Sağır ve Dilsizlerin Ceza Sorumluluğu
Makale Başlıkları
Sağır ve Dilsizlerin Ceza Sorumluluğu
Ceza hukukunda sağır ve dilsiz bireylerin sorumluluğu, sıklıkla göz ardı edilen ancak son derece önemli bir konudur. Bu makalede, “sağır ve dilsizlerin yargılanması”, “işitme ve konuşma engelli bireylerin cezai ehliyeti” ve “engellilerin hukuki hakları” gibi önemli konularla meseleyi ele alacağız.
Toplumda genellikle yanlış anlaşılan bu konuya, yasal çerçeveler ve gerçek hayat örnekleriyle detaylı bir bakış sunacağız. Sağır ve dilsiz bireylerin ceza hukuku süreçlerinde karşılaştıkları zorluklar ve bu durumun hukuki sonuçları, makalemizin temel odak noktasını oluşturacaktır.
Ceza Sorumluluğu
Ceza sorumluluğu, suç işleyen kişinin fiilin anlamını ve sonuçlarını kavrayabilecek durumda olmasına bağlıdır. Bu sorumluluğun doğabilmesi için, failin kast veya taksirle hareket etmiş olması ve kusurlu davranışta bulunmuş olması gerekmektedir.
Fail, hukuka aykırı bir eylemi gerçekleştirmeyi tercih ederse, bu kusurlu bir hareket olarak değerlendirilir ve ceza sorumluluğu doğar.
Kusur yeteneği, kişinin iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, hukuka uygun ve aykırı davranışları ayırt edebilme yeteneğini ifade eder. Bu yetenek, davranışın gerçekleştirildiği anda mevcut olmalıdır. İrade, suçun manevi unsuru olarak değerlendirilir ve kusurluluk, cezanın temelini oluşturur.
Kusur, hukuki açıdan değerlendirilir ve ahlaki yargılardan bağımsızdır. Kusurlu hareket etmenin ön koşulu olan kusur yeteneği, kişinin eyleminin anlamını ve sonuçlarını algılama yeteneğidir.
Kusurluluğu Etkileyen Nedenler
Kusurluluğu Etkileyen Faktörler ve Durumlar Ceza hukukunda, bir kişinin kusurlu olup olmadığını belirleyen temel faktörler, algılama ve irade yetenekleridir. Genellikle, bireylerin kusur yeteneğine sahip olduğu kabul edilir; ancak belirli durumlar bu yeteneği etkileyebilir.
Bu durumlar, kusurluluğu tamamen ortadan kaldırabilir veya azaltabilir. Kusurluluğun azaltıldığı durumlarda, verilecek ceza kanunlar çerçevesinde indirilebilir. Bu paragrafta, kusurluluğu etkileyen bu önemli durumlar ve algılama ile irade yetenekleri arasındaki ilişki detaylandırılacaktır.
Sağır ve Dilsizlik
Sağır ve dilsizlik ceza sorumluluğuna etki eden subjektif bir nedendir. Türk Ceza Kanunu’nun 33. maddesinde düzenlenmiştir. Doğuştan işitme kaybı veya küçük yaştan itibaren işitme yeteneğinin kaybedilmesi halinde kişilerin konuşma yeteneği de etkilenmekte ve gelişememektedir.
Sağır ve dilsizlerin algılama yeteneklerinin de tam ceza sorumluluğu yükleyecek boyutta gelişmediği kabul edilmektedir.
Sağır ve dilsizler için ceza sorumluluğunu kaldıran veya verilecek cezayı azaltacak düzenlemeler yapılmıştır. Sağır ve dilsizler bakımından ceza sorumluluğu kişinin fiili gerçekleştirdiği andaki yaşı esas alınarak belirlenir. Yaş küçüklüğü durumunda geçerli olacak kurallara benzer düzenleme yapılmıştır ancak sağır ve dilsizlerin algılama yeteneklerinin gelişmesi daha güç olduğu için yaş grupları farklı sınıflandırılmıştır.
Sağır ve Dilsizlerin Ceza Sorumluluğu
a) 15 Yaşından Küçük Sağır ve Dilsizler
Yaş küçüklüğüne ilişkin düzenlemede ceza verilemeyeceğini öngören hükümde belirlenen yaş sınırı sağır ve dilsizler için değiştirilmiştir. 15 yaşını tamamlamayan sağır ve dilsizlerin ceza sorumluluğu bulunmamaktadır, bu kişiler hakkında ceza soruşturması yapılması mümkün değildir. Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanmasına bir engel yoktur.
b) 15-18 Yaş Grubunda Yer Alan Sağır ve Dilsizler
15-18 yaş grubunda yer alan sağır ve dilsizler için çocuk hakimi ya da mahkemesi ile savcılık tarafından kusur yeteneğine ilişkin adli rapor ve sosyal inceleme raporu alınır.
