SGK’nın İşlemleri Karşı Açılacak Davalarda Görevli ve Yetkili Mahkemeler
Makale Başlıkları
SGK’nın İşlemleri Karşı Açılacak Davalarda Görevli ve Yetkili Mahkemeler
SGK Sosyal Güvenlik Kurumu işlemleriyle ilgili davalarda görevli ve yetkili mahkemeler, sosyal güvenlik hukuku alanında sıklıkla karşılaştığımız önemli konulardandır. Bu makalede, SGK uyuşmazlıklarını çözen mahkemeleri ve bu süreçlerde dikkat edilmesi gereken önemli noktaları detaylıca ele alıyoruz.
Genellikle sağlık, emeklilik, iş kazası gibi çeşitli konuları içeren SGK işlemleri, bireylerin hak arayış süreçlerini doğrudan etkiler. MDM Hukuk Bürosu olarak, karşılaşabileceğiniz hukuki sorunlara dair en güncel ve doğru bilgileri sunmayı amaçlıyoruz.
Makalemizde, SGK davalarında yetkili mahkemeler, dava açma süreçleri, dikkat edilmesi gereken hususlar ve alınabilecek profesyonel destekler hakkında kapsamlı bilgiler bulacaksınız. Bu alandaki uyuşmazlıklarda yol gösterici olmayı hedefliyoruz. mdmhukuk.com adresinden daha fazla bilgi ve profesyonel destek alabilirsiniz.
Sosyal Güvenlik Kurumunun görevleri 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunun 3. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;
Kurumun temel amacı sosyal güvenlik sistemini; adil, çağdaş, kolay ve erişebilinir şekilde sosyal sigortacılık ilkelerine dayalı olarak yürütmektir.
İşbu kurumun görevleri ise aşağıdaki gibidir;
- a) Sosyal güvenlik alanında ihtiyaç duyulan hallerde; eğitim, danışmanlık ve araştırma gibi faaliyetler sürdürmek, ilgili kamu daireleri arasında koordine sağlamak.
- b) Sosyal güvenlik kapsamına giren hususların uluslar arası gelişimlerini yakınen takip etmek ve bu doğrultuda Avrupa birliği ve ilgili kuruluşlarla işbirliği yapmak.
- c) Hizmet sunulan gerçek veya tüzel kişilere hak ve yükümlülükleri konusunda bilgi aktarmak.
Şeklinde sayılabilmektedir.
SGK’ya karşı işlemler için, kuruma itiraz edebilir veya mahkeme yoluyla dava açabilirsiniz. Genellikle, kamu kurumlarının işlemlerine idare mahkemelerinde itiraz edilir. Ancak, genel bütçeye ve yerel yönetimlere ait vergi, resim ve harçlar gibi mali konular vergi mahkemelerinde ele alınır. SGK, bir kamu kurumu olmasına rağmen, çoğu durumda işlemleri idare mahkemelerinde değerlendirilemez
Özellikle genel bütçe, il özel idareleri, belediyeler ve köyler için vergi, resim, harç gibi mali yükümlülükler ile zam ve cezaları üzerine vergi mahkemelerinde dava açılmalıdır. SGK, bir kamu kurumu olsa da, üç özel durum hariç diğer işlemler için idare mahkemelerinde dava açılamaz.
Sosyal Güvenlik Kurumunun hangi işlem ve uygulamaları karşılık hangi mahkemede dava açılması gerektiği aşağıda detaylıca incelenmiştir.
Sosyal Güvenlik Kurumu İşlemlerine Karşı İdare Mahkemesinde Dava Açılması Gereken İstisnai Durumlar Nelerdir?
İlgili kişiler, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvuru yapabilmektedirler.
İdare mahkemesinde idari davalar, tam yargı davası, iptal davası veya tam yargı ve iptal davasının birlikte açılması şeklinde karşımıza çıkabilmektedir. İyuk madde 12’nin lafzından iptal ve tam yargı davalarının nasıl açılacağını kolaylıkla anlayabilmekteyiz.
Kısaca incelemek gerekirse;
1- İdare Mahkemelerine Başvuru Şartı Nedir?
v İdari davaların açılması süreci yetkili ve görevli mahkemeye hitaben yazılmış dilekçe ile başlamaktadır.
v Her idari işleme karşı için ayrı ayrı dava açılması gerekmektedir. Ancak bahsi geçen idari işlemler arasında sebep sonuç ilişkisi ve hukuki yönden bağlılık bulunuyorsa aynı dilekçe ile dava açılabilmektedir.
v En önemli şartlardan biri olan dava açma süresi özel kanunlarda ayrı bir düzenleme bulunmayan hallerde idare mahkemelerinde 60 gün şeklinde düzenlenmiştir. (İYUK madde 7)
v Bu sürenin başlangıcında tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günler esas alınmaktadır.
2- İdarenin İş ve İşlemleri Sebebiyle Açılacak Davalarda Görevli ve Yetkili Mahkeme Nasıl Belirlenir?
İdari davalarda genel yetki kuralı olarak, özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, belirli bir yetkili idare mahkemesi belirtilmemişse, dava; idari işlemi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesinde açılacaktır.
Yukarıda bahsettiğimiz üç istisnai duruma bakacak olursak;
1- SGK tarafından 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 102 nci maddesine istinaden kurum tarafından verilecek idari para cezalarıyla ilgili olarak,
2- SGK tarafından kendi kurum personeli hakkında yapılan işlemlerle ilgili olarak,
3- 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5 inci maddesinde iş mahkemelerinin hangi iş ve davalara bakacağı düzenlenmiştir. Madde 5-b’ye göre; 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamına giren konulardaki uyuşmazlıklarla ilgili olarak (1 Ekim 2008 tarihinden önce Emekli Sandığı kapsamına dahil olan kişilerle ilgili 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu hükümleri kapsamında yapılan işlemlerle ilgili olarak), idare mahkemesinde dava açılması gerekmektedir.
Bunun dışında kalan SGK tarafın yapılan iş ve işlemlerle karşı İdare Mahkemesine dava açılamamaktadır.
Sosyal Güvenlik Kurumu İşlemlerine Karşı İş Mahkemesinde Dava Açılması Gereken Durumlar
Hukuk Muhakemeleri Kanunu Görev, Yetki ve Yargı Yerinin Belirlenmesi başlığı altında düzenlenen maddelerin lafzından anlaşıldığı üzere; Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenmekte olup bu göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir. Genel yetkili mahkeme ise davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olacaktır. Davalının birden fazla olması durumunda herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesinde dava açılabilecektir.
Bahsettiklerimiz genel hususlar olup; 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nda iş mahkemelerinin görev, yetki ve yargılama usullerine ayrı bir düzenleme getirilmiştir. Buna göre;
İş Mahkemeleri Kanunu madde 5/b kapsamında İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda görevli olduğu düzenlenmiştir.
İş mahkemelerinde basit yargılama usulü uygulanır ve dava arabuluculuk şartı vardır. Arabuluculuğa ilişkin başvurular, arabulucunun nasıl görevlendirileceği ve arabuluculuk görüşmelerine ilişkin başkaca hususlar Adalet Bakanlığınca yayımlanan yönetmelikle belirlenmektedir.
Sosyal Güvenlik Kurumu Tarafından Verilebilecek İdari Para Cezaları Nelerdir?
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu madde 102’ de belirtildiği üzere ilgili kurum tarafından gerekçesinin belirtilmesi koşulu ile bazı fiiller için idari para cezası öngörülmüştür. Bunlara örnek olarak; İşverenin sigorta bildirimi ve tescilini yapma zorunluluğu olduğu halde bu sorumluluğunu yerine getirmemişse idari para cezası uygulanır. Bir başka örnek ise işyeri bildirgesi düzenleme yükümlülüğü olan işverenin bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumunda kurumca idari para cezası verilmektedir. Makalemizden sonra atıfta bulunan kanun maddesini incelemenizde fayda var.
Dava Açmadan Önce Sosyal Güvenlik Kurumuna Başvurmak Gerekli Midir?
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu madde 4’ te düzenlenen Sosyal Güvenlik Kurumuna Başvuru Zorunluluğu başlığı kapsamında 5510 sayılı kanun ile belirlenmiştir. Diğer sosyal güvenlik mevzuatlarından kaynaklı uyuşmazlıklarda, hizmet akdine dayalı çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespitine ilişkin talepleri hariç olmak üzere, dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumuna başvurulması hususu zorunlu tutulmuştur.
Diğer kanunlarda belirtilen süreler saklı kalmak şartıyla yapılan başvuruya altmış gün içinde Kurum tarafından bir cevap gelmezse kişinin talebi reddedilmiş sayılacaktır. Bu red kararından veya reddedilmiş sayılmasından sonra kişi dava açabilecektir. İlgili kuruma başvuru sırasında geçirilen süreler, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmamaktadır.
Bir başkaca husus ise Hizmet akdine bağlı olarak çalışılması sebebiyle “zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi” ile “işveren aleyhine açılan davalarda”, dava ilgili Kuruma resen haber verilmektedir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda aksine hüküm bulunmayan hallerde işbu kanuna ilişkin uyuşmazlıklarda iş mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmiştir. (5510 sayılı kanun madde 101) İş mahkemesinin bulunmadığı yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olacaktır.
Bu kanunda aksine hüküm bulunan tek konu ise yukarıda belirttiğimiz gibi 102 nci maddeye istinaden uygulanan idari para cezalarıdır. Bu uyuşmazlık konusuna İş Mahkemeleri tarafından bakılmamaktadır.
Sosyal Güvenlik Kurumu İşlemlerine Karşı Asliye Hukuk Mahkemesinde Dava Açılması Gereken Durumlar
Hukuk muhakemeleri kanunu uyarınca Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevleri belli bir çerçevede çizilmiştir.
Bu görevler; Dava konusunda değer ve miktara bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalar ile şahıs varlığını ilgilendiren davalarda görevli mahkeme aksine bir hüküm olmadıkça asliye hukuk mahkemesi şeklinde belirlenmiştir. Aynı şekilde aksine bir hüküm bulunmadıkça asliye hukuk mahkemeleri diğer dava ve işler için de görevli mahkeme olarak belirlenmiştir.
Sosyal Güvenlik Kurumuna Başvuruyu Gerektiren Dava Türleri Nelerdir?
İlgili kurum, 5510 sayılı işbu Kanunda belirtilen görevlerle ilgili olarak sağlık hizmeti sunucularının idame ettirdiği hizmet ve işlemleri kontrol yetkisine sahiptir. SGK, bu yetkisini görevlendirdiği personel aracılığıyla veya kamu kurumları ve özel kurumlardan hizmet satın almak şeklinde kullanabilecektir.
Yine bu kanuna göre “sigortalı kişilerin ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez.” Şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Yine 5510 sayılı kanunda hangi durumlarda kurumun inceleme sonucu fesih veya idari yaptırımda bulunabileceği düzenlenmiştir. Buna göre;
Kurum sağlık hizmeti sunucusuyla sözleşmesini fesh etmiş ise ve fesih sebeplerine bağlı olarak oluşan Kurumun tahsil etmesi gereken alacakları tahsil edilmeden ve fesih süresi tamamlanmadan yeni bir sözleşme yapılamayacaktır. İşbu sağlık hizmeti sunucusunun devri hâlinde ise feshe sebebiyet veren SGK’nın alacakları tahsil edilmeden ve en az bir yıllık fesih süresi geçmeden devralan sağlık hizmeti sunucusu ile sözleşme yapılamayacaktır.
Sosyal Güvenlik Kurumu ile sağlık hizmet sunucuları arasından yapılan sözleşme veya protokollerle ilgili olarak SGK tarafından uygulanan cezai yaptırımlar sosyal güvenlik hukuku alanına girmediğinden haksız fiil ve protokol – sözleşme hükümlerine aykırı işlemler kapsamına girmesi sebebiyle işbu kurumun bahsi geçen konudaki işlem ve uygulamalarına karşı Asliye Hukuk Mahkemelerinde dava açılması gerekmektedir.
Sosyal Güvenlik Kurumu İşlemlerine Karşı Danıştay’da Dava Açılması Gereken Durumlar Durumlar
İdari yargılama usulü kanunu’na göre Danıştay’da yazılı yargılama usulüne göre yargılama yapılmakta ve incelemeler dosya üzerinden yapılmaktadır.
İdari davalarda genel yetki, göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla kanunlarda veya özel kanunlarda belirtilmiş olan yetkili idare mahkemesidir. Ancak T.C. Anayasamızın 155. Maddesinde düzenlendiği gibi Danıştay, kanunla gösterilen belli dava ve işlere de ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakabilmektedir.
2575 sayılı Danıştay Kanununun 24 üncü maddesinde Danıştay’ın görev alanına giren dava ve işler düzenlenmiştir. Bu hususta ilgili maddenin c bendi uyarınca Bakanlıklar ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca düzenlenen ve ülke genelinde uygulanacak düzenleyici işlemlere karşı ilk derece mahkemesi sıfatıyla Danıştay görevlidir. SGK tarafından yayımlanan yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer düzenleyici işlemlere karşılık Danıştay’da dava açılması gerekmektedir.
SGK’nın yayımlamış olduğu bu düzenleyici işlemler sebebi ile hak ihlali doğmuş ise tam yargı davası açılmadan önce ilgili kuruma başvuru zorunluluğu bulunmaktadır. Yine aynı şekilde yukarıda da belirtildiği üzere İş Mahkemeleri Kanunu madde 4 lafzından; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile diğer sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda ilgili kuruma yani SGK’ya başvurunun zorunlu olduğu açıkça belirtilmektedir.
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının Yardımcı Hizmet Birimleri
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının Yardımcı Hizmet Birimleri şunlardır:
- Eğitim, Araştırma ve Geliştirme Merkezi
- Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği
- Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı
- Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı
- Aktüerya ve Fon Yönetimi Daire Başkanlığı
- Strateji Geliştirme Başkanlığı
- Bilgi Teknolojileri Genel Müdürlüğü
- Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü
- Personel Dairesi Başkanlığı
Bu birimler, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun çeşitli işlevlerini yerine getirir ve kurumun faaliyetlerini destekler.
Emsal Yargı Kararları
Danıştay 15. İdari Dava Dairesi, E. 2013/2704 K. 2015/2369 T. 22.4.2015
İstemin Özeti : 25.3.2010 tarih ve 27532 (mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinin 7.3.3. maddesinin değiştirilmesine ilişkin 6.8.2010 tarih ve 27664 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğin 22. maddesinin, kolostomi ve ürostomi torbası ile bunlara ilişkin diğer tıbbi malzemeler yönünden iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Mevzuata uygun olarak tesis edilen dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi : K1
Düşüncesi :25.3.2010 tarih ve 27532 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinin 7.3.3. maddesinin değiştirilmesine ilişkin 6.8.2010 tarih ve 27664 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğin 22. maddesinin, kolostomi ve ürostomi torbası ile bunlara ilişkin diğer tıbbi malzemelere ilişkin kısmının iptaline karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : K2
Düşüncesi : Dava, 25.3.2010 tarih ve 27532 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinin 7.3.3. maddesinin değiştirilmesine ilişkin 6.8.2010 tarih ve 27664 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğin 22. maddesinin, kolostomi ve ürostomi torbası ile bunlara ilişkin diğer tıbbi malzemeler yönünden iptali istemiyle açılmıştır.
24.3.2013 tarih ve 28597 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinin 6.4 maddesi ile 25.3.2010 tarih ve 27532 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği yürürlükten kaldırılmıştır.
Açıklanan nedenlerle konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava, 25.3.2010 tarih ve 27532 (mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinin 7.3.3. maddesinin değiştirilmesine ilişkin 6.8.2010 tarih ve 27664 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğin 22. maddesinin, kolostomi ve ürostomi torbası ile bunlara ilişkin diğer tıbbi malzemeler yönünden iptali istemiyle açılmıştır.
Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nin dava konusu 7.3.3. maddesi şöyledir:
”(1) Kolostomi ve ürostomi torbası için uzman hekim raporu düzenlenecek olup raporda, teşhis, yapılan ameliyatın adı, malzemenin adı, kullanım süresi ve ikinci fıkrada belirtilen miktarları geçmemek üzere günlük kullanım miktarı belirtilecektir. Hastada ikinci bir stoma söz konusu ise bu durum raporda açık olarak belirtilecektir.
(2) Sağlık raporuna dayanılarak tüm hekimlerce; en fazla 2 (iki) aylık dozlar halinde;
a) Kolostomi ve ürostomide en fazla 60 torba, 20 adaptör ve 2 pasta, İleostomili hastada ise 90 torba, 30 adaptör ve 3 pastayı geçmemek üzere,
b) Aşağıda sayılan durumlarda ise kolostomide en fazla 90 torba, 30 adaptör ve 3 pasta, ileostomide ise 135 torba, 45 adaptör ve 5 pastayı geçmemek üzere;
1) Torbanın cilde uzun süre yapışık kalmasını engelleyecek karın duvarı ya da stomaya ait fiziksel şekil bozukluklarında,
2) Günde bir torbayla kontrol edilemeyecek derecede fonksiyonel bozuklukları olan hastalarda,
3) Ostomi etrafında oluşacak cilt ülserlerinde, bu durumları devam ettiği sürece,
reçete edilmesi halinde bedelleri Kurumca karşılanır.”
