

Kira Sözleşmesi ve Kiracının Hakları


Suç Vasfına Yönelik Temyiz ve İstinaf Süreci
Makale Başlıkları
Çocuğun Cinsel İstismarı Suçu ve Cezası
Çocuğun cinsel istismarı suçu ve cezası, toplumda büyük bir ciddiyetle ele alınır ve ağır cezai yaptırımları içerir. Bu suçlar, çocuğa cinsel saldırı, taciz veya istismar gibi cinsel davranışları kapsar. Çocuğun cinsel istismarı ciddi bir suç olup ağır cezalar içerir.
Cezalar, suçun ağırlığına ve yargı sisteminin ilgili kanunlarına göre değişiklik gösterir. Genellikle hapis cezası ve rehabilitasyon hizmetlerine yönlendirme gibi tedbirler uygulanır. Çocukların korunması ve adaletin sağlanması amacıyla cinsel istismar suçlarına karşı önlemler alınır.
Devletler vatandaşlarının gerek malvarlığı haklarını gerek kişi varlığı haklarını en önemlisi de yaşam haklarını korumakla yükümlüdür. Günümüzde Türkiye’de çocuk haklarının korunması konusunda birçok hukuksal düzenleme bulunmaktadır.
Çocuğun cinsel istismarı suçu ağır bir suç olarak kabul edilir ve cezai yaptırımları vardır. Bu suç, çocuğa cinsel saldırı, taciz, sözlü veya fiziksel istismar gibi eylemleri içerir. Yasalarda çocuğun cinsel istismarı suçunun cezası, ülkeye ve yargı sistemine bağlı olarak değişir.
Genellikle hapis cezası, para cezası ve cinsel suç kaydı gibi yaptırımlar uygulanır. Ayrıca, çocuğun sağlığının ve rehabilitasyonunun korunması da önemli bir odaktır. Toplumda çocuğun cinsel istismarı suçlarına karşı farkındalık ve önleme çalışmaları da sürdürülmektedir.
Bunlara örnek olarak Anayasa’nın 41. Maddesinde açıkça devletin sorumluluğu “Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır” ifadeleriyle belirlenmiş olmakla birlikte.
Yürürlükte olan 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ve 1990 yılında imzalanan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, çocuk istismarını önlemek amacıyla alınması gereken tedbirlerle ilgili devlete sorumluluk yüklenmektedir.
Çocukların sağlıklı bir ortamda yetişmesi sağlıklı bir toplumun oluşmasını sağlayacak en önemli unsurlardan biri olduğu için devletler bu konuda özenli davranmak zorundadır.
Vatandaşlarının haklarına yapılan haksız müdahalelerin cezalandırılması aşamasında ise işlenen suçlara karşı etkin cezaların getirilmesi ve getirilen cezaların uygulanması caydırıcılık açısından önemlidir.
Yürürlükte olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda cezaya bağlanmış olan suç tipleri arasında cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar önemli bir yer tutmaktadır.
Bu husus kanun sistematiğinde cinsel saldırı suçlarının; kişilere karşı işlenen suçlarda hayata karşı suçlar ve vücut dokunulmazlığına karşı suçların ardından düzenlenmiş olmasıyla da kanıtlanmıştır.
Söz konusu suçların devlet tarafından ciddi cezai yaptırımlara bağlanması gerekmektedir. Cinsel saldırı suçlarının 18 yaşını geçmiş olan.
Yani kanunlarımıza göre ergin olarak tanımlanan bireylere karşı işlenmesi hali Türk Ceza Kanunu’nun 102. ve 105. maddesinde düzenlenler.
Aynı zamanda çocuk olarak tanımlanan 18 yaş altı bireylere karşı işlenen cinsel suçlar aynı kanunun 103., 104. ve 105. maddelerinde ayrıca düzenlenmiştir.
Çocuğa yönelik cinsel saldırı suçlarında çocukların yetişkinlere kıyasla daha fazla korunmaya muhtaç olması dolayısıyla ayrı hükümlerle detaylı düzenlemeler yapılması yerinde olmuştur.
İlgili maddeler aşağıdaki şekildedir:
Çocukların cinsel istismarı
Madde 103- (1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan,
sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
- a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
- b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz.
(3) Suçun;
- a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
- b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
- c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
- d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
- e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.’’
Madde metninden de anlaşıldığı üzere çocukların cinsel istismarı suçunun konusu cinsel saldırının gerçekleştirildiği çocuğun vücudu ve cinsel bütünlüğüdür. Çocuk kavramı T.C.K.’nun 6. Maddesinde belirtildiği üzere 18 yaşını doldurmamış kişidir.
Çocukların Cinsel İstismarı Suçunun Unsurları
Çocukların cinsel istismarı suçu işlenme şekillerine göre farklı oranlarda cezalara tabi tutulmuştur. Çocukların cinsel istismarı; çocuğun basit cinsel istismarı (T.C.K. 103/1), çocuğun nitelikli cinsel istismarı (T.C.K. 103/2), çocuğun basit cinsel istismarı suçunun nitelikli hali (T.C.K. 103/3) ve çocuğun basit cinsel istismarı suçunun cebir, tehdit ve silah kullanılarak işlenmesi(T.C.K. 103/4, 5, 6) şeklinde ayrıma gidilmiştir.
Çocuğun Basit Cinsel İstismarı Suçunun Unsurları (T.C.K. 103/1); suça konu hareket; çocuğa karşı,cinsel tatmine yönelik davranışlarla çocuğun sistematik olarak sömürülmesidir. Söz konusu hareketin ani fiille gerçekleştirilmesi halinde basit cinsel istismar suçu sarkıntılık düzeyinde kalmış sayılmaktadır. Failin bu suçtan ceza alması için mağdur çocuğun; 15 yaşını doldurmamış veya doldurmuş olsa dahi fiilin sonuçlarını anlama yeteneği tam olarak gelişmemiş olması veya 15 yaşından büyük çocuklara karşı çocuğun iradesini ortadan kaldıran cebir, tehdit gibi unsurların bulunması gerekmektedir.
Çocuğun Nitelikli Cinsel İstismarı Suçunun Unsurları (T.C.K. 103/2); henüz 18 yaşını doldurmamış mağdura yönelik cinsel istismar suçunu oluşturan cinsel davranışın, mağdurun vücuduna organ veya sair cisim sokulmak suretiyle gerçekleştirilmesidir.
Çocuğun Basit Cinsel İstismarı Suçunun Nitelikli Halinde Suçun Unsurları (T.C.K. 103/3)
18 yaşını doldurmamış mağduru çocuğa karşı işlenen cinsel istismar fiilinin, birden fazla kişi tarafından birlikte, insanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğu bulunan ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanarak;
3. derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından;
vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından;
kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesidir.
Çocuğun Basit Cinsel İstismarı Suçunun Cebir, Tehdit Ve Silah Kullanılarak İşlenmesi(T.C.K. 103/4, 5, 6)
Cinsel istismar fiilinin 15 yaşından küçük veya 15 yaşını doldurmuş ancak fiilin sonuçlarını kavrama yeteneği gelişmemiş çocuğa karşı cebir veya tehditle veya 15 yaşını doldurmuş ama 18 yaşını doldurmamış çocuğa karşı,
silah kullanarak işlenmesi veya cinsel istismar suçu işlenirken uygulanan cebir ve şiddet sonucu mağdur çocuğun yaralanması veya ölümü gibi sonuçların ortaya çıkmasıdır.
Çocukların Cinsel İstismarı Suçunda Faile Verilecek Cezanın Miktarı
Çocuğun basit cinsel istismarı suçunu işleyen faile; cinsel istismar fiili nedeniyle 8-15 yıl arasında, fiilin sarkıntılık düzeyinde kalması halinde 3-8 yıl arasında hapis cezası verilmektedir.
Fiilin 12 yaşını doldurmamış mağdura karşı işlenmesi halinde istismar fiilinin alt sınırı 10 yıl, sarkıntılık fiilinin alt sınırı ise 5 yıl hapis cezası olarak belirlenmiştir.
Çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunu işleyen faile; verilecek hapis cezasının alt sınırı 16 yıl iken mağdur çocuğun 12 yaşını doldurmamış olması halinde hapis cezasının alt sınırı 18 yıl olarak belirlenmiştir.
Çocuğun basit cinsel istismarı suçunun nitelikli halinde suçun failine; cinsel istismar suçunun basit hali veya nitelikli halinin işlemesinde verilmesi öngörülen cezanın yarı oranında artırılarak verilmesi gerekmektedir.
Çocuğun basit cinsel istismarı suçunun cebir, tehdit ve silah kullanılarak işlenmesi halinde; cebir, tehdit veya silah kullanma suretiyle cinsel istismar varsa ceza yarı oranında artırılarak, cinsel istismar sırasında uygulanan cebir ve şiddet nedeniyle mağdur yaralanmışsa ayrıca yaralama hükümlerine göre ceza tahsis edilerek ve son olarak da cinsel istismar sonucu mağdur bitkisel hayata girmiş veya hayatını kaybetmişse ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunmaktadır.
Suçun faili herkes olabilirken bu suçun çocuğa bakım yükümlülüğü bulunan kişilerce işlenmesi cezayı artırıcı sebep sayılmaktadır. Buna ek olarak mağdur çocuğun yaş aralığına göre farklı düzenlemeler getirilmiştir.
Bu düzenlemelerden bahsetmek getirmek gerekirse ilgili hükümde öncelikle suça konu eylem konusunda bir ayrım yapılmıştır. Buna göre cinsel istismar fiili sarkıntılık düzeyinde kalırsa farklı; istismar düzeyinde işlenirse farklı ceza aralıklarında cezalandırılacaktır.
İstismar deyiminden anlaşılan her türlü cinsel davranış iken sarkıntılık fiili cinsel istismarın ani hareketle işlenmiş olması anlamına gelmektedir.
Ayrıca belirtilmelidir ki cinsel istismar suçunun işlenmesi halinde ceza artırımını öngören nitelikli haller madde metninde sınırlı sayıda (numerus clausus) sayılmıştır. Örneğin suçun iştirak halinde işlenmesi; cebir, tehdit gibi iradeyi ortadan kaldıran fiillerle işlenmesi bu suçun nitelikli hallerindendir.
Son olarak çocuğun cinsel istismarı suçu herhangi bir dava şartına bağlı olmadığı için şikâyet, talep vb. aranmaksızın resen soruşturma yapılacaktır. Ancak buna istisna olarak sarkıntılık düzeyinde kalan suçun failinin de 15 yaşını geçmemiş olması halidir. Bu halde suçun soruşturmaya konu olabilmesi için mağdur çocuğun velisinin veya vasisinin şikâyeti aranmaktadır.
Reşit olmayanla cinsel ilişki
Madde 104- (1) Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikayet üzerine, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun mağdur ile arasında evlenme yasağı bulunan kişi tarafından işlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, on yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Suçun, evlat edineceği çocuğun evlat edinme öncesi bakımını üstlenen veya koruyucu aile ilişkisi çerçevesinde koruma, bakım ve gözetim yükümlülüğü bulunan kişi tarafından işlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın ikinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.”
Türk Ceza Kanunu’nun 104. Maddesinde düzenlendiği üzere reşit olmayanla cinsel ilişki suçu 18 yaşından küçük ancak 15 yaşını doldurmuş olan bireylerle cinsel ilişkide bulunan kişiyi cezalandırmaktadır. Ancak bu suçun takibi resen yapılmamakta, şikayet üzerine soruşturma ve kovuşturma işlemlerine başlanmaktadır.
Cinsel Taciz
Madde 105- (1) Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına fiilin çocuğa karşı işlenmesi hâlinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (2) Suçun;
- a) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin ya da aile içi ilişkinin sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
- b) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
- c) Aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
- d) Posta veya elektronik haberleşme araçlarının sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
- e) Teşhir suretiyle, işlenmesi hâlinde yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise verilecek ceza bir yıldan az olamaz.”
