

Komşum Rahatsız Ediyor, Ne Yapabilirim?


Tehiri İcra Nedir?
Makale Başlıkları
Tazyik Hapsi Nedir? İşleyişi ve Süreci
Tazyik hapsi, bir borçlunun ödeme yükümlülüğünü yerine getirmesi için kullanılan hukuki bir yaptırımdır. Türk hukuk sisteminde özellikle nafaka borçlarında uygulanan bir yöntemdir. Ödeme gücü olmasına rağmen borcunu ödemeyen borçlular, mahkeme kararıyla tazyik hapsine çevrilebilir.
Tazyik Hapsi: Uygulama ve Sonuçları
Tazyik hapsi, borçlunun borcunu ödemekten kaçınması durumunda devreye girer. Özellikle nafaka borçları söz konusu olduğunda sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Ancak, borçlu kişinin ödeme gücü olmadığı durumlarda tazyik hapsi uygulanamaz.
Tazyik hapsi, borçlunun ödeme emrine uymaması veya hukuki bir yükümlülüğün yerine getirilmemesi durumunda, alacaklı tarafından talep edilerek borçlunun zorla hapis edilmesidir. Türk Hukuk sisteminde, tazyik hapsi borçlunun mal varlığı üzerindeki yasal bir takip işlemidir ve uygulanması için öncelikle bir icra takibi sürecinin tamamlanmış olması gerekmektedir.
Tazyik hapsi, alacaklının borçludan alacağı olan paranın tahsil edilememesi durumunda başvurabileceği bir yöntemdir. Borçlunun mal varlığı üzerindeki haciz işlemleri sonrası, borçlunun ödeme yapmaması durumunda tazyik hapsi talep edilebilir. Bu durumda borçlunun hapis cezası alması söz konusu değildir, sadece borcun ödenmesi için zorla hapsedilir.
Tazyik hapsi için belirli bir süre sınırı yoktur, borçlunun borcunu ödemesi durumunda serbest kalır. Ayrıca, tazyik hapsi uygulaması için borçlunun yeterli maddi gücü yoksa, ödeme planı yapılabilir ve bu plana uyulması koşuluyla hapis cezası uygulanmayabilir.
Tazyik hapsi uygulaması, borçlu ve alacaklı taraflar açısından ciddi sonuçlar doğurabileceği için, bu süreçte profesyonel bir hukuk danışmanından destek almak önemlidir. Bu makalemizde size bu konuyu detaylı olarak izah etmeye çalışacağız.
İcra Suçları Nelerdir?
Ceza hukukunda yaptırım türlerinden biri olan hapis cezası kişinin özgürlüğünü bağlayıcı bir özelliği olması nedeniyle uygulanan en ağır yaptırımlardandır. Ancak ceza hukukunda tazyik hapsinin uygulama alanı bulmadığı bilinmektedir.
Hapis cezasının bir başka uygulaması da icra hukukunda karşımıza çıkmaktadır. İcra İflas Kanunu’nda düzenlendiği üzere icra takipleriyle ilgili yapılan veya yapılmayan birtakım işlemlerin cezaya tabi olması gerektiği belirlenmiştir.
Bu cezalar genelde yerine getirmesi gereken edimi ifa etmekten kaçınan borçlu veya müflis hakkında uygulanır. Ayrıca üçüncü kişilerin de somut olaya göre bu icra suçlarından dolayı cezaya çarptırılması mümkündür.
İcra ve İflas Kanunu’nda icra suçları düzenlenmekteyken Ceza Kanunu’nda düzenlenen iflas suçlarına ilişkin hükümler yürürlükten kaldırılmıştır.
