- +90 312 911 1168
- info@mdmhukuk.com
- Kızılırmak Mah. 1443. Cad. Ankara 1071 Plaza A Blok No:25/58 06510 Çankaya/ANKARA
Makale Başlıkları
Askeri Ceza Kanunun 90. maddesinde amire ve üste mukavemet suçu düzenlenmiştir. Mukavemet fiili sözlükteki anlamı olarak direnme ve karşı koyma olarak geçmektedir. Amire veya üstüne karşı mukavemette ise bir emrin icrasını veya bir hizmeti yerine getiren amire veya üste karşı koymak olarak anlaşılabilir. Kanun koyucu amire veya üste mukavemet fiilini hapis cezası ile cezalandırmıştır.
Amire veya üste mukavemet göstermek Milli savunma hizmetinin disiplinle devam etmesini engellemeye yönelik bir harekettir. Milli savunma hizmetinin zedelenmesi kamu menfaatine aykırıdır. Ayrıca mukavemet fiili sonucu Amir veya üst kişilerde zarar oluşmuş ise kişilerin hak ve özgürlükleri ihlal edilmiş sayılır.
Mukavemet suçu iki şekilde ortaya çıkabilmektedir. İlki amire veya üstün hizmet emrinin ifasını engellemek suretiyle diğeri ise amirin veya üstün hizmete ilişkin bir işlemi yapması veya yapmaması için zorlamada bulunmaktır. Bu suç kapsamında,amirin veya üstün hizmet emrinin icrasını engellemek için tehdit ya da cebir kullanılması gerekmektedir. Ancak söz konusu cebir direnme sınırlarını aşmamak zorundadır.
Mukavemet gösterilirken maddi cebrin sınırı basit yaralamadır. Basit yaralama sınırının aşılması durumda artık mukavemet değil amire veya üste taarruz kapsamında incelenmelidir. Maddi cebir sadece amirin vücut bütünlüğüne karşı değil amirin kullanacağı mala karşıda uygulanabilmektedir. Bu durumda gene mukavemet kapsamında işlem yapılacaktır. Mukavemet direnme anlamına geldiği için her türlü direniş bu kapsam içerisine alınabilir. Bir kişinin amirinin hizmet görevini icra etmesini engellemek amacıyla pasif direniş (yere yatmak, bağırmak vb.) göstermesi de mukavemet kapsamında incelenebilir.
Mukavemet suçunun faili askeri kişidir. Fail mağdura karşı ast konumunda olması veya mağdurun amirin hizmetinde çalışan memur olması gerekir.
Mukavemet fiilin mağduru amir veya üsttür. Askeri ceza kanunu 106 madde gereğince nöbetçi ve devriyeleri veya askeri inzibat görevlileri de bu suçun mağduru olabilmektedirler. Amiri korumakla görevli er ve erbaşlara karşı da mukavemet suçu işlenebilmektedir.
Askeri Ceza kanunu 90. madde uyarınca seferberlik durumlarında işlenen mukavemet suçunun cezası 2 seneden az olmamak kaydıyla hapis cezasıdır. Mukavemet fiilinin az vahim hallerin oluşması ise indirim sebebi olarak görmüştür.
Mukavemet suçu kalkışma suçu olarak düzenlendiği için eylemin icrası isle tamamlanır. Herhangi bir neticenin oluşması aranmamaktadır. Mukavemet suçu kişiye özgü bir suç olmakla beraber suça iştirak mümkündür.
Amire mukavemet suçu birleşik bir suçtur. Bu suçun işlenmesi sırasında Mukavemet amacıyla başka hukuka aykırı fiiller işlenebilmektedir. Mukavemet suçunun işlenmesi amacıyla işlenen suçlardan kaynaklı cezalandırma yapılamaz. Fakat bu hususta dikkat edilmesi gerekilen nokta yapılan ihlallerin mukavemet amacıyla yapılması ve mukavemet sınırları içinde kalmalıdır. Örneğin Amirin hizmet görevinin icrasını engellemek amacıyla amirin vücut bütünlüğüne kalıcı olarak zarar veren yaralama suçlamasının işlenmesi artık mukavemet sınırları içerisinde amire karşı taarruz suçunun kapsamına girmektedir.
Amire karşı işlenen mukavemet suçunun zincirleme olarak işlenmesi mümkündür. Mukavemet suçunun zincirleme biçimde aynı kişiye karşı birden fazla kez işlenmesi durumda Türk Ceza Kanunun 43. Maddesi gereğince cezanın ¼ ünden ¾ üne kadar artırımına gidilmektedir. Ayrıca mukavemet suçunun tek bir fiille birden fazla kişiye karşı işlenmesi durumunda Türk Ceza Kanunun 43. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış olarak cezalandırılır.
