Geçici Nedenlerle, Alkol ve Uyuşturucu Etkisinde Olmanın Hukuki Sonuçları
Makale Başlıkları
Geçici Nedenlerle, Alkol ve Uyuşturucu Etkisinde Olmanın Hukuki Sonuçları
Günümüzde alkol ve uyuşturucu kullanımının hukuki boyutları, toplumda sıkça tartışılan konular arasında yer alıyor. “Alkol etkisi altında araç kullanmak”, “Uyuşturucu madde etkisinde suç işlemek” ve “Sarhoşken işlenen suçlar” gibi ifadeler, bu konudaki önemli araştırmalar arasındadır.
Bu makalede, geçici nedenlerle, yani alkol veya uyuşturucu etkisi altındayken yapılan eylemlerin hukuki sonuçlarına odaklanacağız. Bu makalemizde Ceza hukuku bağlamında alkol ve uyuşturucunun etkileri, bu konuların hukuki süreçler üzerindeki etkileri ile birlikte ele alınacaktır.
Bu kompleks ve hassas konuya dair bilgilendirici ve detaylı bir bakış açısı sunmayı amaçlıyoruz. Böylece, alkol ve uyuşturucu kullanımının hukuki yönlerini daha iyi açıklığa kavuşturmuş olacağız.
Ceza Sorumluluğu
Suç işleyen kişi gerçekleştirdiği fiilin anlam ve sonuçlarını algılayabilecek, farkında olabilecek durumda ise ceza sorumluluğu bulunmaktadır. Sorumluluğun doğabilmesi için kast veya taksirle işlenmiş bir eylem bulunmalıdır. Fail bu eylemi gerçekleştirirken kusurlu hareket etmelidir.
Failin hukuka aykırı filden kaçınma imkânı varken fiili gerçekleştirmeyi tercih ederse kusurlu hareket etmiş olur ve ceza sorumluluğundan söz edilir. Failin ceza sorumluluğunun doğması için kusur yeteneği bulunmalıdır. Kusur yeteneği iyi ile kötüyü, doğru ve yanlışı, hukuka uygun ve aykırı fiilleri ayırt edebilmeyi ifade etmektedir. Kusur yeteneği davranışın gerçekleştirildiği anda mevcut olmalıdır.
Suçun meydana gelmesi için yalnızca maddi unsur olan fiilin gerçekleştirilmesi yeterli değildir, iradi fiil olması gerekmektedir. İradi olmayan fiillerin cezalandırılması çağdaş hukuk sistemlerinde kabul görmez, modern hukukta kusur yoksa ceza sorumluluğu doğmaz. İrade, kusurluluk suçun manevi unsurunu oluşturur.
Kusur hukuki açıdan değerlendirilir. Failin gerçekleştirdiği eyleme ilişkin ceza normu çerçevesinde failin kusurluluğu belirlenir. Kusur tespit edilirken ahlaki yargılar esas alınmaz. Kusurun varlığı sadece söz konusu olay için eylemin gerçekleştiği anda aranmaktadır.
Kusur yeteneği kişinin eyleminin anlam ve sonuçlarını algılayabilmesi, hukuka aykırı olup olmadığını kavrayabilmesi yeteneğidir. Kusurlu hareket edebilmenin ön koşulu kusur yeteneğidir.
Kusurluluğu Etkileyen Nedenler
Kural olarak kusur yeteneğinin varlığı kabul edilir. Kişinin kusur yeteneğinin hangi durumlarda kaybedeceği kanunla düzenlenmiştir.
Kusuru etkileyen haller algılama ve irade yeteneğini etkileyen haller olarak ayrılır. Bu haller kusurluluğu tamamen kaldırabilir ya da azaltabilir. Azaldığı hallerde faile verilecek ceza indirilir.
a. Kanun Hükmü ve Amirin Emrini Yerine Getirme
Hukuka aykırı bağlayıcı emri yerine getirilmesi kusuru kaldıran sebeplerdendir. Hiyerarşik ilişkinin getirdiği yükümlülük kusurluluğa etki eder. Ancak bu emir hukuka uygunluk sebebi olarak kabul edilemez.
TCK/Madde 24
- (1) Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez.
- (2) Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz.
- (3) Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur.
- (4) Emrin, hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği hallerde, yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur.
b. Zorunluluk Hali
Fail kendisinin sebep olmadığı bir tehlikeden kendisini ya da başkasını korumak amacıyla gerçekleştirdiği eylemler zorunluluk hali kapsamındadır. Kusurluluğu kaldıran bir nedendir. Yargıtay görüşünde zorunluluk halinin hukuka uygunluk nedeni olamayacağı ifade edilmiştir.
