
Yurtdışındaki Boşanmanın Türkiye’de Tanınması

Malpraktis (Doktor Hatası) Davaları
Makale Başlıkları
İftira Suçu TCK Nedir ? (TCK Md. 267)
İftira suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 267. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, bir kişinin, başkasını suçlu veya hukuka aykırı bir fiil işlemekle itham etmesi durumunda iftira suçu işlenmiş olur. İftira suçuyla ilgili önemli hususlar şunlardır:
- İftira Suçu Unsuru: İftira suçu, bir kişinin bilerek ve kasıtlı olarak başkasını suçlu veya hukuka aykırı bir fiil işlemekle itham etmesiyle gerçekleşir. İthamın gerçek dışı olması ve bilinçli bir şekilde yapılmış olması önemli unsurlardır.
- Hukuka Aykırı Fiil İthamı: İftira suçu, bir kişinin başkasını suçlu veya hukuka aykırı bir fiil işlemekle itham etmesiyle oluşur. İtham edilen fiilin hukuka aykırı olması veya suç teşkil etmesi gerekmez. Önemli olan, iftiraya konu olan iddianın gerçek dışı olmasıdır.
- Bilerek ve Kasıtlı Olma: İftira suçu işleyen kişinin, ithamın gerçek dışı olduğunu bilmek ve bu şekilde hareket etmek zorundadır. Kasıtlı bir şekilde iftira yapılması suçun oluşması için gereklidir.
- Mağdurun Hakları: İftira suçu işlenen kişi, haksız yere suçlanmış ve itibarı zedelenmiş olabilir. Bu durumda mağdur, haklılığını ispat etmek ve itibarını yeniden tesis etmek için hukuki yollara başvurabilir.
İftira suçu, başkasını haksız yere suçlamak ve itibarını zedelemek anlamına gelir. Bu suçun işlenmesi halinde TCK’nın ilgili maddeleri uyarınca cezai yaptırımlar uygulanabilir. İftira suçuyla ilgili olarak yetkililere başvurmak ve hukuki süreçleri başlatmak önemlidir.
İftira Nedir? İftira Suçu Nedir?
İftira Suçu Nedir ? (TCK Md. 267), İftira sözcüğü sözlükte asılsız isnatta bulunmak anlamına gelmektedir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 267. Maddesinde de iftira aynı anlamda suç olarak düzenlenmiş ve bir ceza öngörülmüştür. Ancak iftira suçunun oluşabilmesi için belirli şartlar aranmaktadır. Örneğin kişilerin kendi aralarında yaptıkları halk tabiri ile dedikodu olarak bilinen konuşmalarda birbirlerine ithamlarda bulunmaları bu kapsamda suç teşkil etmeyecektir.
Zira kanunun 267. Maddesine göre bir kişinin işlemediğini bildiği halde adli veya idari yaptırıma maruz kalması için yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunulması veya basın yayın yoluyla itham edilmesi gerekmektedir.
İftira Suçunun Unsurları Nelerdir?
İftira suçunun maddi ve manevi unsur olmak üzere 2 unsuru bulunmaktadır. Maddi unsur failin eylemlerini ifade ederken, manevi unsur failin bu eylemler sırasındaki olaya ilişkin düşüncelerini (kastını) ifade etmektedir.
Türk Ceza Kanununun 267. Maddesinde düzenlenen iftira suçu yalnızca doğrudan ve özel kastla işlenebilen bir suçtur. Olası kastla veya taksirle bu suçun işlenmesi mümkün değildir. Zira failin özel olarak mağdurun bir adli veya idari yaptırıma maruz kalmasını istemesi gerekmektedir.
Türk Ceza Kanununun 267/1 maddesi lafzi olarak yorumlandığında anlaşılmaktadır ki şikayette, ihbarda bulunmakla veya buna yönelik olarak basın açıklaması yapmasıyla (olayı basına duyurmasıyla) suç oluşmuş bulunmaktadır. Diğer bir deyişle bir kişinin iftira suçundan ceza alması için mağdur olan kişinin adli veya idari yaptırıma maruz kalmış olması gerekmez.
İftira Suçunun Cezası Nedir?
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 267/1 maddesinde iftira suçunun basit hali için öngörülen cezanın 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası olduğu görülmektedir. Ancak diğer fıkralarda nitelikli haller için farklı cezalar öngörülmüştür. Buna göre;
- Fiilin maddi eser ve delillerini uydurarak iftira suçu işlenmesi halinde ceza yarı oranda artırılır,
- Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı beraat ya da kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş (KYOK, takipsizlik) olan mağdura gözaltına alma ve tutuklama tedbirleri dışında başka tedbirler uygulanmışsa verilecek olan ceza yarı oranda artırılır,
- Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı beraat ya da kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olan mağdur gözaltına alınmış veya tutuklanmış ise iftirada bulunan ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan dolaylı olarak sorumlu olur,
- Mağdurunun müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet cezası alması durumunda iftirada bulunana verilecek ceza yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasıdır,
- Mağdur hakkında verilen hüküm infaz edilmeye başlanmışsa iftira edene verilecek ceza yarı oranında artırılır.
İftira Suçunda Etkin Pişmanlık
Bir suç hakkında etkin pişmanlıktan yararlanmak için suça özgü olarak etkin pişmanlık hükümlerinin düzenlenmiş olması gerekmektedir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 269. Maddesinde iftira suçu için etkin pişmanlık düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasına göre iftirada bulunanın, mağdur hakkında adli veya idari soruşturma başlamadan önce gerçeği söylemesi halinde iftira suçundan dolayı verilecek olan cezanın beşte dördü, kovuşturmaya başlamadan önce gerçeği söylemesi halinde iftira suçundan verilecek cezanın dörtte üçü indirilir.
İftirada bulunanın, mağdur hakkında hüküm verilmeden önce gerçeği söylemesi halinde iftira suçundan verilecek olan cezanın üçte ikisi, mahkumiyetten sonra gerçeği söylemesi halinde yarısı, mağdur hakkındaki hüküm infaz edilmeye başlandıktan sonra gerçeği söylemesi halinde üçte biri indirilebilir.
İftiranın konusunu oluşturan münhasıran idari yaptırım uygulanmasını gerektiren fiil nedeniyle; idari yaptırıma karar verilmeden önce etkin pişmanlıkta bulunulması halinde, verilecek cezanın yarısı,
İdari yaptırım uygulandıktan sonra etkin pişmanlıkta bulunulması halinde, verilecek cezanın üçte biri indirilebilir.
Basın ve yayın yoluyla yapılan iftiradan dolayı etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanılabilmesi için, bunun aynı yöntemle yayınlanması gerekir.
İftira Davası Nedir? İftira Davası Nasıl Açılır?
İftira davası bir kişinin Türk Ceza Kanununun 267. Maddesi kapsamında düzenlenen iftira suçunu işlediği diğer bir deyişle bir kişinin diğer bir kişiyi adli veya idari bir yaptırıma maruz kalması amacıyla ihbar ederek soruşturma ya da kovuşturma geçirmesine neden olmaya yönelik eylemleri nedeniyle açılan davadır. İftira davası bir kamu davasıdır ve kamu davaları hukuk davaları gibi mahkemeye dilekçe vererek açılmaz.
Bir kişinin Türk Ceza Kanununu kapsamında suç teşkil eden eylemlerinin öğrenilmesinin ardından bu kişinin cezalandırılması isteniyorsa kolluk birimlerine veya Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması gerekmektedir. Suç duyurusunda bulunulmasının ardından savcılık soruşturma başlatır. Soruşturma neticesinde suçun işlendiğine kanaat getirirse iddianame düzenleyerek kamu davası açar. Diğer bir anlatımla iftira davası suç duyurusunda bulunulması vasıtasıyla Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılır.
İftira Davasında Manevi Tazminat İstenebilir Mi?
Vatandaşlar son dönemde internette sıklıkla iftira davası maddi tazminat ve iftira suçu tazminat davası şeklinde arama yaparak bu gibi durumlarda kalmaları halinde tazminat alıp alamayacaklarını öğrenmeye çalışmaktadır. Ancak belirtilmesi gerekir ki, bir kamu davası olan iftira davasından manevi tazminat istenemez. Ancak iftira suçu tazminat davası açmakta bir engel bulunmamaktadır. Tazminat davaları hukuk davalarıdır.
Dolayısıyla hukuk mahkemelerinde açılırlar. Bunun için ise iftira davasından tamamen bambaşka bir prosedür vardır. Bir kişinin size karşı iftirada bulunduğuna yönelik olarak bir şarta bağlı kalmadan (maddi ve manevi zararları ispatlamak şartı haricinde) hukuk mahkemelerinde tazminat davası açabilirsiniz.
Dava açılacak kişi hakkında iftira davası olması, hukuk davası için bekletici mesele olacaktır. Diğer bir deyişle ceza yargılamasının sonucu hukuk davasını etkileyecektir. Vatandaşlar iftira davası manevi tazminat aramasının yanında sıklıkla iftira manevi tazminat davası dilekçe örneği aramaktadırlar.
Dava sürecini avukatla yürütmemek zorunlu olmamakla birlikte süreci avukatınız vasıtasıyla yürütmeniz lehinize olacaktır. Dolayısıyla avukatlar tarafından internette bulunan iftira manevi tazminat davası dilekçe örneğine itibar edilmemesi, bunun yerine ayrıntılı, eki bulunan dava dilekçeleri tavsiye edilmektedir.
İftira Suçunda Zamanaşımı Nedir?
Dava Zamanaşımı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 66.maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde suçun basit hali ve nitelikli halleri için farklı zamanaşımı öngörülmüştür. Buna göre iftira suçunun basit hali için dava zamanaşımı TCK md. 66/1-e uyarınca sekiz yıl, nitelikli halleri için ise TCK md.66/3 ve 66/1-d uyarınca on beş yıldır. Belirtilen zamanaşımı süreleri mağdurun belirtilen eylemi gerçekleştirmediğinin ortaya çıkmasından itibaren başlar.
İftira Suçu Şikayete Tabi Midir?
Bir suçun şikayete tabi olması için suça özgü maddede suçun şikayete tabi olduğunun belirtilmesi gerekmektedir. Ancak Türk Ceza Kanununun 267. Maddesinde iftira suçunun şikayete tabi olduğuna ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla iftira suçu şikayete tabi değildir.
İftira Suçu Temyize Tabi Midir?
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 267/2-a ve 267/2-b maddeleri uyarınca beş yıl ve daha az hapis cezalarına ilişkin istinaf talebini esastan reddeden kararlar ile beş yıl veya daha az hapis cezaları artırmayan istinaf kararları temyiz edilemez.
Bu itibarla Türk Ceza Kanununun 267/1 maddesi kapsamında basit iftira suçunun işlenmesi halinde temyiz yoluna gidilemeyecektir. Ancak suçun nitelikli hallerinin olması ve 5 yıldan daha fazla hapis cezası verilmesi halinde temyiz gidilebilecektir.
İftira Suçu Yargıtay Kararları 2022, İftira Suçu İstinaf Kararları
Ankara Bölge İdare Mahkemesi 9. Ceza Dairesi 30.09.2020 T., 2018/5901 E., 2020/1744 K.
İlk derece Mahkemesince verilen hükme karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla, başvurunun reddi sebepleri bulunmadığından işin esasına geçildi, dosya incelenip görüşüldü;
DOSYANIN İNCELENMESİNDE:
Sanık, Sarız Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği 08/01/2018 tarihli dilekçesi ve aynı tarihte savcılıkta alınan ifadesinde, müştekiler …… ve ……… da dahil olmak üzere köylüsü olan diğer bir kısım kişiler hakkında, kendisinin taraf olduğu kadastro davasında yalan beyanda bulunduklarına ilişkin anlatımları yanında, bu kişilerin PKK terör örgütü (bir kısmının FETÖ terör örgütü) üyesi / sempatizanı / yardım edeni olduğu iddialarında bulunmuş, 09/01/2018 tarihli savcılık beyanında ise şikayetten vazgeçmiş; şikayet dilekçesinde bildirilen kişilerden yalnızca müştekiler yönünden, 16/01/2018 tarihli, 2018/6 soruşturma sayılı kararla, silahlı terör örgütüne üye olma, rüşvet ve yalan tanıklık suçlarından, soyut iddia dışında delil bulunmadığından bahisle ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilerek; sanığın kadastro davası keşfinde kendisi aleyhine şahitlik yaptıkları için şikayette bulunduğuna ilişkin ikrarı bulunduğu gerekçesiyle, sanık hakkında iftira suçundan cezalandırılması talebi ile kamu davası açılarak, yapılan yargılama sonucunda sanığın mahkumiyetine karar verilmiş ve bu karara karşı sanık tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Somut olayda çözülmesi gereken mesele, sanığın fiilinin iftira suçunu oluşturup oluşturmayacağı, Anayasa ile teminat altına alınan dilekçe hakkı kapsamında kalıp kalmadığının tespitine ilişkindir.
Anayasa’nın “dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı” başlıklı 74. maddesi “Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir.” hükmünü içermektedir.
Türk Ceza Kanunu’nun 26. maddesinin birinci fıkrasında da “Hakkını kullanan kimseye ceza verilemez.” hükmüne yer verilmiştir.
İftira suçunun düzenlendiği Türk Ceza Kanunu’nun 267. maddesinin birinci fıkrası ise “Yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklindedir.
Buna göre iftira suçunun varlığı için; yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için işlemediğini bildiği halde bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesi gerekmektedir. İftira, doğrudan kastla işlenebilen bir suç olmasının yanında, suçun failinde mağdur hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılması ya da idari yaptırım uygulanması amacının bulunması gerektiğinden özel kast da gerektiren bir suçtur. Bu sebeple ihbar veya şikayette bulunan kimsenin iddialarını ispat edememiş olması tek başına iftira suçuna vücut vermediği gibi özellikle iddianın somut vakalara dayanması halinde Anayasa’nın 74. maddesi ile teminat altına alınan dilekçe hakkının kullanılması söz konusu olacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde: sanığın vaki başvurusundaki iddialarının kapsamı ve daha sonraki savunma ve beyanları nazara alındığında; sanığın, taraf olduğu hukuk davasında aleyhine tanıklık yapılması nedeni ile suç isnadında bulunduğuna dair ya da bu anlama gelecek mahiyette, iddianamede belirtilen nitelikte bir beyan ve savunması bulunmadığı gibi, her ne kadar sanık ile müştekiler arasında, sanığın tarafı olduğu kadastro davasında müştekilerin sanığın aleyhine beyanda bulunmalarından kaynaklanan nedenlerle ihtilaf bulunduğu anlaşılmış ise de, sanığın kapsamlı isnatları yönünden, maddi hakikati tam olarak aydınlatılamayan başvurusunun Anayasa’nın 74. maddesinde düzenlenen şikayet ve dilekçe hakkının kullanılması kapsamında kaldığı ve fiilinin kanunda düzenlenen suç tanımına uymadığı gözetilerek, ilk derece mahkemesinin mahkumiyet kararı hukuka aykırı bulunduğundan ve yargılamaya konu fiilin daha ziyade aydınlanması gerekmediğinden, sanığın beraatine ilişkin Dairemizce aşağıda yazılı şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Sanığın istinaf başvurusu yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden ve yargılamaya konu fiilin daha ziyade aydınlanması gerekmediğinden, Ceza Muhakemesi Kanununun 280/1-a ve 303. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca Sarız Asliye Ceza Mahkemesinin 07/03/2018 tarih ve 2018/15 E.- 2018/42 K.sayılı kararından hüküm kısmı, kanun yolu ihtaratına ilişkin son paragrafı dışında tümden kaldırılarak, yerine;
“1-Sanığın fiilinin kanunda suç olarak düzenlenmemesi sebebiyle Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/2-a maddesi gereğince BERAATİNE,
2-Yargılama giderlerinin Hazine üzerinde bırakılmasına” maddeleri yazılmak suretiyle HÜKÜM DÜZELTİLEREK İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, bir örneğinin de mahkemesince istinaf başvurusunda bulunana tebliğine,
3-Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine,
Cumhuriyet Başsavcılığı yönünden kararın geliş tarihinden, istinaf başvurusunda bulunan yönünden ise tebliğ tarihinden itibaren on beş gün gün içerisinde, Dairemize bir dilekçe verilmesi ya da zabıt katibine beyanda bulunup tutanak tutturup hakime onaylatmak veya bir başka ilk derece ceza mahkemesi ya da bölge adliye mahkemesi ceza dairesi aracılığıyla dilekçe gönderilmek, ilgilinin cezaevinde bulunması halinde ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak veya bu hususta bir dilekçe vermek suretiyle, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 286. maddesi uyarınca temyiz kanun yolu açık olmak üzere 30/09/2020 tarihinde dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle karar verildi.
İftira suçları ile ilgi daha detaylı bilgi için mevzuata bakabilirsiniz.
İftira Suçu Manevi Tazminat Davası Yargıtay Kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 03.06.2021 T., 2017/1449 E., 2021/670 K.
Davacı İstemi:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin … Polis Merkezinde polis memuru olarak görev yaptığını, davalıların Konya Emniyet Müdürlüğü makamına sunmuş oldukları dilekçe ile müvekkili hakkında; apartman aidatlarını ödemediği, apartman faaliyetlerine katılmadığı, apartmanda oturan diğer kişilere karşı rahatsız edici davranışlarda bulunduğu, apartman sakinleri arasında iftira atarak huzursuzluk çıkardığı ve Emniyet Müdürlüğüne ait polis aracını şahsî işlerinde kullandığını belirtilerek asılsız isnatlarda bulunduklarını ve Konya Valiliği İl Disiplin Kurulu Başkanlığınca müvekkili hakkında disiplin soruşturması açılmasına sebebiyet verdiklerini;
Disiplin Kurulunun 17.06.2010 tarihli kararında müvekkili hakkında ceza tayinine yer olmadığına karar verildiğini, bu iftiralar neticesinde müvekkilinin itibarının sarsıldığını, çalıştığı kurum nezdinde küçük düşürüldüğünü, atılan iftiraya ilişkin olarak yapılan suç duyurusu üzerine ceza davası açıldığını ve Konya 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/928 E. sayılı dosyası üzerinden devam eden yargılama neticesinde davalıların on ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiğini, ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına hükmedildiğini ileri sürerek müvekkilinin kişilik haklarının ihlâli sebebiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 50.000TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İlgili konu hakkında danışmak ve randevu talep etmek için bizi arayın veya iletişime geçin.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
- Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.05.2013 tarihli ve 2012/204 E., 2013/382 K. sayılı kararı ile; somut olayın özel hâl ve şartları göz önünde bulundurulduğunda, manevi tazminatın miktarında tarafların sosyal ekonomik durumları dikkate alınarak 22.06.1966 tarihli ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde adalet ve hakkaniyete uygun olarak zarara uğrayanda manevi huzur sağlaması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 5.000TL manevi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir. (…)
(…)Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 21.12.2010 tarihli ve 2010/6545 sayılı iddianamesi ile davalılar hakkında taraflar arasında komşuluk ilişkisinden kaynaklanan anlaşmazlıkların olduğu, bu anlaşmazlıklarla bağlantılı olarak sanıkların müşteki …’nın işlemediğini bildikleri hâlde idari yaptırım uygulanmasını sağlamak amacıyla çalıştığı emniyet müdürlüğüne müracaat edip beyanda bulunarak hukuka aykırı olarak fiiller isnat edip, idari soruşturma yapılmasına neden oldukları iddiasıyla Konya 8. Asliye Ceza Mahkemesinde iftira suçundan dolayı kamu davası açıldığı;
Mahkemenin 25.10.2011 tarihli ve 2010/928 E., 2011/715 K. sayılı kararı ile; iddia, sanık savunmaları, tanıkların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre katılan davacının ödediği aidatların faturalarını emniyet müdürlüğüne ibraz ettiği, sanıkların müsnet suçu işledikleri gerekçeleriyle eylemlerine uyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 267/1 maddesi uyarınca hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 231/5 maddesi uyarınca sanıklar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı ve sanıkların CMK’nın 231/8 maddesi uyarınca 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın ise 04.01.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca; davacının kişilik hakkına davalılar tarafından haksız saldırıda bulunulduğundan, davacı yararına manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini vurgulayan yerel mahkemece yukarıda açıklanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.
Ceza Hukuku konulu yazılarımızı okumak için buraya tıklayın. Daha detaylı bilgi için bizimle iletişime geçin.