Haksız Tutuklama Nedir?
![Haksız Tutuklama Nedir](https://mdmhukuk.com/wp-content/uploads/2023/05/Haksiz-Tutuklama-Nedir-1-1200x480.jpg)
Makale Başlıkları
Haksız Tutuklama Nedir?
Haksız tutuklama, kişinin kanuni bir sebep olmaksızın özgürlüğünün kısıtlanması durumunu ifade eder. Bu haksız fiil, bireylerin temel hak ve özgürlüklerine yönelik bir ihlal olarak kabul edilir ve hukuki sonuçları açısından ciddi yaptırımlar içerebilir.
Haksız tutuklama, özellikle adli makamlar tarafından gerçekleştirilen bir eylem olduğu için, hukuki süreçlerin titizlikle yürütülmesi ve kişilerin haklarının korunması önem arz etmektedir. Bu nedenle, haksız tutuklamaların önlenmesi ve mağduriyetlerin giderilmesi için hukuki mekanizmaların etkin bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Bu makalede, haksız tutuklama konusunu anahtar kelimeleri de içeren bir şekilde ele alacak ve konunun önemine dair bilgilendirici bir içerik sunacağız.
Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbirleri
Soruşturma ve kovuşturma evresinde başvurulacak ve bu süreci kolaylaştıracak koruma tedbirleri Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenmiştir. Yargılama sonucunda hüküm verilebilmesi ve verilen hükmün uygulanabilmesi için başvurulan tedbirlerdir.
Sürecin kısalmasına da etki edebilmektedir. Koruma tedbirleri; yakalama, gözaltı, tutuklama, adli kontrol, arama ve el koyma, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi, gizli soruşturmacı atanması ve teknik araçlarla izleme şeklinde ayrılır. Bunların kim için uygulanacağı, hangi hak ve özgürlüğe müdahale edeceği, amacı ve tedbir kararı veren merci farklılık göstermektedir.
Koruma tedbiri etkin bir ceza muhakemesi yürütülmesini sağlar. Ölçülülük ve kanunilik ilkeleri çerçevesinde uygulanmalıdır. Anayasal haklara müdahale edilmesine sebep olan bu tedbirlerin sınırları dikkatli bir şekilde belirlenmeli, zorunluluk olmadıkça uygulamaktan kaçınılmalıdır.
Anayasanın 13. maddesi temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması hakkındadır. Buna göre “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” Hakkın sınırlanması orantılı olmadığı zaman hukuka aykırılık meydana gelir, ceza muhakemesiyle maddi gerçeğe ulaşma amacının dışına çıkılmış olur. Süreç boyunca tedbirlere bu amaç doğrultusunda yer verilmelidir.
Koruma tedbirleri uygulandığı sırada hukuki kesinlik bulunmamaktadır, kesinleşmiş bir hükme dayanmaz, hükümden önce bir hakkı sınırlar. Geçici olan bu tedbirler sürekli bir şekilde uygulanamaz. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde başvurulmalıdır. Koruma tedbirleri dayanaktan yoksun olamaz, hâkim veya kanunda belirtilen bir merci tarafından verilen karara dayanmalıdır.
Koruma tedbiri kararı almaya farklı kişi ya da merciler yetkili olabilir. Tedbir kararı alma şekli de farklılık gösterir.
Fiili, sözlü ya da yazılı olabilir. Örneğin Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 90. maddesinde düzenlenen yakalama tedbiri hakkında karar alma konusunda şartlar sağlandığında herkes yetkilidir, fiilen alınan bir karardır.
Tedbir kişi bakımından muafiyet içerebilir. Avukat bürolarında arama ve el koyma hakkında Ceza Muhakemesi Kanunu madde 130’da özel bir düzenleme vardır.
Buna göre; “Avukat büroları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısının denetiminde aranabilir. Baro başkanı veya onu temsil eden bir avukat aramada hazır bulundurulur.
Arama sonucu el konulmasına karar verilen şeyler bakımından bürosunda arama yapılan avukat, baro başkanı veya onu temsil eden avukat, bunların avukat ile müvekkili arasındaki meslekî ilişkiye ait olduğunu öne sürerek karşı koyduğunda,
bu şey ayrı bir zarf veya paket içerisine konularak hazır bulunanlarca mühürlenir ve bu konuda gerekli kararı vermesi, soruşturma evresinde sulh ceza hâkiminden, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemeden istenir. Yetkili hâkim el konulan şeyin avukatla müvekkili arasındaki meslekî ilişkiye ait olduğunu saptadığında, el konulan şey derhâl avukata iade edilir ve yapılan işlemi belirten tutanaklar ortadan kaldırılır.
Bu fıkrada öngörülen kararlar, yirmi dört saat içinde verilir.” Kişi bakımından muafiyet yalnızca avukatlara özgü değildir. Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin kayda alınması koruma tedbirinin şüpheli veya sanık ile tanıklıktan çekinebilecek kişilere uygulanması mümkün değildir.
Yakalama
Sanık veya şüphelinin fiilen denetim altına alınmasıdır. Herhangi bir süre sınırı yoktur. Başka bir tedbire dönüştüğünde son bulması gerekir. Yakalama suç şüphesi varlığında şüpheli veya sanığa uygulanabilmektedir.
Her koruma tedbirinde geçerli olduğu gibi bir hakkı daha az etkileyen bir tedbir uygulanabiliyorsa yakalamadan kaçınılmalıdır. Şüpheli ve sanık hakkında yapılması gereken ilk şey davet edilerek muhakeme sürecinde yer almalarını sağlamaktır.
Yakalama tedbiri uygulayabilmek için kişi hakkında yakalamaya yönelik bir yasak bulunmamalıdır.
Kişinin yerine getirdiği görevden ya da kanundan kaynaklanan bir yasak olabilir. Ceza sorumluluğu bulunmayan on iki yaşından küçük çocuklar hakkında yakalama tedbiri uygulanamaz. Herkesin yakalama yetkisine sahip olduğu durumlar kanunun 90. maddesinde düzenlenmiştir.
Yakalama zor kullanma yetkisini de içermektedir ancak kanuni sınırlar içerisinde ölçülü bir şekilde uygulanmalıdır. Fiilen denetim altına alınan kişinin kaçması, kendisine ve çevreye zarar vermesi engellenmelidir.
Yakalama sonrası kolluğun kişiyi aydınlatma yükümlülüğü vardır. Yakalama sebebi, hakkındaki iddialar, müdafiden yararlanma, itiraz etme hakkı ve diğer kanuni hakları yazılı ve bu mümkün değilse sözlü olarak bildirilir.
Madde 90 – (1) Aşağıda belirtilen hâllerde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir:
a) Kişiye suçu işlerken rastlanması.
b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması.
(2) Kolluk görevlileri, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; Cumhuriyet savcısına veya âmirlerine derhâl başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptirler.
(3) Soruşturma ve kovuşturması şikâyete bağlı olmakla birlikte, çocuklara, beden veya akıl hastalığı, malullük veya güçsüzlükleri nedeniyle kendilerini idareden aciz bulunanlara karşı işlenen suçüstü hallerinde kişinin yakalanması şikâyete bağlı değildir.
(4) Kolluk, yakalandığı sırada kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyecek tedbirleri aldıktan sonra, yakalanan kişiye kanunî haklarını derhal bildirir.
(5) Birinci fıkraya göre yakalanıp kolluğa teslim edilen veya ikinci fıkra uyarınca görevlilerce yakalanan kişi ve olay hakkında Cumhuriyet savcısına hemen bilgi verilerek, emri doğrultusunda işlem yapılır.
(6) Yakalama emrine konu işlemin yerine getirilmesi nedeniyle yakalama emrinin çıkarılma amacının ortadan kalkması durumunda mahkeme, hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından yakalama emrinin derhâl iadesi istenir.
Gözaltı
Gözaltı soruşturmanın devamı açısından zorunlu olduğu hallerde, şüphelinin savcılık kararı ile kolluk tarafından kanuni bir şekilde, sınırlı süreyle alıkonulmasıdır. Uygulanması için hâkim kararı aranmayan bir tedbirdir. Koruma tedbirlerinin ortak özelliklerini gözaltı da bünyesinde barındırır. Muhakemenin yürütülmesi, şüphelinin kaçmasının engellenmesi, delillerin korunması ve elde etmede kolaylık sağlaması ve hükmün yerine getirilebilmesi için bu tedbire başvurulur.
Gözaltı koşulları Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 91. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre kişiyi gözaltına almak için soruşturmanın yürütülmesi bakımında gözaltı zorunlu olmalı, kişi hakkında yoğun bir suç şüphesi bulunmalıdır.
Hukuka uygun ve ölçülülük ilkesine uygun hareket edilmelidir. Gözaltı da dâhil hiçbir koruma tedbiri ölçülülük ilkesine aykırı uygulanamaz.
Gözaltı kararı için yetkili kişi kural olarak Cumhuriyet savcısıdır. 91. maddenin dördüncü fıkrasındaki koşullar sağlandığında mülki amirlerce belirlenen kolluk amirleri de gözaltı kararı verebilir. Gözaltı kararı sözlü olarak verilebilir ancak sonrasında yazılı hale getirilmesi şarttır.
Gözaltı süresi yirmi dört saat ile sınırlıdır ancak 91/3’te belirtildiği gibi toplu işlenen suçlarda delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu sebebiyle Cumhuriyet savcısı her defasında bir günü geçmemek şartıyla üç gün süreyle uzatılmasına karar verebilir. Bu emir gözaltına alınan kişiye derhal tebliğ edilir. Şüpheli en geç kırk sekiz saat, toplu işlenen suçlarda dört gün içinde hâkim önüne çıkarılır.
CMK-91/ 1. Yukarıdaki maddeye göre yakalanan kişi, Cumhuriyet Savcılığınca bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınmasına karar verilebilir. Gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren yirmi dört saati geçemez. Yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu süre on iki saatten fazla olamaz.
2. Gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığına bağlıdır.
3. Toplu olarak işlenen suçlarda, delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle; Cumhuriyet savcısı gözaltı süresinin, her defasında bir günü geçmemek üzere, üç gün süreyle uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir. Gözaltı süresinin uzatılması emri gözaltına alınana derhâl tebliğ edilir.
4.Suçüstü hâlleriyle sınırlı olmak kaydıyla; kişi hakkında aşağıdaki bentlerde belirtilen suçlarda mülki amirlerce belirlenecek kolluk amirleri tarafından yirmi dört saate kadar, şiddet olaylarının yaygınlaşarak kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına yol açabilecek toplumsal olaylar sırasında ve toplu olarak işlenen suçlarda kırk sekiz saate kadar gözaltına alınma kararı verilebilir.
Gözaltına alma nedeninin ortadan kalkması hâlinde veya işlemlerin tamamlanması üzerine derhâl ve her hâlde en geç yukarıda belirtilen sürelerin sonunda Cumhuriyet savcısına, yapılan işlemler hakkında bilgi verilerek talimatı doğrultusunda hareket edilir.
Kişi serbest bırakılmazsa yukarıdaki fıkralara göre işlem yapılır. Ancak kişi en geç kırk sekiz saat, toplu olarak işlenen suçlarda dört gün içinde hâkim önüne çıkarılır. Bu fıkra kapsamında kolluk tarafından gözaltına alınan kişiler hakkında da gözaltına ilişkin hükümler uygulanır.
a) Toplumsal olaylar sırasında işlenen cebir ve şiddet içeren suçlar.
b) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer alan;
- 1. Kasten öldürme (madde 81, 82), taksirle öldürme (madde 85),
- 2. Kasten yaralama (madde 86, 87),
- 3. Cinsel saldırı (madde 102),
- 4. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
- 5. Hırsızlık (madde 141, 142),
- 6. Yağma (madde 148, 149),
- 7. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
- 8. Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma (madde 195),
- 9. Fuhuş (madde 227),
- 10. Kötü muamele (madde 232),
Kişinin hak ve özgürlüklerine müdahale eden gözaltı tedbiri için bu tedbire maruz kalan kişinin itiraz hakkı bulunmaktadır.
CMK-91- (5) Yakalama işlemine, gözaltına alma ve gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhuriyet savcısının yazılı emrine karşı, yakalanan kişi, müdafi veya kanunî temsilcisi, eşi ya da birinci veya ikinci derecede kan hısımı, hemen serbest bırakılmayı sağlamak için sulh ceza hâkimine başvurabilir.
Sulh ceza hâkimi incelemeyi evrak üzerinde yaparak derhâl ve nihayet yirmi dört saat dolmadan başvuruyu sonuçlandırır. Yakalamanın veya gözaltına alma veya gözaltı süresini uzatmanın yerinde olduğu kanısına varılırsa başvuru reddedilir ya da yakalananın derhâl soruşturma evrakı ile Cumhuriyet Savcılığında hazır bulundurulmasına karar verilir.
(6) Gözaltı süresinin dolması veya sulh ceza hâkiminin kararı üzerine serbest bırakılan kişi hakkında yakalamaya neden olan fiille ilgili yeni ve yeterli delil elde edilmedikçe ve Cumhuriyet savcısının kararı olmadıkça bir daha aynı nedenle yakalama işlemi uygulanamaz.
(7) Gözaltına alınan kişi bırakılmazsa, en geç bu süreler sonunda sulh ceza hâkimi önüne çıkarılıp sorguya çekilir. Sorguda müdafi de hazır bulunur.
Gözaltı İşlemlerinin Denetimi
Madde 92/1: Cumhuriyet başsavcıları veya görevlendirecekleri Cumhuriyet savcıları, adlî görevlerinin gereği olarak, gözaltına alınan kişilerin bulundurulacakları nezarethaneleri, varsa ifade alma odalarını, bu kişilerin durumlarını, gözaltına alınma neden ve sürelerini, gözaltına alınma ile ilgili tüm kayıt ve işlemleri denetler; sonucunu Nezarethaneye Alınanlar Defterine kaydederler.
Madde 93-Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir yere nakledilen kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı hâllerinde kelepçe takılabilir.
Madde 94-Hâkim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri üzerine soruşturma veya kovuşturma evresinde yakalanan kişi, en geç yirmi dört saat içinde yetkili hâkim veya mahkeme önüne çıkarılır.
Tutuklama
Tutuklama, hakkında suç işlediğine dair kuvvetli şüphenin varlığını gösteren somut deliller bulunan kişinin kaçmasını engelleme ve delillerin korunması gibi sebeplerle başvurulan, kişiyi özgürlüğünden yoksun bırakan geçici bir koruma tedbiridir.
Bu tedbir ceza muhakemesi süresince maddi gerçeğin ortaya çıkmasını önlemeye yönelik herhangi bir fiili gerçekleştirme ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Tutuklama kararı mutlaka bir hakim tarafından verilir. Soruşturma veya kovuşturma evresinde olması durumu değiştirmez.
Cumhuriyet savcısının istemi ile soruşturma evresinde sulh ceza hakimi, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından karar verilir, kovuşturma evresinde resen de karar verilebilir. İstemde gerekçe ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağına dair nedenler gösterilir. Şüpheli veya sanığın yokluğunda tutuklama kararı verilemez.
Bu konuda istisna yurt dışında kaçak durumda olanlar bakımından geçerlidir. Tutuklama için de ölçülülük ilkesi geçerlidir. Hukuka aykırı tutuklama maddi gerçeği ortaya çıkarma amacından uzaklaşmaktadır.
Tutuklama Nedenleri
Tutuklama için öncelikle tutuklama nedenlerinden birinin varlığı gerekmektedir. Ayrıca kuvvetli suç şüphesi bulunmayan durumlarda bu tedbire başvurulmaz. Şüpheli veya sanığın saklanması, kaçması veya kaçacağı yönünde şüphe oluşturan somut olguların varlığı halinde tutuklama tedbirine başvurulabilir. Yalnızca kaçma şüphesi tutuklama için yeterli değildir, somut olgulara ihtiyaç vardır.
CMK m.100- – (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma, Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir.
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer alan;
- 1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78),
- 2. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80)
- 3. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83)
- 4. Kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent b, e ve f) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87)
- 5. İşkence (madde 94, 95)
- 6. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),
- 7. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
- 8. Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),
- 9. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
- 10. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),
- 11. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308),
- 12. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315)
b) 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunu’nda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
c) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 22. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu.
d) 10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
e) 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 68 ve 74’üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.
f) 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 110 uncu maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.
g) 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 33’üncü maddesinde sayılan suçlar.
h)12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen suçlar.
i) Kadına karşı işlenen kasten yaralama suçu.
j) Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu.
4.Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.
Tutuklama kararı
Tutuklama ancak hakim veya mahkeme tarafından verilen bir kararla uygulanabilir. Bu karar tedbirin uygulanabilmesi için şekli koşuldur. Tutuklama kararı mutlaka gerekçeli olmalıdır.
Madde 101 – (1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re ‘sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.
(2) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
d) Adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını, gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.
(3) Tutuklama istenildiğinde, şüpheli veya sanık, kendisinin seçeceği veya baro tarafından görevlendirilecek bir müdafin yardımından yararlanır.
(4) Tutuklama kararı verilmezse, şüpheli veya sanık derhâl serbest bırakılır.
(5) Bu madde ile 100’üncü madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir.
Tutuklama kararı geçici nitelikte bir karardır. Tutuklama nedenleri var olduğu sürece bu tedbir uygulanmaya devam edilebilir. Bu nedenler ortadan kalkarsa, tutukluluk halinin devamını gerektirecek bir sebep varlığından söz edilemez.
Ceza muhakemesinde yalnızca şüpheli ve sanık hakkında tutuklama tedbirine başvurulabilir. Bu kişiler dışında kimse için tutuklama kararı verilemez. Tutuklama ceza değildir yalnızca muhakeme sürecinin yürütülebilmesi için bir koruma tedbiridir.
Tedbir uygulanmadığında zarar meydana geleceği yönünde bir kanı varsa görünüşte haklılık söz konusudur. Her tedbir için orantılı olma gerekliliği bulunmaktadır. Somut olaya göre en uygun tedbir tercih edilmelidir
Şüphelinin Hakları
Sorgudan önce şüpheli veya sanığa hatırlatılması gereken bazı haklar vardır. Bunlar; avukatın hukuki yardımından yararlanma hakkı, susma hakkı, delillerin toplanmasını isteme hakkı ve savunma hakkı.
Şüphelinin avukat seçme hakkı vardır ancak seçebilecek durumda değilse şüpheli, baro tarafından kendisine avukat tayin edileceği, ifade ve sorgusunda hazır bulunabileceği hakkında aydınlatılır. Şüpheli veya sanığın suçlama hakkında açıklamada bulunmama hakkı vardır.
Aleyhine suçlamalar için susma hakkını kullanabilen şüpheli veya sanık ileri süreceği lehine delillerin toplanmasını isteme hakkına da sahiptir. Aleyhine suçlamalar bulunan kişiye mutlaka kendisini savunma hakkı tanınır. Bu haklar Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 147. maddesinde düzenlenmiştir.
Tutuklulukta Süre
Madde 102 – (1) Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.
(2) Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda beş yılı geçemez.
(3) Bu maddede öngörülen uzatma kararları, Cumhuriyet savcısının, şüpheli veya sanık ile müdafinin görüşleri alındıktan sonra verilir.
(4) Soruşturma evresinde tutukluluk süresi, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler bakımından altı ayı, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler bakımından ise bir yılı geçemez. Ancak, Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu olarak işlenen suçlar bakımından bu süre en çok bir yıl altı ay olup, gerekçesi gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.
(5) Bu maddede öngörülen tutukluluk süreleri, fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmamış çocuklar bakımından yarı oranında, on sekiz yaşını doldurmamış çocuklar bakımından ise dörtte üç oranında uygulanır.
Cumhuriyet Savcısının Tutuklama Kararının Geri Alınmasını İstemesi
Madde 103 – (1) Cumhuriyet savcısı, şüphelinin adlî kontrol altına alınarak serbest bırakılmasını sulh ceza hâkiminden isteyebilir. Hakkında tutuklama kararı verilmiş şüpheli ve müdafi de aynı istemde bulunabilirler.
(2) Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı adlî kontrol veya tutuklamanın artık gereksiz olduğu kanısına varacak olursa, şüpheliyi re ‘sen serbest bırakır. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğinde şüpheli serbest kalır.
Şüpheli veya Sanığın Salıverilme İstemleri
Madde 104 – (1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Bu kararlara itiraz edilebilir.
3) Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtay’a geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re ‘sen de verilebilir.
Tutukluluğun İncelenmesi
Kanunun 108. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre tutukluluk halinin devamının gerekliliği belirli aralıklarla yetkili merci tarafından incelenmelidir.
Kişiyi özgürlüğünden yoksun bırakan bu tedbirin gerekli olmadığı halde uygulanmasının engellenmesi amaçlanmıştır.
Tutukluk halinin gerekli olup olmadığı konusunda hâkim veya mahkeme inceleme yapar. Cumhuriyet savcısının istemi üzerine yapılabileceği gibi şüpheli tarafından da talep edilebilir.
Madde 108- (1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100’üncü madde hükümleri göz önünde bulundurularak, şüpheli veya müdafi dinlenilmek suretiyle karar verilir.18
(2) Tutukluluk durumunun incelenmesi, yukarıdaki fıkrada öngörülen süre içinde şüpheli tarafından da istenebilir.
(3) Hâkim veya mahkeme, tutukevinde bulunan sanığın tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceğine her oturumda veya koşullar gerektirdiğinde oturumlar arasında ya da birinci fıkrada öngörülen süre içinde de re ‘sen karar verir.
Tutuklama Kararına İtiraz
Tutuklama kararına itiraz şüpheli veya sanığa tanınan bir haktır. Bu itiraz hakkı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 101. maddesinin beşinci fıkrasında açıkça belirtilmiştir. Ayrıca 104/2’de de tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece verilen karara itiraz edilebileceği düzenlenmiştir.
İtiraz hakkı yalnızca Ceza Muhakemesi Kanunu’na dayanmaz aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesi ve Anayasanın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkındaki 19. maddesi de itiraz hakkının temelini oluşturur.
Tutuklama Kararına İtiraz Süresi
İtiraz süresi Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre yedi gündür. İtiraz süresi hesaplanırken tutuklandığı gün dikkate alınmaz.
Tutuklama Kararına İtiraz Edebilecek Kişiler
İtiraz hakkı öncelikle tutuklanan kişiye tanınmış bir haktır. Ancak şüpheli ve sanık dışında bazı kişiler de itiraz hakkını kullanabilir. Bunlar tutuklanan kişinin avukatı, yasal temsilcisi ve eşi.
Kanun Yollarına Başvurma Hakkı
Madde 260 – (1) Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır,
(2) Ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ceza mahkemelerinin; bölge adliye mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına başvurabilirler. (3) Cumhuriyet savcısı, sanık lehine olarak da kanun yollarına başvurabilir.
Avukatın Başvurma Hakkı
Madde 261 – (1) Avukat, müdafiliğini veya vekilliğini üstlendiği kişilerin açık arzusuna aykırı olmamak koşuluyla kanun yollarına başvurabilir.
Yasal Temsilcinin ve Eşin Başvurma Hakkı
Madde 262 – (1) Şüpheli veya sanığın yasal temsilcisi ve eşi, şüpheli veya sanığa açık olan kanun yollarına süresi içinde kendiliklerinden başvurabilirler. Şüphelinin veya sanığın başvurusuna ilişkin hükümler, bunlar tarafından yapılacak başvuru ve onu izleyen işlemler için de geçerlidir.
Tutuklunun Kanun Yollarına Başvurması
Madde 263 – (1) Tutuklu bulunan şüpheli veya sanık, zabıt kâtibine veya tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek kanun yollarına başvurabilir.
(2) Zabıt kâtibine başvuru hâlinde, kanun yollarına başvuru beyanı veya dilekçesi ilgili deftere kaydedildikten sonra bu hususları belirten bir tutanak düzenlenerek tutuklu bulunan şüpheli veya sanığa bir örneği verilir.
(3) Kurum müdürüne başvuru hâlinde ikinci fıkra hükmüne göre işlem yapılarak, tutanak ve dilekçe derhâl ilgili mahkemeye gönderilir. Zabıt kâtibi başvuruyu ilgili deftere kaydeder.
(4) Zabıt kâtibi veya kurum müdürü tarafından ikinci fıkra hükmüne göre işlem yapıldığı zaman kanun yolları için bu Kanunda belirlenen süreler kesilmiş sayılır.
İtiraz Usulü
Madde 268 – (1) Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35 inci maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı mahkeme başkanı veya hâkim onaylar. 263. madde hükmü saklıdır.
(2) Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.
(3) İtirazı incelemeye yetkili merciler aşağıda gösterilmiştir:
a) Sulh ceza hâkimliği kararlarına yapılan itirazların incelenmesi, o yerde birden fazla sulh ceza hâkimliğinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen hâkimliğe; son numaralı hâkimlik için bir numaralı hâkimliğe; ağır ceza mahkemesinin bulunmadığı yerlerde tek sulh ceza hâkimliği varsa, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine; ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerlerde tek sulh ceza hâkimliği varsa, en yakın ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine aittir.
b) Sulh ceza hâkimliğinin tutuklama ve adli kontrole ilişkin verdiği kararlara karşı yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulunduğu asliye ceza mahkemesi hâkimine aittir. İtirazı incelemeye yetkili mercilerin farklı olduğu hâllerde, itirazların gecikmeksizin incelenmesi amacıyla, kararına itiraz edilen sulh ceza hâkimliği tarafından gerekli tedbirler alınır. Sulh ceza hâkimliği işleri, asliye ceza hâkimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi ağır ceza mahkemesi başkanına aittir.
c) Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye, o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir.
d) Naip hâkim kararlarına yapılacak itirazların incelenmesi, mensup oldukları ağır ceza mahkemesi başkanına, istinabe olunan mahkeme kararlarına karşı yukarıdaki bentlerde belirtilen esaslara göre bulundukları yerdeki mahkeme başkanı veya mahkemeye aittir.
e) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceler.
Adli Kontrol
Tutuklama sebepleri varlığı durumunda tutuklamanın ölçüsüz olacağı kanısına varılır ya da tutuklama ile ulaşılmak istenenlerin başka bir koruma tedbiriyle sağlanabileceği durumlarda tutuklama yerine uygulanan bir tedbirdir. Tutuklama yasağı öngörülen durumlarda da adli kontrol tedbirine başvurulabilir. Adli kontrol tedbirlerine uyulmaması halinde suçun cezası dikkate alınmadan tutuklama mümkündür ancak bu durumda dahi yalnızca adli para cezası gerektiren suçlar için tutuklama tedbirine başvurulamaz.
Adli kontrol en ağır tedbir olan tutuklamaya ölçülülük esasına dayanan bir alternatiftir. Tutuklama sonucunda meydana gelebilecek olumsuzlukları önlemeyi ve kişiyi sosyal bir şekilde kontrol etmeyi amaçlar. Tutukluluk süresi dolan kişiler için de adli kontrol uygulanabilir. Adli kontrol ceza kesinleşmeden uygulanır.
Adli kontrol uygulanabilmesi için hâkim veya mahkeme kararı gerekir. Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi gerekir.
Madde 109 – (1) Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100’üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.
(2) Kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde de adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.
(3) Adlî kontrol, şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir:
a) Yurt dışına çıkamamak.
b) Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.
c) Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.
d) Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek.
e) Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dâhil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.
f) Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.
g) Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek.
h) Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.
i) Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek.
j) Konutunu terk etmemek
k) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.
l) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.
(4) Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremediği 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca tespit edilen şüpheli ile gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadın şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir. Hakkında mahkûmiyet hükmü verilmiş ve bu hükümle ilgili olarak istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulmuş olması hâlinde, UYAP kayıtlarını incelemek suretiyle hükmü veren ilk derece mahkemesi de adlî kontrol kararı verebilir.
(5) Hâkim veya Cumhuriyet savcısı (d) bendinde belirtilen yükümlülüğün uygulamasında şüphelinin meslekî uğraşılarında araç kullanmasına sürekli veya geçici olarak izin verebilir.
(6) Adlî kontrol altında geçen süre, şahsî hürriyeti sınırlama sebebi sayılarak cezadan mahsup edilemez. Bu hüküm, maddenin üçüncü fıkrasının (e) ve (j) bentlerinde belirtilen hallerde uygulanmaz. Ancak, (j) bendinde belirtilen konutunu terk etmemek yükümlülüğü altında geçen her iki gün, cezanın mahsubunda bir gün olarak dikkate alınır.
(18)20 19 25/5/2005 tarihli ve 5353 sayılı Kanunun 14’üncü maddesiyle üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere (4) numaralı fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir. 20 8/7/2021 tarihli ve 7331 sayılı Kanunun 15 inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “(e) bendinde” ibaresi “(e) ve (j) bentlerinde” şeklinde değiştirilmiştir.
(7) Kanunlarda öngörülen tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle salıverilenler 5560/19 hakkında (…)21 adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.
Adli kontrol kararı soruşturma ve kovuşturma evrelerinde verilebilir. Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı talep eder sulh ceza hâkimi kendiliğinden bu kararı veremez. Kovuşturma evresinde yargılamayı yapan mahkeme tedbir kararı vermeye yetkilidir.
Adlî kontrol Kararı ve Hükmedecek Merciler
Madde 110 – (1) Şüpheli, Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hâkiminin kararı ile soruşturma evresinin her aşamasında adlî kontrol altına alınabilir.
(2) Hâkim, Cumhuriyet savcısının istemiyle, adlî kontrol uygulamasında şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir; kontrolün içeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak muaf tutabilir.
(3) 109. madde ile bu maddenin birinci ve ikinci fıkra hükümleri, gerekli görüldüğünde, görevli ve yetkili diğer yargı mercileri tarafından da kovuşturma evresinin her aşamasında uygulanır.
(4) Şüpheli veya sanığın adli kontrol yükümlülüğünün devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda en geç dört aylık aralıklarla; soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde ise resen mahkeme tarafından 109. madde hükümleri göz önünde bulundurularak karar verilir.
Adli Kontrol Süresi
Kanunda süreye dair açık düzenleme bulunmaktadır.
MADDE 110/A – (1) Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde adli kontrol süresi en çok iki yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hâllerde gerekçesi gösterilerek bir yıl daha uzatılabilir.
(2) Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, adli kontrol süresi en çok üç yıldır. Bu süre, zorunlu hâllerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı, Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda dört yılı geçemez.
(3) Bu maddede öngörülen adli kontrol süreleri, çocuklar bakımından yarı oranında uygulanır.
Tedbirlere Uymamanın Sonuçları
Adli kontrol şartlarının bilinçli bir şekilde yerine getirilmemesi halinde hapis cezasının süresine bakılmaksızın yetkili merci tarafından tutuklama kararı verilebilir. İhlal durumunda yetkili merci tutuklama kararı vermeyip adli kontrolün şeklini değiştirebilir ya da aynı şekilde devam etmesine karar verebilir. Azami kontrol süresi dolması sebebiyle adli kontrol ile tahliye edilenlerin ihlal etmesi halinde yeniden tutuklama kararı verilebilir.
Adli Kontrol Kararına İtiraz ve Kaldırılması
Karara karşı itiraz yoluna başvurmak mümkündür. İtiraz üzerine Cumhuriyet savcısının görüşü alınarak hâkim veya mahkeme tarafından beş gün içinde tedbirin kaldırılmasına karar verilebilir, adli kontrol kapsamında yükümlülükler tamamen veya kısmen kaldırılabilir, değiştirilebilir.
Adli kontrol kararına öğrenilmesinden ya da tebliğden itibaren yedi gün içerisinde itiraz edilebilir. Yasal
temsilci, avukatı ve eş de itiraz etme hakkına sahiptir.
Arama
Adli arama şüpheli veya sanığın yakalanması ya da suç delillerin elde edilmesi amacıyla sanık, şüpheli veya diğer bir kişinin üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerlerde gerçekleştirilen araştırmadır. Üst araması kişi dokunulmazlığını sınırlarken eşya, konut ve işyeri araması özel yaşamın gizliliği ve konut dokunulmazlığını sınırlandırıcı niteliktedir.
Şüpheli veya Sanıkla İlgili Arama
Madde 116 – (1) Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir.
Diğer Kişilerle İlgili Arama
Madde 117 – (1) Şüphelinin veya sanığın yakalanabilmesi veya suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla, diğer bir kişinin de üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir.
(2) Bu hâllerde aramanın yapılması, aranılan kişinin veya suçun delillerinin belirtilen yerlerde bulunduğunun kabul edilebilmesine olanak sağlayan olayların varlığına bağlıdır. (3) Bu sınırlama, şüphelinin veya sanığın bulunduğu yerler ile izlendiği sırada girdiği yerler hakkında geçerli değildir.
Gece yapılacak arama
Madde 118 – (1) Konutta, işyerinde veya diğer kapalı yerlerde gece vaktinde arama yapılamaz.
(2) Suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hâller ile yakalanmış veya gözaltına alınmış olup da firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla yapılan aramalarda, birinci fıkra hükmü uygulanmaz.
Aramanın Şartları
Arama tedbirine başvurabilmek için bazı şartların sağlanması gerekir. Gecikmede sakınca bulunan hallerde görünüşte haklılık kapsamında ölçülülük ilkesine uygun olarak arama yapılabilir. Bir hak tehlikede ise bu tedbire başvurulabilir. Hak ve özgürlüklere müdahale eden bu tedbir hukuka aykırılık meydana gelmeden uygulanmalı sınırları kanuna uygun şekilde belirlenmelidir.
Suç şüphesi altında bulunan kişi ile ilgili arama kararı verilebilmesi için yakalama ya da delil elde etme hususunda makul şüphe bulunması gerekir.
Suç şüphesi altında bulunmayan kişiler bakımından aranılan kişinin veya suçun delillerinin belirtilen yerlerde bulunduğunun kabul edilebilmesine olanak sağlayan olayların varlığı şarttır. Makul şüphe yeterli değildir somut olgularla desteklenmelidir. Soyut iddialarla arama kararı verilemez.
Tanıklıktan çekinme hakkı olan kişiler bakımından da arama kararı verilebilir.
Adlî ve önleme aramaları yönetmeliği- madde 6-“Makul şüphe, hayatın akışına göre somut olaylar karşısında genellikle duyulan şüphedir. Makul şüphe, aramanın yapılacağı zaman, yer ve ilgili kişinin veya onunla birlikte olanların davranış, tutum ve biçimleri, kolluk memurunun taşındığından şüphe ettiği eşyanın niteliği gibi sebepler göz önünde tutularak belirlenir.
Makul şüphede, ihbar veya şikâyeti destekleyen emarelerin var olması gerekir. Belirtilen konularda şüphenin somut olgulara dayanması şarttır. Arama sonucunda belirli bir şeyin bulunacağını veya belirli bir kişinin yakalanacağını öngörmeyi gerektiren somut olgular mevcut bulunmalıdır.”
Arama Kararı
Soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma evresinde mahkeme arama kararı vermeye yetkilidir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile de arama yapılması mümkündür. Cumhuriyet savcısına ulaşılamazsa kolluk amirinin yazılı emriyle arama yapılabilir.
Arama kararı genel bir şekilde verilemez, somutlaştırılması gerekir. Kararda bulunması gereken hususlar kanunda düzenlenmiştir. Arama kararında geçerli olacağı süre belirtilir, sürekli bir arama yetkisi vermez.
Madde 119 – (1) Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler. Ancak, konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılabilir. Kolluk amirinin yazılı emri ile yapılan arama sonuçları Cumhuriyet Başsavcılığına derhal bildirilir.
(2) Arama karar veya emrinde;
a) Aramanın nedenini oluşturan fiil,
b) Aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya da eşya,
c) Karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi, Açıkça gösterilir.
(3) Arama tutanağına işlemi yapanların açık kimlikleri yazılır.
(4) Cumhuriyet savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri veya diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulundurulur.
(5) Askerî mahallerde yapılacak arama, Cumhuriyet savcısının nezaretinde askerî makamların katılımıyla adlî kolluk görevlileri tarafından yerine getirilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının yazılı emriyle de askerî makamların katılımıyla adlî kolluk görevlileri tarafından arama yapılabilir.
Aramada Hazır Bulunabilecekler
Madde 120 – (1) Aranacak yerlerin sahibi veya eşyanın zilyedi aramada hazır bulunabilir; kendisi bulunmazsa temsilcisi veya ayırt etme gücüne sahip hısımlarından biri veya kendisiyle birlikte oturmakta olan bir kişi veya komşusu hazır bulundurulur.
(2) 117’nci maddenin birinci fıkrasında gösterilen hâllerde zilyet ve bulunmazsa yerine çağrılacak kişiye, aramaya başlamadan önce aramanın amacı hakkında bilgi verilir.
(3) Kişinin avukatının aramada hazır bulunmasına engel olunamaz.
Arama Sonunda Verilecek Belge
Madde 121 – (1) Aramanın sonunda hakkında arama işlemi uygulanan kimseye istemi üzerine aramanın 116 ve 117’nci maddelere göre yapıldığını ve 116’ncı maddede gösterilen durumda soruşturma veya kovuşturma konusu fiilin niteliğini belirten bir belge ve istemi üzerine el konulan veya koruma altına alınan eşyanın listesini içeren bir defter ve eğer şüpheyi haklı kılan bir şey elde edilmemiş ise bunu belirten bir belge verilir.