İcra İflas Kanunu’nda düzenlenen icra suçlarından bahsetmek gerekirse bunlar;
- 331 alacaklısını zarara sokmak kastıyla mevcudunu eksilten, m. 332 aczine kendi fiiliyle sebebiyet veren veya vaziyetinin fenalığını bilerek ağırlaştıran, m. 334 konkordatoda veya sermaye şirketleriyle kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılmasında yetkili kimseleri hataya düşüren ya da konkordato veya uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırma koşullarına uymayan, m.336 müflisin mallarını iflas masasına vermeyen,
m. 338 gerçeğe aykırı beyanda bulunan, m. 339 mal beyanından sonra mal ve kazancıda ortaya çıkan artışı bildirmeyen, m. 340 ödeme şartını ihlal eden, m.341 çocuk teslimi emrine muhalefet eden, m.343 bir işin yapılmasına veya yapılmamasına yahut irtifak hakkına dair ilama aykırı davranan, m.344 nafakaya ilişkin kurallara uymayan borçlu cezalandırılmaktadır.
Görüldüğü üzere icra iflah hukukunda borçluya ceza verilmesi durumu uluslararası insan hakları sözleşmelerinde ve Anayasa’da da korunan kişinin borcundan dolayı hapsedilemeyeceği yönündeki düzenlemelere aykırı değildir. İcra hukukunda borçlunun borcunu ödemediği için değil borcunu ödememek için işlediği suçlardan dolayı cezalandırılması öngörülmüştür.
İcra Suçlarına Uygulanacak Cezalar Nelerdir?
İcra İflas Kanunu’nda, icra suçu işleyen kişilere genellikle hapis cezası veya adli para cezası verilmesi öngörülmüştür. Bunların dışında yine borçlu hakkında bazı hallerde disiplin hapsi veya tazyik hapsi de uygulanabilmektedir. Borçlunun birtakım yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde disiplin hapsi, ilamların yerine getirilmemesi halinde ise tazyik hapsi uygulanmasına karar verilebilir.
Disiplin hapsinin amacı kısmi bir düzeni korumak için yaptırım uygulanacak fiil nedeniyle verilen ve seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, ön ödeme, şartla salıverilme ve erteleme hükümleri uygulanamayan aynı zamanda adli sicile de kaydedilmeyen bir yaptırımdır.
Tazyik hapsi ise ceza hukukundaki hapis uygulamasında farklı olarak suçu cezalandırmak amacıyla değil takibin sağlıklı bir şekilde ilerlemesini sağlamaya yönelik bir tedbirdir. Tazyik hapsi borçlunun yapılması gereken işlemi veya eylemi yapmasıyla sona erer.
Tazyik Hapsi Nedir? Sonuçları Nelerdir?
Tazyik hapsi, borçlu kişinin ödeme emrine uymaması halinde, mahkeme kararı ile borçlunun belirli bir süreliğine hapis cezasına çarptırılmasıdır. Borçlu, hapis cezasından kurtulmak için borcunu ödemek zorundadır.
Borçlunun yapması gereken bir işlemi veya eylemi yapmaması nedeniyle borçlunun özgürlüğünün kısıtlanarak hapis cezasına çarptırılması anlamına gelen tazyik hapsinde borçlunun şahsına uygulanan bir yaptırım değildir.
Burada takibin sağlıklı işlemesini engelleyen kötü niyetli davranışın cezalandırılması amaçlanmaktadır. Ayrıca bir mahkeme ilamında bir şeyin yapılmamasına yönelik bir hüküm varsa (örneğin; çocuk teslimi veya nafakaya yönelik ilamlar) bu kararı yerine getirmeyen borçlunun da tazyik hapsiyle cezalandırılması mümkündür.
Tazyik hapsinde de bu hapis cezası borçlunun adli sicil kaydına geçirilmez. Tazyik hapsinin seçenek yaptırımlara çevrilmesi, ön ödeme yapılması, ertelenmesi, denetimli serbestlik uygulanması veya şartla salıverilme hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
Tazyik Hapsi Hangi Hallerde Uygulanır?
Türk ceza hukukundaki kabahat-cürüm ayrımını takiben cebri icra hukukunda da birtakım değişikliklere gidilmiştir. Buna göre İcra İflas Kanunu’nda kabahat şeklinde düzenlenen ve disiplin ve tazyik hapsi yaptırımlarına maruz kalan fiiller ilgili kanunun 337, 338/2, 339, 340, 341, 343 ve 344. Maddesinde belirlenmiştir. Bu maddelerde düzenlenen suçlar makalemizin ilk başlığında da sayılmaktadır.