Kanun koyucu mukavemet suçunun işlenmesinin cezasını 6 aydan 10 seneye kadar hapis cezası olarak düzenlemiştir. Az vahim halinde ise indirime gidilerek ceza alt sınırını 3 ay hapis cezasına indirmiştir. Mukavemet suçunun seferberlik durumda işlenmesi durumunda ceza alt sınırının 2 yıl hapis cezası, az vahim hallerin oluşması durumunda ise ceza alt sınırının 6 ay hapis cezası olacağı düzenlenmiştir.
Dava dosyasındaki delillerden; Bölük Komutanı P.Yzb. K.A.’nın 05.09.2008 tarihinde, er koğuşunda alkollü olduğunu gördüğü sanığı odasına getirmeleri için, P.Ütğm. S.A. ile P.Astsb.Çvş. H.S.’ye emir verdiği, sanığın direnmesi üzerine zorla Bölük Komutanının odasına götürüldüğü, akabinde yasal işlemlere esas teşkil etmesi için Bölük Komutanı tarafından alkol muayenesine götürülmesi konusunda verilen emre de direnen sanığın, Birlik Revirine ve Devlet Hastanesine zorla götürüldüğü, yaptığı taşkın hareketler nedeniyle Devlet Hastanesinde muayenesi yaptırılamadan birliğe geri getirildiği, böylece mukavemet suçunu işlediği iddiasıyla, ASCK’nın 90/1 (Az vahim hal cümlesi) gereğince cezalandırılması için kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda, Askeri Mahkeme tarafından, sanığın, alkol muayenesine gitmesi konusunda verilen emre karşı gelerek direnmesinin mukavemet suçunu oluşturduğunun kabul edilerek mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmaktadır. (…)
Yüklenen mukavemet suçuyla ilgili olarak, sanığın, erbaş ve er koğuşundan Bölük Komutanı odasına getirilirken ortaya koyduğu birinci aşamaya ilişkin eylemleri ile, Bölük Komutanı odasından alınıp alkol muayenesi için Revire ve Devlet Hastanesine götürülürken gerçekleştirdiği ikinci aşamaya ilişkin eylemleri, bir bütün halinde dava konusu edildiği görülmektedir.
Bu nedenle, Askeri Mahkemece, sanığın, dava konusu edilen olayın hem birinci aşamasına ve hem de ikinci aşamasına ilişkin eylemlerinin her ikisinin de, temyiz denetimine imkan verebilecek biçimde bütünüyle değerlendirilerek hükme varılması gerekmesine rağmen, sadece, alkol muayenesine götürülürken ve bu nedenle muayene ettirilmek istenirken göstermiş olduğu direnmenin hükme konu edilerek, iddianamede suça konu edilen fiilin sadece bir kısmının karşılanmasıyla yetinilmesi hukuka aykırı bulunduğundan, temyiz incelemesine imkan verecek yeterlilikte bulunmayan ve bu haliyle usul yönünden hukuka aykırı bulunan mahkumiyet hükmünün bozulmasına karar verilmiştir.
Askeri Ceza Kanununu buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.
Askeri Mahkemece; 11.04.2012 tarihinde P.Üçvş. M. E. E.’nin kontrol amacıyla koğuşları dolaştığı, bu kapsamda sanığın bulunduğu koğuşa girdiğinde duvara dayalı vaziyette bir silahın bulunduğunu gördüğü, kafasını eğerek ranzaların olduğu yöne baktığında sanığın askeri kıyafetleriyle yatağında uzanmış bir şekilde elinde bir aletle uğraştığını tespit ettiği, ardından sanıktan yanına gelmesini istediği, sanığın yatağından kalkarak P.Üçvş. M. E. E.’nin yanına geldiği, P.Üçvş. M. E. E.’nin elini sanığa doğru uzatarak, yatakta iken elinde oynadığı cep telefonunu istediği, sanığın, P.Üçvş. M. E. E.’ye “Veremem” şeklinde cevap vermesi üzerine, P.Üçvş. M. E. E.’nin sanıktan tekrar cep telefonunu vermesini istediği; sanığın bu kez “Ben telefonu vermem, zaten ceza aldım, bir daha ceza almak istemiyorum, askerliğimin uzamasını istemiyorum” şeklinde cevap verdiği, P.Üçvş. M. E. E.’nin sanıktan birkaç kez daha cep telefonunu vermesini istediği, sanığın ise; “Ben telefonu veremem, telefonu kırarım ama yine de size vermem” şeklinde cevap verdiği, P.Üçvş. M. E. E.’nin sanığa “Ee, ne yapacağız o zaman” dediği, sanığın da “Telefonu size vermem, ancak Bölük Komutanımıza veririm” şeklinde cevap verdiği, akabinde P.Üçvş. M. E. E.’nin, “Tamam o zaman, benimle gel, seninle Bölük Komutanının yanına gidelim” diyerek, koğuşta bulunan P.Er K. G.’yi ve sanığı yanına alarak Bölük Komutanının yanına gitmek üzere yola çıktığı, yolda yürürken P.Üçvş. M. E. E.’nin, sanıktan cep telefonunu vermesini birkaç kez daha istediği; ancak sanığın yine “Telefonu kırarım; ama size vermem” şeklinde sözler sarf ederek cep telefonunu vermekten imtina ettiği; bir süre yürüdükten sonra sanığın bir anda elindeki silahı yere bırakarak arkasını dönüp ters istikamete doğru koşmaya başladığı, bu durumu gören P.Üçvş. M. E. E.’nin, P.Er K. G.’ye sanığın peşinden gidip, onu yakalaması emrini verdiği, bu emir üzerine P.Er K. G.’nin, sanığın peşinden koşmaya başladığı, sanığın bir müddet koştuktan sonra elinde bulunan cep telefonunu o bölgede bulunan kanalın diğer tarafına doğru fırlattığı (Dz.54, 70) kabul edilerek yukarıda izah edildiği şekilde mahkûmiyetine karar verilmiş (…)
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanıktan, işlemekte olduğu disiplin suçunun delili niteliğinde olan cep telefonunun istenmesinin, amirin adli görevine ilişkin olduğu, sanığın delil niteliğindeki bahse konu cep telefonunun tesliminden kaçınması halinde uygulanacak işlemin zorla infaz olunacağı, zorla infazı gerektiren bir müessesenin uygulanmasına yönelik emirlerin hizmet emri karakteri taşımayacağı, bu nedenle suç delili olan eşyanın, ilgililerden zorla alınması gerektiği, bu itibarla; sanığın, bahse konu cep telefonunu vermemekten ibaret eyleminin herhangi bir suçu oluşturmadığı ve sanığa verilen emrin, TSK İç Hizmet Kanunu’nun 8 ve ASCK’nın 12’nci maddelerine göre yerine getirilmesi zorunlu olan askeri vazifeye ilişkin bir yönünün bulunmadığı, bu nedenlerle unsurları itibariyle oluşmayan mukavemet suçundan sanığın beraatına karar verilmesi gerekirken, Askeri Mahkemece mahkûmiyetine hükmedildiği anlaşılmakla; mahkûmiyet hükmünün esas (sübut) yönünden bozulmasına karar verilmiştir.
(Askeri Yargıtay 1. Dairesi E. 2014/301 K. 2014/292 T. 12.03.2014)
Diğer Asker ve Polis Hukuku konulu yayınlarımızı buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.
MDM Hukuk ve Danışmanlık; Ankara merkezli faaliyet gösteren bir avukatlık bürosudur.
Büromuz; ülke genelinde avukatlık mesleğinin yasal ve etik değerleri çerçevesinde hukukun bir çok alanında yetkin kadrosuyla avukatlık ve danışmanlık hizmeti sunmaktadır.
Bu web sitesi ve içindeki bilgiler, Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kurallarına göre ve özellikle reklam yasağına uygun olarak tasarlanmıştır. MDM HUKUK & DANIŞMANLIK web sitesinin tüm bilgi ve materyaller sadece bilgilendirme olup bunların tamamına veya bir kısmına dayanılarak yapılan işlemlere, eylemlere ve bunların sonuçlarına ilişkin hiçbir sorumluluk kabul edilmez. Söz konu bilgilerin aktarılması ile kullanıcılar ve web tarayıcıları ile MDM HUKUK & DANIŞMANLIK arasında bir avukat-müvekkil ilişkisi yaratılması amaçlanmamıştır ve bilgilerin bu kişilerce alınması hiçbir şekilde bu yönde bir ilişki oluşturmayacaktır. Müvekkiller veya okuyucular hiçbir şekilde mevcut duruma ve özelliklerine ilişkin olarak uygun hukuki veya başka herhangi bir profesyonel görüş almadan, MDMHUKUK & DANIŞMANLIK web sitesinde yer alan herhangi bir hususa dayanarak bir eylemde bulunmamalıdır. MDM HUKUK & DANIŞMANLIK, bu web sitesi aracılığıyla ulaşılan üçüncü kişilere ait içeriklerden hiçbir şekilde sorumlu değildir.
MDM Hukuk ve Danışmanlık Tüm Hakları Saklıdır.
1 Comment
[…] Amire veya Üste Mukavemet Suçu (As.C.K. Md.90) […]