Haksız Tahrik (TCK 29)

Makale Başlıkları
Haksız Tahrik (TCK 29)
Türk Ceza Kanunu (TCK) madde 29’a göre, haksız tahrik, kişinin işlediği suçu, mağdur tarafından kendisine yapılan haksız bir saldırı sonrasında ve bu saldırıya verdiği anlık tepki sonucu işlemesi durumudur. Haksız tahrik, suçun işlenmesindeki kusur oranını azaltabilir veya tamamen ortadan kaldırabilir.
Haksız tahrik savunması, sanığın olay anında aşırı duygusal bir tepki vermesi sonucu suçu işlemesi durumunda ortaya çıkar. Ancak, bu savunma türü yalnızca belirli suçlar için geçerlidir ve savunma türünün kabul edilebilmesi için belirli koşulların yerine getirilmesi gerekmektedir.
Haksız tahrik, suçun işlenmesindeki kusurun azaltılması veya ortadan kaldırılması nedeniyle ceza miktarının düşmesine neden olabilir. Ancak, haksız tahrik savunması yalnızca belirli koşullar altında kabul edilebilir ve ceza miktarının indirilmesi yalnızca mahkemenin takdirine bağlıdır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir eylemin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesidir. Bu bakımdan haksız tahrik, ceza sorumluluğunu azaltan ceza indirim nedenidir.
TCK madde 29’da haksız tahrikin şartlarından bahsedilmemiş ve sadece haksız bir eylemin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisiyle suç işleyen kişilerin cezasında indirim yapılabileceği belirtilmiştir. Bununla birlikte müstekar Yargıtay kararlarında haksız tahrikin şartları belirlenmiştir. Bu şartlar;
- Haksız tahrike sebep oluşturan bir fiil olmalıdır. Ortada herhangi bir somut fiil olmadan sadece çıkarım yoluyla mağdurun faile haksız bir eylemde bulunacağı düşüncesi haksız tahrik bakımından dikkate alınamaz.
- Haksız tahrike sebep oluşturan fiil haksız bir fiil olmalıdır. Mağdur tarafından doğrudan faile karşı yapılan fiil haklı bir fiil ise bu durumda haksız tahrikten söz edemeyiz.
- Haksız tahrike sebep oluşturan fiil faile yönelik olmalıdır. Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için suçun mutlaka haksız fiili gerçekleştiren kişiye karşı işlenmesi gerekir. Bununla birlikte haksız fiilin doğrudan failin kendisine karşı işlenmesi zorunlu değildir. Bu bakımdan failin kendisine, yakınlarına, değer verdiği kişilere ve hatta işlenen haksız fiil sonucu failde öfke ve derin bir elem yaratacak nitelikte ise yabancıya karşı işlenen işlenmesi durumunda da haksız tahrik hükümleri uygulanabilecektir.
- Fail, haksız eylem sonucu öfke ve şiddetli elemin etkisi altında kalmalıdır. Haksız tahrik altında hukuka aykırı bir fiil işleyen fail, şiddetli elem ve öfkenin etkisi altında bu eylemini gerçekleştirmelidir.
- Failin işlediği suç, elem ve öfkenin oluşturduğu ruhi durum sonucu gerçekleşmelidir. Haksız fiilin oluşturduğu elem ve öfkenin failin ruh halinin değişmesine neden olmalıdır.
Haksız Tahrik Ceza İndirimi Şartları
Türk Ceza Kanunu’na (TCK) göre, haksız tahrik, kişinin kendisine yapılan haksız bir saldırıya anlık bir tepki vermesi sonucu işlediği suçları savunabilir. Haksız tahrik savunması kabul edilmesi halinde, suçun işlenmesindeki kusur oranının azaltılması veya cezanın indirilmesi söz konusu olabilir.
Haksız tahrik savunmasının kabul edilmesi için belirli şartların yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu şartlar, saldırının haksız olması, saldırının anlık bir tepki sonucunda gerçekleşmesi, saldırganın saldırısı ve tepkinin arasında nedensellik bağı olması gibi unsurları içerir.
Haksız tahrik savunması, ceza miktarının azaltılmasına veya tamamen ortadan kaldırılmasına neden olabilir. Ancak, haksız tahrik savunmasının kabul edilmesi yalnızca belirli koşulların yerine getirilmesi halinde mümkündür ve bu koşulların incelenmesi hukukçular tarafından yapılmaktadır.
Haksız Tahrikte İndirim ve İlk Haksız Hareket Kavramı
Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için ilk haksız hareketin kimden çıktığının saptanması çok önemlidir. Zira eğer ilk haksız hareketi fail yaparsa bu durumda haksız tahrik hükümlerinden yararlanamayacaktır.
Bu bakımdan haksız tahrik uygulamasından temel kural ilk haksız hareketin mağdur tarafından gerçekleştirilmemiş olmasıdır. Örneğin, karşılıklı yumruklaşarak kavga esnasında Ahmet ilk yumruğu Mehmet’e atmış, Mehmet sinirlenerek Ahmet’e vurmuş ve Ahmet de kendisine atılan yumruğa sinirlenerek bıçağını çıkarmış ve Mehmet’i öldürmüştür. Bu örnek olayda ilk yumruğu Ahmet attığı için haksız tahrik hükümlerinden yararlanması söz konusu değildir.
Ancak belirtmek gerekir ki ilk haksız hareketi fail yapmış olsa bile haksız tahrikte dengenin bozulması durumunda failin haksız tahrik hükümlerinden faydalanması söz konusu olacaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2002/367 K. sayılı kararına göre bir kavga sırasında ilk haksız hareketin hangi taraftan geldiği şüpheye mahal vermeyecek şekilde belirlenemiyorsa bu durumda şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince bu durum sanık lehine yorumlanarak TCK madde 29’da düzenlenen haksız tahrik hükümleri uygulanacaktır.
Faile haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için haksız tahrik teşkil eden eylemin bizzat mağdurdan gelmesi gerekmektedir. Dolayısıyla 3.kişiden gelen haksız eylem nedeniyle failin mağdura karşı işlediği suçta haksız tahrik hükümlerinin uygulanması söz konusu olmayacaktır. Bununla birlikte haksız tahrik teşkil eden fiilin mağdur tarafından faile karşı yapılacağı gibi failin yakınlarına, değer verdikleri kişilere veyahut da şartları taşıması şartıyla üçüncü kişilere karşı da işlenmesi durumunda haksız tahrik hükümleri uygulanabilecektir.
Ağır Tahrik – Hafif Tahrik Ayrımı
Türk Ceza Kanunu’na (TCK) göre, haksız tahrik savunmasında önemli bir faktör, suçun işlenmesindeki kusur oranının belirlenmesidir. Kusur oranı, haksız tahrik savunmasının kabul edilip edilmeyeceğini ve ceza miktarının belirlenmesini etkileyebilir. Haksız tahrik, hafif tahrik ve ağır tahrik olarak ikiye ayrılmaktadır.
Hafif tahrik, kişiyi sinirlendiren veya üzen bir davranış veya söz olarak tanımlanır ve suçun işlenmesindeki kusur oranını azaltabilir. Ancak, ağır tahrik ise kişiyi çok sinirlendiren veya üzen, aşırı derecede şiddet içeren bir davranış veya söz olarak tanımlanır. Ağır tahrik, hafif tahrike kıyasla daha yüksek bir kusur oranı oluşturabilir ve suçun işlenmesindeki kusuru daha ağır değerlendirmeye neden olabilir.
Hafif tahrik veya ağır tahrik unsurları varsa, bu durum savunma avukatları tarafından ileri sürülebilir ve suçun işlenmesindeki kusur oranı belirlenirken dikkate alınabilir. Ancak, hafif veya ağır tahrik savunmasının kabul edilmesi yalnızca belirli koşulların yerine getirilmesi halinde mümkündür ve bu koşulların incelenmesi hukukçular tarafından yapılmaktadır.
Haksız Tahrikte Dengenin Bozulması
Fail ile mağdurun karşılıklı haksız eylemleri söz konusu olduğunda haksız tahrikte dengenin bozulup bozulmadığı incelenmelidir. Belirtmek gerekir ki fail yaptığı bir haksız hareketten sonra mağdur tarafından gelen haksız hareket neticesinde haksız tahrik hükümlerinden yararlanamaz. Ancak failin karşılaştığı hareket kendi gerçekleştirdiği fiile kıyasla aralarında aşırı bir oransızlık olması durumunda haksız tahrik hükümlerinden yararlanabilecektir.
Örneğin Hasan, Hüseyin’e hakaret etmiş, bu hakaret nedeniyle Hüseyin cebindeki bıçağı çıkararak Hasan’ı bıçaklamış ve yaralamış, Hasan da bu hareket nedeniyle sinirlenerek silahını çıkarıp Hüseyin’i vurup yaralamıştır. Bu olayda ilk hareketi hakaret ederek Hasan yapmış olsa bile Hüseyin bıçakla Hasan’ı yaralayarak haksız tahrikte dengeyi bozmuştur ve bu durumda Hasan işlediği fiil neticesinde haksız tahrik indiriminden yararlanacaktır.
NOT: Yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile mülga Ceza Kanunu’nda yer alan ağır haksız tahrik – hafif haksız tahrik ayrımı kaldırılmıştır.
