Cinsel Suçlarda İspat
Makale Başlıkları
Cinsel Suçlarda İspat
Cinsel suçlar için kanunda ağır cezalar belirlenmiştir. Hâkim tarafından bu cezalara hüküm kurma adına gerekli ispatın yapılıp maddi gerçeğin ortaya çıkarılması gerekir. Ancak Cinsel Suçlarda suç işlenirken tanıkların bulunması genelde mümkün olmamakta ayrıca fail tarafından mağdurun iradesini kıracak şekilde uyuşturulma, ilaç verilme vb. durumlarda cinsel temasın derecesine göre fark etmekle birlikte ispat sorunu gündeme gelmektedir.
Adli Tıp Kurumunun cinsel birleşme konusundaki raporları önem arz etmekle birlikte tüm cinsel suçlarda cinsel birleşme sağlanmamış olabileceği gibi cinsel suçun üzerinden zaman geçmiş olması durumu da söz konusu olabilir.
Ceza Muhakemesi maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için tüm işlemleri resen uygular, mağdurun bu yönde bir talebi olup olmaması fark etmez. Maddi gerçek araştırılırken delil toplama sırasında kişilerin temel hak ve özgürlüklerine müdahale edilebilir. Ancak delil toplama uğruna sınırsız bir şekilde kişilerin haklarına ve özgürlüklerine müdahale edilemez. Belirli sınırların dışına çıkılması mümkün değildir. Sadece hukuka aykırı yollarla elde edilmiş deliller kullanılarak mahkûmiyet kurulamayacaktır.(Ceza Genel Kurulu, 10.12.2013/599 K.)
Ayrıca sanık hakkında suçluluğa ilişkin kesin hüküm kurulmadıkça suçlu sayılmayacaktır. Yine sanığın suçluluğu %100 olmadıkça hakkında mahkûmiyet kararı verilemeyecek ve %1 dahi suçsuz olduğundan şüphe duyuluyorsa kişi hakkında beraata karar verilmesi gündeme gelecektir.
Ceza Hukuku alanında paylaştığımız diğer makalelerimize buradan erişebilirsiniz.
Ceza Yargılamasında Kullanılan Deliller
Beyan Delilleri
Tanık, sanık, mağdur gibi kişilerin açıklamalarıdır.
Elektronik Deliller
Ses ve görüntü kaydeden cihazlarla yahut elektronik ortamda elde edilen delillerdir.
Yazılı Deliller
Mektuplar, resmi kayıtlar, senetler gibi belgeler yazılı delillerdir.
Maddi Deliller
Arama, el koyma tedbirleri ile elde edilen ve doğrudan suçun sübutuna etki eden nesnelerdir.
Bilimsel Deliller
Bilimsel bir inceleme ile niteliği anlaşılabilen delillerdir. (parmak izi, vücuttan örnek alma)
İşte tüm bu delillerin ispat gücü birbirinden farklıdır. Tanık, sanık, mağdur beyanları destekleyici başkaca delillerle birlikte ispat aracı olarak kullanılır. Yani bilimsel deliller ise yargılamaya çok güçlü şekilde etki ederler. Fiziksel delillerin beden muayenesi ve vücuttan örnek alınması, moleküler ve genetik incelemeler vasıtasıyla değerlendirilmesi neredeyse mutlak bir sonuç verir. Psikolojik bilirkişi değerlendirmeleri de fiziksel deliller kadar olmasa da hâkimin kanaatine etki eder.
Bilirkişi raporu suç işlenmesi ile hızlı bir şekilde yapılmalıdır. Çünkü cinsel suçun izleri hem fiziksel hem psikolojik olan sonuç ve izleri ortadan kalkabilir. Cinsel suçun üzerinden 10 gün kadar geçmesi durumunda izler ortadan kalkmaktadır. Ayrıca beden muayenesinde vücutta yara ve izlerin bulunması da rızanın bulunmadığına işarettir. Yine Yargıtay mağdurun bakire olduğu durumlarda hymen’in yırtılmış olmasını suçun oluştuğu yönünde kabul etmektedir. Yine moleküler genetik incelemelerden sonuç çıkması durumunda bu raporlarla mahkumiyete hükmedildiği görülmektedir.
Sayılan Delillerin Cinsel Suçlarda Önemi
Yukarıda bahsettiğimiz gibi sadece beyanlara dayalı, başkaca destekleyici delillerin bulunmaması durumunda mahkûmiyet hükmü kurulması kural olarak hukuka aykırı olacaktır.
Ancak bazı suçlarda ispatın güç olması sebebiyle bu durum farklılık arz edebilir.
Cinsel Suçlarda bilimsel deliller Adli Tıp Kurumu kararları ispat açısından çok önemlidir. Ayrıca bununla birlikte mağdurun beyanları diğer suçlara göre cinsel suçlarda ispat açısından daha büyük öneme sahiptir. Sebebi ise mağdurun kendisine yönelik cinsel bir suç işlendiğini beyan etmesi toplum nazarında bu mağdura bakış açısını değiştirecektir. Mağdurun toplumdaki yerine zarar verecek olmasına rağmen kendisine cinsel bir suç işlendiğini beyan etmesi durumunda bu beyanın gerçeği yansıtmama olanağı zayıflamaktadır.
Ancak bazı görüşlere göre şehirli kadınların cinsel suçtan şikâyette bulunmayı şantaj unsuru olarak görebileceği, kırsal kesimlerde ise intikam duygusu ile gerçeğe aykırı beyanlarla suç durusunda bulunulabileceği de düşünülmektedir.
Dolayısıyla her olayın özellikleri bakımından alınan rapor ve tüm delillerin değerlendirilmesi ile hüküm kurulması gerekecektir.
Yargıtay her olayda;
- Mağdurun şikayette geç kalması (Mağdurun şikayette geç kalması beyanlarının yanlış olduğu anlamına gelen kararların yanında Yargıtay bazı kararlarında geç kalınmış şikayetin cinsel ilişkide rızanın olduğu anlamına gelmeyeceğine hükmetmiştir. Somut olayın ve mağdurun toplumdaki konumun da önemi bulunmaktadır. )
- Mağdurun anlatımlarında çelişkilerin bulunması (Mağdurun ifadelerinin çelişmesi veya yaşam tarzı gibi faktörler mahkûmiyete etki edebilmektedir.)
- Fail-mağdur arasındaki ilişki ve ilişkinin geçmişi (Fail ile mağdur arasında bir ilişkinin bulunup bulunmadığı daha önce de cinsel ilişkiye girip girmedikleri de suçlamalar açısından değerlendirme konusu yapılabilmektedir. Ancak bu ilişkilerin varlığı doğrudan cinsel ilişkinin rıza ile gerçekleştiği anlamına gelmez. Her somut olayda farklı değerlendirmeler yapılır. Ayrıca sevişme yönündeki rıza cinsel ilişkiye de rıza anlamına gelmez.)
- Beyanın gerçeğe aykırı olmasının hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı (Mağdurun imkânı olmasına rağmen şikayette bulunmaması, imkan olmasına rağmen birlikte yaşaması ve sanığın beyanları da etkilidir. Ayrıca mağdurun toplumda dışlanacak olması riskine rağmen şikâyette bulunması da etkilidir.)
- Mağdur ile fail arasında bir husumet bulunup bulunmaması
- Faille mağdurun suç öncesi iletişimleri (Yargıtay mağdurla sanık aralarında geçen telefon görüşmelerini aralarında nasıl ilişki bulunduğu ve görüşme sıklıklarını değerlendirerek hüküm kurulması gerektiğini belirtmektedir.)
- Mağdurun direnme/yardım isteme imkanı olan hallerde bu imkanı kullanıp kullanmadığını
Suçlama beyanlarının değerlendirilmesi bakımından ölçüt olarak kullanmaktadır. Mevzuatı buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.
Çocukların Beyanları
İçtihatlar Çocukların cinsel ilişki konusunda bilinçli olmadıklarını kabul ederek beyanlarının gerçeği yansıttığı yönündedir. Ancak failin de çocuk olması durumunda sadece beyanla hüküm kurulması mümkün olmayabilir.(14. Ceza Dairesi 2014/13739)