Hastanın muayenesini ve tetkiklerini yapmak suretiyle hastalığı teşhis ve tedavi eden hekim, hastanın kullanması gereken malzemenin adını, kullanım süresini ve günlük kullanım miktarı belirleme, rapor ve reçete etme yetkisine sahiptir.
Nitekim, hekimin sözü edilen bu yetkisi Tebliğin 7.3.3. maddesinin 1. fıkrasında açıkça belirtilmiştir. Tıbbi zorunluluk dışındaki bir nedenle hekim yetkisinin sınırlandırılmasına olanak bulunmamaktadır.
Uzman hekim tarafından günlük kullanım miktarı belirlenen torba, adaptör ve pastanın, kolostomi ve ürostomide iki aylık dönemde en fazla 60 torba, 20 adaptör ve 2 pasta olarak belirlenmesine ilişkin dava konusu Tebliğin iptali istenen 2. fıkrasının, hekim yetkisine müdahale eden ve dolayısıyla bu yetkiyi sınırlandıran bir nitelikte bulunması nedeniyle hukuka uygun olmadığı görülmektedir.
Bu durumda, 25.3.2010 tarih ve 27532 (mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinin 7.3.3. maddesinin değiştirilmesine ilişkin 6.8.2010 tarih ve 27664 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğin dava konusu 22. maddesi ile hekim yetkisine getirilen sınırlamada hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Hekim yetkisine getirilen bu sınırlama ile hastanın sağlık hizmetine erişim hakkı ve dolayısıyla Anayasa ile güvence altına alınmış olan sağlıklı yaşama hakkı da ihlal edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, 25.3.2010 tarih ve 27532 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinin 7.3.3. maddesinin değiştirilmesine ilişkin 6.8.2010 tarih ve 27664 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğin 22. maddesinin kolostomi ve ürostomi torbası ile bunlara ilişkin diğer tıbbi malzemelere ilişkin kısmının İPTALİNE,
aşağıda dökümü yapılan 151,90 TL yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanun’nun 48. maddesi uyarınca bu kararın tebliğ edildiği tarihten itibaren 30 gün içinde temyiz yoluyla Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna başvurulabileceğinin taraflara bildirilmesine, 22.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri Kararı – Ankara 5. İş Mahkemesi, E. 2022/287 K. 2023/122 T. 21.3.2023
GEREKÇELİ KARAR
DAVALI : SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
DAVA : Alacak (Sosyal Güvenlik Hukukundan Kaynaklanan)
Mahkememizde görülmekte bulunan Alacak (Sosyal Güvenlik Hukukundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının SGK kapsamında sigortalı olduğunu, sağlık hizmetlerinden faydalanma hakkına sahip olduğunu, Davacının 04.02.2006 tarihinde dünyaya gelmiş olan kızı K1’un babasının sigortalı olması nedeni ile SGK tarafından verilen sağlık hizmetinden faydalandığını, davacının kızının 15 yaşını tamamlamasını müteakip Lösev Lösante Çocuk ve Yetişkin Hastanesinde Kadın Hastalıkları ve Doğum bölümünde görevli hekim tarafından kendisine HPV aşısını 3 doz olarak uygulanılmasının önerildiğini, bu nedenle davacının kızına aşı uygulaması yapıldığını ve bedellerinin yine velisi davacı tarafından ödendiğini, Anayasa’nın 56.