Haksız Tahrikte Kaçınılmaz Hataya Düşme
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2013/622 K. sayılı kararına göre failin haksız tahrikin bulunduğu konusunda kaçınılmaz hataya düşmesi durumunda haksız tahrik hükümlerinden yararlanacaktır. Bu durumda fail somut olayda haksız tahrik unsurunun bulunmamasına rağmen kaçınılmaz bir hataya düşerek haksız tahrik teşkil eden fiil olduğunu düşünerek hareket etmiştir. Fakat belirtmek gerekir ki burada hatanın kaçınılmaz olması zorunlu olup şayet hata kaçınılabilir bir hata ise bu durumda fail, haksız tahrik hükümlerinden yararlanamayacaktır.
Haksız Tahrik Halinde Cezada İndirim Oranı
5237 sayılı TCK madde 29 hükmüne göre haksız tahrik altında bir suç işleyen kimse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine 18 yıldan 24 yıla, müebbet hapis cezası yerine ise 12 yıldan 18 yıla kadar hapis cezası verilecektir. Diğer hallerde verilecek cezalarda ise ¼’ten ¾’e kadar indirim yapılabilecektir.
TCK madde 29’daki düzenleme bu olmakla birlikte bazı suçların haksız tahrik altında işlenmesi durumunda ceza verilmemesini öngören özel düzenlemeler de vardır. Örneğin karşılıklı hakaret durumunda taraflardan birine veya her ikisine de birlikte ceza verilmeyebilir. Bu bakımdan TCK hakaret suçu bakımından haksız tahriki özel bir hükümle düzenlemiştir.
Haksız Tahrik ve Meşru Müdafaa İlişkisi
Ceza avukatı, mağdurun faile yönelttiği fiile karşı haksız tahrike ilişkin mi yoksa meşru müdafaaya ilişkin mi savunma yapması gerektiği konusunda iyi analiz etmelidir. Zira, meşru müdafaa olarak düşünülen fiil ulaştığı boyut itibariyle haksız tahrik derecesinde kalabilecektir.
Bilindiği üzere meşru müdafaa hali failin cezalandırılmaması sonucunu doğurmakta olup failin işlediği fiilin meşru müdafaa amacıyla mı yoksa haksız tahrik nedeniyle mi olması failin cezalandırılıp cezalandırılmaması veya cezada indirim yapılıp yapılmayacağı hususunda önem taşımaktadır.
Haksız tahrik ve meşru müdafaa, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) ayrı ayrı düzenlenen iki savunma türüdür. Haksız tahrik, kişinin anlık olarak kendisine yapılan haksız bir saldırıya verdiği aşırı tepki sonucunda işlediği suçu savunurken, meşru müdafaa ise kendini veya başkasını korumak amacıyla gerçekleştirilen savunmayı ifade eder.
Haksız tahrik savunması ile meşru müdafaa savunması arasında bir ilişki bulunmaktadır. Her iki savunma türü de saldırıya karşı verilen bir tepkiyi ifade eder. Ancak, meşru müdafaa savunması, saldırgan tarafından başlatılan bir saldırıya karşı gerçekleştirilen savunmayı ifade ederken, haksız tahrik savunması anlık bir tepki sonucunda işlenen suçu savunur.
Haksız tahrik ve meşru müdafaa savunmalarının kabul edilmesi için belirli koşulların yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu koşulların yerine getirilmesi halinde, suçun işlenmesindeki kusur oranının azaltılması veya cezanın indirilmesi söz konusu olabilir.
Haksız tahrik ve meşru müdafaa savunmalarının koşulları ve ayrıntıları hukukçular tarafından incelenmekte ve yorumlanmaktadır.
Haksız Tahrik ile Meşru Savunmanın Birlikte Uygulanması
Türk Ceza Kanunu’na (TCK) göre, haksız tahrik ve meşru savunma savunmaları birlikte uygulanabilir. Haksız tahrik savunması, kişinin kendisine yapılan haksız bir saldırıya anlık bir tepki vermesi sonucu işlediği suçları savunabilirken, meşru savunma savunması ise kişinin kendisini ya da başkasını korumak için gerekli olduğunda kullanabileceği bir savunmadır.
Haksız tahrik ve meşru savunma savunmaları bir arada kullanılabilir, ancak bu durumun kabul edilebilmesi için belirli koşulların yerine getirilmesi gerekmektedir. Öncelikle, saldırı haksız olmalı ve kişinin kendisini korumak için gerekli bir durum olmalıdır. Ayrıca, saldırı anlık bir tepki sonucu gerçekleşmeli ve saldırganın saldırısı ve kişinin tepkisi arasında nedensellik bağı olmalıdır.
Haksız tahrik ve meşru savunma savunmalarının bir arada kullanılması, suçun işlenmesindeki kusur oranının belirlenmesinde önemli bir faktördür ve ceza miktarının azaltılmasına veya tamamen ortadan kaldırılmasına neden olabilir. Ancak, bu savunmaların kabul edilmesi yalnızca belirli koşulların yerine getirilmesi halinde mümkündür ve bu koşulların incelenmesi hukukçular tarafından yapılmaktadır.
TCK Madde 29
Diğer İçeriklerimizi Okuyun: