

Vergi Cezası Kesilmeyecek Haller Nelerdir?


Bireysel Emeklilik Sistemi Birikimleri Kısmen Haczedilebilir
Makale Başlıkları
Şantaj suçu ve cezası, Türk Ceza Kanunda 107. madde 1. fıkra ve ek 2. fıkrada düzenlenmiştir. İki farklı fıkrada iki farklı fiilden bahsedilmiştir.
1.Fıkra: Kişinin hakkını kullanacağını veya yükümlüğü olan bir eylemi yerine getireceğini söyleyerek karşısındaki kişiyi bir şeyi yapması için veya yapmaması için zorlaması ve iradesi üzerinde etkili olmaya çalışmasıdır.
Kanunen kişinin hakkını kullanması veya yükümlülüğünü yerine getirmesi suç değildir. Bu fıkradaki suçu oluşturan eylem ise kişinin bu hakkı veya yükümlüğü kullanarak karşısındaki insana bir şeyleri yapmayı veya yapmamayı dayatmasıdır. Bir nevi tehditte bulunmasıdır.
Kanun şantaj suçu ile Tehdit’in özel bir şeklini düzenlemiştir. Önceleri şantaj suçu sadece 1. fıkradan ibaret iken kapsamı dar olduğu için 2005 tarihinde kanun değişikliği ile 2.fıkra eklenmiştir. Çünkü 1. Fıkradaki eylemin kökü bir hakkın kullanılması veya yükümlülüğün yerine getirilmesidir.
Bu durumda eski kanunda bir hak ve yükümlülük olmadığında şantaj suçu oluşmamaktaydı. Tehdit ’in sair bir kötülük gerçekleştireceğinden bahisle gerçekleştirildiğine hükmedilerek ceza verilmekteydi. Bu durum kanun değişikliği ile aşılarak 2005 yılında 2. Fıkra kanuna eklendi.
Şantaj Suçu Ve Cezası
1.Fıkraya ilişkin olarak şunları da belirtmek gerekir: Bir hakkın kullanılacağından veya yükümlülüğün yerine getirilmesinden bahisle zorlama şart olmakla birlikte kişi eğer olmayan hak veya yükümlülüğe dayanarak bu fiilleri işlemiş karşı tarafı bu konuda yanıltmışsa artık şantaj suçundan bahsedemeyiz. Dolandırıcılık veya olaya göre başka suçların varlığını incelemek gerekir.
Birinin kanuna aykırı bir şeyi yapmaması için karşısındaki kişi hakkını kullanacağını veya yükümlüğünü yerine getireceğini söyleyerek kişiyi zorlar, kanuna aykırı şeyi yapmasını önlerse bu şantaj suçunu oluşturmaz.
Şantaj olayında 1. Fıkraya göre yapılacak incelemede, birden fazla fail varsa, şantaj yaptığı iddia edilen birden fazla şahıstan hepsinin hakkının veya yükümlülüğün olması gerekir. Aksi halde hakkı veya yükümlülüğü bulunmayan şahsın şantaj suçunu işlediğinden bahsedilemeyecektir.
Eğer 1. Fıkradaki suç işleyen kişi kamu görevlisi ise, hakkını veya yükümlülüğünü ileri sürerek yarar sağlaması veya yararın gerçekleşeceğini vaad etmesi halinde İRTİKAP suçu oluşacaktır.
2.Fıkra: Kişinin şeref ve saygınlığına zarar verebilecek hususların açıklanacağı veya isnat edileceği bildirilerek kendisinden bir fayda sağlanmaya çalışılmasıdır. Bu fıkrada suçun temelini kişinin şeref ve saygınlığına zarar verebilecek hususların açıklanacağı ile tehdit edilmesi oluşturur. Bu açıklanacağı ve isnat edileceği söylenen hususların açıklanmaması veya isnat edilmemesi için bir yarar beklenir. Bu hususlar gerçekten var olabileceği gibi uydurma da olabilir.
Yarar, şantajı yapan kişiye veya üçüncü bir kişiye yönelik olabilir. Bu yarar sağlanmazsa kişinin onuruna zarar verecek hususların açıklanacağı veya böyle bir husus yoksa bile isnat edileceği tehdidinde bulunulmaktadır. 2. Fıkra tehdit suçuna daha yakın olmakla birlikte tehdit suçunun özel bir hali olduğu için yukarıdaki fiillerin varlığı halinde şantaj suçundan yargılama yapılması gerekir. Bu fıkradaki olay kişinin sırrı veya uydurulmuş bir durumda olabilir hatta genellikle kişinin başkalarından gizlediği hoş karşılanmayacak olaylardır.
Eğer 2. Fıkradaki suç kamu görevlisi tarafından işlenirse bu durumda;
TCK 266. madde gereği cezasında artırım yapılacaktır.
Tehdit suçu ile Şantaj suçu birbirinden farklıdır ve oluşturdukları haksızlık oranında cezaları da farklıdır.
