Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu
Makale Başlıkları
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu, toplumumuzun huzurunu korumak amacıyla Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiş önemli bir konudur. Bu suç, bireylerin günlük yaşamını olumsuz etkileyebilen, kişisel sınırları ihlal eden davranışları kapsar. Özellikle gürültü yapma, taciz etme ya da tehditkâr davranışlar bu suç kapsamına girebilir.
MDM Hukuk Bürosu olarak, bu suçun mağdurlarının haklarını korumak için çabalıyoruz. mdmhukuk.com adresinde, suçun tanımı, yasal süreçler ve cezai yaptırımlar hakkında detaylı bilgiler sunuyor ve içerikleri sürekli güncelliyoruz.
Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu TCK Yedinci Bölüm “Hürriyete Karşı Suçlar” başlığı altında m.123 ‘te düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeye göre “Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla;
telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikâyeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.”
Bu madde açıkça bizlere bu davranışın ısrarla ve sırf mağdurun huzur ve sükununu bozmak maksadıyla yapılması gerektiğini söylemektedir. Yani özel kast aranır.
Bu suç hakkında düzenlenen bu madde ile belirli bağımlı hareketleri ısrarla gösteren kişiler cezalandırılıp, mağdur olan kişilerin ise psikolojik, ruhsal durumlarının korunması hedeflenmiştir. Ve tabiî ki temelde insanların huzurlu bir şekilde hayatın olağan akışında yaşaması amaçlanır. Yine maddede açıkça belirtildiği üzere şikâyete bağlı bir suç türü olduğunu görmekteyiz.
Mağdurun şikayetine bağlı olarak soruşturma ve kovuşturma evreleri gerçekleşecektir. Yani söz konusu suç için savcılık resen soruşturma başlatamamaktadır. Şikâyetten vazgeçilmesi durumu da bazı sonuçlar doğurmaktadır.
Kişi soruşturma evresindeyken şikayetini geri çekerse savcılık takipsizlik kararı verecek ve dosyayı kapatacaktır. Eğer kişi kovuşturma evresindeyken şikayetini geri çekerse görevli mahkeme dosyanın düşmesi kararı verecektir.
Suç tipini anlamak açısından üç başlık altında inceleme yapalım.
Israrla Telefon Etmek
Israrla telefon etme eylemi seçimlik bir hareket olup mağdurun özel alanını ihlal ederek hukuka aykırı bir davranış olarak karşımıza çıkıyor.
Başlık olarak ‘’ısrarla telefon etmek’’ şeklinde incelemeye almış olsak da uygulamada sadece bununla sınırlı olmadığını kısa mesaj olarak nitelendirdiğimiz ‘’SMS’’ ve diğer sosyal platformlardan (örneğin WhatsApp) gönderilen mesajların da bunlara dahil olduğunu görmekteyiz.
Israrla yapmaktan kastedilenin birden fazla kez olduğu aşikardır ancak net bir sayı vermek pek mümkün olmayacaktır. Bu eylem yapılmaya başladığında telefonlara karşılık verilmesi, konuşulması veyahut kısa mesajlara dönüş sağlanılması gerekmemektedir.
Fail sadece susarak veya müzik dinleterek , sesler çıkararak da bu suçu işleyebilir. Ancak ısrarla telefon etme fiiline karşılık verilip bir konuşma gerçekleşirse ve bu konuşmanın içeriğinde şantaj, tehtit vb unsurlar tespit edilirse yeni bir suç oluşacağından artık farklı bir suç türünden işlem yapılması gerekecektir.
Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 123. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, “Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikâyeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.”
Israrla Gürültü Yapmak
Öncelikle burada kıyaslanacak durum ısrarla telefon etmekte olduğu gibi eylemin birden fazla kez yapılmasının gerekli olmadığıdır.
Eylem bir kez yapılmakla beraber kesintisiz bir şekilde huzur ve sükunu bozuyorsa suç gerçekleşmiş sayılır. Ancak tabiî ki yine de kasıt aranır.
Bir kimsenin evindeki duvara tablo asmak amacıyla çivi çakması bu suçu oluşturmaz. Ancak bile isteye ısrarla birilerine duyurmak maksadıyla arabayla son ses müzik eşliğinde geçmek, gezmek bu suçu oluşturmaktadır. Kaç kere geçtiğinin bir önemi yoktur.
Israrla Hukuka Aykırı Bir Davranışta Bulunmak
Hukuka aykırı bir davranıştan bahsedildiğinden hukuk düzeninin izin vermediği bir davranış tespit etmemiz gerekir. Günümüzde karşılaşılan en büyük sorunlardan biri bir kişinin araç ile takip edilmesidir. Mağdurun hızına göre aracın hızını belirlemek, takip mesafesini bile isteye bu şekilde ayarlamak gibi durumlar ısrarla hukuka aykırı bir davranışta bulunma suçunu oluşturur.
Bu Suçun Oluşabilmesi İçin ;
- Hareket belli bir kişiye yönelik olmalı
- Hareket başka bir suç oluşturmamalı
- Hareket ısrarlı olmalı
- Hareket belli bir kişinin huzur ve sükununu bozmaya yönelik ve elverişli olmalı
Değindiğimiz noktalar üzerinden toparlamak gerekirse suçun kastla işleneceği ve taksire olanak vermediği açıktır. Aynı şekilde olası kastla da işlenebilmesi mümkün değildir. Teşebbüse elverişli olup olmadığı somut olayın nitelik ve niceliklerine göre değişecektir. Bu suçun nitelikli hali bulunmamaktadır.
Suçun yaptırımı üç aydan bir yıla kadar hapis cezasıdır. Adli para cezasına çevrilebilir.
Şikâyete tabii suçlardan olduğu için mağdur, fail ve fiili öğrenmesinden itibaren altı ay içinde şikâyet hakkını kullanmalıdır. Dava zamanaşımı süresi sekiz yıldır.
Bahsi geçen suçun görevli mahkemesi Asliye Ceza Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise bu suçun işlendiği yer mahkemesi olacaktır. Yani suçun işlendiği Asliye Ceza Mahkemesi.
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma suçu, genellikle bir kişinin başkalarının barış ve huzur içinde yaşamalarını engelleyecek şekilde davranması ile ilgili bir hukuk kavramıdır. Bu suç, farklı yargı bölgelerinde farklı şekillerde tanımlanabilir ve genellikle taciz, rahatsızlık, tehdit, gürültü yapma veya başkalarının özel hayatlarına müdahale etme gibi eylemleri içerir.
Sanık Bu Suçtan Nasıl Beraat Edebilir ?
- Kişiye yüklenen fiil kanunda sayılmamışsa
- Kişiye yüklenen fiilin işlenmediği kesinleşmişse
- Yüklenen suç açısından failin kastının tespit edilememesi
- Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiği kesinleşmiş olsa bile olayda hukuka uyguluk nedeni bulunamaması
Emsal Yargı Kararları
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesi, E. 2017/3140 K. 2018/759 T. 2.4.2018
2- Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Türk Ceza Kanununun “hürriyete karşı suçlar” başlıklı yedinci bölümünde yer alan 123. maddesinde kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu; “sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla;
telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir”
şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Madde gerekçesinde açıkça belirtildiği üzere, bu suçla kişilerin huzur ve sükûnunun bozulması hususunda gösterilen davranışlar cezalandırılmakta, bu şekilde psikolojik ve ruhsal sükûn içerisinde yaşama hakları korunmaktadır.
Bu suçun oluşabilmesi için özel bir maksatla hareket edilmesi, dolayısıyla ısrarla telefon etmek ya da gürültü yapmak veya aynı amaçla hukuka aykırı başka bir fiilde bulunmak suretiyle kişilerin rahatsız edilmesi ve bu hareketlerin de mağdurun huzur ve sükûnunu bozma amacıyla gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunun maddi unsuru; belirli bir kimseye ısrarla telefon edilmesi veya gürültü yapılması ya da hukuka aykırı bir başka davranışta bulunulması, korunan hukuki yarar;
cinsel taciz suçundan farklı olarak ısrarlı davranışlarla kişilerin rahatsız edilmeden sükûn içerisinde, huzurlu ve sağlıklı bir şekilde yaşama haklarıdır.
Suç oluşturacak eylemler bakımından herhangi bir sınırlama getirilmediğinden, seçimlik hareketli bir suçtur. Suçun manevi unsuru ise özel kast olup, eylemin sırf başkalarının huzur ve sükûnunu bozmak amacıyla gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu suç, ancak doğrudan kastla işlenebilir. Olası kastla ya da taksirle işlenmesi mümkün değildir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
sanığın olay günü aldığı alkolün de etkisiyle saat 01.30 ve 02.00 sıralarında yaklaşık yarım saat arayla katılanlar K1 ile K2’un evine giderek ikinci gidişinde katılanlara hakaret etmesi ve katılan K1’ı darp etmesi şeklinde meydana gelen olayda kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun unsurları bulunmadığı halde beraat yerine mahkumiyete karar verilmesi,
Hukuka aykırı, sanığın istinaf istemi bu bakımdan yerinde görülmekle, bu aykırılık yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden,
5271 sayılı CMK’nun 7035 sayılı yasa ile değişik 280/1-a ve 303/1-a maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak,
hüküm fıkrasından “Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçuna ilişkin bölümlerin” çıkartılarak,
yerine “Sanığın üzerine atılı Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun unsurları oluşmadığından CMK’nun 223/2-a maddesi uyarınca BERAATİNE,”
paragrafının eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE, dosyanın hükmü veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Kesin olmak üzere 02/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.