermesi, adı geçenin yaralanması üzerine,
komşusunu çağırarak, derhal hastaneye götürüp, gerekli tedavisini yaptırması şeklinde meydana gelen olayda;
ortaya çıkan neticenin münhasıran sanığın kişisel durumu bakımından artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açtığı ve TCK’nın 22/6. maddesinde düzenlenen şahsi cezasızlık sebebinin olayda gerçekleştiği gözetilerek, tebliğnamedeki TCK’nın 22/6. maddesinin sanık hakkında uygulama yerinin bulunmadığı yönündeki görüşe iştirak edilememiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, Cumhuriyet savcısının, sanığın eşi olan müşteki…’ınönceki evliliğinden olan 21.01.2011 doğumlu …’ın kolundan taksirle yaralanmasına sebebiyet verme şeklindeki olayda sanık hakkında TCK’nın 22/6. maddesinin uygulanma imkanı bulunmadığının gözetilmediğine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme aykırı olarak ONANMASINA, 18.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi, E. 2015/17069 K. 2017/1623 T. 2.3.2017
Taksirle öldürme suçundan sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına ve sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelendi gereği düşünüldü;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılanlar vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak;
CMK’nın 223. maddesinin 9. fıkrasındaki, “derhal beraat kararı verilebilecek hallerde, durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez” hükmünün derhal beraat kararı verilecek hallerde söz konusu olduğu,
sanığın sevk ve idaresindeki otomobille otoyolda seyri sırasında hakimiyetini kaybederek savrulup takla atarak durması şeklinde meydana gelen olayda derhal beraat hükmü verilmesi koşulları ile bilinçli taksir koşullarının da oluşmadığı,
ayrıca, beraat kararına dayanak olarak gösterilen CMK’nın 223/4-b maddesinde ”şahsi cezasızlık sebebinin varlığı dolayısıyla, faile ceza verilmemesi halinde, ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir” düzenlemesine yer verildiği anlaşılmakla;
sanığın eşinin ölmesi yanında iki çocuğunun da yaralandığı göz önüne alınarak TCK’nın 22/6. maddesi ile CMK’nın 223/4-b maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken ayrıca hüküm fıkrasında ”CMK’nın 223/4-b maddesi gereğince sanığın müsnet suçtan beraatine” karar verilmek suretiyle çelişki yaratılması;
Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konularda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan,
maddenin verdiği yetkiye istinaden hüküm fıkrasındaki ”CMK’nın 223/4-b maddesi gereğince sanığın müsnet suçtan BERAATİNE” ibaresi hükümden çıkarılıp,
aynı fıkradaki ”TCK’nın 22/6 maddesi” ibaresinden sonra gelmek üzere ” ve CMK’nın 223/4-b maddesi” ibaresinin eklenmesi suretiyle,
sair yönleri usul ve Kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA; 02.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.