(2) Birinci fıkrada belirtilen belgelerde, hakkında arama işlemi uygulanan kimsenin, el konulan eşyanın mülkiyetine ilişkin görüş ve iddialarına da yer verilir. (3) Koruma altına alınan veya el konulan eşyanın tam bir defteri yapılır ve bu eşya resmî mühürle mühürlenir veya bir işaret konulur.
Belge ve kâğıtları inceleme yetkisi arama sırasında özel olarak düzenlenir.
Belge veya kâğıtları inceleme yetkisi Madde 122 – (1) Hakkında arama işlemi uygulanan kimsenin belge veya kâğıtlarını inceleme yetkisi, Cumhuriyet savcısı ve hâkime aittir.
(2) Belge ve kâğıtların zilyedi veya temsilcisi kendi mührünü de koyabilir veya imzasını atabilir. İleride mührün kaldırılmasına ve kâğıtların incelenmesine karar verildiğinde bu işlemin yapılmasında hazır bulunmak üzere, zilyedi veya temsilcisi ya da müdafi veya vekili çağrılır; çağrıya uyulmadığında gerekli işlem yapılır.
(3) İnceleme sonucu soruşturma veya kovuşturma konusu suça ilişkin olmadığı anlaşılan belge veya kâğıtlar ilgilisine geri verilir.
El Koyma
Arama ve el koyma birbirini tamamlayıcı nitelikte tedbirlerdir. Aramanın amaçlarından biri delil elde etmektir ve bunun sonucunda delillere el koyma gerekliliği ortaya çıkacaktır.
El koyma, ceza muhakemesinde delil olabilecek veya müsadere edilebilecek bir malvarlığı değeri üzerinde zilyedin tasarruf yetkisinin kaldırılmasıyla adliyenin eli altında bulundurulmasıdır.
Ceza muhakemesinde eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan ya da ispat aracı olan her türlü malvarlığı değerlerine ve belgelere el konulması mümkündür. Devlet sırrı niteliğindeki belgeler dahi şartlar sağlandığında el koymanın konusunu oluşturabilirler.
İçeriği Devlet Sırrı Niteliğindeki Belgelerin Mahkemece İncelenmesi
Madde 125 – (1) Bir suç olgusuna ilişkin bilgileri içeren belgeler, Devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz.
(2) Devlet sırrı niteliğindeki bilgileri içeren belgeler, ancak mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından incelenebilir. Bu belgelerde yer alan ve sadece yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte olan bilgiler, hâkim veya mahkeme başkanı tarafından tutanağa kaydettirilir.
(3) Bu madde hükmü, hapis cezasının alt sınırı beş yıl veya daha fazla olan suçlarla ilgili olarak uygulanır.
El Konulması Yasak Olan Eşyalar
· Şüpheli veya sanık ile m.45-46 uyarınca tanıklıktan çekinebilecek kimseler arasındaki mektup ve belgeler
· Tutuklu bulunan şüpheli veya sanığın müdafi ile yazışmaları (CMK 154)
· Basın araçları
Madde 126 – (1) Şüpheli veya sanık ile 45 ve 46. maddelere göre tanıklıktan çekinebilecek kimseler arasındaki mektuplara ve belgelere; bu kimselerin nezdinde bulundukça el konulamaz.
Anayasa Madde 30- Kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri ile basın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz.
El Koyma Kararı
El koyma kural olarak hâkim kararıyla uygulanır. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı ve Cumhuriyet savcısına ulaşılamıyorsa kolluk amirinin yazılı emri ile uygulanır.
Hâkim kararı olmayan hallerde kararlar yirmi dört saat içinde hâkim onayına sunulmalıdır. Hâkim kırk sekiz saat içinde kararını açıklar. Aksi halde el koyma kararı kendiliğinden kalkar. El koyma kararı arama yetkisi ile birlikte verilebilir.
El Koymanın İcrası
Yetkili kolluk görevlisi tarafından yerine getirilir. ´ Askeri mahallerde yapılacak el koyma işlemi ise, Cumhuriyet savcısının nezaretinde askeri makamların katılımıyla adli kolluk görevlileri tarafından gerçekleştirilir.
Madde 124 – (1) 123’üncü maddede yazılı eşya veya diğer malvarlığı değerlerini yanında bulunduran kişi, istem üzerine bu şeyi göstermek ve teslim etmekle yükümlüdür.
(2) Kaçınma hâlinde bu şeyin zilyedi hakkında 60. maddede yer alan disiplin hapsine ilişkin hükümler uygulanır. Ancak, şüpheli veya sanık ya da tanıklıktan çekinebilecekler hakkında bu hüküm uygulanmaz.
El koyma işlemi sonrasında bir tutanak düzenlenir. İşlemi gerçekleştiren kolluk görevlisinin açık kimliği bu tutanakta bulunur.
El konulan eşyanın tam bir defteri yapılır ve bu eşya resmi bir mühürle mühürlenir veya bir işaret konulur.
El koyma işlemi mağdura gecikmeksizin bildirilir. (127/5)
El konulan Eşyanın Muhafazası veya Elden Çıkarılması
Madde 132 – (1) El konulan eşya, zarara uğraması veya değerinde esaslı ölçüde kayıp meydana gelme tehlikesinin varlığı halinde, hükmün kesinleşmesinden önce elden çıkarılabilir.
(2) Elden çıkarma kararı, soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından verilir.
(3) Karar verilmeden önce eşyanın sahibi olan şüpheli, sanık veya ilgili diğer kişiler dinlenir; elden çıkarma kararı, kendilerine bildirilir.
(4) El konulan eşyanın değerinin muhafazası ve zarar görmemesi için gerekli tedbirler alınır.
(5) El konulan eşya, soruşturma evresinde Cumhuriyet Başsavcılığı, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından, bakım ve gözetimiyle ilgili tedbirleri almak ve istendiğinde derhâl iade edilmek koşuluyla, muhafaza edilmek üzere, şüpheliye, sanığa veya diğer bir kişiye teslim edilebilir. Bu bırakma, teminat gösterilmesi koşuluna da bağlanabilir.
(6) El konulan eşya, delil olarak saklanmasına gerek kalmaması halinde, rayiç değerinin derhâl ödenmesi karşılığında, ilgiliye teslim edilebilir. Bu durumda müsadere kararının konusunu, ödenen rayiç değer oluşturur
El Koymanın Denetimi ve Sona Ermesi
Tedbir iade ile sona erebilir. Geri verme resen veya taleple olur. İade kararı Cumhuriyet savcısı, hâkim ya da mahkemece verilir. İstemin reddi kararına itiraz etmek mümkündür.
Özel El Koyma Çeşitleri
1-Taşınmazlara, hak ve alacaklara El Koyma (CMK m. 128)
2- Postada El Koyma (CMK m.129)
3- Avukat Bürolarında El Koyma (CMK m. 130)
4- Şirket Yönetimi İçin Kayyım Tayini (CMK m. 133)
5- Bilgisayarlarda, Bilgisayar Programlarında ve Kütüklerinde El Koyma (CMK m. 134)
6- Kaçaklara İlişkin El Koyma (CMK m. 248) 7- Basılmış Eserlere El Koyma (Anayasa m. 28, Basın Kanunu m. 25)
Haksız Tutuklama, Gözaltı, Arama ve El Koyma ve Tazminat
Ceza Muhakemesi Kanunu tedbirlere hangi hallerde başvurulacağını ve şartlarını, kamu görevlilerinin bu süreçte yerine getirmesi gereken yükümlülükleri düzenlemiştir. Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde ölçülü olmak şartıyla koruma tedbirlerine başvurmak mümkündür.
Hak ve özgürlüklere müdahale eden bu tedbirlerin sınırları, amaca yönelik uygulama ve şartların sağlanması son derece önemlidir.
İcra edilirken bu şartlara uyulmamışsa ya da sonradan hukuka aykırı hale gelmişse bu tedbire maruz kalan kişilerin hak ve özgürlüklerine kanuna aykırı müdahale edilmiş olur. Tedbirlerin mevcut düzenlemelere aykırı uygulanması durumunda haksız tutuklama, haksız yakalama, haksız gözaltı ve haksız arama meydana gelir.
Koruma tedbirlerinin haksız uygulandığı durumlarda bu tedbirlere maruz kalan kişi maddi ve manevi tazminat davası açma hakkına sahip olacaktır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141-144. maddeleri koruma tedbirleri nedeniyle tazminat hakkındadır.
Ayrıca haksız uygulamalar sebebiyle hak ve özgürlüklerin zarar gördüğü kişinin tedbirler sebebiyle mağdur olduğu durumlarda tazminat için Anayasa’nın 19 ve 40. maddelerine dayanmak mümkündür. Tazminat davası devlete karşı açılır.
Tazminat İstemi
Madde 141 – (1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,
c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,
f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,
g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,
h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,
i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,
j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde el konulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,
k) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan,
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.
(2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir.
(3) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.
(4) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder.
Tazminat Talep Edebilme Koşulları
Hukuka aykırı şekilde, kuralların dışına çıkarak uygulanan ya da hukuka uygun olduğu halde sonradan takipsizlik, beraat kararı gibi sebeplerle hukuka aykırı hale gelen tedbirler söz konusu olduğunda haksız tutuklama, haksız yakalama meydana gelmiş olur. Haksız el koyma sebebiyle zarara uğrayan kişiler de zararın tazminini isteyebilirler.
Haksız olarak kendisine tedbir uygulanan kişinin bu süreçte uğradığı gelir kaybı, haksız işlem sebebiyle yaptığı giderler maddi zarar kapsamındadır. Görevine iade edilen kişinin tüm ücret ve haklarını aldığı hallerde maddi tazminat ödenmez. Mahkeme tarafından istenilen tazminattan fazlasına hükmedilemez. Tedbir uygulanmasıyla itibarı sarsılan, bu süreç dolayısıyla acı duyan kişi için manevi tazminat hükmolunacaktır.
Gözaltı ve tutuklulukta geçen sürenin cezanın infaz süresinden fazla olduğu hallerde tazminat davası açılabilir. Kanunda suç için yalnızca adli para cezası öngörülmüşse adli para cezasıyla cezalandırılan kişinin de tazminat talebinde bulunması mümkündür.
Tazminat talebinde bulunma şartlarından biri kişi hakkında kararın veya hükmün kesinleşmiş olmasıdır. Hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlanması sağlanmayan kişilerin tazminat istemleri konusunda karar vermek için asıl davada hüküm verilmesini, verilen hükmün kesinleşmesini beklemek şart değildir. Dolayısıyla bir kişinin hakkında tutuklama kararı verilirken yasal haklarından yararlandırılmaması hâlinde asıl davanın sonuçlanması beklenmeden 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesi hükümlerine göre tazminat talep edilebilir.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2014/20624 E. 2015/12265 K. Sayılı Kararı
5271 sayılı CMK’nın; “Tazminat istemi” başlıklı 141. maddesi incelendiğinde, bir kısım tazminat nedenleri konusunda karar verilmesi için, davanın esasıyla ilgili bir kararın verilmesi zorunluluğunun bulunmadığı dolayısıyla bu nedenlere dayalı istemlerde, davanın sonuçlanmasına gerek bulunmadığı yasal düzenlemeden açıkça anlaşılmaktadır.
Örneğin, gözaltı süresi yasada açıkça belirtilmiş olup, yasadaki bu süre içinde hakim önüne çıkarılıp, çıkarılmadığının saptanmasının davanın esasıyla herhangi bir ilgisi bulunmadığı gibi bu konudaki talepler hakkında karar verilmesi için davanın esası hakkında karar verilmesine de gerek bulunmamaktadır.
Yine aynı şekilde, kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan, kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan, yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan, yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen, ya da hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen, kişilerin tazminat istemleri konusunda, asıl davada hüküm verilmesini veya verilen hükmün kesinleşmesini beklemeye gerek bulunmamaktadır.
Zira bu talepler, asıl davanın sonucunu etkileyici veya asıl davanın sonucuna bağlı talepler değildir.
Dava Açma Hakkı
Dava açma hakkı koruma tedbirine maruz kalan ve bu tedbirler sebebiyle zarar gören kişilere tanınmıştır. İlgili kişi bizzat dava açabileceği gibi yasal temsilci veya vekili aracılığıyla da dava açabilir. Yargıtay’a göre tazminat davası açabilmek için genel vekaletname yeterlidir.
Dava Açma Süresi
Kararın tebliğ edildiği tarihten itibaren haksız tutuklama, gözaltı veya el koyma nedeniyle tazminat davası açma süresi üç ay ve her halde kesinleşme tarihini izleyen bir yıldır.
Görevli Mahkeme
Koruma tedbirleri sebebiyle tazminat davası ilgilinin oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde açılır. Ancak oturduğu yer ağır ceza mahkemesinin tazminata konu işlemle ilişkisi olması durumunda aynı yerde başka ağır ceza dairesi yoksa en yakın ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır.
Soruşturma evresinde tutuklanma veya tutukluluğun devamı kararında imzası bulunan hakim ve soruşturmada görev yapan savcılar, beraat edenin açtığı tazminat davasında görev yapamazlar.
Tazminat İsteminin Koşulları
Madde 142
- (1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve herhâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.
- (2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır.
- (3) Tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesine, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemin ve zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerini eklemesi gereklidir.
- (4) Dilekçesindeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda mahkeme, eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi hâlde istemin reddedileceğini ilgiliye duyurur. Süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçe, mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere reddolunur.
- (5) Mahkeme, dosyayı inceledikten sonra yeterliliğini belirlediği dilekçe ve eki belgelerin bir örneğini Devlet Hazinesinin kendi yargı çevresindeki temsilcisine tebliğ ederek, varsa beyan ve itirazlarını onbeş gün içinde yazılı olarak bildirmesini ister.
- (6) İstemin ve ispat belgelerinin değerlendirilmesinde ve tazminat hukukunun genel prensiplerine göre verilecek tazminat miktarının saptanmasında mahkeme gerekli gördüğü her türlü araştırmayı yapmaya veya hâkimlerinden birine yaptırmaya yetkilidir.
- (7) Mahkeme, kararını duruşmalı olarak verir. İstemde bulunan ile Hazine temsilcisi, açıklamalı çağrı kâğıdı tebliğine rağmen gelmezlerse, yokluklarında karar verilebilir.
- (8) Karara karşı, istemde bulunan, Cumhuriyet savcısı veya Hazine temsilcisi, istinaf yoluna başvurabilir; inceleme öncelikle ve ivedilikle yapılır.
- (9) Tazminat davaları nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan nisbî avukatlık ücreti ödenir. Ancak, ödenecek miktar Tarifede sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen maktu ücretten az, ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu ücretten fazla olamaz.
- (10) Tazminata ilişkin mahkeme kararları, kesinleşmeden ve idari başvuru süreci tamamlanmadan icra takibine konulamaz. Kesinleşen mahkeme kararında hükmedilen tazminat ile vekâlet ücreti, davacı veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirimin yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde ödenir. Bu süre içinde ödeme yapılmaması halinde, karar genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.