Bu grupta yer alan kişilerin işledikleri suç için öngörülen ceza ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ise kişi on iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan on bir yıla kadar hapis cezası verilecektir. Geri kalan süreli hapis cezaları yarısı indirilerek verilir ancak bu durumda verilecek ceza yedi yıldan fazla olamaz. Bu yaş grubu içinde yer alan sağır ve dilsizlerin gerçekleştirdikleri fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin varlığını takdir yetkisi mahkemededir.
c) 18-21 Yaş Grubunda Yer Alan Sağır ve Dilsizler
18-21 yaş aralığında bulunan sağır ve dilsizler için adli rapor gerekli değildir yalnızca sosyal inceleme raporu alınması şarttır. Bu kişilerin suç teşkil eden fiilleri için öngörülen ceza ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ise kişi on sekiz yıldan yirmi dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Müebbet hapis cezası öngörülmüşse on iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezası verilir. Süreli hapis cezalarının üçte biri indirilir ve bu halde hükmedilebilecek ceza en fazla on iki yıldır.
Suça vücut veren fiili işlediği sırada yirmi bir yaşını doldurmuş olan fail bakımından yaş ceza sorumluluğuna etki eden bir sebep olmamaktadır. Bu kişilerin algılama ve anlama yeteneklerine ilişkin sorunlar akıl hastaları hakkında yapılan düzenlemeler dikkate alınarak giderilebilir.
Sosyal İnceleme Raporu
Suç teşkil eden fiili işleyen fail on beş yaşını doldurmuş ancak on sekiz yaşını doldurmamışsa bu kişi hakkında sosyal inceleme raporu alınmalıdır. Sosyal inceleme raporu failin fiilinin hukuki anlamını ve sonuçlarını kavrayıp kavrayamaması ile ilgilidir. Failin algılama yeteneği ve buna göre hareketlerini yönlendirme yeteneğinin varlığının takdiri açısından sosyal inceleme yaptırılması şarttır. Hakim gerekli gördüğünde failin algılama yeteneği ile ilgili adli tıp uzmanı, psikiyatrist ve uzman bir hekimden görüş alır.
Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik m. 20/3:
Fiili işlediği sırada on iki yaşını bitirmiş on beş yaşını doldurmamış bulunan çocuklar ile on beş yaşını doldurmuş ancak on sekiz yaşını doldurmamış sağır ve dilsizlerin işledikleri fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığını takdir yetkisi münhasıran mahkemeye aittir.
Sosyal incelemeyi yapan bilirkişi, çocuğun içinde bulunduğu aile ortamı, sosyal çevre koşulları, gördüğü eğitim, fiziksel ve ruhsal gelişimi hakkında bir rapor düzenler.
Hâkim, bu yaş grubuna giren çocuğun kusur yeteneğinin olup olmadığını takdir ederken, görevlendirdiği bilirkişinin hazırlamış bulunduğu raporda yer verilen gözlem, tespit ve değerlendirmeleri göz önünde bulundurur.
Güvenlik tedbirlerine ilişkin hükümler Türk Ceza Kanunu’nun 53 ve devamındaki maddelerde yer almaktadır. Güvenlik tedbirleri suç işlemiş ya da suça eğilimli kişiler hakkında uygulanan toplum ve bireyin güvenliğini sağlamayı hedefleyen önlemlerdir.
Güvenlik tedbirleri belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma, eşya müsaderesi, kazanç müsaderesi, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri, suça tekerrür ve özel tehlikeli suçlar, sınır dışı edilme, tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri şeklinde ayrılarak düzenlenmiştir.
53. maddenin birinci fıkrasında yer alan güvenlik tedbirleri 21 yaşını doldurmamış sağır ve dilsizler hakkında uygulanmaz. Yirmi bir yaşını doldurmamış sağır ve dilsiz kişi hakkında tekerrüre ilişkin hükümler de uygulanmayacaktır.
Madde 53/1: Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;
- a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,
- b) Seçme ve seçilme ehliyetinden,
- c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,
- d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,
- e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, yoksun bırakılır.
Sağır ve dilsizlik cezai ehliyeti etkileyen bir haldir. Ceza sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırabileceği gibi cezada indirim yapılmasını da sağlayabilir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan düzenlemeye göre sağır ve dilsizlik halinde ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilecektir.
Emsal Yargı Kararları
Yargıtay 22. Ceza Dairesi 12.11.2015 Tarih, E.2015/7106, K.2015/7139 Sayılı Karar
Sağır ve dilsiz olan sanığın tekerrüre esas alınan hükümlülüğüne konu suçu işlediği tarihte henüz 21 yaşını doldurmamış olması nedeniyle hakkında 5237 sayılı TCK’nın 33/1. maddesi delaletiyle aynı Yasanın 31/3. maddesinin uygulanmış olması ve anılan Yasanın 58/5. maddesinde 18 yaşından küçüklerin işledikleri suçlardan dolayı tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağının belirtilmiş olması karşısında; sanığın 18 yaşını doldurmayan küçüklerle aynı konumda olduğu sırada işlediği suçtan dolayı verilen mahkûmiyet kararının tekerrüre esas alınamayacağının gözetilmemesi, hukuka uygun değildir.
Yargıtay 13. Ceza Dairesi 23.02.2017 Tarih, E.2016/2084, K.2017/1707 Sayılı Karar
5237 sayılı TCK’nın 33/1. maddesi uyarınca, sanığın, 18-21 yaş grubunda sağır ve dilsiz olması nedeniyle, 15-18 yaş grubundaki çocuklara ilişkin hükümlere tabi olduğunun anlaşılması karşısında;
sanığa yüklenen ve 5237 sayılı TCK’nın 142/1-a, 31/3 maddelerine uyan hırsızlık suçunun gerektirdiği cezanın türü ve üst sınırına göre;
aynı Kanun’un 66/1-e, 66/2, 67/4. maddelerinde öngörülen 7 yıl 12 aylık zamanaşımının suç tarihi olan 02/04/2008 gününden inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması nedeniyle sanık hakkında açılan kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE, karar verildi.
Yargıtay 13. Ceza Dairesi 09.05.2016 Tarih, E.2015/5825, K.2016/8511 Sayılı Karar
1-5271 sayılı CMK’nın 150/2 ve 188/1 maddeleri gereğince atanan zorunlu müdafinin hazır bulundurulması sağlanıp bu mümkün olmaz ise CMK’nın 151. maddesi gereğince yeniden müdafi tayini gerektiği gözetilmeden, sağır ve dilsiz olduğu anlaşılan sanığın müdafisi bulunmaksızın savunması alınıp, müdafinin yokluğunda mahkumiyetine karar verilerek, sanığın savunma hakkının kısıtlanması,
2-Kabule göre de; suç tarihi itibari ile 21 yaşını doldurmuş olduğu anlaşılan sanık hakkından 5237 sayılı TCK’nın 33. maddesi gereğince indirim yapılamayacağının gözetilmemesi,
3-Sanığın tekerrüre esas alınan ilamında TCK’nın 33.maddesi uyarınca ceza indirimi uygulanmış olması ve başkaca tekerrüre esas ilamının bulunmaması karşısında, tekerrüre esas alınan ilamın TCK’nın 58/5. maddesine göre tekerrüre esas alınamayacağının gözetilmemesi, bozma nedenidir.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 10.10.2019 Tarih, E.2017/19675, K.2019/12108 Sayılı Karar
Uzlaşma hükümlerinin uygulanabilmesi için her şeyden önce fiilin “soruşturulabilir” veya “kovuşturulabilir” olması zorunludur. Fiilin soruşturulabilir ve kovuşturulabilir olmasından maksat, fiilin ceza kovuşturmasına tabi olması, yani muhakeme “soruşturma ve kovuşturma” şartlarının bulunmasıdır.
Bir fiilin soruşturulabilir olması, uzlaşma hükümlerinin uygulanabilmesi için tek başına yeterli değildir. Ayrıca, failin cezalandırılabilir olması, yani kusurunu ortadan kaldıran nedenlerin bulunmaması da gereklidir. Failin yaşının küçüklüğü, sağır ve dilsizlik, akıl hastalığı gibi nedenlerle kusur yeteneğinin bulunmadığı hallerde faile ceza verilemez.
Uzlaşma güvenlik tedbirlerinin değil, ceza sorumluluğunun alternatifidir. Bu nedenle bu kişilere karşı güvenlik tedbiri uygulanabilir ise de ceza verilemediğinden, uzlaşma hükümlerinin uygulanması mümkün bulunmadığından tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.