Kişinin cinsel dokunulmazlığına karşı işlenen suçlardan bir diğeri de cinsel taciz suçudur. Söz konusu eylemin cezalandırılmasıyla kişinin cinsel özgürlüğünün korunması amaçlanmaktadır.
Cinsel taciz suçu serbest hareketli bir suçtur ve suçun maddi unsuru olan hareket yazılı, sözlü, hareketli olabilir. Cinsel taciz suçunu oluşturan fiilden anlaşılması gereken failin; kişiyi cinsel amaçlı rahatsız edici fiillerde bulunmasıdır. Bu suçun oluşması için failin kişiye temas ediyor olması aranmamakla beraber temas olması durumunda cinsel saldırı veya cinsel istismar suçu oluşmaktadır.
İlgili madde cinsel taciz suçunun çocuğa karşı yani henüz 18 yaşını doldurmamış bireylere karşı işlenmesi halinde; suçun ergin bireye karşı işlenmesine kıyasla daha yüksek sınırdan ceza verilmesini öngörmektedir. Aynı zamanda suçun faili herkes olabilmekle beraber failin mağdura karşı bakım vb. yükümlülükleri olan kişi tarafından işlenmesi durumunda verilecek cezanın alt sınırı 1 yıldır.
Cinsel Saldırı Suçlarında Görevli Mahkeme, Suçun Şikâyet Süresi, Zamanaşımı ve Cezanın Ertelenmesi
Cinsel istismar suçunun sarkıntılık düzeyinde kalması halinde görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemeleridir. Bunun dışındaki cinsel istismar suçları Ağır Ceza Mahkemelerinin görev alanına girmektedir.
Cinsel istismar suçunun sarkıntılık düzeyinde işlenmesi hali dışında bu suç resen araştırılmaktadır. Suçun sarkıntılık düzeyinde kalması halinde ise mağdurun velisi veya vasisi tarafından suçun işlenme tarihinden itibaren 6 aylık şikâyet süresi bulunmaktadır. Aynı zamanda çocuğun cinsel istismarı suçunda 15 yıllık dava zamanaşımı süresince dava açma hakkı saklıdır.
Çocukların cinsel istismarı suçunda verilecek cezaların alt sınırı nedeniyle bu cezaların ertelenmesi, cezanın para cezasına çevrilmesi veya hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı verilmesi mümkün değildir.
Çocuğa Karşı İşlenen Cinsel Saldırı Suçu Sonrası Süreç
Cinsel saldırıya uğrayan bireylerde hâlihazırda suçun bireye verdiği psikolojik ve manevi hasar oldukça ağırken suç sonrası süreçlerde bu hasarın daha da artmaması için yetkili mercilerin titizlikle çalışması büyük önem arz etmektedir. İşlenen suçun ardından cinsel saldırı mağduru çocuklara alanında uzman kişilerce psikolojik ve adli destek sağlanmalıdır. Mağdur çocuktan; çocuğun üstün yararı gözetilerek alınacak bilgiler yetkililerin suçun failine ulaşmasında en önemli kaynaktır.
Suç mağduru çocuğun ve ailenin korunmasını sağlamak, suçun ardından mağdurların adli süreçlerde daha fazla yıpranmalarını önlemek amacıyla ülkemizde hizmet veren Çocuk İzlem Merkezleri kurulmuştur.
Çocuk İzlem Merkezleri’nde mağdur çocuğa verilecek uzman yardımının yanında yargı sürecinde mağdur çocuğun, işlenen suçun faillerinin cezalandırılması için kolluk ve savcılığın yürüteceği soruşturmaya kaynak olması amacı güdülmektedir.
Çocuk İzlem Merkezleri’nde çocuğun merkeze getirilmesinin ardından ilk olarak çocukla ön görüşme yapılmaktadır. Bunu takiben ailenin bilgilendirilmesi ve aynı zamanda aileden bilgi edinilmesi amacıyla aile görüşmesi de yapılmakla birlikte son olarak çocukla adli görüşme yapılarak süreç devam etmektedir.