TCK 106. Maddede düzenlenen sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte, mağdurun şikayeti üzerine, 6 aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
Şantaj suçundan dolayı 1-3 yıl hapis ve 5 bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Ayrıca sair bir kötülük yapacağından bahisle Tehdit şikayete tabi kılınmış, ancak Şantaj suçu her iki fıkra için de şikayet gerektirmeyip resen de kovuşturulup cezalandırılabilen bir suçtur.
Şantaj suçu kişinin hür iradesinin engellenmeye çalışılarak suç işleyenin kendi çıkarları doğrultusunda harekete zorlanması demektir. Şantaj suçu bu hareketlerin varlığı halinde gerçekleşmiş olur ve cezalandırılır. Ayrıca mağdurun zararın doğup doğmadığına bakılmaz.
Genel Olarak Şantaj Suçu
Şantaj suçunun Ceza Kanunu’nda düzenlenmesiyle kişilerin huzur ve sükûnunun korunması amaçlanmaktadır. Şantaj suçunun ilk fıkrasında düzenlenmiş olan şekli bakımından fail hukuken korunan herhangi bir hakka veya yükümlülüğe sahip olmalıdır.
Şantaj suçu seçimlik hareketli bir suç tipidir. Buradan hareketle şantaj suçunun serbest hareketle işlenemeyeceği, failin mağduru hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle bir şeye zorlaması veya mağdurun şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunması şeklindeki seçimlik hareketlerle işlenebileceği kabul edilmiştir.
Şantaj suçunun oluşması için failin mağdurdan talebinin hukuka aykırı olması veya mağduru yapmaya veya yapmamaya zorlaması ya da haksız çıkar sağlama amacına yönelik olması gerekir.
Şantaj suçunun oluşması için failin genel kasıtla hareket etmiş olması yeterli olmayıp özel kasıt aranmaktadır.
Şantaj suçu tehdit suçuna kıyasla özel hüküm niteliğine haiz olduğundan olayda şantaj suçunun unsurları oluşmuşsa sadece şantaj suçundan ceza verilir, ayrıca tehdit suçundan ceza verilmez.
Şantaj suçunda tehdit suçundan farklı olarak şikâyet aranmamakla resen soruşturma yapılması gerekmektedir.
Yargı Kararları
Yargıtay Kararı – 4. CD., E. 2018/5587 K. 2021/13243 T. 14.4.2021
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
İncelemeye konu dosyanın iddianamesinde sanık hakkında müştekiye yönelik şantaj suçundan Bucak Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/2820 sor. nolu dosyasında şantaj suçundan dava açıldığının belirtildiği ve incelemeye konu dosyada,
Sanık ile katılan arasında önceye dayalı arkadaşlığın bulunup katılanın sanıkla ayrılması üzerine sanığın katılana mesaj göndererek “şimdi açmazsan …’a resim gider, yarın öğleye kadar vaktin var, senin canına mal ederim” şeklinde sözler söylemesi biçiminde gelişen olayda,
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, eylemin şantaj suçunu oluşturduğunun anlaşılması karşısında; sanık hakkında şantaj suçundan yargılama yürütülen dava dosyası da getirtilerek incelenmesi,
Koşullarının bulunması halinde birleştirilmesi, karar verilmiş ya da kesinleşmiş olması halinde ise, dosyaların asıllarının veya onaylı örneklerinin dosya arasına alınması, sonucuna göre sanık hakkında incelemeye konu davada TCK’nın 43. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması, uygulanması halinde ise, daha önce verilip kesinleşen mahkumiyetlerin incelenen davada kurulacak hükümden mahsup edilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme sonucu tehdit suçundan hüküm kurulması,
Kanuna aykırı ve sanık … müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görülmekle, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayıp sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 14/04/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay Kararı – 4. CD., E. 2012/34789 K. 2014/3755 T. 10.2.2014
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak,
TCK’nın 107/1. maddesinde düzenlenen şantaj suçunun maddi unsuru, sanığın yapmaya hakkı olan şeyi yapacağından veya yapmaya yükümlü olduğu bir şeyi yapmayacağından söz ederek, bu durumları mağdur üzerinde baskı aracı olarak kullanıp haksız bir çıkar elde edilmesidir.
Somut olayda, sanığın gayrıresmi eşi olan ve aralarında uyuşmazlık bulunan şikayetçiye “Evi satmazsan seni bıçakla öldürürüm, evin önüne sererim” biçiminde sözler söylediğinin kabul edilmesi karşısında, sanığın, katılan adına tapu kaydı bulunan ve kendisinin aldığını iddia ettiği evin satılmasını istemesi, haksız bir çıkar sağlama amacına yönelik olmadığı gibi, bunu gerçekleştirmeye yönelik ölümle tehdidinin de “yapmaya hakkı olduğu bir eylem” niteliğinde bulunmadığı, buna göre şantaj suçunun yukarıda açıklanan unsurunun gerçekleşmediği ve eylemin TCK’nın 106/1-ilk maddesine uyan tehdit suçunu oluşturduğu gözetilmeden, kanuni olmayan gerekçe ile şantaj suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,
Kanuna aykırı ve sanık K.. K.. müdafiinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 10/02/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Faydalı Linkler: