Terekenin Borca Batık Olduğunun Tespiti Davası
Makale Başlıkları
Terekenin Borca Batık Olduğunun Tespiti Davası
Terekenin borca batık olup olmadığının tespiti davası, miras hukukunda sıkça karşılaşılan ve önemli sonuçlar doğuran bir konudur.
“Terekenin Borca Batık Olduğunun Tespiti Davası” Türk hukuk sisteminde, bir kişinin ölümünden sonra mirasının borçları nedeniyle tükendiğinin veya borçların mirası aştığının belirlenmesi amacıyla açılan bir davadır.
Bu dava, miras bırakan kişinin borçlarının, bıraktığı mirastan daha fazla olduğu durumlarda, mirasçıların bu borçlardan sorumlu tutulmaması için gereklidir.
Davayı mirasçılar açabilir ve bu davayı açmak için ölen kişinin tüm mal varlığının borçlarından daha az olduğunu kanıtlamaları gerekmektedir. Eğer mahkeme, mirasın borca batık olduğunu tespit ederse, mirasçılar, mirasın borçlarından sorumlu tutulmazlar. Bu durumda, mirasçılar mirastan herhangi bir şey alamazlar, ancak ölen kişinin borçlarından da sorumlu olmazlar.
Bu dava türü, mirasçıların ölen kişinin borçları nedeniyle maddi zarara uğramasını önlemek için önemlidir ve Türk Medeni Kanunu ve İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenmiştir.
“Miras bırakanın borçları”, “iflas”, “mirasçıların sorumluluğu” ve “miras hukukunda terekede borç fazlalığı” gibi hususlar yazımızın odak noktasını oluşturmaktadır.
Bu yazıda, terekenin borca batık olması durumunun hukuki tanımı, tespit süreci, mirasçıların ve alacaklıların hakları ile bu durumun hukuki sonuçları detaylı bir şekilde ele alınacak. Ayrıca, borca batık terekenin tespitinin yasal süreçlerde nasıl işlediğine ve mirasçıların bu durum karşısındaki yükümlülüklerine de değinilecektir.
Miras Kavramı
Miras, mirasbırakanın ölümü ile sona ermeyen mirasçılara geçen özel hukuk ilişkileri olarak ifade edilir. Mirasın temelini mülkiyet hakkı ve bunun devamlılığı oluşturmaktadır. Mirasçılık kanundan doğabileceği gibi mirasbırakanıniradesinden de doğabilir.
İradi mirasçılık miras hukukunda büyük önem taşımaktadır. Ancak Medeni Kanun bakımından kanuni mirasçılık öne çıkmaktadır. Saklı paylı mirasçılar, mirasbırakanın tasarruf edebileceği oran kanun koyucu tarafından belirlenir.
Türk miras hukukunda zümre sistemi esas alınmıştır. Miras hukuku açısından külli halefiyet ilkesi geçerlidir. Medeni Kanun’un 599. Maddesine göre; Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar.
Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar.
Atanmış mirasçılar da mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler.
Mirasçılar murisin borçlarından kişisel malvarlığı ile sorumludur. Birden fazla mirasçı olması halinde müteselsil sorumluluktan söz edilir. Cüzi halef için bu kural geçerli değildir. Devletin mirasçılığı da borçlar bakımından istisna oluşturur.
Kanuni mirasçılar saklı paylı mirasçılar ve saklı payı olmayan mirasçılar şeklinde ikiye ayrılır. Vasiyet alacaklıları mirasçı sayılmaz. Kanuni mirasçılar; zümre sistemine göre tespit edilen kan hısımları, sağ kalan eş ve evlatlıktır. Devlet de belirli koşuların varlığında kanuni mirasçı olabilmektedir.
Miras, mirasbırakanın ölümü ile açılmaktadır. Murisin ölümü ile kendiliğinden gerçekleşir. Miras murisin son yerleşim yerinde açılır, terekeye ilişkin davalarda kural olarak mirasbırakanın son yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
Terekeye ilişkin davalar arasında terekenin borca batık olduğunun tespiti davası da yer alır. Tereke mirasbırakanın ölümü ile sona ermeyen ve mirasçılarına geçen özel hukuk ilişkilerinin tamamını ifade etmektedir.
Mirasın Reddi
Sağ ve tam doğum ile kazanılmış kişilik ölümle sona erer ve ölüm sonucunda mirasın mirasçılara intikali söz konusudur. Kanuni düzenlemelere göre miras açısından genel kural külli halefiyet, istisna ise cüzi halefiyettir. Mirasçılar, mirasbırakanın aynî hakları, alacakları, diğer malvarlığı hakları, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetlikleri doğrudan kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kişisel malvarlıkları ile sorumlu olurlar.
Yasal mirasçı atanmış mirasçının mirasını teslim etme yükümlülüğü altındadır. Ölümle miras ayrı bir kabul gerekmeksizin kendiliğinden mirasçılara geçer. Tereke külli halefiyet ilkesi gereğince hak ve borçlarla birlikte bir bütün halinde mirasçılara geçmektedir.
Mirasın intikali mirasçıların iradesi dışındadır. Mirasın mirasçılara geçmesiyle birlikte mirasçılar tereke borçlarından yalnızca tereke ile değil kişisel malvarlıkları ile de sorumlu olurlar. Külli halefiyet sonucu terekenin mirasçılara geçmesinin meydana getirdiği sonuçların sınırlamak ve mirasçıların borç sorumluluğunu kaldırmak amacıyla mirasın reddi düzenlenmiştir.
Mirasın kazanılması bakımından mirasçıların kabul beyanı gerekmez ancak bu durumun iki istisnası bulunmaktadır. Bu istisnalar hükmen ret ve sonra gelen mirasçı yararına redde ilişkindir.
Hükmen ret Medeni Kanun’un 605. maddesinin ikinci fıkrasında, sonra gelen mirasçı yararına ret ise 614. maddede düzenlenmiştir.
Madde 605/2- Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.
Madde 614- Mirasçılar, mirası reddederken, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler.
Bu takdirde ret, sulh hâkimi tarafından daha sonra gelen mirasçılara bildirilir; bunlar bir ay içinde mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılırlar.
Bunun üzerine miras, iflâs hükümlerine göre tasfiye edilir ve tasfiye sonunda arta kalan değerler, önce gelen mirasçılara verilir.
Mirasbırakanın ölümü sonucunda mirasçılara geçen özel hukuk ilişkilerin tamamı terekeyi oluşturmaktadır. Terekede ölenin şahsına bağlı hukuki ilişkiler yer almaz, ölümle sona erer. Mirasbırakanın alacaklıları terekeye başvurabilirler ayrıca mirasçıların malvarlığına da başvurma imkanı bulunmaktadır.
Terekenin mirasçılara geçmesi ile alacaklıların alacaklarına kavuşması kolaylaşmaktadır. Mirasçılar mirasbırakanın borçları dışında ölüm ile mirasçıların şahsında doğan, cenaze giderleri, terekeyi koruma ve yönetim giderleri, mirasbırakan ile yaşayan ve onun tarafından geçimleri sağlanan kimselerin üç aylık gideri bakımından da sorumludur.
Mirasın geçmesi ile mirasçılar açısından sınırsız sorumluluk zor bir durum yaratmaktadır. Bu ağır sorumluluğun hafifletilmesi amacıyla kanun koyucu bazı istisnalar ve haklar düzenlenmiştir. Mirasın reddi bu düzenlemeler arasında yer almaktadır. Mirasın reddi halinde mirasçı ret beyanında bulunur bunun sonucunda mirasçılık sıfatı sona erer, sorumluluk ortadan kalkar.
Mirasın Gerçek Reddi
Madde 605-Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler.
Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.
Ret mirasçıların irade açıklamalarına dayanıyorsa birinci fıkra kapsamındadır. İkinci fıkrada ise hükmen ret söz konusudur. Mirasçılar redde dair irade açıklamasında bulunabilirler. Her bir mirasçı bağımsız olarak bu hakkı kullanabileceği gibi toplu şekilde ret de mümkündür.
Mirasın reddi mirasbırakanın ölümünden sonra gerçekleştirilebilir. Murisin sağlığında reddetmek mümkün değildir ancak mirastan feragat sözleşmesi yapılabilir. Miras ölümle birlikte kendiliğinden mirasçılara geçer ve ret süresi içerisinde geçici mirasçılık söz konusu olur.
Mirasın reddi için öngörülen süre içerisinde miras reddedilmezse kesin olarak kazanılmış olacaktır. Mirasın gerçek reddi tek taraflı, ulaşması gereken, bozucu yenilik doğuran hukuki işlemdir. Mirasın reddinde temel amaç mirasçıyı tereke borçlarından kurtarmaktır bu durum hükmen rette de geçerlidir. Ancak başka sebeplerle ret mümkündür.
Mirasın reddi ile mirasçılık sıfatının kaybedilmesi sonucu doğacak ve tereke borçlarından sorumluluk sona erecek. Mirasçının redde ilişkin irade beyanında bulunabilmesi için ise, fiil ehliyetine sahip olması şartı aranmaktadır.
Mirasın reddi yasal temsilci veya iradi temsilci aracılığıyla gerçekleştirilebilir. Ret süresi üç aydır. Yetkili mahkeme mirasın açıldığı yerde bulunan sulh hukuk mahkemesidir.
Beyan yazılı veya sözlü olarak gerçekleştirilebilir, şekle tabi değildir. Beyan anlaşılır olmalıdır. Ret gerekçesi gösterme zorunluluğu bulunmamaktadır. Ret beyanı kayıtsız şartsız, tereddüt söz konusu olmadan gerçekleştirilmelidir.
Madde 606- Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri;
vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar.
Madde 609– Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır.
Reddin kayıtsız ve şartsız olması gerekir.
Sulh hâkimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder.
Süresi içinde yapılmış olan ret beyanı, mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir.
Tutanağın ve kütüğün nasıl tutulacağı Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
Mirasın Hükmen Reddi
Medeni Kanun’un 605. maddesinin ikinci fıkrasında mirasın hükmen reddi yer alır. Buna göre mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belliyse ya da resmen tespit edilmişse miras reddedilmiş sayılacaktır.
Şartların varlığı halinde mirasın reddedileceği yönünde bir karinedir. Gerçek redde olduğu gibi hükmen reddin amacı da mirasçının tereke borçları bakımından sorumluluğunu hafifletmektir. Hükmen reddin külli halefiyetin istisnasını oluşturduğuna dair bir görüş mevcuttur.
Hükmen ret söz konusu olduğunda mirasçılar açıkça mirası kabul beyanında bulunmadıkça mirasçılara geçmeyecektir. Başka bir görüşe göre ise mirasın geçmesi için kabul beyanı beklenirse terekenin sahipsiz kalması söz konusu olacaktır. Bu görüş hükmen ret halinde dahi külli halefiyetin geçerli olacağını savunur. Mirasçı kendisine geçmemiş mirası reddedemez şeklinde ifade edilmektedir.
Hükmen Reddin Şartları
Mirasbırakanın ölümü anında borçlarını ödemekten aczinin mevcut olması ayrıca bunun açıkça belli veya resmen tespit edilmiş olması gerekir.
Bu ifadeden anlaşılması gereken terekenin borca batık olduğudur. Yani pasifler aktiflerden fazladır, ödemeden aciz hali murisin ölümü anında açık bir şekilde belli olması ya da resmen tespiti gerekmektedir.
Mirasbırakanın ödemeden aczinin açıkça belli olmasından anlaşılması gereken bu durumun tamamen belli olması, sosyal ve ekonomik çevrenin bu durumu bilmesi gerektiğidir. Mirasbırakanın bu halde olduğu her türlü delil ile ispat edilebilir. Hakim somut olaya göre değerlendirme yapar ve mirasbırakanın ekonomik durumu tespit edilir.
Mirasbırakanın ödemeden aczinin resmen tespitinden bu duruma ilişkin resmi belge ve durumların varlığı anlaşılır. Mirasbırakan aleyhine aciz belgesi, iflas kararı, konkordato süreci bu duruma örnek verilebilir.
Şartlar gerçekleştiğinde mirasçıların mirası reddetmiş sayılacağı kabul edilir. Hükmen reddin sonuç doğurabilmesi için mirasçıların ret beyanı gerekli değildir. Ancak mirasçılar bu durumun tespiti için dava açabilirler. Ödemeden aciz olma hali mirasçılar aleyhine açılan davalarda itiraz şeklinde ileri sürülebilir.
Mirasın Hükmen Reddine İlişkin Tespit Davası (Terekenin Borca Batık Olduğunun Tespiti Davası)
Terekenin borca batık olduğunun tespiti davasında mirasbırakanın ölümünden itibaren terekenin borca batık olup olmadığı, terekenin kabulü anlamına gelen işlemlerin yapılıp yapılmadığı araştırılır. Bu davada amaç somut olayda hükmen reddin şartlarının varlığının tespitidir.
Medeni Kanun’un 605. Maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen mirasın hükmen reddi kapsamında talepler süreye tabi değildir, mirasçıların iyi veya kötü niyetli olmaları önem taşımaz. Miras bırakanın ödemeden aczi ölüm tarihi esas alınarak tespit edilir.
Ölüm anında miras bırakanın mal varlığı terekenin aktif kısmını, borçları ise pasif kısmını oluşturur. Terekede yer alan pasiflerin aktifinden fazla olması durumunda terekenin borca batık olduğu anlaşılır, bu da terekenin ödemeden aczinin varlığını gösterir.
Hükmen redde ilişkin davalarda terekenin borca batık olup olmadığı araştırılır. Miras bırakanın aleyhine icra takibi sonucunda aciz vesikası düzenlenirse terekenin borca batık olduğu anlaşılır.
Aksi halde terekenin borca batık olup olmadığının tespiti için miras bırakanın mal varlığı usule uygun olarak banka, vergi dairesi, tapu müdürlüğü gibi kurumlardan sorulur, miras bırakanın alacak ve borçları araştırılarak aktif mal varlığı ve terekenin pasif kısmı kesin olarak belirlenir.
Terekenin borca batık olduğunun tespiti davasının kabulü için hükmen reddin şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir. Hükmen ret için aranan şartlar; terekenin borca batık olması, terekenin borca batık olduğunun açıkça belli veya resmen tespit edilmiş olmasıdır. Bu şartlar mirasın açıldığı anda gerçekleşmiş olmalıdır.
Terekenin borca batık olması, kanunda miras bırakanın borç ödemeden aczi olarak ifade edilir. Ödeme güçsüzlüğü borca batık olması halinden farklı bir durumdur. Miras bırakanın ödeme güçsüzlüğünden söz edebilmek için terekenin borca batık olması şartı aranmaz.
Borca batık olması geçici bir durum değildir objektif olarak terekenin pasif kısmı aktif kısmından fazladır. Terekenin borca batık olmasından anlaşılması gereken mirasbırakanın borçlarını karşılayacak malvarlığının bulunmamasıdır. Hükmen reddin şartlarının gerçekleşmesi için borca batık olmak yeterli değildir. Ayrıca medeni kanun gereğince miras bırakanın ödemeden aciz ilinin açıkça belli ya da resmen tespit edilmiş olması gerekmektedir.
Terekenin borca batık olduğunun tespitini mirasçılar talep edebilir. Yasal mirasçıların talepte bulunabilmesi için terekenin olağan niteliğinde olmayan, murisin işlerinin yürütülmesine ilişkin olanlar dışında işleri yapmamış olmaları ve terekeyi sahiplenmemeleri gerekmektedir.
Terekeyi sahiplenen ya da bu anlama gelen herhangi bir işlem yapan mirasçı terekenin borca batık olduğunu ileri süremez.
Mirasçının aksi yönde eylemi Medeni Kanun’un ikinci maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırılık teşkil eder ve bu şekilde hakkın kötüye kullanılması hukuk düzeni tarafından korunmaz.
Dava küçük ya da kısıtlı adına yasal temsilcisi tarafından açılabilir. Ancak sulh hukuk mahkemesi tarafından vasiye izin verilmelidir.
Her mirasçı ayrı ayrı dava açabilir, birlikte açılması şart değildir. Mirasçılar bakımından zorunlu dava arkadaşlığından söz edilmez. Mirasçılar tarafından ayrı ayrı açılan davalar birleştirilir.
Bu dava bakımından vekil özel vekaletnameye ihtiyaç duyar. Terekenin borca batık olduğunun tespiti davasında tereke alacaklıları davalı konumundadır.
Yargıtay da bu görüştedir. Dava hasım gösterilmeksizin açılırsa tereke alacaklarını bağlamayacaktır. Mirasçı davayı bilinen tüm tereke alacaklılarına yöneltmelidir.
Terekenin borca batık olduğunun tespitini talep edebilmek için herhangi bir süre öngörülmemiştir. Talep hak düşürücü süreye tabi değildir ayrıca zamanaşımına da uğramaz. Miras bırakanın ödemeden aczi ölüm tarihi esas alınarak belirlenir ve bunun tespiti için kanunda belirlenen bir süre bulunmamaktadır.
Mirasçıların mirası kabul anlamına gelen işlemler yapmaması koşuluyla yani zımnen mirası kabul etmedikçe belirli bir süreye bağlı olmadan her zaman miras bırakanın ödemeden aczinin tespitini talep edebilir.
Terekenin borca batık olduğunun tespitine ilişkin davalar yani mirasın hükmen reddine dair açılacak davalar davanın değeri ne olursa olsun asliye hukuk mahkemesinde görülecektir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereğince görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
Terekenin borca batık olduğunun tespiti davası itiraz niteliğindedir. Terekenin borca batık olduğunun tespiti davası eda davası niteliğinde değildir, hukuki durumun saptanmasına ilişkin bir dava türüdür.
Bu hukuki durum mirasçıların irade açıklaması gerekmeksizin mirasın reddedileceğini gösterir, ölüm ile terekenin bütün olarak mirasçılara geçeceği kuralının istisnasını oluşturur. Bu dava türü mirasçıların borçlu olmadığını belirlemeye yönelik olarak açılır.
Hükmen reddin tespitine ilişkin dava menfi tespit davası niteliğindedir Yargıtay da bu görüştedir. Tespit davası niteliğinde olduğu için eda hükmü verilemez. Mahkeme talepten fazlasına hükmedemez. Tespit davasında mirasçının tereke borcunu ödeyip ödemeyeceği yönünde karar verilemez.
Tespit davası olarak nitelendirilen bu dava için Hukuk Muhakemeleri Kanununun 106. maddesinin üçüncü fıkrası hükmü geçerli olacaktır. Buna göre “Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.
Hükmen reddin şartları bulunuyorsa mirasın mirasçılar tarafından reddedildiği kabul edilir. Ayrıca ret beyanı gerekmez. Hükmen reddin şartlarının varlığı somut olaydan açıkça anlaşılamıyorsa terekenin borca batık olduğunun tespiti davası açılır.
Davanın konusu hükmen reddin şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğidir. Gerçek ret beyanında bulunan mirasçı bu yönde bir talepte bulunamaz.
Mahkeme mirasın hükmen reddedilmiş olduğuna dair bir karar verirse bu karar tüm mirasçılar için sonuç doğurur. Mirası kabul eden mirasçılar bu kuralın istisnasını oluşturur. Yargıtay da hükmen reddin tespitine ilişkin kararın tüm mirasçılar için sonuç doğuracağı görüşündedir.
Hükmen reddin Tespitine ilişkin karar sonucunda terekenin resmen tasfiyesi gerekmektedir. Tasfiye sonucunda arta kalan değerler hükmen reddeden mirasçılar arasında paylaştırılır. Mahkeme tarafından tespit davasında ret kararı verilirse mirasçılar miras bırakanın borçlarından kişisel mal varlıklarıyla müteselsilen sorumlu olmaya devam edecektir.
Mirasçılar dava sonucunda hükmen reddin şartlarının varlığına ilişkin bir karar elde ederse bu kararı daha sonra aleyhine açılacak dava ve icra takiplerinde delil olarak ileri sürebilirler.
Emsal Yargı Kararları
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 04.04.2019 Tarih, E.2016/9017, K.2019/3115 Sayılı Karar
Mirasın hükmen reddine ilişkin olarak açılan davalarda, murisin ölüm tarihi itibariyle terekesinin açıkça borca batık olup olmadığının ve mirasçıların terekeyi kabul anlamına gelen işlemler yapıp yapmadıklarının araştırılması gerekmektedir.
Türk Medeni Kanunu’nun 605/2 maddesi hükmü gereğince mirasın hükmen reddine ilişkin talepler, süreye tabi olmayıp mirasçıların iyiniyetli ya da kötü niyetli olmalarının bir önemi bulunmamaktadır. Murisin ödemeden aczi ölüm tarihine göre belirlenir.
Ölüm tarihi itibariyle, murisin tüm malvarlığı terekenin aktifini, tüm borçları ise terekenin pasifini oluşturur. Terekenin pasifinin aktifinden fazla olması terekenin ödemeden aczini ve dolayısıyla da terekenin borca batık olduğunu gösterir (TMK m. 605/2).
Mirasın hükmen reddine ilişkin olarak açılan davalarda, terekenin açıkça borca batık olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. İcra takibi sonunda aciz vesikası düzenlenmesi halinde terekenin borca batık olduğu kabul edilir.
Aksi halde terekenin borca batık olup olmadığı, murisin malvarlığı bulunup bulunmadığının usulüne uygun olarak bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler ve tapu müdürlüğü vb. kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile takibe konu borç miktarı göz önünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Ayrıca TMK’nın Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına ilişkin Tüzüğün 39/2. fıkrası gereğince mirasın reddi yetkisini içeren özel vekaletname sunulması zorunludur.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 10.10.2017 Tarih, E. 2017/3629, K.2017/7373 Sayılı Karar
Yasal mirasçılar, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işleri yapmamış olmaları veya terekeyi sahiplenmemiş bulunmaları halinde terekenin ölüm tarihinde borca batık olduğu yönünde tespit kararı verilmesini isteyebilirler.
Terekeyi sahiplenmiş olan veya sahiplenme anlamına gelen işleri yapan mirasçıların, bundan sonra terekenin borca batık olduğunu ileri sürmeleri Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesindeki dürüstlük kuralına aykırı olur. Hakkın açıkça kötüye kullanılmasını da hukuk düzeni korumaz.
Yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca somut olaya gelince; mahkemece yapılan araştırma, inceleme, uyuşmazlığı çözüme ulaştırmaya yeterli değildir. Davalının, davacılar tarafından terekenin sahiplenildiği yönünde iddiası olmasına karşın davacıların terekeyi benimseyip benimsemedikleri hususunda yeterli araştırma yapılmamıştır.
Terekenin borca batık olup olmadığı, mirasbırakanın malvarlığı bulunup bulunmadığının, alacak ve borçlarının ve terekenin benimsenip benimsenmediğinin usulüne uygun olarak ayrıca zabıta marifetiyle de araştırılması gereklidir.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 21.10.2015 Tarih, E.2015/12728, K.2015/9348 Sayılı Karar
Terekenin borca batık olduğunun tespitine ilişkin talepler süreye tabi olmayıp, mirasçıların iyiniyetli ya da kötü niyetliolmalarının bir önemi bulunmamaktadır. Murisin ödemeden aczi ölüm tarihine göre belirlenir.
Ölüm tarihi itibariyle, murisin tüm malvarlığı terekenin aktifini, tüm borçları ise terekenin pasifini oluşturur. Terekenin pasifinin aktifinden fazla olması; terekenin ödemeden aczini ve dolayısıyla da terekenin borca batık olduğunu gösterir (TMK m. 605/2).
Ancak, tereke borca batık olmasına rağmen; TMK’nın 610/2 maddesinde açıklanan şekilde tereke işlemlerine karışan, tereke mallarını gizleyen veya kendine maleden mirasçı, mirası reddedemez.