

Vergi İhbarı – Vergi Kaçırma İhbarı


Rücu Davası Nedir? Süreç Nasıl Yürütülmelidir?
Makale Başlıkları
Trafik Kazalarında Tazminat ve Ceza Dava Süreci Nasıl İşler?
Trafik kazaları, her yıl binlerce insanın hayatını kaybetmesine ve maddi zarara uğramasına neden olan ciddi bir sorundur. Trafik kazalarında zarar görenlerin haklarını korumak için yasal düzenlemeler yapılmıştır.
Bu düzenlemeler, kazalarda zarar gören kişilerin tazminat ve ceza davalarını nasıl açabileceklerini ve sürecin nasıl işlediğini belirler. Tazminat davaları, kazalarda zarar gören kişilerin maddi ve manevi zararlarını karşılamayı amaçlar.
Ceza davaları ise, trafik kurallarına uymayan sürücülerin cezalandırılmasını sağlar. Bu yazıda, trafik kazalarında tazminat ve ceza davalarının nasıl işlediğine dair genel bir bakış sunulacak ve kazalarda zarar gören kişilerin haklarını korumak için neler yapabilecekleri açıklanacaktır.
Trafik Kazalarından Doğan Davalarda Görevli ve Yetkili Mahkemeler Nerelerdir?
Genel yetki kuralı; kanunda aksi düzenlenmemişse dava açıldığında davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Davalı birden fazla ise bunlar davalıların yerleşim yerleri arasında seçim yapılabilir. Trafik Kazalarında Tazminat Ceza Dava Süreci
Haksız fiillerde yetkili mahkeme HMK md.16 hükmüne göre fiilin işlendiği yerin yanı sıra, zararın meydana geldiği veya gelme ihtimalinin ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.
Zarar sigortalarında sigorta konusuna göre yetkili mahkeme belirlenmektedir. Sözleşme konusu mal ise yetkili mahkeme sigortaya konu zararın bulunduğu yer mahkemesidir. Sözleşmeye konu mal sabit bir yerde ise yetkili mahkeme malın bulunduğu yer mahkemesidir.
Can sigortalarında ise sigorta ettirenin, lehtarın yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkilidir. Kesin yetki nedeni varsa taraflar her zaman ileri sürebileceği gibi mahkeme re’sen de dikkate alabilir. Yetki sorununun çözülmesi görevli mahkemeye aittir.
KTK md.110 hükmü yetkili mahkeme konusunda özel hüküm getirmiştir. Bu maddeye göre motorlu araç kazalarından doğan hukuki ilişkiye dayalı davalar merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde veya kazanın olduğu yer mahkemesinde açılabilir. Buna karşın kazaya ilişkin sigortacı dışında üçüncü kişilere açılacak olan davalarda yalnızca kaza yeri mahkemesi yetkilidir.
Sigorta rücu davalarında KTK md.110 hükmü uygulanamaz. Rücu davalarında HMK hükümleri uygulanmalıdır.
Trafik Kazalarında Tazminat Ceza Dava Süreci Yetki İtirazı Nereye ve Nasıl Yapılmalıdır?
6100 sayılı kanuna göre kesin yetki nedeni varsa taraflar her zaman ileri sürebileceği gibi mahkeme de re’sen dikkate alabilir. Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazında bulunulmamışsa davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir. Yetki itirazında bulunan taraf hangi mahkemenin yetkili olduğunu bildirmelidir aksi halde talepleri dikkate alınmaz. Mahkeme yetkisizlik kararı verdiğinde yetkili mahkemeyi gösterir.
Trafik Kazalarından Kaynaklanan Davalarda Zamanaşımı Ne Kadardır?
TBK.md 72 hükümlerine göre kural olarak zarar görenin tazminat hakkı; zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren on yıllık süre sonunda zamanaşımına uğrar. Ancak tazminatın cezayı gerektiren bir fiilden kaynaklanması yüzünden zamanaşımına uygulanacak kuralı değiştirebilir.
Özel kanunlarda öngörülmesi ya da TBK’nın atıf yapması sebebiyle zamanaşımı süreleri değişebilmektedir. TBK.md 72’nin TCK’ya atıf yapması sebebiyle tazminat; TCK da daha uzun zamanaşımını öngören cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa TCK hükümleri uygulanır.
TCK md.66/3,4 uyarınca zamanaşımının belirlemesinde mevcut delillere göre suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri göz önünde tutulur ve ceza üst sınırına göre değerlendirme yapılır.
Cezanın affa uğraması zarar veren eylemi suç olmaktan çıkaracağı için ceza zamanaşımı uygulanamayacaktır.
Ceza zamanaşımı ancak haksız fili failine uygulanabilecektir. Buna karşı, hukuken tazminat sorumlusuna karşı ileri sürülemeyecektir.
Trafik Kazalarında Tazminat Ceza Dava Süreci KTK’ya Göre Dava Zamanaşımı Ne Kadardır?
KTK md.109/1 hükmüne göre motorlu araç kazalarına ilişkin tazminat davaları, zarar görenin, zararı ve tazminat sorumlusunu öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde kaza gününden başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
Madde metninden anlaşılacağı üzere maddi ve manevi tazminat davaları için zamanaşımı süreleri farklı olarak belirlenmiştir. Maddi zararlar TTK md.109/1de hükme bağlanmışken manevi tazminat, KTK md.90 de hükme bağlanmıştır.
İki ve On Yıllık Zamanaşımlarının ve Ceza Dava Zamanaşımı Farklılıkları Nelerdir?
Trafik kazası sebebiyle maddi zarara uğrayan kişinin zararın tazmini için zararı ve zararın sorumlusunu öğrendiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde dava açması gerekir. Örneğin; Kaza tarihinden 5 yıl sonra zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenilmesinden itibaren 2 yıl içerisinde tazminat davası açılabilir fakat kaza olduktan 9 yıl sonra zarar ve tazmin sorumlusu öğrenildikten sonra 2 yıllık zamanaşımı uygulanamaz çünkü kaza gününden itibaren 10 yıl geçmesiyle dava zamanaşımına uğrar. Bu sebeple bu durumda davanın 1 yıl içerisinde açılması gerekmektedir.
Haksız fiillerde zamanaşımının kısa süreli olmasına karşın, fiilin ceza kovuşturmasına konu olması ve ceza zamanaşımı süresince cezai kovuşturmanın olanaklı olması sebebiyle aynı olayla ilgili hukuki takibata imkan tanınmasının hakkaniyete uygun düşeceği düşünülerek buna olanak sağlanmıştır. Ceza davası zamanaşımının geçerli olması için belirlenen zamanaşımının 10 yıldan fazla olması gerekir.
Eylemin suç oluşturmadığı veya failin bu fiili işlemediğine ilişkin beraat kararı hukuk hakimini bağlayacak ve ceza dava zamanaşımını uygulamayacak iken ceza soruşturmasının kovuşturmama kararıyla sonuçlanıp kesinleşmesi halinde fiilin suç sayılmayacağı yargı kararıyla kesin olmadığından hakimi bağlamayacak ve hukuk hakimi konuyu inceleyerek ceza dava zamanaşımını uygulayabilecektir.
Trafik Kazalarından Kaynaklanan Tazminatlarda Rücu Davasında Zamanaşımı Nedir?
Rücu ilişkisi konusunda KTK md.109/IV hükmüyle getirilen düzenlemeye göre tazminat yükümlüsü olan kişi kendi yükümlülüğünü ve rücu edebileceği kişiyi öğrendiği günden başlayarak iki yıllık zamanaşımı süresinde ilgiliden talepte bulunabilir.
Halefiyete dayalı rücu davalarında davacı hak sahibi, halefi olduğu kişinin zamanaşımı süresinden de faydalanır.
Tazminat Davalarında Zamanaşımının Kesilmesi Nedir?
Tazminat davalarında zamanaşımının durmasından ziyade kesilmesi uygulanmaktır. Zamanaşımı kesildiği takdirde zamanaşımını kesen sebebin ortadan kalmasından itibaren hiç işlememiş gibi en başından başlar. Tazminat davası açıldığında zamanaşımı kesilir.
Olumlu tespit davası açılmasıyla zamanaşımı kesilir. Fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması zamanaşımını kesmez. Ceza davalarında kamu davasının açılması tazminat davası zamanaşımının kesilmesine neden olmaz.
Def’i Nedir? Zamanaşımı Def’i Nasıl İleri Sürülür?
Def’i borçluya tanına bir hak olup, borçlanılan edimin ifasından belirli bir sebepten ötürü kaçınmasıdır. Zamanaşımı hukuki niteliği itibariyle hak düşürücü süre olmayıp bir def’i çeşididir.
Bu nedenle hakim re’sen zamanaşımı def’ini dikkate alamaz, mutlaka hak sahibinin ileri sürmesi gerekir. İleri sürüldüğü takdirde hâkim bu hakkı dikkate almak zorundadır. Müteselsil borçlulardan birinin zamanaşımı def’i ileri sürmesinden diğer borçlu faydalanamaz.
Bilirkişi Raporu ve Kusur Durumu Nedir?
Trafik kazalarının meydana gelmesinden sonra, bu kazada kimin kusuru olduğu ve kimin kazaya sebebiyet verdiği belirlenmelidir. Kazaya karışanların kusur durumu hem trafik kazalarından doğan ceza davalarında hem de kaza sebebiyle meydana gelen yaralanma ve ölüm olaylarında kişilerin hukuki sorumluluklarını belirlemek için hayati önem taşımaktadır. Bu kusurun ve oranının belirlenmesi ise olay yerinde işin uzmanı bilirkişiler marifetiyle keşif yapılması gerekmektedir fakat kanunen getirilmiş bir zorunluluk yoktur.
Bilirkişi mütalaası bir delil değil, delil değerlendirme vasıtasıdır. Trafik kazalarında düzenlenen bilirkişi raporları ve bilirkişi mütalaası oldukça önemlidir fakat hâkim bunlar ile bağlı değildir. Hâkim bilirkişi raporu ile bağlı olmasa ve yeniden bilirkişi incelemesi yaptırma yetkisine haiz olsa da, kabul ettiği bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranlarını dikkate almak zorundadır.
Trafik kazalarına karışan sürücülerin kusur oranları bütün olarak kabul edilip, hukukta yüz(100), cezada sekiz(8) sayısı tam kötü puan olarak değerlendirilir. Tam kötü puan kusurlu taraflar arasında kusurları durumlarına göre paylaştırılır.
Sürücünün veya yayanın kural dışı hareketleri veya taşıtların teknik arızası, bir başka sürücüyü tehlikeye düşürme halinde sürücü, doğması muhtemel bir kazayı önlemek, can ve mal güvenliğini korumak amacıyla trafik zaruretleri; KTK’ nın öngördüğü temel kurallardan birini ihlal etmeyi zaruri kılmışsa ve tedbirlere rağmen bu davranış kazaya sebebiyet vermişse bu kişi ağır kusurlu olarak sayılamaz.
Trafik Kazalarında Tazminat Ceza Dava Süreci Trafik Kazalarında Keşif Nasıl Yapılır?
Kazaya karışanların ne şekilde hareket etmesi gerektiğini belirlemek amacıyla yolun özelliklerinin bilinmesi gerekir. Bu sebeple yolun genel durumu incelenir ve belirlenen özellikler tutanakta belirtilir.
Yolun durumu belirlendikten sonra kazaya karışan ya da karıştığı iddia edilen araçların incelenmesi gerekmektedir. Aracın markası, modeli, içinde kaç kişi olduğu, içinde kaç kişi olduğu belirlenmelidir.
Kazaya karışan sürücülerin kendilerini koruma içgüdüsüyle kusur üstlenmek istemedikleri, kusuru karşıdaki araç sürücüsüne yüklemelerinin önüne geçmek amacıyla kazanın araçtaki teknik bir arızadan kaynaklanıp kaynaklanmadığı belirlenmelidir. Bu sebeple frenler, tekerlek rotları, lambalar, direksiyon ve vites kutusu incelenir. Bunların yanı sıra görgü tanıklarının olaya ilişkin tanıklıkları da dinlenir.
Kaza Tespit Tutanağı Nedir?
Trafik kazası sonrasında KTK hükümleri uyarınca yetkili trafik zabıtaları tarafından kaza tespit tutanağı düzenlenir. Bu tutanaklar resmi belge niteliğindedir. Bu nedenle aksi ispat edilinceye kadar geçerlidir.
Kaza tespit tutanağında kazaya ilişkin görüş olsa da bu görüş bilirkişi görüşü anlamına gelmez. Bilirkişi raporunun kaza tespit tutanağıyla çelişmesi durumunda görüşlerin gerekçeli olarak açıklanması gerekmektedir. Aksi halde bilirkişi raporu hâkim tarafından dikkate alınmamalıdır.
Kaza tutanaklarına karşı kanunda doğrudan bir itiraz yolu öngörülmemiştir. Danıştay da bu tutanağın yargı sürecinde denetlendiği görüşünde olup, tutanaklara idari dava açılamayacağı görüşündedir. Trafik Kazalarında Tazminat Ceza Dava Süreci
Delil Tespit Davası Nedir?
Delil tespit davası, açılması muhtemel veya açılmış bulunan bir davada, dava delillerinin ortadan kalkma ihtimali sebebiyle erkenden toplatılma talebiyle açılır. Delil tespit özünde ayrı bir dava olmayıp ilişkin olduğu davaya bağlı bir işlemdir. Delil tespiti işlemiyle, hâkim gözetiminde bilirkişi incelemesi yaptırılması ve fotoğraf çekimi ile aracın, kaza yerinin ve diğer delillerin durumunun belirlenmesi amaçlanmaktadır.
Delil tespiti yapılması için yapılması talep edilen delilin mahkemede henüz ikame etmemiş olması ve incelenmesinde ilgilinin menfaati bulunmalıdır.
HMK md.401/1 hükmüne göre delil tespiti, esas hakkında davaya bakacak olan mahkemeden veya üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak şeyin bulunduğu yerin veya tanık olarak dinlenecek olan kişini oturduğu yer sulh mahkemesinden talep edilir. Trafik Kazalarında Tazminat Ceza Dava Süreci.
Emsal Yargı Kararları
Tazminat Davası Yargıtay 2022, Trafik Kazası Ceza Davası Yargıtay
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2021/1458 K. 2022/3817 T. 12.5.2022
“Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre, taraflar arasındaki trafik kazası nedeniyle Kayseri 1.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yargılamanın yapıldığı ve netice olarak davalı …’in asli kusurlu olması nedeniyle 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırıldığı,
ceza dosyasındaki Ankara Adli Tıp raporuna göre davalı …’in asli kusurlu olduğu, davacıların oğlu/abisi … …’in ise tali kusurlu olduğu, davalı Taş Otomotiv Ltd.Şti’ nin aracın kayden maliki olarak bulunduğu, davalı …’in ise aracın şoförü olduğu, tarafların kusur oranı,
sosyal ve ekonomik durumları, meydana gelen trafik kazası nedeniyle tarafların duyduğu üzüntü değerlendirilerek davacı olan anne ve babaya 7.000,00 TL, diğer kardeşler için ise 5.000,00 TL olmak üzere toplam 44.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne,
davacı … için 7.000,00 TL, davacı … için 7.000,00 TL, davacı … … için 5.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 20/11/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Taş Otomotiv Turizm Taşımacılık Gıda ve İnşaat Sanayi Limited Şirketi ile davalı … Yıldırım yönünden müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir. Davacılar kardeşi/oğlu olan kişinin trafik kazasında vefatında sorumluluğu bulunan davalılardan manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Mahkemece davacı anne baba yönünden 7.000 TL, kardeşler yönünden 5.000 TL manevi tazminata hükmedilmiştir.
Genel kabul gören görüşe göre manevi tazminat; ne bir ceza ne de gerçek anlamda bir tazminattır. Zarara uğrayan kişinin çektiği acıyı, duyduğu elem ve üzüntüyü bir nebze olsa da dindiren, zarara uğratan olay nedeniyle oluşan ruhsal tahribatı onarmaya yarayan bir araçtır.
Hakimin özel durumları göz önünde tutarak hükmedeceği manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir.
Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir.
Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermeli ve bu takdir hakkını TMK’nın 4. maddesine göre hukuka ve hakkaniyete uygun olarak kullanması gerekmektedir.
