İştirak Nafakası Nedir?
Makale Başlıkları
İştirak Nafakası Nedir?
İştirak nafakası, boşanma veya ayrılık durumunda ekonomik desteğe ihtiyacı olan eşe kendisine velayet verilmeyen diğer eş tarafından ödenen bir tür bakım ve geçim ödeneğidir. Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiş olan bu nafaka türü, evliliğin sonlanmasıyla beraber, ekonomik yönden zorluk içinde olan eşin, boşanmanın ardından geçimini sağlaması ve sosyal hayata uyum sağlaması için ödenir. İştirak nafakası, eşlerin ekonomik dengelerinin bozulmaması ve eşit yaşam standartlarını sürdürebilmeleri amacıyla belirlenir.
Bu kapsamda, nafakanın süresi, miktarı ve ödenme şekli, mahkeme kararıyla belirlenir ve belirli şartlar altında talep edilir. İştirak nafakası hakkında detaylı bilgi edinmek ve nafaka ödemesine ilişkin yasal düzenlemeleri anlamak, boşanma sürecindeki eşler için önemli bir adımdır.
İştirak nafakası, anlaşmalı veya çekişmeli fark etmeksizin boşanma ya da ayrılık kararının kesinleşmesi ile velayeti kendisine verilmeyen eşin, ergin olmayan çocuk için ödenen ve herhangi bir talep olmasa bile hâkim tarafından hükmedilebilen bir nafaka türüdür.
Çünkü iştirak nafakası kamu düzenine ilişkindir. İştirak nafakasında eşlerin kusur durumunun hiçbir önemi olmadığı gibi bu nafaka türündeki amaç ergin olmayan çocuğun yetiştirilmesi, sağlık, barınma, eğitim vs. gibi giderlerine velayeti kendisine verilmeyen eşin mali gücü oranında katılmasını sağlamaya yöneliktir. Yani bir bakıma iştirak nafakasının alacaklısı ergin olmayan çocuk olacaktır. Türk Medeni Kanunu madde 182’nin lafzı uyarınca da bu husus tasdiklenmektedir.
Mahkeme tarafından daha önce tedbir nafakası altında hükmedilen nafakanın boşanma veya ayrılık kararının kesinleşmesi ile birlikte iştirak nafakası şeklinde ödenmesine karar verilir.
İştirak nafakası, boşanma, ayrılık veya ölümün ardından velayeti kendisinde olmayan ebeveynin, çocuğunun bakım ve eğitim giderlerini karşılamak için ödediği nafaka türüdür.
İştirak Nafakası Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme Nedir?
İştirak nafakasına bakmakta görevli mahkeme 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’a göre Aile Mahkemeleri olmakla birlikte aile mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemeleri Aile Mahkemesi sıfatıyla davaya bakmakla yükümlüdür. İştirak Nafakası Davasında yetkili mahkeme ise nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesidir. Ancak davanın, davalanın yerleşim yerinde açılmasında da bir engel bulunmamaktadır.
İştirak Nafakası Hangi Hallerde Talep Edilebilir?
- a) Boşanma davasının sonuçlanmasıyla birlikte velayet hakkına sahip olan eş tarafından müşterek ergin olmayan çocuk için diğer eşten iştirak nafakası talep etmesi mümkündür.
- b) Evliliğin butlan ile sakatlanması sonucunda hakim; boşanma kararına hükmederek velayet ve nafaka hususlarına ilişkin karar verebilir.
- c) Soybağı tespit davaları açısından soybağının tespiti ile birlikte hakim talep olmasa bile resen iştirak nafakasına hükmedebilir.
- d) Boşanma davasında, boşanma kararı değil de ayrılık kararı verilen durumlarda da iştirak nafakası talep edilebilmektedir.
Kimler İştirak Nafakası Talep Edebilir?
- Çocuğa atanan kayyım,
- Ayırt etme gücüne sahip çocuk,
- Fiili olarak çocuğa bakan eş,
- Çocuğa atanan vasi iştirak nafakası talep edebilmektedir.
İştirak Nafakası Nasıl Hesaplanır?
Türk Medeni Kanunu’nun 330.maddesi hükmünde de belirtildiği üzere çocuk için ödenecek iştirak nafakası miktarı; çocuğun eğitim durumu, yaşı, enflasyon (paranın alım gücü), genel ihtiyaçlara ve anne ve babanın mali durumları da gözetilerek hakim tarafından takdir edilir. Anlaşmalı boşanma durumunda ise taraflar anlaşmalı boşanma protokolünde taraflar iştirak nafakası miktarını belirleyebilir.
Tarafların talep etmeleri halinde hakim iştirak nafakasının irat şeklinde de ödenmesine karar verebilir ve nafakanın ileriki yıllarda nasıl arttırılacağına da karar verebilir. Buna göre hakim Döviz Artış Kuru, Altın Fiyatları vs. gibi endekslerine bağlı olarak iştirak nafakasının ilerleyen yıllarda ne şekilde artacağını belirleyebilir. Bununla birlikte eğer hakim ilerleyen yıllarda iştirak nafakasının ne şekilde artacağını belirlememişse veya belirlemiş ancak şartlar değişmişse bu durumda taraflar nafakanın arttırılması, azaltılması veya kaldırılması davası açabilirler.
Unutulmamalıdır ki velayet hakkına sahip olmayan tarafın, çocuk için yaptığı harcamalar nafaka kapsamında değerlendirilmemektedir. Ancak kişi, yaptığı masrafları belgelerse nafakadan indirim talep edebilir.
İştirak Nafakası Nasıl Ödenir?
İştirak Nafakasının nasıl ödeneceği Türk Medeni Kanunu’nun 176. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; iştirak nafakası kural olarak her ay peşin ödenmekle birlikte tarafların talep etmesi halinde hakim onayıyla irat şeklinde de ödenebilir.
Para cinsi Türk Lirası olarak belirlenir ancak yine talep edilmesi ve hakimin onaylaması durumunda yabancı para cinsinden de ödeme yapılabilir. Nafaka borcunun muaccel olmasıyla birlikte ödeme yapılmaması durumlarında işleyecek olan yasal faiz miktarı belirlenmelidir. İşbu faiz nafaka miktarının kesinleşmesinden itibaren işler.
İştirak Nafakası Hangi Durumlarda Sona Erdiği Durumlar ve Ödeme Yaşı Sınırı Nedir?
TMK’nın ilgili hükmüne göre iştirak nafakası çocuğun 18 yaşına gelmesi ile, evlenmesi ile, evlatlıklık evrilmesi ile, velayet hakkının ortadan kakması ya da mahkeme kararı ile kişinin ergin kılınması durumlarında ve tabi nafaka borçlusunun ölümü halinde sona ermektedir. Bununla birlikte eğer çocuk ergin olmasına rağmen halen eğitimine devam ediyor (üniversiteye gidiyor) ise bu durumda mahkeme eğitim bitinceye kadar iştirak nafakasını uzatabilir.
İştirak Nafakası Ödenmezse Ne Olur?
Nafaka, mahkeme kararı ile meydana gelen bir yükümlülüktür. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi bazı sonuçları doğurmaktadır.
İştirak nafakasının ödenmemesi durumunda cebr-i icra yoluna başvurularak alacak tahsil edilebilir. İcra takibinden sonuç alınamaması durumlarında ise İcra İflas Kanunu 344. Maddesinde devreye girmektedir. “Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir.
Hapsin tatbikine başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir.” Şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Bu süre üç ayı aşamaz.
Bu süreç içerisinde nafaka borçlusunun nafaka indirim veyahut nafakanın kaldırılması talebiyle açmış olduğu bir dava var ise tazyik hapsi işbu davanın sonuçlanmasına bağlı olarak ertelenebilir.
Tedbir nafakası harici diğer nafaka türleri ilamlı icranın konusunu oluşturmaktadır. Güncel nafaka alacakları, haciz işlemi sırasında birinci sırada yer almaktadır. Kanun koyucu iştirak nafakasının alınmasını kolaylaştırmak için bazı tedbirler koymuştur. Buna göre;
- Nafaka alacaklarının tahsili için borçlunun emekli maaşına haciz konulabilir.
- Nafaka borçlusunun maaşında önceden haciz olsa bile aylık nafaka miktarı önceki hacizlerden bağımsız olarak maaştan kesilir.
- Nafaka borçlusunun menkul veya gayrimenkul mallarının icra yoluyla satılması durumunda satış parasından nafaka alacağı öncelikle ödenecektir.
- Nafaka borçlusu, aylık nafaka bedelinin ödenmemesi durumunda nafaka alacaklısının şikayeti üzerine diğer şartların da mevcut olması durumunda 3 aya kadar tazyik hapsine mahkum edilebilir.
- Nafaka alacağının tahsili için nafaka borçlusunun maaşına haciz konulması durumunda aylık nafaka miktarının tamamı maaştan kesilir.
Toparlamak gerekirse son üç aylık nafaka alacağı ve birikmiş nafaka alacağı arasındaki fark; son üç ay haricinde birikmiş olan nafaka alacağı için tazyik hapsi talep edilememekte olup adi alacak olarak değerlendirilerek haciz işlemi gerçekleştirilir.
İştirak Nafakasında Dava Zamanaşımı Süresi Ne Kadardır?
Türk Borçlar Kanunu madde 146 uyarınca “KBunun tam tersine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” Genel kural mahkeme ilamları ile ilam hükmündeki diğer kararlar için zamanaşımı süresi son işlem tarihinden itibaren 10 yıldır.
Bununla birlikte nafaka ilamları bu kuralın istisnasıdır. Zira, nafaka alacağına dair bir mahkeme ilamı üzerinden 10 yıl geçmiş olsa bile yine de geçerlidir. Ancak belirtmek gerekir ki biriken nafaka alacakları üzerinden 10 yıl geçmekle mahkeme ilamı zamanaşımına uğramamış olsa bile biriken nafaka alacakları zamanaşımına uğramış olmaktadır.
Örneğin, 20.09.2005 tarihinde hükmedilen iştirak nafakasının tahsili için 20.09.2017 yılında icraya koyduğumuzda 20.09.2015 tarihinden önceki biriken nafaka alacakları zamanaşımına uğramıştır ancak mahkeme ilamları zamanaşımına uğramaz, geçerliliğini korumaya devam eder.
Emsal Yargı Kararları
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi, 2. Hukuk Dairesi, E. 2016/63 K. 2017/125 T. 9.2.2017
Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda; mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm hakkında istinaf talebinde bulunulmakla, evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların anlaşmalı olarak boşandıklarını, müşterek çocukları K3 ve K4 in velayetlerinin anneye verildiğini, masraflarının anne tarafından karşılandığını, çocukların okula başlayacaklarını, günlük masraflarına, eğitim masraflarının da ekleneceğini, davacının öğretmen olduğunu, kredi taksitleri ödediğini, davalı ve eşinin öğretmen olduklarını, bu nedenlerle müşterek çocukları K3′ e aylık 650 TL, K4’ya aylık 500 TL iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;
tarafların anlaşmalı şekilde boşandıklarını, protokol uyarınca evlilik birliği içinde almış oldukları 2+1 evinin mülkiyeti kadına bırakıldığından kira gelirlerinin çocukları için harcanacağını,
çocuklar için iştirak nafakası talep etmekten vazgeçtiğini, bu koşulun boşanmanın şartlarından olduğunu,
buna rağmen 6 ay sonra bu sözleşmeden cayması ve boşanmış olduğu eşinden intikam almak için fahiş miktarda iştirak nafakası talebinin haksız olduğunu,
davacının okulun müdürü olup, gelirinin iyi olduğunu, evlilik birliğinde edinilen taşınmazların karşılıksız davacıya bırakıldığını, davalının hiçbir menkul ve gayrimenkulünün bulunmadığını,
davacının iki evin tapusunu almak karşılığında kredi borcunu üstlendiğini,
istenilen nafakaların fahiş olduğunu, boşanma protokolü uyarınca başından itibaren nafaka talebinden ileriye yönelik olarak feragat eden davacının davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Eskişehir 1.Aile Mahkemesinin 2016/532 Esas-739 Karar sayılı, 29/09/2016 tarihli karar ile, yapılan yargılama tarafların boşanmalarında düzenlenen protokolde çocuklar için nafaka talep edilmediği,
davacı kadına kira geliri getiren taşınmaz devir edildiği,
kira gelirinin çocuklar için harcanacağı hususunun dile getirildiği buna rağmen çocukların bakım ve gözetiminin sağlanmasında,
kira geliri getiren taşınmazın bu amaçla davacıya devir edilmesinde taşınmazın kira gelirinin çocular için harcanmasının kanuni bir yükümlülük olmadığından anne ve babanın çocukların yetiştirilmesinde gerekli masraflara ekonomik güçleri oranında katılmaları yasal gereklilik olduğundan gerekçesi ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları çocukların ihtiyaç durumu göz önüne alınarak davacının davasının kısmen kabulü ile müşterek çocukların bakım ve iaşesine katılım payından olmak üzere,
müşterek çocuk K3 için dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 300 TL, müşterek çocuk K4 için aylık 250 TL iştirak nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf başvuru talebinde bulunan davalı vekili dilekçesinde özetle;
- tarafların anlaşmalı olarak boşandıklarını, protokolde çocukların velayeti anneye bırakıldığını,
- evililik birliğinde edinilen müşterek evin mülkiyetini davalının davacıya devrettiğini ve o gayrimenkulden elde edilen kira bedelinin çocukların infak ve iaşesi için harcanmasında anlaşmaya vardıklarını, annenin çocuklar için iştirak nafakası talep etmekten feragat ettiğini,
- 6 ay sonra bu anlaşmaya aykırı olarak fahiş talepli nafaka talebinin kötü niyetli olduğunu, davacının ekonomik durumunun daha iyi olduğunu, tarafların maaş bordrolarının ilgili kurumlardan sorulmadığını,
- ön inceleme duruşmasında tarafların delil sunma fırsatı verilmeden acele olarak karar verildiğini,
- boşanma davasında kararı veren hakim ile iştirak nafakasını veren hakimin aynı hakim olduğunu,
- anlaşmalı boşanma protokolü ile çocuklara iştirak nafakası ödenmemesi konusunu uygun gören hakimin sonradan fikir değiştirmesinin yargıya olan güveni sarstığını,
bu nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın ortadan kaldırılarak bozulmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller hep birlikte değerlendirildiğinde,
Davalının istinaf başvurusu üzerine Eskişehir 1.Aile Mahkemesinin 2015/839 esas 2015/862 karar sayılı dosyası getirtilmiş, tarafların çalıştıkları yerlerden almış oldukları maaş ve ek ödemeler sorulmuştur.
Tarafların Eskişehir 1.Aile Mahkemesinin 2015/839 esas-2015862 Karar sayılı, 04/12/2015 tarihli kararı ile anlaşmalı olarak boşandıkları, müşterek çocukları 20/11/2009 doğumlu K3 ile 24/06/2013 doğumlu K4′ nun velayetlerinin anneye verildiği, çocuklar lehine talep edilmediğinden iştirak nafakasına hükmedilmediği, taraflar arasında düzenlenen ve duruşmada tekrar edilen boşanma protokolüne gerekçeli kararın hüküm kısmında yer verilmemişse de, davacı kadının 04/12/2015 tarihli celsede eşi ile ev aldıklarını, birlikte alınan evde eşinin herhangi bir hak talebi olmayacağını, bu evden aylık 450 TL kira aldığını, bu evin kendisine bırakıldığı için çocuklar için nafaka istemediğini beyan ettiği görülmüştür.
Tarafların ekonomik-sosyal durumları araştırılmış, davacının okul müdürü olduğu, ek ders ücreti ile birlikte 2016 yılı Haziran ayında 3.494,11 TL geliri olduğu, iki dairesinin bulunduğu, birinde çocukları ile oturduğu, diğer daireden aylık 450 TL kira geliri elde ettiği, iki ev için bankaya kredi ödemesi yaptığı, davalının öğretmen olup, 2016 yılı Ağustos ayında 2.806,37 TL gelirinin olduğu, 450 TL aylık kira ödediği, eşinin çalıştığı anlaşılmaktadır.
- Davacının anlaşmalı boşanma davasınında davalı ile evlilik birliğinde satın alınan evin kendisine bırakıldığı için çocuklar için nafaka talebi bulunmadığını beyan ettiği,
- bu beyanın kendisini bağlayacağı,
- fakat çocukların ihtiyaçları gözönüne alınarak nafaka talep etmemesi yönündeki iradesinin ileriye etkili şekilde ortadan kaldırılamayacağı,
- nafaka takdir edilirken bu hususun dikkate alınacağı,
- TMK nun 182.maddesine göre velayet kendisine verilmeyen tarafın müşterek çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılma yükümlülüğünün bulunduğu,
- müşterek çocukların yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, davacı anne ve nafaka yükümlüsü babanın ekonomik durumu,
- TMK nun 4.maddesinde uygulanan hakkaniyet ilkesi ve günün ekonomik koşullarına uygun bir miktara hükmedilmesi gerekirken takdir edilen iştirak nafakaları çoktur.
Bu nedenle davalının istinaf başvurusu yerinde bulunarak tarafların müşterek çocukları lehine uygun miktarda iştirak nafakasına hükmetmek gerekmiştir.
Açıklanan gerekçe ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan sebeplerle;
1-Davalının istinaf talebinin KISMEN KABULÜ ile tarafların müşterek çocukları 20/11/2009 doğumlu K3′ ya aylık 150 TL, 24/06/2013 doğumlu K4′ ya aylık 100 TL iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren davalıdan alınarak çocuklar için davacıya verilmesine,
2-Davalı tarafından istinaf aşamasında yatırılan 29,20 TL istinaf karar harcının talep halinde yatırana iadesine,
3-Davalı tarafından yatırılan 79,20 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davalı üzerinde bırakılmasına,
4- Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan 11 TL tebligat gideri ile istinaf posta gideri 21,20 TL yargılama giderinin davacı alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı tarafından istinaf başvurusu sırasında yatırılan gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, 38. Hukuk Dairesi, E. 2018/2442 K. 2020/1565 T. 23.11.2020
Mahalli mahkemece verilen karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olup, ön inceleme aşaması tamamlandıktan ve incelemenin duruşma yapılmadan karar verilmesi mümkün bulunan hallerden olduğu anlaşıldıktan sonra duruşmasız olarak yapılan inceleme neticesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde;
Gaziosmanpaşa 2. Aile Mahkemesi’nin 2007/574 Esas sayılı boşanma kararına istinaden davalıya hiç bir borcu bulunmayan müvekkili aleyhine davalı tarafça icra takibi başlatıldığını,
müvekkilinin davalının Büyükçekmece F1bank şubesindeki hesabına 22/09/2010 tarihinden itibaren düzenli ödeme yapmasına rağmen ödeme yapılmamış gibi kötü niyetle gıyabında icra işlemlerine devam ederek haciz işlemi uyguladığını,
nafaka borcundan kaynaklanan icra takibinde yapılan banka ödemeleri dışında 2 sene boyunca da davalının isteği doğrultusunda nafaka borcuna mahsuben dershane ödemeleri yaptığını,
bu ödemelerin da bu borç kapsamında bulunduğunu belirterek,
Büyükçekmece 1. İcra Müdürlüğü’nün 2015/1771 Esas sayılı dosyasında takip edilen borçtan 12.000 TL tutarında borçlu olmadığının tespitine,