Tazyik Hapsinde Uygulama Nasıldır? Görevli ve Yetkili Mahkemeler Hangileridir?
Tazyik Hapsi Nasıl Uygulanır : Tazyik hapsi uygulaması, alacaklının ödeme emrine uymayan borçlunun malvarlığına veya gelirine el koyması ve borcun tahsil edilmesi sürecidir. Bu süreç, mahkeme kararı ile başlatılır ve borçlu hapis cezasına çarptırılabilir.
Cebri icra hukukunda icra suçlarının yargılanması aşamasında ayrıca düzenlenen hükümler bulunmaktadır. Ancak bu özel hükümlerde düzenleme bulunmayan hallerde ise Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun hükümleri uygulama alanı bulur. İcra İflas Kanunu’nun 333, 335, 336, 338/2, 342, 345/b hükümlerinde düzenlenen suçların takibi için şikâyet aranmaksızın ihbar üzerine ve kendiliğinden başlayarak sonuçlandırılmaktadır.
Bu maddeler dışındaki hükümlerde düzenlenen suçların takibi ise şikâyete bağlıdır. İlgili maddeler bakıldığında da şikâyet şartının arandığı açıkça görülmektedir.
Takibi şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın tüm bu suçlara bakmakla icra ceza mahkemeleri görevlidir. Şikâyet doğrudan icra ceza mahkemesine yapılır ve karar burada verilir. Yetkili icra ceza mahkemesi icra takibinin yapıldığı yerdeki mahkemedir.
Fiilin öğrenildiği tarihten itibaren 3 aylık şikâyet süresi vardır ve her halde filin işlenme tarihinden itibaren 1 yıl içinde şikâyet hakkı kullanılmazsa bu hak düşer. Şikâyet yazılı veya sözlü olarak yapılabilir. Duruşma gününde sanık ve şikayetçinin kendisinin veya vekilinin bulunması gerekir. Aksi halde şikayetçi kendisi duruşmaya gitmez veya vekil göndermezse şikâyet hakkı düşer.
İcra mahkemesinin tarafların ifadelerini, delilleri ve beyan ve savunmalarını inceledikten sonra en fazla 5 gün içinde karar vermesi gerekir.
Her halükârda bir borçtan dolayı verilen tazyik hapsi cezasının süresi 3 ayı geçemez. Ayrıca İcra İflas Kanunu uyarınca hükmedilen tazyik hapsinin infazı açık ceza infaz kurumunda yapılmaktadır.
Tazyik Hapsi Süresi
Tazyik hapsi süresi, mahkeme kararına ve borçlunun borcunu ödeme durumuna bağlı olarak değişebilir. Tazyik hapsi genellikle borçlunun borcunu ödemesi veya teminat göstermesi durumunda sona erer.
Tazyik Hapsi Kararına Karşı İtiraz Yolları Nelerdir?
İcra mahkemesinin verdiği disiplin veya tazyik hapsi kararlarına karşı tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren 7 günlük itiraz süresi vardır. İtiraz incelemesi; o yerde birden fazla icra mahkemesi varsa bir sonraki numaralı icra mahkemesinde, yoksa asliye ceza mahkemesinde, asliye ceza mahkemesi ile icra mahkemesinin hâkimi aynı ise en yakın asliye ceza mahkemesinde yapılır. İtiraz incelemesi neticesinde verilen karar kesindir.
İcra mahkemesinin 331 ile 354. Maddeleri arasında yer alan suçlarla ilgili -disiplin ve tazyik hapsi kararları dışında- Ceza Muhakemesi Kanunu’nun kanun yollarına dair hükümleri uygulanır. İcra mahkemesinin bu hükümler hakkında verdiği tazyik ve disiplin hapsine dair kararları kesinleşme tarihinden itibaren 2 yıl içinde yerine getirilmezse cezanın düşmesi söz konusudur.
Örneğin; İcra ve İflas Kanunu madde 344’ e göre nafaka borcunu ödememe halinde; nafakaya ilişkin kararların gereğini ifa etmeyen borçlu hakkında, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilebilmektedir. İcra ve İflas Kanunu’nun 354. Maddesi hükmünce, icra mahkemesi tarafından verilen tazyik hapsi kararlarının infazı için kararın kesinleşmesinden itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresi bulunmaktadır.
Birikmiş Nafaka Alacağından Dolayı Tazyik Hapsine Hükmedilebilir Mi?
Birikmiş nafaka borçları için borçlu olan kişiye karşı tazyik hapsi değil yalnızca alacak takibi yapılabilmektedir. Bunun nedeni birikmiş nafaka borçlarının ilama dayalı ve borçlar kanunu kapsamına giren bir “adi alacağa” dönüşmesidir. Bu nedenle birikmiş nafaka alacağından dolayı tazyik hapsine hükmedilemez.
Bu durum Yargıtay 16. Hukuk Dairesi’nin 2010/4819 E. 2010/5766 K. Sayılı kararında da şu şekilde ifade edilmiştir: “aylık nafaka alacağının tahsili yönünde bir talep bulunmaması karşısında, ödeme emrinin tebliğ edildiği tarihe dek birikmiş nafaka alacağı adi alacak hükmünde olduğundan, bu nitelikte nafaka alacağını ödememek nafaka borcunu ödememe suçunu oluşturmayacağından itirazın reddi yerine kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.”
Tazyik Hapsi Avukatı
Tazyik hapsi uygulamasında avukatlar, borçlu kişinin haklarını korumak ve tazyik hapsi uygulamasını durdurmak için gerektiğinde hukuki mücadele verirler. Tazyik hapsi avukatları, bu süreçte borçluya danışmanlık yaparak, mahkeme sürecinde gerekli belgeleri hazırlarlar ve borçlunun haklarını korurlar.
Tazyik Hapsi Ücretleri
Tazyik hapsi uygulamasının ücretleri, mahkeme harçları, avukat ücretleri ve diğer masraflardan oluşabilir. Tazyik hapsi uygulamasının maliyeti, borçlunun borcunun miktarına, mahkeme sürecinin uzunluğuna ve avukatın ücretine göre değişebilir.
Emsal Yargı Kararları
Yargıtay 11. Ceza Dairesi, E. 2014/6927 K. 2014/4089 T. 6.3.2014
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 24.01.2014 gün ve 2013/1980/6107 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 07.02.2014 gün ve KYB 2014/41539 sayılı ihbarnamesi ile;
Ödeme şartının ihlâli suçundan sanık O.. Y..’ın, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 340. maddesi uyarınca 3 ay tazyik hapsi ile cezalandırılmasına dair Konya 1. İcra Ceza Mahkemesinin 10/09/2013 tarihli ve 2013/646 esas, 2013/780 sayılı kararını kapsayan dosyanın incelenmesinde;
Dosya kapsamına göre söz konusu kararda sanığın 2004 sayılı Kanun’un 340. maddesi gereğince 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılması gerekirken “3 ay tazyik hapsi ile cezalandırılmasına” şeklinde karar verildiği anlaşılmakla, her ne kadar hüküm fıkrasında cezanın infazına başlandıktan sonra borcun ödenmesi durumunda sanığın derhal tahliye edileceği yazılmışsa da,
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/11/2006 tarihli ve 2006/16. H.D.-220-231 sayılı ilâmında da belirtildiği üzere disiplin ve tazyik hapsinin bir “hapis” cezası olmadığı,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 2. maddesinde tanımlanan “disiplin hapsi” kavramı içinde kaldığı ve kısmî bir düzeni korumak amacıyla getirildiği, kişinin kendisinden beklenen yükümlülüğü yerine getirdiği takdirde de serbest kalacağının düzenlendiğine göre, adı geçen sanığın 2004 sayılı Kanun’un 340. maddesi gereğince 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılması gerekirken yazılı şekilde “3 ay tazyik hapsi ile cezalandırılmasına” denilmek sureti ile sanığın aleyhine olacak şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, anılan kararın bozulması istenilmiş olmakla, Dairemize gönderilen dosya incelenerek gereği görüşüldü:
İncelenen dosya içeriğine göre kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden Konya 1. İcra Ceza Mahkemesinin 10.09.2013 tarih, 2013/646 esas ve 2013/780 sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bu konuda CMK’nun 309/4- d maddesi gereğince karar verilmesi mümkün olduğundan, ödeme şartını ihlal eyleminden dolayı sanığın İİK’nun 340. maddesi uyarınca üç aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 16. Hukuk Dairesi, E. 2007/3693 K. 2007/4743 T. 27.11.2007
5275 sayılı Kanun’un 110/2.maddesine göre; “Mahkûmiyete konu suç nedeniyle doğmuş zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesine dair hukukî sorumlulukları saklı kalmak üzere;
- a) Kadın veya altmışbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları altı ay,
- b) Yetmiş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları bir yıl,
- c) Yetmişbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları üç yıl,
veya daha az süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine hükmü veren mahkemece veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemece karar verilebilir.” hükmünü içerdiğinden bu maddenin uygulanabilmesi için öncelikle borçlu sanığın eyleminin suç olması gerekmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.11.2006 tarih ve 2006/220-231 sayılı kararında da açıklandığı üzere “1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK.nun “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (L) bendinde disiplin hapsinin tanımı; “kısmi bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, ön ödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, şartlı salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve adli sicil kayıtlarına geçirilemeyen hapsi ifade eder.” Olarak yapılmıştır..
“disiplin hapsi ve hapsen tazyik yaptırımı 5237 sayılı TCK.nunda düzenlenen yaptırımlardan farklı niteliktedir. Bu nedenle de, duruşma açılarak yapılan bir yargılama sonunda verilmelerine karşılık, 2004 sayılı İİK.nun 353/1.maddesinde yasa yolu olarak itiraz yasa yolu öngörülmüştür.
Anılan hükümler gözetildiğinde, gerek disiplin hapsi gerekse hapsen tazyik yaptırımı tayin edilen kararlar, CMK.nun 223. maddesinde belirtilen “hüküm” niteliğinde değildirler ve bunlar hakkında hükümler için öngörülen yargılama kuralları uygulanamaz.”
şeklinde yapılan değerlendirmeden de anlaşılacağı üzere, İcra ve İflas Kanununda müeyyidesi disiplin hapsi ve tazyik hapsi olarak saptanan eylemlerin kabahat olduğu belirtilmiştir.
Konu öğretide ele alınmış ve disiplin hapsinin niteliği şu şekilde açıklanmıştır. “Kişinin yükümlülüğe aykırı davranmamak konusunda mecburiyeti bulunmamaktadır. Ancak, kişi bazı durumlarda bir yükümlülüğe uygun davranmaya belli ölçüde icbar edilebilmektedir.
Başka bir deyişle kişi, bazı durumlarda yükümlülüklerinin gereğini yerine getirmesini sağlamak için belli ölçüde icbar edilebilmekte ve bu amaçla bir süreye kadar hürriyetinden yoksun bırakılabilmektedir. Bu hürriyetten yoksun bırakma olgusu, bir disiplin hapsi niteliği taşımaktadır. Ancak, yükümlülüğün yerine getirilmesi halinde, bu yaptırımın uygulanmasına derhal son verilmektedir.
Bu bakımdan söz konusu disiplin hapsine ilişkin olarak kanunda sadece azami bir süre belirlenmektedir. Kişi kendisine terettüp eden yükümlülüğün gereğini yerine getirmeye zorlamak amacıyla ancak belli bir süreye kadar hürriyetinden yoksun bırakılabilecektir.
Bu sürenin dolması halinde; kişi, yükümlülüğünün gereğini yerine getirmemiş olsa bile hürriyetinden yoksun bırakılmasına ilişkin yaptırım uygulanmasına son verilerek serbest bırakılacaktır. Bu nedenle söz konusu disiplin hapsine, kanunda tazyik hapsi denilmiştir. (Doç.Dr.İzzet Özgenç, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 3.Bası, Sh.623)
Bu çerçevede; Her ne kadar hükümlü 65 yaşını doldurmuş ise de; kişinin yükümlülüğünü yerine getirmesini sağlamak için belli ölçüde icbar edilebileceğinin kabul edilmiş olması ve disiplin hapsinin kabahat nev’inden bulunması nedeniyle hükümlü hakkında 5485 sayılı Kanunla değişik 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 110/2. maddesini uygulama olanağı bulunmamaktadır. İtirazın kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Bu nedenle Yargıtay C.Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle, Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 31.05.2007 tarih ve 2007/202 Değişik İş Sayılı kararının hükümlü aleyhine sonuç doğurmayacak şekilde BOZULMASINA, dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.11.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Kamu Denetçiliği Kurumu Kararı – KDK (Ombudsmanlık), B. 2021/8128 T. 7.6.2021
…87. İcra sistemi ile ilgili olarak, son olarak “tazyik hapsi” uygulamasının eleştirildiği belirtilmelidir. Sisteminin en büyük eksiği, tarafların “mahkeme kararına uygun davranmamalarının” değil, “icra emrine uygun davranmamalarının” tazyik hapsine konu olmasıdır.
Örneğin, mahkeme kararı çerçevesinde çocuğunu görmek isteyen bir ebeveynin, karşı tarafın buna engel olması halinde ilk planda yapabileceği tek şey, icra dairesine başvurmaktır. İcra dairesinin göndereceği emir çerçevesinde çocuğun gösterilmesi ve bunun rutin şekilde devam ettirilmesi halinde ise ortada problemli bir davranış olmadığı kabul edilmektedir (Koçyıldırım, 2010, s. 324).
- İİK’nın 341 inci maddesi uyarınca, karara muhalefet edilmesi halinde doğrudan tazyik hapsi öngörülmesi de eleştiriye açıktır.
Sistem, velayet sahibine tazyik hapsi vererek çocuğu anne/babasından ayırmamalıdır. Nitekim bu konuda yapılan bir araştırmada İİK 341 inci maddesindeki olayın özüne aykırı uygulamanın sayısal veriler incelenerek neredeyse hiç uygulanmıyor olduğu belirtilerek, bunun “yargıçların vicdanıyla” ilgili olduğu izlenimi edinildiği ifade edilmiştir. (A.g.e. s.324-325)
- Açıklanan nedenlerle, çocuğuyla karşı tarafın “kişisel ilişkisini engellemenin çocuk için zararlı olduğuna, üstün yararına aykırı bir durum olmadığı müddetçe çocuğun diğer tarafla düzenli bir şekilde görüşmeye ihtiyacı olduğuna, bunun onun için gerekli ve yararlı bir ilişki olduğuna” ikna edecek bir sistem kurgulanmalıdır.
- Bu sistem en başta “çocuğu” ve “çocuğun refahını” korumayı amaçlamalıdır. Bu doğrultuda, çocuğunu göstermekten kaçınan tarafa ebeveynin hak ve yükümlülükleri konusunda “danışmanlık tedbiri” verilebileceği; ayrıca bu alanda terditli olarak artan, caydırıcı niteliği olacak türden yaptırımların getirilmesi düşünülmelidir.
- Çocuğun icra yoluyla teslimine ilişkin sorun alanları birlikte değerlendirildiğinde; kişilerin haklarının kısıtlanmasına sebep olan ve hem ebeveynler hem de çocuklar açısından maddi-manevi ciddi sakıncaları bulunan icra yoluyla çocuk tesliminden vazgeçilmesi;
yapılacak yeni bir sistem kurgusu ile çocuk tesliminin icra sisteminden çıkarılması gerektiği açıkça ortaya çıkmaktadır. Yapılan incelemeler sonucunda, kurulacak yeni sistemin öncelikle çocuk olmak üzere tarafların haklarının korunmasına hizmet etmesi, vaka takibini mümkün kılması gerektiği; kolay, basit, rahat ulaşılabilir ve ekonomik geliri yetersiz olanlar için de ücretsiz, belli bir plan dahilinde ana babaların sulh içinde çocuklarıyla görüşmelerine olanak sağlayan ve terditli olarak artan, caydırıcı niteliği olacak yaptırımlar içeren bir yapıda tasarlanmasına önem ve öncelik verilmesi gerektiği düşünülmektedir.