Somut olaya gelirsek, ceza dosyasında alınan Adli Tıp Kurumu raporuna göre davalı araç sürücüsü Bekir’in asli, mütevaffa … …’in tali kusurlu ve kaza tarihinde 40 yaşında olduğu değerlendirilerek hakkaniyet ilkesi de dikkate alınıp daha makul oranda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, olay tarihi itibariyle taraflar arasındaki menfaat dengesine uygun düşmeyecek şekilde az miktarda manevi tazminatın takdiri doğru görülmemiş, kararın davacılar yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davacılar yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacılara iadesine, 12/05/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
Yargıtay 12. Ceza Dairesi E. 2020/2610 K. 2021/7719 T. 8.11.2021
“1-Sanık hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığının 09/10/2014 tarih 2014/144 numaralı iddianamesiyle sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 89/1-2-a-b-c-d-e-3-b-c, 53/6. maddeleri gereğince cezalandırılması talebiyle açılan kamu davasından önce sanığın sebep olduğu trafik kazası neticesinde yaralanan … için … Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen 12/09/2014 tarihli raporda, hastanın beyin cerrahisi yoğun bakım ünitesine yatışının yapıldığı ve entübe edilerek mekanik ventilatöre bağlandığı,
13/03/2014 tarihinde ortopedi ekibince operasyona alındığı, 21/03/2014 tarihinde ekstübe edildiği ve 22/05/2014 tarihinde evde bakım hastası olarak taburcu edildiği, 07/06/2014 tarihinde nöbet geçirme şikayeti ile yapılan başvuru sonrası yapılan tedavisinin ardından 08/07/2014 tarihinde taburcu edildiğini ancak, mağdurun nüfus kaydına göre 02/03/2015 tarihinde kovuşturma aşamasında öldüğünün anlaşıldığı,
mağdurun ölümüyle meydana gelen trafik kazası arasında illiyet bağı bulunduğuna dair rapor alınmadığı bu nedenle kaza ile ölüm arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı hususunda şüphe oluştuğundan,
yapılmış ise otopsi evrakı ve tüm tedavi belgelerinin dosyaya getirtilmesi suretiyle dosyanın Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kuruluna gönderilerek ölüm olayı ile trafik kazası arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı hususunda rapor alınarak sonucuna göre, suç vasfının belirlenmesi ve sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi,
Kabule göre;
1)…’ın 02/03/2015 tarihinde kovuşturma aşamasında vefat ettiğinin ve yapılan incelemede mağdurun trafik kazası sonrası uzun süreli tedavi gördüğü ve kazanın etkilerinin duyu veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflaması veya yitirilmesine sebebiyet verebilecek derece ağır olduğunun anlaşılması karşısında, sanık hakkında taksirle öldürme suçundan suç duyurusunda bulunularak, atılı suçtan dava açılması halinde dosyaların birleştirilerek sanığın, hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, sanık hakkında taksirle öldürme suçundan açılmış bir dava bulunmadığı gözetilmeden, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 85/1. maddesi uyarınca taksirle öldürme suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması,
2)Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre olay anındaki hızın, azami hız sınırının iki katı veya daha fazla olduğunun tespit edilmesi halinde bilinçli taksir koşullarının oluştuğunun kabul edildiği, sanığın hız sınırını 2 katından fazla aştığına ilişkin teknik bir tespitin dosya içerisinde yer almadığının anlaşılması karşısında, bilinçli taksirle hareket etmeyen sanık hakkında kurulan hükümde, sanığın gayrinizami araba yarışını bilmesine rağmen aracının hızını mahal şartlarına göre uyarlamadığından, hızını azaltıp müteyakkız biçimde seyretmesi gerekirken bu hususlara gereken özeni göstermediğinden bahisle, koşullarının oluşmadığı gözetilmeksizin TCK’nın 22/3. maddesi gereği arttırım yapılması,
3)Sanığın ehliyetinin bir yıl süre ile geri alınmasına karar verilmesi sırasında dayanak maddenin, 5237 sayılı TCK’nın 53/6. maddesi yerine hata sonucu aynı Kanunun 50/1-e. maddesi olarak gösterilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin ve katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince tebliğnamedeki isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 08/11/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”