TCK- 25/2
Bir kişi, kendisi ya da başkası için kaçınılmaz ve ağır bir tehlike söz konusu olduğunda, bu tehlikeyi bilerek oluşturmadıysa ve tehlikeden başka bir şekilde korunma imkanı yoksa, tehlikeyi önlemek veya başkasını kurtarmak için yapılan eylemler nedeniyle ceza almayacaktır.
Bu durumda, tehlikenin şiddeti ile kullanılan yöntem arasında bir orantı olması gerekmektedir. Bu kural, olağanüstü durumlarda, daha büyük bir zararı önlemek için yasa dışı bir eylemin meşru kabul edilebileceğini tanır.
c. Meşru Savunmada Sınırın Heyecan, Korku ve Telaş Nedeniyle Aşılması
Kusurluluğa etki eden özel bir haldir. Savunmanın ölçüsü aşılmış olmalıdır ve aşılmasına heyecan, korku, telaş sebep olmalıdır.
Madde 27
- (1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.
- (2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.
d. Cebir ve Şiddet, Korkutma ve Tehdit
Kusurun varlığı için failin başka şekilde davranma imkânının bulunması gerekmektedir ancak bu hallerde failin başka türlü davranma imkânı yoktur. Kişi kendi iradesi ile hareket edemeyeceği için kusurluluk ortadan kalkar.
Madde 28
- (1) Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimseye ceza verilmez. Bu gibi hallerde cebir ve şiddet, korkutma ve tehdidi kullanan kişi suçun faili sayılır.
e. Haksız Tahrik
Kişiyi suç işlemeye yöneltme, iradesini etkileme ve suç işlemesi için harekete geçirmektir. Fail suç teşkil eden fiili öfke ve elem etkisi ile gerçekleştirmektedir. Failde önceden oluşmuş bir suç işleme karar bulunmaz. Öfke ve elem haksız fiil neticesinde meydana gelmelidir.
Madde 29- (1) Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.
f. Hata
Kişinin zihninden geçirdikleri ile mevcut gerçeklerin birbiri ile uyuşmaması halinde hata söz konusu olur. Failin gerçekleri bilmemesi veya yanlış bilmesi hali olarak ifade edilebilir.
Suç teşkil eden fiil ile fail arasında bir bağ olması gerekmektedir. Hata söz konusu bu manevi bağın kurulmasına engel olur. Hata kastı kaldıran ve kusurluluğu etkileyen hata olmak üzere ikiye ayrılır.
Madde 30
- (1) Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hali saklıdır.
- (2) Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
- (3) Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
- (4) İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz.
g. Yaş Küçüklüğü
İsnat yeteneğine sahip olan kişi kusurlu davranabilir. Yaş küçüklüğü isnat yeteneğine etki eder dolayısıyla kusurluluğa da etki edecektir.
Madde 31
- (1) Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
- (2) Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde on iki yıldan on beş yıla;
müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan on bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.
- (3) Fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde on sekiz yıldan yirmi dört yıla;
müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde on iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası on iki yıldan fazla olamaz.
h. Akıl Hastalığı
Akıl hastalığına sahip kişilerin algılama ve irade yetenekleri zayıflar. Akıl hastalığının isnat yeteneğini etkilemesi için fail fiilin sonuçlarını algılama yeteneği ortadan kalkmış olmalıdır. Fail iradi karar verebilme imkânına sahip olmamalıdır. Failin kusurluluk halinin ortadan kalkması için akıl hastalığı ile fiil arasında bir bağ mevcut olmalıdır.
Madde 32
- (1) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.
- (2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi beş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir.
Diğer hallerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.
i. Sağır ve Dilsizlik
Sağır ve dilsizlik ceza sorumluluğunu azaltan veya kaldıran sebepler arasında yer alır. Yaşadıkları iletişim güçlüğü nedeniyle hayata adapte olmakta zorlanan bu kişiler suça eğilimli bir hal alabilirler.
Madde 33
(1) Bu Kanunun, fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış olan çocuklara ilişkin hükümleri, on beş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, on sekiz yaşını doldurmuş olup da yirmi bir yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında da uygulanır.
j. Geçici Nedenler, Alkol ve Uyuşturucu Madde Etkisinde Olma
Geçici nedenler devamlılık gösteren sebeplerden farklı olarak yalnızca belirli bir süre etkili olurlar. Geçici bir süre kişinin algılama, anlama yeteneklerini etkilerler. Geçici nedenlerin tespiti ceza sorumluluğu açısından önem arz etmektedir.