kötü niyetli takip nedeniyle %20’den az olmamak kaydıyla müvekkili lehine tazminata hükmedilmesi ile takibin durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde;
tarafların G.O.P. 2. Aile Mahkemesinin 2007/574 Esas, 2007/718 Karar sayılı ilamı ile boşanmaları ile 1996 doğumlu çocuk Begüm yararına hükmedilen aylık 200 TL iştirak nafakasının ödenmemesi nedeniyle Büyükçekmece 1. İcra Müdürlüğünün 2010/7946 Esas sayılı dosyası ile 22/09/2010 tarihinde ilamlı icra takibi başlatıldığını,
takip ilama dayandığından menfi tespit davası açılamayacağını,
takipten sonra davalının banka hesabına 5 aylık nafaka bedeli 973,21 TL’nin yatırıldığını,
oysa beş aylık nafaka borcunun tutarının dahi 1.000 TL olduğunu,
davacının banka masrafını bile yatırılan tutardan kestiğini,
nafaka ödemesi adı altında davalının banka hesabına ödeme yapılmadığını, yapılmış olsa bile bu ödemelerin ahlaki yükümlülük kapsamında kalacağını,
ergin olan çocuk tarafından davacı aleyhine yardım nafakası istekli dava açıldığını belirterek,
haksız ve kötü niyetli davanın reddine,
%20’den az olmamak kaydıyla davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; icra takibi dosyası kapsamında borçlu olmadığının tespiti talebiyle dava açılmış ise de; söz konusu icra takibinin iptali veya eda davası mahiyetinde bir dava açılmadığı anlaşıldığından HMK’nın 114/1-h maddesi gereği davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı kanaatiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; kararını ve karar gerekçesinin davanın niteliği, esası ile yasa hükümlerine aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına ve talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesi sunmamıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dosyadaki yazılar, kararın dayandığı deliller, HMK 355. maddesine göre resen gözetilecek kamu düzenine aykırı haller ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme ile;
Dava, kesinleşmiş ilam ile ödenmesine karar verilen tedbir ve iştirak nafakasına dayalı icra takibine karşı İİK’nın 72. maddesi hükmüne dayalı menfi tespit isteğine ilişkindir.
Menfi tespit davasında ispat yükü kural olarak davalı alacaklıya aittir. Davalı alacaklı, davacı borçludan, alacağının bulunduğunu ispat etmekle mükelleftir. Ancak, davacı borçlu aralarındaki hukuki ilişkiyi ve bundan kaynaklanan borcunun olduğunu kabul edip, bu borcun herhangi bir sebep ile son bulduğunu ileri sürüyor ise, ispat yükü davacı borçluya geçecektir.
İlama dayalı takipte borcun ödendiği iddiası, İİK’nın 33. maddesinde belirtilen belgeler ile ispat edilmelidir. Borçlunun itfa itirazının kabul edilebilmesi için ödeme belgelerinde takibe konu alacak için yapıldığına dair açık atıf bulunması zorunludur.
Yargıtay yerleşik içtihatlarıyla, nafaka borcunun ödendiğine ilişkin iddianın ispatı yönünde sunulan ödeme belgelerinin geçerli olabilmesi için açıkça nafaka borcuna atfen yapıldığının yazılı olması gerektiği koşulu yeni uygulamalarla yine objektif kriterlerle yumuşatılmış olup;
nafaka borçları yönünden yapılan ödemelerin, aylık nafaka miktarına ve bu miktarın katlarına denk gelecek şekilde düzenli olarak yapılması durumunda, ödeme belgelerinde nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair atıf olmasa dahi bu ödemelerin nafaka borcundan mahsubunun hakkaniyet kurallarına uygun düşeceği kabul edilmektedir.
Zira işleyen nafaka borcu bulunan bir borçlunun yaptığı ödemelerin bu borç dışında ahlaki bir ödeme olduğunu kabul etmek hak kaybına neden olacaktır. Aksi düşünce, aşırı şekilcilik olup, hak zayiine ve mükerrer ödemelere neden olacağından kabulü mümkün değildir.
Bunun dışında ödemenin okul ücreti vs gibi açıklamalar ile yapılması halinde ise ahlaki bir vecibenin yerine getirilmesi olarak kabul edilmesi gerektiğinden nafakaya mahsup edilemez (8. HD,2014/12684, 2015/12788).
Ahlaki bir ödevin yerine getirilmiş olmasından kaynaklanan zenginleşmeler ise geri istenemez (TBK m.78/2). Babanın çocuğun eğitimi ile ilgilenmesi, giderlerini karşılaması ahlaki bir görevin ifası mahiyetindedir.
Boşanma ilamında hüküm altına alınan tedbir ve iştirak nafakalarının alacaklısı velayet hakkı kendisine verilen eş olup, nafaka alacağı sadece eğitim giderlerinden de ibaret değildir.
Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır (TMK m. 182/2).
Buna göre, ilke olarak, nafaka borçlusu tarafından ortak çocuğun, okul ve eğitim giderlerine ilişkin olarak yapılan ödemelerin, nafaka alacaklısına nafakaya mahsuben ödediğine dair açıklama bulunmadan nafakaya mahsuben yapıldığı kabul edilemez.
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; tarafların 24/07/2007 tarihinde açılan ve 28/12/2007 tarihinde kesinleşen Gaziosmanpaşa 2. Aile Mahkemesi’nin 2007/574 Esas-2007/718 Karar sayılı ilamı ile boşandıkları, velayeti davalı anneye bırakılan 1996 doğumlu ortak çocuk yararına aylık 200 TL iştirak nafakasına hükmedildiği, menfi tespit davasının konusunu oluşturan Büyükçekmece 1.
İcra Müdürlüğü’nün yenileme ile 2015/1771 Esas (eski esas 2010/7946) sayılı dosyasında davalı alacaklı kadının 2009 yılı Ağustos- 2010 yılı Ağustos tarihleri arasında işleyen bir yıllık nafaka bedeli ve devam eden aylara ilişkin nafaka bedelleri ile faizi olmak üzere toplam 2.400 TL’nin davacıdan tahsili amacıyla icra takibi başlatttığı,
mahkemece değerlendirmeye alınmayan bilirkişi rapor ve bilirkişi ek raporunda dava tarihi itibariyle işleyen nafaka borcunun 11.800 TL, davacı tarafından davalının banka hesabına 28/02/2011 tarihli 5 aylık nafaka açıklaması ile 973 TL ile birlikte devam eden aylarda ardışık ve düzenli,
bir kısmı davacının adı ile bir kısmı ise ad yazılı olmaksızın (aylık 200 TL üzerinden) 30/09/2014 tarihine kadar toplam 7.163 TL ödeme yapıldığının rapor edildiği, 18/09/1996 doğumlu müşterek çocuğun 18/09/2014 tarihinde ergin olması ile davacının nafaka ödeme yükümlülüğünün sona erdiği anlaşılmıştır.
Açıklamalar doğrultusunda inceleme konusu davada, öncelikle emredici yasa hükümleri uyarınca menfi tespit davası açma hakkı bulunan davacının davasının, davanın niteliğine uygun olarak emredici yasa hükümleri, yaygın ve yerleşik uygulamalar doğrultusunda davanın esasının incelenmeyerek, yasal dayanağı olmayan yazılı gerekçelerle hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Davacının bu yöne ilişkin istinaf talebi yerinde ve haklıdır.
Bu itibarla; iştirak nafakası alacağından kaynaklanan icra takibine ilişkin eldeki menfi tespit davasında davacı takip konusu borca ilişkin davalının banka hesabına yaptığı ödeme kayıtlarına dayanmış,
bu kayıtlarda uygulanması gereken emsal uygulama ile bir kısmı nafaka ödemesine atıfla bir kısmı ise bu yönde atıf olmaksızın ardışık ve düzenli, nafaka borcu tutarında yapılan ödemeler toplamı 7.163 TL olduğu bilirkişi hesabı ile tespit edilmiştir.
Ödeme belgelerinde nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair atıf olmasa dahi bu ödemelerin nafaka borcundan mahsubunun hakkaniyet kurallarına uygun düşeceği kabul edilmektedir.
Aksi düşünce, aşırı şekilcilik olup, hak zayiine ve mükerrer ödemelere neden olacağından kabulü mümkün değildir.
Bunun dışında ödemenin okul ücreti vs gibi açıklamalar ile yapılması halinde ise ahlaki bir vecibenin yerine getirilmesi olarak kabul edilmesi gerektiğinden nafakaya mahsup edilemez.
Bu kabul ve itibar doğrultusunda, davanın açıldığı 20/08/2015 tarih itibariyle
(icra müdürlüğünce yapılan borç hesabının yapıldığı tarihte çocuğun ergin olduğu tarihten sonraki döneme ait nafakaların borç hesabına dahil edildiği de görülmekle)
takipte kesinleşen asıl alacak tutarı 2.400 TL ile takip tarihinden çocuğun ergin olduğu 18/09/2014 tarihine kadar işleyen nafaka borcu (toplam 48 ay x 200 TL) 9.600 TL’den toplam 12.000 TL asıl alacaktan (takip masrafları, yargılama gideri ile faiz hesabı hariç) davacı tarafından nafaka borcuna ilişkin yapılan ödemeler toplamı 7.163 TL’nin mahsubu ile bu tutarda davacının borçlu olmadığının tespitine karar verileceği yerde, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görülmeyerek,
davacının istinaf talebinin kabulü ile kararın kaldırılmasına,
yeniden yargılama gerektirmeyen esas hakkında hüküm tesisi ile davanın kısmen kabulü ile davacı borçlunun dava tarihi itibariyle toplam borç tutarı 12.000 TL asıl alacaktan 7.163 TL borçlu olmadığının tespitine, davacının bu ödemeler dışında iddiasında dayandığı ancak sunulan delillerle kanıtlanmayan, yapılmış olsa dahi dershane ödemesi adı altında yapılan ödemelerin ahlaki bir görevin yerine getirilmesi niteliğinde değerlendirilmesi gerekeceğinden fazlaya ilişkin talebin reddine, yasal koşulları gerçekleşmeyen lehine haksız icra tazminatı ödenmesi talebinin reddinedair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1- Davacının istinaf talebinin HMK’nın 353/1-b/2 maddesi uyarınca KABULÜile; ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, yargılama gerektirmeyen esas hakkında yeniden hüküm TESİSİNE;
a-Davanın kısmen KABULÜ ile; davacı borçlunun dava tarihi itibariyle toplam borç tutarı 12.000 TL asıl alacaktan 7.163 TL borçlu olmadığının TESPİTİNE,
b-Dershane ödemesi adı altında yapılan ödemelerin ahlaki bir görevin yerine getirilmesi niteliğinde değerlendirilmesi gerekeceğinden fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
c-Yasal koşulları gerçekleşmeyen lehine haksız icra tazminatı ödenmesi talebinin REDDİNE,
d-Alınması gereken 489,30 TL harçtan peşin alınan 204,93 TL harcın mahsubu ile bakiye 284,37 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
e-Davacı tarafça yapılan yargılama gideri toplamı 450,60 TL’nin kabul ve red oranına göre 269,00 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
f-Davacı vekil ile temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabul edilen dava değerine göre tayin ve takdir olunan 3.400 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
g-Davalı vekil ile temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca reddedilen dava değerine göre tayin ve takdir olunan 3.400 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ÖDENMESİNE,
h-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri toplamı 75,50 TL’nin kabul ve red oranına göre 30,50 TL’sinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde BIRAKILMASINA,
2-İstinaf karar harcının talep halinde davacıya İADESİNE,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ayrıca vekalet ücretine hükmedilmesine YER OLMADIĞINA,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda taraflar yönünden kesin olmak üzere (HMK m. 362/1-a) oy birliğiyle karar verildi. 23/11/2020