Nafaka İndirim ( Nafaka Azaltım) Davası Nedir?
Makale Başlıkları
Nafaka İndirim ( Nafaka Azaltım) Davası Nedir?
Nafaka indirim (nafaka azaltım) davası, belirlenen nafaka miktarının değişen koşullar veya yeni durumlar göz önüne alınarak azaltılması talebiyle açılan bir hukuki süreçtir. Boşanma veya ayrılık sonrasında belirlenen nafaka miktarı, zaman içinde değişen ekonomik, sağlık veya sosyal durumlar nedeniyle gereksiz hale gelebilir.
Nafaka ödeyen tarafın maddi durumu veya nafaka alan tarafın yeni koşulları, nafaka miktarının azaltılmasını gerektirebilir. Bu durumda, nafaka ödeyen tarafın mahkemeye başvurarak nafaka miktarının azaltılmasını talep etmesi mümkündür. Nafaka indirim davası açmak için belirli şartlar ve yasal prosedürler bulunmaktadır. Bu makalede, nafaka indirim (azaltım) davasının nasıl açılabilir, hangi durumlarda azaltım talebinde bulunulabilir ve bu sürecin nasıl işlediği detaylı bir şekilde ele alınacaktır.
Nafaka indirim davası; boşanma davası süresince veyahut boşanma davasının kesinleşmesinden sonra belirlenmiş olan bir nafakanın o günün koşullarına göre belirlenen nafakanın azaltılması gerekçesiyle açılabilir. Günümüzde ekonomik koşulların hızla değişmesi, ülkemiz özelinde artan döviz kurları, enflasyondaki değişim ile birlikte kişilerin de sosyal ve ekonomik durumları sürekli bir değişim içerisindedir.
Bunun doğal bir sonucu olarak nafaka alacaklısı olan eski eşin nafakaya hükmedildiği tarihteki ihtiyaçlarının karşılığı olan nafaka miktarına artık ihtiyacı olmadığı hususu, müşterek olan çocukların giderlerinin azalması, nafaka borçlusunun ekonomik durumu kötüleşirken nafaka alacaklısının ekonomik durumu daha iyiye gittiği ve artık eskisi kadar nafakaya ihtiyacı olmadığı gibi hususlar sebebiyle nafaka indirim davası gündeme gelebilmektedir.
Nafakaya hükmedilmesi, nafaka artırım davası ve nafakanın kaldırılmasında olduğu gibi nafaka indirim talebinin de mahkeme kanalıyla gerçekleşmesi gerekmektedir. Bilindiği üzere mahkeme tarafından belirlenen nafaka miktarı kesinlik arz etmemektedir. Bu sebepledir ki mahkemeden nafaka indirim talebinde bulunarak nafaka indirim davası açılabilir.
Nafakanın belirlenmesine ve durumun değişmesine ilişkin düzenlemeler Türk Medeni Kanunu’nun 330 ve 331. Maddelerinde sayılmıştır.
Buna göre; nafakanın belirlenmesinde küçüğün menfaati göz önüne alınarak ana veya babanın ekonomik ve sosyal koşullarına göre nafaka belirlenebilmektedir. Nafaka belirlenirken göz önüne alınan koşulların değişmesi halinde hakimin, istek üzerine nafaka miktarını yeniden belirleme veya nafaka miktarını kaldırma yetkisi bulunmaktadır.
Nafaka İndirim/Azaltım Davası Açabilmenin Koşulları Nelerdir?
v Nafaka borçlusunun ekonomik ve soysal durumu kötüye giderken, nafaka alacaklısının durumunun iyiye gitmesi ve bunun sonucu olarak nafakaya ihtiyacının azalması,
v Nafaka yükümlüsünün emekli olması veya maaşında düşüş yaşanması durumu,
v Nafaka yükümlüsünün yeniden bir başkasıyla evlenmesi ve bunun sonucunda çocuk sahibi olması durumu,
v İştirak nafakaları için çocukların giderlerinin azalması durumu,
v Nafaka borçlusu tarafından ekonomik koşulların değiştiğinin öne sürülmesi,
v Hakkaniyet gereği nafakanın indirilmesinin gerekmesi veya nafaka alacaklısının nafaka hakkını kötüye kullanarak ihtiyacından fazla nafaka alması gibi davacı tarafından gösterilebilecek haklı sebepler ile bu sebeplerin gerekçelendirilmesi ile nafaka indirimi davası açılabilecektir.
Hakim tarafların ekonomik ve sosyal durumlarını da göz önüne alarak ileri sürülen gerekçelerin nafakanın indirilmesini gerekli kılıp kılmayacağına karar verecek ve eğer nafakanın indirilmesini gerekli görüyorsa bu durumda nafaka alacaklısının ve nafaka borçlusunun ekonomik durumlarına bakarak hakkaniyete göre nafaka indirimi yapacaktır.
Nafaka İndirim/Azaltım Davası Nasıl Açılır?
Nafaka indirimi davası açılabilmesi için hukuki yarar olması gerektiğinden nafaka türleri açısından da farklılık arz etmektedir. Örneğin yoksulluk nafakasının indirilmesi amacıyla dava açılmış olsun, işbu nafakaya hükmedildiği tarihte nafaka borçlusu asgari ücretle çalışmakta, nafaka alacaklısı ise çalışmamaktadır.
Nafaka indirim davası açıldığı tarihte ise nafaka alacaklısı, nafaka borçlusundan daha fazla maaş getirisi olan bir işte çalışmaya başladığını varsayalım bu sebepten nafaka borçlusu bahsedilen örnekteki ekonomik iyileşmeyi sebep göstererek nafaka indirim davası açabilecektir.
Ancak iştirak nafakası açısından baktığımızda ise yoksulluk nafakasından farklı olarak nafaka alacaklısı olan çocuğun ekonomik durumundaki iyileşmeler sebep gösterilerek nafaka indirim davası açılamaz.
Mahkeme tarafından her zaman çocuğun üstün yararı göz önünde bulundurulur. İştirak nafakasının kaldırılması hususunda ise velayet hakkı taraf değiştirirse, çocuk 18 yaşını doldurursa veya mahkeme kararıyla ergin olursa ve evlenirse bu gibi durumlarda iştirak nafakası sona ermektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus çocuğun ergin olması durumundan sonra eğitim hayatı devam ediyorsa iştirak nafakasına devam olunur.
Kısaca yardım nafakası ve tedbir nafakasından da bahsedelim. Yardım nafakası, boşanma sebebiyle ödenen bir nafaka olmayıp, bir kimsenin yardım edilmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan aile bireylerine ödediği nafakadır. Bahsedilen yoksulluk teriminin içeriği zorunlu harcamaları kapsamaktadır yani yeme-içme, barınma, eğitim, sağlık gibi.
Yardım nafakası, hakimin nafakaya hükmetmesiyle son bulmaktadır. Tedbir nafakası ise boşanma davası açılmadan önce veya sonra gerekli şartlar sağlanıyorsa mahkemeden talep edilebilmektedir. Türk Medeni Kanunu madde 200 uyarınca hakim; koşulların değişmesi halinde nafaka miktarında değişiklik yapma veya işbu önlemi kaldırma yetkisine sahiptir.
Sonuç olarak yukarıda sayılı sebepler doğrultusunda ilgili, nafaka indirim sebebiyle Aile Mahkemesine başvurmalı, Aile Mahkemesinin bulunmadığı yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemeleri nafaka indirim davasına bakmakla görevli olacaktır. İşbu dava özellik olarak nispi harca tabidir. Basit yargılama usulüne göre dava süreci yürütülür.
Anlaşmalı Boşanma Sonucunda Hükmedilen Nafakanın Azaltılması Talep Edilebilir Mi?
Tarafların anlaşmalı bir şekilde boşanmış olması nafaka miktarında indirim, artırım yapılması veya nafakanın kaldırılması için dava açmaya engel değildir. Bilindiği üzere anlaşmalı boşanma protokolü tarafların mutabık kaldığı hususları içeren tutanaklardır.
İşbu protokolde uzlaşılması gereken temel hususlar maddi-manevi tazminat talebi, yoksulluk nafakası talebi, müşterek çocukların velayeti, velayeti kendisinde olmayan taraf ile çocuk arasında boşanma sonrası kurulacak iletişimin sınırları şeklindedir. Bu hususlardan da anlaşılacağı gibi anlaşmalı boşanma o günün şartlarına göre tarafların talepleri doğrultusunda hazırlanmaktadır.