Çocuk İzlem Merkezi’nde mağdur çocukla iletişime geçen uzman personel ekibi, çocuğun yaşadığı süreci en az zararla atlatmasında çocuğa destek olurken yürütülen soruşturmada çocukla adli ekipler arasında köprü görevi görmektedir.
Örneğin soruşturma başlatılması için gereken makul şüphenin bulunması halinde uzman personel çocukla birebir iletişime geçmekte ve adli ekiplerin araştırması için gerekli konular hakkında çocuktan bilgi almaktadır.
Çocukla yapılan görüşmelerde soruşturmayı yürüten adli ekip, savcılık ve diğer personel görüşmeyi çocuğun direkt görmeyeceği bir yerden takip etmekte ve yapılan görüşme, daha sonra çocuğa tekrar aynı süreçlerin yaşatılarak travmanın tekrarlanmasından kaçınmayı sağlamak amacıyla kayıt altına alınmaktadır.
Suç mağduru çocuğun, savcının talebi ve ailenin onayı dahilinde, tıbbi muayenesi de Çocuk İzlem Merkezleri’nde yapılmaktadır. Adli delillerin ilk 72 saat içerisinde tespiti ise failin bulunması açısından önem kazanmaktadır. Çocuk İzlem Merkezleri, mağdur çocuğun ailesine hem yasal hem de psikolojik destek sağlar.
Çocuk İzlem Merkezleri’nde, soruşturmayı yürüten savcılık ve adli kolluk ekibinin yanı sıra uzman psikolog gibi uzmanlar da bulunmalıdır. Bu, çocuklarla yapılan görüşmelerde yanlış bilgi toplanmamasını ve çocuğun psikolojik sağlığının daha fazla zarar görmemesini sağlar. Konunun uzmanı olmayan kişilerle yapılan görüşmeler, çocuğun zararının artmasına neden olabilir. Bu nedenle, uzman personelin bulunması son derece önemlidir.
Mağdur Çocukla Yapılan Görüşmede Psikolog Bulunmaması Halinde Çocuğun Beyanının Yargılamaya Esas Alınması
Beyanına uzman bir psikolog huzurunda başvurulmayan çocuk, dinleyen kişi tarafından ( bu kişi savcı, kolluk görevlisi ya da başka biri olabilir) verilecek tepkiden çekinmesi nedeniyle, iletişim kurulurken yeterince özen gösterilmemesi veya karşısındaki kişiye güvenmemesi gibi birçok nedenle kendini yeterince iyi ifade edemeyebilir, olayı yanlış veya eksik aktarabilir. Ancak bunlardan da önemlisi görüşme sırasında çocuğun üstün yararı gözetilmeli ve çocuğun yaşadığı travmanın tekrarlanmasından kaçınılmalıdır. Görüşme esnasında alanında yetkin kişiler tarafından doğru sorular sorulmalı, destekleyici tavır gösterilmeli ve çocukla görüşmeyi yapan uzman arasında güven ilişkisi kurulmalıdır.
Mağdurun ifadesinin alınması sırasında bir uzmanın gözetiminin gerekliliği 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 236. Maddesinde de zorunlu kılınmıştır. İlgili madde: “Mağdur ile şikâyetçinin dinlenmesi
Madde 236 – (1) Mağdurun tanık olarak dinlenmesi halinde, yemin hariç, tanıklığa ilişkin hükümler uygulanır.
(2) İşlenen suçun etkisiyle psikolojisi bozulmuş çocuk veya mağdur, bu suça ilişkin soruşturma veya kovuşturmada tanık olarak bir defa dinlenebilir. Maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zorunluluk arz eden haller saklıdır.
(3) Mağdur çocukların veya işlenen suçun etkisiyle psikolojisi bozulmuş olan diğer mağdurun tanık olarak dinlenmesi sırasında psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman bir kişi bulundurulur.
(4) Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından ifade ve beyanının özel ortamda alınması gerektiği ya da şüpheli veya sanık ile yüz yüze gelmesinde sakınca bulunduğu değerlendirilen çocuk veya mağdurların ifade ve beyanları özel ortamda uzmanlar aracılığıyla alınır.