Dikkat edilmesi gereken geçici nedenlerin kişinin kusur yeteneği üzerinde etkisi ve tamamen ortadan kaldırıp kaldırmamasıdır. Bu durumun tespiti sonucunda ceza verilip verilmeyeceği, ceza verilecekse ne derece indirileceği belirlenir.
Kusur yeteneğini tamamen ortadan kaldıran geçici neden varlığında kişiye fiilinden dolayı ceza verilemeyecektir. Alkol ve uyuşturucu maddeyi irade dışında almak, zehirlenmek, uyku hali, ateşli hastalık, diyabet, sara nöbeti geçici neden örnekleridir.
Geçici nedenin ortaya çıkması konusunda failin kusuru bulunmamalıdır. Geçici nedenin meydana gelmesine kasten veya taksirle sebep olan fail kusur yeteneği bulunuyormuş gibi cezalandırılacaktır. Geçici nedenlere failin sebep olması bakımından kanunda açıkça düzenleme yoktur ancak sarhoşluk hali için öngörülen yalnızca irade dışı geçerli neden olabilme koşulu diğer nedenler için de kabul edilmektedir.
Bu sebeple fail geçici nedenin ortaya çıkmasına iradi olarak sebep olursa kusur yeteneği tam kabul edilir ve buna göre ceza sorumluluk tespit edilir.
Madde 34
Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez.
(2) İradi olarak alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisinde suç işleyen kişi hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.
Uyuşturucu madde bağımlısı kişiler hakkında ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran hallere ilişkin hükümlerin uygulanması talep edilemez. Bağımlı kişiler iradi olarak madde kullanmaktadır. Ancak bağımlı kişilerde akıl hastalığı derecesinde önem arz eden rahatsızlıklar ortaya çıkabilir bu durumda ceza ehliyetinin tespiti istenebilir, adli rapor alınması gerekir.
Farkında olmadan veya zorla alkol veya uyuşturucu madde kullanan kişi bu maddelerin etkisindeyken suç teşkil eden fiili gerçekleştirirse kusur yeteneğinin varlığı kabul edilemez, cezalandırılamaz. Failin alkol veya uyuşturucu madde kullanması durumunda taksiri dahi olmamalıdır. Geçici bir neden etkisiyle suç işleyen kişiye ceza verilmez, kusur bulunmadığı için hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilecektir.
Emsal Yargı Kararları
Yargıtay 17. Ceza Dairesi 02.04.2018 Tarihli, E.2015/29717, K.2018/4447 Sayılı Karar
Sanığın soruşturma ve kovuşturma aşamasında alınan savunmalarında, uyuşturucu bağımlısı olduğunu, suç tarihinde eroin krizine girdiğini beyan ettiği, sanığın savunmasından iradi olarak uyuşturucu aldığı ve bunun etkisiyle suç işlediğinin anlaşılması karşısında, sanığın savunması ve TCK’nın 34/2. maddesi birlikte değerlendirilerek;
tebliğnamede yer alan; sanığın alkol veya uyuşturucu yahut uyarıcı madde bağımlılığının olup olmadığı, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin azalmasına neden olacak herhangi bir akıl hastalığının bulunup bulunmadığı hususunda rapor alınması yönündeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 03.05.2011 Tarih, E.2010/25993, K.2011/6572 Sayılı Karar
Sanığın, uyuşturucu bağımlısı olduğunu iddia etmesi ve Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Baştabipliğinin 24.10.2007 tarihli yazısında “Karışık madde kullanımı + Anti sosyal Kişilik Bozukluğu” tanısıyla olay öncesinde anılan hastanede tedavi gördüğünün belirtilmiş olması karşısında;
5237 sayılı TCK’nın 32 ve 34. maddeleri ışığında, sanığın suç tarihinde işlediği eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinde tamamen ya da önemli derecede azalma olup olmadığı araştırılıp, yöntemince raporla saptandıktan sonra sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 23.02.2017 Tarih, E.2014/53814, K.2017/5506 Sayılı Karar
Sanığın olay tarihinde uyuşturucu madde bağımlısı olduğu ve tedavi gördüğü, uyuşturucu krizine girdiği zamanlarda ne yaptığını bilmediğinin sanık ile mağdur tarafından beyan edilmesi karşısında,
suç tarihi itibariyle TCK’nın 32 ve 34. maddeleri uyarınca “akıl hastalığı veya zayıflığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin azalmış veya önemli derecede azalmış olup olmadığı”
konusunda usulünce sağlık kurulu raporu alınarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi, bozma nedenidir.