- +90 312 911 1168
- info@mdmhukuk.com
- Kızılırmak Mah. 1443. Cad. Ankara 1071 Plaza A Blok No:25/58 06510 Çankaya/ANKARA
adli-kontrol
Makale Başlıkları
Adli Kontrol kararı, tutuklama sebebinin varlığına rağmen sanık ya da şüpheliyi tutuklamak yerine şüpheli ya da sanığın sosyal hayat içerisinde denetim altına alınarak uygulanan bir ceza muhakemesi tedbiridir. Amaç tutukluluğun doğuracağı sakıncaların önüne geçmektir. Hakim şüpheli ya da sanığı adli kontrol şartıyla serbest bırakmaktadır. Adli kontrol kararı şüpheli ya da sanığın tutuklanmasını gerektirecek bir sebebin varlığında verilebileceği gibi tutuklama yasağı öngörülen hallerde de verilebilecek bir karardır. Adli bir karar ile şüpheli ya da sanık idari yol ile kontrol altına alınmaktadır. Bu makalemizde Adli kontrol tedbirlerinin neler olduğu, şartları, kararı verecek mercii, karara itiraz konularını ele alacağız.
Ceza Muhakemesi Kanunu madde 109’a göre adli kontrol tedbirleri tek tek sayılmıştır. Bu maddeye göre; Ceza Muhakemesi Kanunu madde 109/3: Adlî kontrol, şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir:
Ceza Muhakemesi kanunu madde 109’da sayılan adli kontrol tedbirlerinden bir ya da birden fazlasının uygulanması hakkında karar verilebilir. Kararı verecek olan mahkeme ceza mahkemesdir.
Adli kontrol kararının niteliğine göre; şüpheli ya da sanığa elektronik kelepçe takılması mümkündür. Elektronik kelepçe takılan şüpheli ya da sağın serbestçe hareket edebileceği alanlar belirlendikten sonra elektronik kelepçeyi çıkarmaya çalışması ya da belirlenen sınırların dışına çıkması gibi durumlarda adli kontrol tedbiri ihlal etmiş olur ve sanık ya da şüpheli hakkında tutuklama kararı verilebilir.
Hem soruşturma aşamasında hem de kovuşturma aşamasında adli kontrol kararı verilebilir. Buna göre;
Soruşturma aşamasında, Cumhuriyet Savcısının istemi ve Sulh Ceza Hâkiminin Kararı ile soruşturmanın her aşamasında adli kontrol kararı verilebilir. Şüphelinin yokluğunda da adli kontrol kararı verilir. Ancak Ceza Muhakemesi Kanunu madde 109/3-e ye göre şüpheli hakkında bir tedavi kurumuna yatırma kararı verilecek ise yokluğunda adli kontrol kararı verilmez.
Kovuşturma aşamasında, sanık hakkında yargılama yapan mahkeme adli kontrol kararı verebilir.
Soruşturma ya da kovuşturma aşamasında adli kontrol karını vermeye yetkili mercii adli kontrol tedbirlerinden bir ya da birden fazlasına karar verebileceği gibi tedbirleri değiştirebilir ya da kaldırabilir.
Adli kontrol kararını değiştirilmesi ya da kaldırılmasını, şüpheli ya da sanık soruşturma evresinde Sulh Ceza Hâkimliği’nden, kovuşturma evresinde ise kararı veren mahkemeden talep edebilir. Şüpheli ya da sanığın istemi üzerine kararı veren mercii Cumhuriyet Savcısının görüşünü aldıktan sonra 5 gün içinde kararını vermelidir.
Ceza Muhakemesi Kanunu madde 111/2 ye göre verilmiş olan adli kontrol kararının başka bir mercii tarafından gözden geçirilerek incelenmesini istemek adli kontrol kararına karşı itiraz kanun yoludur. Adli kontrol kararına itiraz süresi kararın tefhim ve tebliğinden itibaren 7 gündür.
Adli kontrol kararına itiraz dilekçesi yazılırken kararı veren mahkemeye hitaben itirazı değerlendirecek olan mahkemeye yazmamız gerekmektedir. İtirazı değerlendirecek olan mahkeme kararı veren mahkemenin bir üst mahkemesidir. Bu nedenle bu konu ile ilgili avukata danışarak, avukat aracılığıyla işlerinizi hallederek devam etmeniz çok daha doğru olacaktır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda adli kontrolün ne kadar süre uygulanacağına dair açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak 01.01.2022 tarihinde süreye dair uygulama yürürlüğe girmiştir. Buna göre; şüpheli ya da sanığın adli kontrol tedbiri yükümlülüğünün devam edip etmeyeceğine en geç 4 aylık sürelerle; soruşturma evresinde cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi ya da kovuşturma evresinde re’sen mahkeme tarafından karar verilir. Yine 01.01.2022 yılında yürürlüğe giren kanun maddesine göre adli kontrol süresi ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde en çok iki yıl olabilir. Bu süre ancak zorunlu hallerde gerekçeli olarak bir yıl uzatılabilir. Bu süre, zorunlu hâllerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda dört yılı geçemez. Bu maddede öngörülen adli kontrol süreleri, çocuklar bakımından yarı oranında uygulanır.
Adli kontrol tedbirini kasıtlı olarak yerine getirmeyen şüpheli ya da sanık hakkında yetkili yargı mercii, derhal tutuklama kararı ya da adli kontrol tedbirinin değiştirilmesi kararı verebilir. Bu tamamen yetkili yargı merciinin takdirine bağlıdır. Kişi hakkında tutukluluk azami süresi dolduğu için adli kontrol kararı da verilebilir. Tutukluluk süresi dolmuş olsa bile adli kontrol tedbirine uymayan kişi hakkında da derhal tutukluluk kararı verilebilir. Ancak bu durumda ağır ceza mahkemesi tarafından adli kontrol kararı verilmiş ise ve adli kontrol tedbirine uyulmadığı için derhal tutuklanmış ise şüpheli ya da sanık tutukluluk süresi 9 ayı geçemez, diğer mahkemelerde ise bu süre 2 ayı geçemez.
Tutukluğun süresinin dolması ya da tutukluluğa gerek kalmaması gibi durumlarda adli kontrol şartı ile tutukluluk sona erebilir. Adli kontrol tedbirinin getirdiği yükümlülüklere uyulamaması durumunda şüpheli ya da sanığın tekrar tutuklanmasına engel bir durum yoktur.
Ağır bir hastalığa maruz kalınması halinde, gebelik halinde, engellilik durumlarında ve doğumdan sonra ilk 6 ay içinde şüpheli ya da şahsın tutuklanmasını gerektirecek bir durum olması halinde adli kontrol tedbirine karar verilebilir.
Türk Ceza Kanunu’nun 113. Maddesinde düzenlenen kefaletle tahliye, şüpheli ya da sanığın belli bir güvence göstermek şartıyla adli kontrol altına alınmasıdır. Güvence verilerek adli kontrol altına alınması için öncelikle şüpheli ya da sanığın hükmün infazında, bütün usul işlemlerinde ve diğer yükümlülüklerde hazır bulunması gerekmektedir. Ve buna ek olarak aşağıda sayacağımız ödemeleri sırasına uyarak yapması gerekmektedir.
Suçun neden olduğu zararların yerine getirilmesi ve eski hale getirme, katılanın yaptığı masraflar,
Şüpheli ya da sanık nafaka borcunun ödenmemesi amacı ile kovuşturuluyorsa nafaka borçları,
Kamu giderleri,
Para cezaları.
Bu ödemelerin miktarları güvence gösterilerek adli kontrole hükmedilmesi kararında miktarları ile ayrı ayrı yazılmalıdır.
Öncelikle adli sicil kaydı, kesinleşmiş bir mahkeme kararına dayanarak şüpheli ya da sanık hakkında verişmiş ceza ya da güvenlik tedbiri kararlarının işlendiği kayıtlardır. Adli kontrol tedbiri kesinleşmiş bir mahkeme kararı ile hükmedilen bir tedbir olmadığı için adli sicil kaydına işlemez.
Türk Ceza Kanunu madde 109/6’ya göre adli kontrol tedbiri, kişinin hürriyetini sınırlayan sebep olarak cezadan mahsup edilemez. Ancak adli kontrol tedbirlerinin çeşidine göre mahsup edilme durumu değişiklik gösterir. Konutu terk etmemek yükümlülüğü şeklinde adli kontrol tedbiri verilmişse evde durulan her 2 gün için 1 gün cezadan mahsup edilir.
Son olarak adli kontrol tedbirine itiraz mümkündür. İtirazınızı hürriyetinizin sınırlanmasını gerektiren tedbirlere karşı usulüne uygun yapmanız çok önemli olacağı için konusunda uzman bir avukattan yardım alınız.
MDM Hukuk ve Danışmanlık; Ankara merkezli faaliyet gösteren bir avukatlık bürosudur.
Büromuz; ülke genelinde avukatlık mesleğinin yasal ve etik değerleri çerçevesinde hukukun bir çok alanında yetkin kadrosuyla avukatlık ve danışmanlık hizmeti sunmaktadır.
Bu web sitesi ve içindeki bilgiler, Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kurallarına göre ve özellikle reklam yasağına uygun olarak tasarlanmıştır. MDM HUKUK & DANIŞMANLIK web sitesinin tüm bilgi ve materyaller sadece bilgilendirme olup bunların tamamına veya bir kısmına dayanılarak yapılan işlemlere, eylemlere ve bunların sonuçlarına ilişkin hiçbir sorumluluk kabul edilmez. Söz konu bilgilerin aktarılması ile kullanıcılar ve web tarayıcıları ile MDM HUKUK & DANIŞMANLIK arasında bir avukat-müvekkil ilişkisi yaratılması amaçlanmamıştır ve bilgilerin bu kişilerce alınması hiçbir şekilde bu yönde bir ilişki oluşturmayacaktır. Müvekkiller veya okuyucular hiçbir şekilde mevcut duruma ve özelliklerine ilişkin olarak uygun hukuki veya başka herhangi bir profesyonel görüş almadan, MDMHUKUK & DANIŞMANLIK web sitesinde yer alan herhangi bir hususa dayanarak bir eylemde bulunmamalıdır. MDM HUKUK & DANIŞMANLIK, bu web sitesi aracılığıyla ulaşılan üçüncü kişilere ait içeriklerden hiçbir şekilde sorumlu değildir.
MDM Hukuk ve Danışmanlık Tüm Hakları Saklıdır.