(5) Türk Ceza Kanununun 103 üncü maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen suçlardan mağdur olan çocukların soruşturma evresindeki beyanları, bunlara yönelik hizmet veren merkezlerde Cumhuriyet savcısının nezaretinde uzmanlar aracılığıyla alınır. Mağdur çocuğun beyan ve görüntüleri kayda alınır. Kovuşturma evresinde ise ancak, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından mağdur çocuğun beyanının alınması veya başkaca bir işlem yapılmasında zorunluluk bulunması hâlinde bu işlem, mahkeme veya görevlendireceği naip hâkim tarafından bu merkezlerde uzmanlar aracılığıyla yerine getirilir. Mağdur çocuk yargı çevresi ve mülki sınırlara bakılmaksızın en yakın merkeze götürülmek suretiyle bu fıkrada belirtilen işlemler yerine getirilir…” şeklindedir.
Ancak bu kanuni zorunluluğun yanında aşağıda da görüleceği üzere yargı içtihatlarında mağdurun ifadesi alındığı esnada uzman bir psikolog bulunmaması durumunda mağdur çocuğun beyanlarına itibar edilmemesi gibi bir sonuç doğmamaktadır.
Çocuğun Cinsel İstismarı ve Yargı Sürecinde Alınan Çocuk İzlem Merkezi Raporları Hakkında Emsal Kararlar
İşlenen Fiilin Cinsel İstismar Suçunu Mu Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçunu Mu Oluşturduğuna Dair Yargıtay Kararı
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2015/425 K. 2016/61 T. 16.2.2016
TCK’nun 103. maddesinde üç grup mağdura yer verilmiş olup birincisi onbeş yaşını tamamlamamış olan çocuklar, ikincisi onbeş yaşını tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklar, üçüncüsü ise onbeş yaşını tamamlayıp onsekiz yaşını tamamlamamış çocuklardır.
Birinci ve ikinci grupta yer alan çocuklara karşı cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın dahi gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış istismar suçunu oluşturmakta, eylemin bu kişilere karşı cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi ise anılan maddenin dördüncü fıkrası uyarınca cezanın yarı oranında artırılmasını gerektirmektedir.
Üçüncü grupta yer alan çocuklar yönüyle eylemin suç oluşturması için gerçekleştirilen cinsel davranışların cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Nitekim cebir, tehdit ve hile olmaksızın onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, anılan kanunun 103. maddesinde düzenlenmiş olan çocukların cinsel istismarı suçundan değil, şikayet üzerine 104. maddede düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan cezalandırılacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın mağdure ile birden fazla kez vücuduna organ sokmak suretiyle cinsel ilişkiye girdiği konusunda şüphe bulunmamakta olup, uyuşmazlık bu ilişkinin zora dayalı olup olmadığı noktasındadır.
Mağdure, tüm aşamalarda özde değişmeyen ve birbiriyle uyumlu beyanlarında, sanığın kendisini darp ve tehdit ederek zorla cinsel ilişkiye girdiğini beyan etmiş olup,
olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu görüşünü içerir 08.10.2013 günlü Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu raporu ile sosyal hizmet uzmanı bilirkişi …’ın mağdure ile yaptığı görüşmeler sonucunda düzenlediği raporunda belirttiği mağdurenin insanlardan uzaklaşma, arkadaşlarına güvensizlik, olayı çağrıştırabilecek rüya görme kaygısından kaynaklanan uyku bozukluğu,
anksiyete ve depresyon belirtileri gösterdiği yönündeki tespitler, olay tarihine rastlayan günlerde, vücudunda yaygın morluklar, ekimozlar bulunması, mağdurenin annesinin ve teyzesinin beyanları,
sanığın arkadaşı tanık …’a gönderdiği mesaj içeriklerinde mağdurenin olayın öğrenilmemesi için sanığa yalvardığının ve cinsel ilişki sonrası korkudan büyük abdestini yaptığının anlaşılması, mağdurenin sanık tarafından gerçekleştirilmiş olan nitelikli cinsel istismar eylemlerine rızasının olmadığı ve olayın şokunu üzerinden atamadığı olgularını doğrulamaktadır.
Sanığın tehditleri sonucu çocuk olan mağdurenin ilk olaydan sonra sanıkla bir kaç kez tekrar buluşmak zorunda kalması ve mağdurenin ailesinin kızlarının namusu ile ilgili hususta hemen şikayette bulunmayıp hastane görevlilerince mağdurenin hamile olduğunun tespit edilmesi üzerine ihbarda bulunması sonucunda soruşturmaya başlanılmış olması mağdurenin sanığın eylemlerine rızası olduğunu göstermez.
Bu nedenle, sanığın mağdurenin kendisini tahrik etmesi, aldığı alkolün tesiri ve cezaevinden yeni çıkması nedeniyle içinde bulunduğu depresyonun etkisi ile mağdure ile rızası ile cinsel ilişkiye girdiği savunmasının suçtan kurtulmaya veya daha az ceza almaya yönelik olduğunun, sanığın eyleminin cebir ve tehditle işlendiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, sanığın çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan cezalandırılmasına ilişkin yerel mahkeme kararı ile bu hükmü onayan Özel Daire kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazın reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Başkanı ve ondört Genel Kurul Üyesi; “Gebeliğin ortaya çıkmasından ve olayın üzerinden sekiz aylık bir süre geçtikten sonra, mağdure ve ailesi tarafından ileri sürülen zor iddialarına katılma imkânı bulunmadığı düşüncesiyle” itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği yönünden karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.02.2016 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
Cinsel Saldırı Suçlarında Mağdurla Görüşmenin Uzman Personel Huzurunda Yapılmasına Dair Yargıtay Kararları
Cinsel saldırı suçlarıyla ilgili olarak, mağdurun ifadesinin alınması sürecinde, Yargıtay tarafından alınan kararlarda uzman personel huzurunda görüşme yapılmasının önemi vurgulanmaktadır. Bu yaklaşım, mağdurların korunması, ifadelerin güvenilirliği ve adil bir yargılama sürecinin sağlanması amacıyla alınmıştır. Yargıtay kararları, cinsel saldırı davalarında mağdurla yapılan görüşmelerde uzman personelin bulunmasını önermektedir.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, E. 2012/36537 K. 2014/5518 T. 20.2.2014
SUÇLAR : Tehdit, cinsel taciz
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Çocuk olan mağdurenin olayın aydınlatılmasına yönelik dinlenilmesi sırasında CMK’nın 236/3. maddesi gereğince psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman kişilerden herhangi birinin duruşmada hazır bulundurulması gerektiğinin gözetilmemesi kanuna aykırı ise de,
mağdur çocuğun veya işlenen suçun etkisiyle psikolojisi bozulmuş olan diğer mağdurların tanık olarak dinlenmesi sırasında CMK.nın 236/3. maddesi uyarınca hazır bulundurulması gereken uzman kişinin görevinin, ifade öncesinde onu ruhsal yönden hazırlama,
psikolojisini güçlendirme, onun etkilenmeksizin kendisini ifade edebilmesini kolaylaştırma, ifade sırasında yaşayabileceği etkilenmeleri anında tespit edip bundan kurtulması için mağdura destek verme,
ifade sonrasında ise, mağdurun ifade boyunca hangi psikolojik şartlar altında bulunduğunu ve beyanlarının özelliklerini irdeleyerek, yetkili soruşturma ve kovuşturma görevlilerince bilinmesi beklenmeyecek şekilde teknik bilgi gerektiren konularda gözlemlerini aktarma ve benzeri hususlarla sınırlı olduğu, uzman kişinin dosya kapsamındaki olayın oluşuna ilişkin ifadede neler söylemesi gerektiği konusunda mağduru yönlendirme görevi olmadığı,
mağdurun beyanı alınırken uzman kişi bulundurulmaması bir usul eksikliği olmakla birlikte bu hususun mağdurun tanıklık sıfatıyla ilgisi bulunmayan müşteki sıfatıyla şikâyet hakkını kullanması açısından mağdurun beyanına itibar edilmemesi sonucunu doğurmayacağı, bu hükmün kanunun mağdurların haklarına ilişkin bölümde düzenlendiği,
suça ilişkin eylemin mağdurenin anlatımıyla yeterince aydınlanmış bulunduğu, inceleme tarihinde mağdurenin 18 yaşını bitirmiş olması karşısında, telafisi mümkün olmadığı ve CMK’nın 236/2. maddesi uyarınca mağdurun zorunluluk arz eden haller dışında bir defa dinlenebileceği hükmü de dikkate alınarak bozma nedeni yapılmamıştır.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:
Eylemlere ve yükletilen suçlara yönelik katılan …………. vekilinin temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden tebliğnameye aykırı olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA, 20/02/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 14. Ceza Dairesi, E. 2015/6914 K. 2016/1063 T. 10.2.2016
HÜKÜM : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan mahkûmiyet
Mağdurenin soruşturma evresinde kolluk tarafından beyanının alınması sırasında 5271 sayılı CMK’nın 236/3. maddesi gereğince psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman kişilerden herhangi birinin hazır bulundurulması gerektiği gözetilmemişse de,
bu hükmün kanunun mağdurun haklarına ilişkin bölümde düzenlenmiş olması, suça ilişkin eylemlerin mağdurenin anlatımıyla yeterince aydınlanmış bulunması ve CMK’nın 236/2. maddesi uyarınca mağdurun zorunluluk arz eden haller dışında bir defa dinlenebileceği hükmü dikkate alınarak bu husus bozma nedeni yapılmamış, hükümden sonra 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli,
29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamıyla verilen iptal kararının infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüştür.
Delilerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, O Yer Cumhuriyet Savcısı ve sanık müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazları ile müdafiin duruşmalı inceleme sırasındaki sözlü savunmasının reddiyle hükmün ONANMASINA, 10.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 14. Ceza Dairesi, E. 2011/1625 K. 2012/2596 T. 5.3.2012
Çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçuna teşebbüs etmekten sanıklar Erkan ve Murat’ın yapılan yargılamaları sonunda; atılı suçtan mahkumiyetlerine dair (Zonguldak Birinci Ağır Ceza Mahkemesi)’nden verilen 17.01.2007 gün ve 2006/189 Esas, 2007/1 Karar sayılı hükümlerin süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanıklar müdafileri tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
İnceleme tarihi itibarıyla mağdure 18 yaşını ikmal ettiğinden beyanının alınması sırasında CMK’nın 236/3. maddesi uyarınca uzman bir kişinin bulundurulmamasının telafisi mümkün olmadığından, tek hekim tarafından düzenlenen K… E… Devlet Hastanesi’nin 19.07.2006 tarihli raporunda mağdurede akut stres bozukluğu saptandığı belirtildiği halde, mağdurenin olay nedeniyle ruh sağlığının bozulup bozulmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kurulundan rapor aldırılmadan hüküm kurulması ise aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
TCK’nın 35. maddesine göre sanıklar hakkında teşebbüs hükümlerinin uygulanabilmesi için işlemeyi kastettikleri nitelikli cinsel istismar suçunu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da ellerinde olmayan nedenlerle tamamlayamamalarının gerektiği,
dosya kapsamına ve olay yerinin özelliklerine göre mağdurenin vücuduna organ veya sair cisim sokmayı engelleyen mağdurenin aşılabilir mukavemeti dışında harici bir engel bulunmadığından sanıkların suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçtiğinin kabul edilmesi gerektiği, bu durumda sabit ve tamam olan eylemlerinin TCK’nın 36. maddesi karşısında 5237 sayılı TCK’nın 103/1. maddesine uyan çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturacağı gözetilmeden, çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçuna teşebbüsten cezalandırılmalarına karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafilerin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, ceza miktarı yönüyle kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla hükümlerin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 05.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.