maddesinin 4. Fıkrasında, devlet ve özel hastane ayrımı yapılmaksızın, devletin sağlıkla ilgili görevini yerine getireceğine işaret edildiğini, kişilerin HPV aşısının yapılmamış, yaptırılamamış olmasının rahim ağzı kanserine yakalanma olasılığını artırdığını ve rahim ağzı kanserine yakalanmamak için önlem alınamamış olduğunu,
HPV aşısının SGK tarafından karşılanmıyor olmasının ekonomik durum göz önüne alındığında çoğu bireyin bu aşıyı kendi imkanlarıyla karşılayamamasına neden olduğunu,
bu durumun AİHS’nin 2. Maddesinde, Anayasa’da ve diğer sağlık örgütlerince yayınlanmış ve benimsenmiş olan yaşama hakkının yasayla korunmasına aykırılık oluşturduğunu,
daha önce açılmış olan HPV aşı ücretinin iadesi ile ilgili davaya ilişkin bilirkişi raporunda ‘Rahim ağzı kanserinin ölümcül olduğu ve bu nedenle aşının hayati öneme haiz olduğunun belirtildiğini,
aşının kullanılmasının tıbben bir zorunluluk olduğunun, rahim ağzı kanserini önlemede etkili olduğu için hayati bir önem taşıdığının,
aşının koruyuculuğunun %99,7 olduğunun belirtildiğini, ancak davalı SGK tarafından ödenecek ilaç ve aşı listesinde HPV aşısına yer verilmediği gerekçesiyle ödemenin reddedildiğini belirtip,
davacının kızı için hayati önemdeki aşı nedeni ile yapılan 2.208,54-TL tutarındaki ödemenin kuruma başvuru tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya kapsamından davacının, dava konusu talebi hakkında kuruma başvuru yaptığı anlaşılmıştır.
Bilirkişi K2′ in 09.12.2022
Tarihli mahkememize sunduğu raporda özetle;
Anayasa ve mevzuat hükümleri ile sonradan rahim ağzı kanserine yakalanan hak sahiplerine tedavi için çok yüksek oranlarda sağlık yardımı yapılmasındansa bu uygulananın aşı düzeyinde masrafları karşılanarak hastalığın önüne geçilmesinin toplumun ve kurumun yararına olup olmayacağı hususunun mahkemeye ait olduğu,
davacı tarafından talebine dayanak olarak gösterilen faturalardaki ilaç bedelleri toplamının 2.280,54-TL olduğu,
davacı tarafından talep edilen tutar ile örtüştüğü,
davacı tarafından rahim ağzı kanseri aşılarına ilişkin olduğu belirtilen faturalarda kullanılan malzemenin ilaç olarak belirtildiği, söz konusu ilacın bahsi geçen aşı olduğuna ilişkin olarak dosya kapsamında herhangi bir rapor veya açıklama yer almadığı şeklinde mahkememize görüş bildirmiştir.
GEREKÇE: Dava alacak davasıdır.
Toplanan deliller ve dosya kapsamından davacının kızı K1 için Lösev Lösante Çocuk Ve Yetişkin Hastanesinde bedelini ödeyerek 3 doz HPV aşısını yaptırdığı,
davacının Sgk kapsamında sigortalı olduğu ve aşı bedelinin kurum tarafından karşılanması için iş bu davayı açtığı, hastane kayıtlarına göre de davacının 3 doz aşı satın aldığının anlaşıldığı, Anayasa’nın “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56. maddesinde;“Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevi olduğu, Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenlediği,
Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.” hükmü yer aldığı,
Yukarıda bahse konu Devletin sağlık hizmetlerini yerine getirme yükümlülüğü ile il Anayasal düzenlemedeki görevlerin icrasına yönelik ise 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda bir takım yasal düzenlemeler getirildiği,
“Sağlık hizmetleri ve diğer haklar ile bunlardan yararlanma” başlığı altındaki 5510 sayılı Kanun’un 62. maddesinde; “Bu Kanun gereğince genel sağlık sigortasından sağlanacak sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanmak, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla “yükümlü olduğu kişiler için bir hak, Kurum için ise bu hizmet ve hakların finansmanını sağlamak bir yükümlülüktür.
Sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan genel sağlık sigortalısı ile bakmakla yükümlü olduğu kişiler yararlandırılır. Bu Kanun kapsamındaki kişilere sağlanacak sağlık hizmetleri ve diğer haklar ile kişilerden alınan primlerin tutarı arasında ilişki kurulamaz.” düzenlemesi yer aldığı, “Sağlanan Sağlık Hizmetleri ve Diğer Haklar” başlıklı I. Bölümde ise finansmanı sağlanacak ve sağlanamayacak sağlık hizmetlerinin kapsamı düzenlendiği,5510 sayılı Kanun’un 63. maddesinde finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerine ilişkin dava konusu ile ilgili olarak;
“Genel sağlık sigortalısının ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlıklı kalmalarını; hastalanmaları halinde sağlıklarını kazanmalarını; iş kazası ile meslek hastalığı, hastalık ve analık sonucu tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanmasını, iş göremezlik hallerinin ortadan kaldırılmasını veya azaltılmasını temin etmek amacıyla Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri;
Kişilerin hastalanmaları halinde ayakta veya yatarak; hekim tarafından yapılacak muayene, hekimin göreceği lüzum üzerine teşhis için gereken klinik muayeneler, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı yöntemleri,
konulan teşhise dayalı olarak yapılacak tıbbi müdahale ve tedaviler, hasta takibi ve rehabilitasyon hizmetleri, organ, doku ve kök hücre nakline ve hücre tedavilerine yönelik sağlık hizmetleri,
acil sağlık hizmetleri, ilgili kanunları gereğince sağlık meslek mensubu sayılanların hekimlerin kararı üzerine yapacakları tıbbi bakım ve tedaviler,
yukarıdaki bentler gereğince sağlanacak sağlık hizmetleriyle ilgili teşhis ve tedavileri için gerekli olabilecek kan ve kan ürünleri, kemik iliği, aşı, ilaç, ortez, protez, tıbbi araç ve gereç, kişi kullanımına mahsus tıbbi cihaz, tıbbi sarf, iyileştirici nitelikteki tıbbi sarf malzemelerinin sağlanması, takılması, garanti süresi sonrası bakımı, onarılması ve yenilenmesi hizmetleri,” 5510 sayılı Kanun’un 64.
maddesinde finansmanı sağlanmayacak sağlık hizmetlerine ilişkin dava konusu ile ilgili olarak;Kurumca finansmanı sağlanmayacak sağlık hizmetleri; (Ek: 17/1/2012-6270/7 md.) 63 üncü maddeye göre yöntem, tür, miktar ve kullanım sürelerinin belirlenmesi sonucunda Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin kapsamı dışında bırakılan sağlık hizmetleri. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usül ve esaslar Sağlık Bakanlığının uygun görüşü alınarak, Kurumca çıkarılacak yönetmelikle düzenlendiği,
Katılım payı alınmayacak haller, sağlık hizmetleri ve kişiler” başlıklı 5510 sayılı Kanun’un 69. Maddesinin d bendinde ise dava konusu ile ilgili olarak; “68 inci maddede sayılan sağlık hizmetlerinden katılım payı alınmayacak haller, sağlık hizmetleri ve kişiler ;
Sağlık raporu ile belgelendirilmek şartıyla; Kurumca belirlenen kronik hastalıklar ve hayati önemi haiz 68 inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sağlık hizmetleri ile organ, doku ve kök hücre; nakli.”,
Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliğinin 39. Maddesinin e ve fbentlerinde ise dava konusu ile ilgili olarak; “..Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucuları tarafından sağlık raporu ile belgelendirilmek şartıyla;
Kurumca belirlenen kronik hastalıklarda bu Yönetmeliğin 33, 34 ve 35 inci maddelerinde belirtilen katılım payları alınmaz. Kurum, ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi, ortez, protez, iyileştirme araç ve gereçleri ile ayakta tedavide sağlanan ilaçlar bakımından, katılım payı alınmayacak kronik hastalıkları ayrı ayrı belirleyebilir. Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucuları tarafından sağlık raporu ile belgelendirilmek şartıyla; Kurumca belirlenen hayati öneme haiz ortez, protez, iyileştirme araç ve gereçlerinden katılım payı alınmaz.” düzenlemeleri bulunduğu,
Huzurdaki davada; davacı tarafından rahim ağzı kanserinin ölümcül ve aşı ile önlenebilir bir kanser türü olduğu, bu konuya ilişkin olarak açılan benzer davalarda bilirkişiler tarafından aşının hayati öneme haiz olduğunun belirtildiği ve kurum tarafından aşı bedelinin karşılanması gerektiği yönünde mahkememizde kanaat oluşmuş, davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: DAVANIN KABULÜ İLE
1-2.208,54 – TL nin temerrüt tarihi olan 18.07.2022 Tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-AAUT uyarınca 2.208,54 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Kurum harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
4-Davacı tarafından peşin yatırılan 80,70 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan toplam 854,50 TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-Artan gider avansı bakiyelerinin HMK/333 maddesine uyarınca karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, Davacı vekilinin yüzünde iş yoğunluğu nedeniyle gerekçe ve ayrıntılı hüküm tefhim edilemediğinden HMK 321.maddesi uyarınca KESİN olmak üzere verilen karar usulüne uygun olarak açıkça okunup, anlatıldı. 21/03/2023
Bizlere Bize Ulaşın sayfamızdan ulaşabilirsiniz.