Tazminatın Geri Alınması
Kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar sonradan kaldırılan ve hakkında kamu davası açılan sanık, yargılamanın yenilenmesiyle beraat kararının kaldırıldığı hallerde mahkum edilenlere ödenen tazminatlar geri alınır. Bu karara itiraz yolu açıktır.
Madde 143 – (1) Kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı sonradan kaldırılarak, hakkında kamu davası açılan ve mahkûm edilenlerle, yargılamanın aleyhte yenilenmesiyle beraat kararı kaldırılıp mahkûm edilenlere ödenmiş tazminatların mahkûmiyet süresine ilişkin kısmı, Cumhuriyet savcısının yazılı istemi ile aynı mahkemeden alınacak kararla kamu alacaklarının tahsiline ilişkin mevzuat hükümleri uygulanarak geri alınır. Bu karara itiraz edilebilir.
(2) (Mülga: 18/6/2014- 6545/103 md.)
(3) İftira konusunu oluşturan suç veya yalan tanıklık nedeniyle gözaltına alınma ve tutuklama halinde; Devlet, iftira eden veya yalan tanıklıkta bulunan kişiye de rücu eder.
Tazminat İsteyemeyecek Kişiler
Madde 144 – (1) Kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan kişilerden aşağıda belirtilenler tazminat isteyemezler:
- a) (Mülga: 11/4/2013-6459/18 md.)
- b) Tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenler.
- c) Genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu davası ertelenen veya düşürülenler.
- d) Kusur yeteneğinin bulunmaması nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilenler.
- e) Adlî makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça katıldığını bildirerek gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olanlar.
Haksız Gözaltı Tazminat
Haksız gözaltı tazminatı, bir kişinin yasadışı veya haksız yere gözaltına alınması durumunda, bu kişinin uğradığı maddi ve manevi zararlar için talep edebileceği bir tazminat türüdür. Bu tazminat, gözaltına alınan kişinin yaşadığı duygusal travma, itibar kaybı, iş yeri zararı gibi zararları telafi etmeye yönelik olabilir.
Haksız gözaltı tazminatı talebinde bulunmak için genellikle bir avukata ihtiyaç duyulur. Avukat, gözaltının yasadışı olduğunu kanıtlamak için kanıtlar toplar, tanıklar bulur ve gerekli hukuki belgeleri hazırlar.
Tazminat miktarı, gözaltının süresi, kişinin uğradığı maddi ve manevi zararlar, itibar kaybı, ailevi zararlar gibi faktörlere bağlı olarak belirlenebilir. Hakimin değerlendirmesi ve takdiri de tazminat miktarını etkileyebilir.
Bu tür bir durumla karşılaşıldığında, tazminat talebinde bulunmak isteyen kişi, hukuki danışmanlık almak amacıyla bir avukatla görüşmelidir. İlgili kanunlar ve yönetmelikler ülkeye ve yargı sistemine göre değişebileceğinden, bir avukatın yardımı, sürecin doğru bir şekilde yürütülmesinde önemli bir rol oynayabilir.
Yargıtay Kararları
El Koyma İşlemi Uygulanan Eşyalar Nedeniyle Tazminat Davası
5271 sayılı CMK’nın 141/1-j maddesi uyarınca, eşyasına veya mal varlığı değerlerine koşulları oluştuğu halde el konulmuş olmasına karşın, korunması için gerekli tedbirler alınmadığı takdirde uğranılan zararın Devlet hazinesinden istenebileceği belirtilmiş olmakla birlikte,
somut olay incelendiğinde, el koyma tedbirine konu olan aracın dava dışı … isimli kişinin adına tescilli olduğu, davacı, tescil harici yolla aracı satın aldığını bildirmiş ise de, 2918 sayılı Kanunun 20/d maddesi gereğince, tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin noterler tarafından yapılacağı,
noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirlerin geçersiz olduğunun vurgulanması karşısında, davacının koruma tedbirlerine dayalı olarak, dava açmaya hak ve yetkisinin bulunmadığı, bu kapsamda açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, davanın kabulüne dair yazılı şekilde hüküm tesisi bozma sebebidir. (Yargıtay 12 C.D. 2017/3165 Esas, 2017/5762 Karar).
Haksız Tutuklama Tazminatı ve Mahsup Şartları
Tazminat talebinin dayanağı olan Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/223 esas 2015/540 karar sayılı ceza dosyası kapsamında, davacının cinsel saldırı suçundan 17.04.2015 – 09.06.2015 tarihleri arasında 53 gün tutuklu kaldığı, yapılan yargılama sonunda beraatine hükmedildiği, beraat hükmünün 08.01.2016 tarihinde kesinleştiği, tutuklama tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5271 sayılı CMK’nın 142. maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye davanın açıldığı ve kanunda öngörülen yasal şartların oluştuğu, davacının tutukluluk süresinin tamamının Adana 18. Asliye Ceza Mahkemesinin 18.03.2016 tarih 2013/71 esas 2013/43 sayılı ek kararı ile mahsup edildiği anlaşılmakla;
Davacının 5.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın tutuklama tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ödenmesi talebine ilişkin söz konusu davada, yerel mahkemece 1.488,87 TL maddi, 2.000,00 TL manevi tazminatın tutuklama tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine hükmedilmesi üzerine Dairemizce yapılan incelemede,
davacının tutuklu kaldığı sürenin fiilen mahsup edilip edilmediği, mahsup edilmiş olması halinde ne kadarının mahsup edildiği hususu kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulup CMK’nın 144/1-a maddesinin yürürlükten kaldırılması nedeniyle mahsup durumu tazminata engel oluşturmayacak ise de, haklarında mahsup işlemi yapılmayan kişilerle tutukluluğu başka mahkumiyetinden mahsup edilenler arasındaki dengenin,
hak ve nesafetin sağlanması gerektiği göz önünde bulundurularak tutuklu kalınan sürenin tamamının mahsup edildiğinin tespit edilmesi halinde davacı lehine makul bir miktar maddi ve manevi tazminata hükmolunması, bir kısmının mahsup edildiğinin tespiti halinde ise mahsup edilmeyen kısmına ilişkin olarak maddi ve manevi zarar dikkate alınıp,
mahsup edilen kısım için ise makul bir miktar maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin lüzumu, gerekçesi ile hükmün bozulması üzerine yerel mahkemece duruşma açılıp, 500,00 TL maddi, 1.000,00 TL manevi tazminatın tutuklama tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi- 2021/5973 K.).
Yakalama İşlemi Yapıldıktan Sonra Serbest Bırakılan Kişinin Tazminat Hakkı
Dosya içeriğine göre; davacının 11.06.2013 tarihinde… Adalet Sarayında gerçekleştirilen eylem sırasında Cumhuriyet savcısının talimatı ile yakalanarak adli muayene raporu düzenlendikten sonra ifadesi alınmadan aynı gün serbest bırakıldığı,
ancak hakkında yakalama işlemi yapılan davacıya kanuni haklarının hatırlatıldığına ve davacının yakalandığının bir yakınına veya belirlediği bir kişiye haber verildiğine dair herhangi bir tutanak düzenlenmediği dikkate alınarak,
5271 sayılı CMK’nın 90, 95 ve 97. maddeleri ile Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinin 6. maddesindeki zorunlulukların yerine getirilmediği, davacının avukat olmasının bu hükümlerin uygulama koşullarını değiştirmeyeceği,
suçlamadan haberdar edilme ve düzenlemede yer alan aydınlatma yükümlülüğüne ilişkin emredici hükümlerin ihlalinin işlemi haksız hale getirdiğinin anlaşılması karşısında, davacı lehine makul bir miktar manevi tazminata hükmolunması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde isabetsiz değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi bozma nedenidir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi – Karar No: 2019/82).