Anlaşmalı boşanma tarihinden sonra kişilerin hayat standartları, ekonomik özgürlükleri değişebilmektedir. Anlaşmalı boşanma sonucunda hükmedilmiş bir nafaka mevcutsa ve günümüzde nafaka alacaklısının ekonomik koşulları iyileşme göstermişse nafaka borçlusu indirim talep edebilecektir.
Burada dikkat edilmesi gereken husus anlaşmalı boşanma protokolünde nafaka talep edilmediyse ve davanın kesinleşmesinden sonra taraflardan birinin ayrı bir dava açma yoluyla nafaka talebinde bulunması mümkün olmayacaktır.
Nafaka İndirim Davası İçin Öngörülen Süre Ne Kadardır?
Nafakanın indirilmesi davası için geçmesi gereken herhangi bir süre yoktur. Zira tarafların sosyal ve ekonomik durumları her an değişebileceğinden koşulların değişmesi ve bunun neticesinde nafaka indiriminin gerekli olması durumlarında taraflar istedikleri zaman nafaka indirim davası açabileceklerdir.
Nafaka İndirim Davası İçin Görevli ve Yetkili Mahkeme Nedir?
Nafaka davalarında görevli mahkeme Aile Mahkemesi olmakla beraber Aile Mahkemesinin bulunmadığı durumlarda Asliye Hukuk Mahkemesi; Aile Mahkemesi sıfatıyla davaya bakmakla görevli mahkeme olur. TMK madde 177 hükmüne göre ise boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında yetkili mahkeme nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesidir.
Nafaka İndirim Davasının Yargılama Usulü Nedir?
HMK madde 316’da hangi dava ve işlerin basit yargılama usulüne tabi olacağı açıkça sayılmıştır. Buna göre “her çeşit nafaka davaları ile velayet ve vesayete ilişkin dava ve işler” basit yargılama usulüne tabiidir.
Mahkeme mümkünse tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir. Eğer karar verilmediyse mahkeme; ilk duruşmada tarafları dinleyerek uyuşmazlık tespiti yapar.
Tahkikat kısa sürede tamamlar. Genellikle duruşma tarihleri arası süre 1 aydan fazla olmaz. Ancak hakim, gerekçe bildirerek duruşma tarihleri arasındaki süreyi ve duruşma sıklığını belirleyebilir. Son olarak basit yargılama usulüne tabii olan dava ve işlere yazılı yargılama hükümleri uygulanmaz.
Emsal Yargı Kararları
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, E. 2012/18413 K. 2012/24149 T. 22.11.2012
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü. Dava, aylık 300 TL yoksulluk nafakasının kaldırılması istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulü yönünde hüküm tesis edilmiş; hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
TMK’nın 176. maddesine göre; yoksulluğun ortadan kalkması halinde mahkemece nafaka kaldırılabileceği gibi, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına da karar verilebilir.
Tarafların sosyo-ekonomik durumlarının araştırmasından; davacının emekli olup aylık 1000 TL emekli maaşı aldığı, annesiyle birlikte kira vermeden oturduğu; davalının ise ev hanımı olup vefat eden babasından dolayı 289 TL yetim aylığı aldığı, aylık 450 TL kira vererek kirada oturduğu anlaşılmaktadır. Hukuk Genel Kurulunun yerleşik kararlarında “asgari ücretle çalışılmakta bulunulması” yoksulluk nafakası bağlanmasını veya yoksulluk nafakasının ortadan kaldırılmasını gerektiren bir durum olarak kabul edilmemiştir.
Ancak, kaldırma talebi, azaltma talebini de içermekte olup, bu durum nafakanın miktarını tayinde ve indirilmesinde etken olarak dikkate alınmalıdır.
Tarafların boşanmasına ilişkin dosya incelenerek bu davadan sonra davalının gelirinin ne kadar arttığı araştırılmalı, dava dilekçesindeki istem gözetilerek çoğun içinde az da istenilmiştir kuralı gereğince yoksulluk nafakası miktarından indirim yapılması gerekip gerekmediği değerlendirilmelidir.
Mahkemece yukarıda açıklanan yönler gözetilmeden eksik inceleme ve değerlendirmeyle davanın yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi bozma nedenidir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22/11/2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi,E. 2013/14983 K. 2013/17271 T. 04.12.2013
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı; davalı ile boşandıklarını, davalıya taktir edilen nafakayı hiç aksatmadan ödediğini, ancak maddi durumunun bozulduğunu, taktir edilen nafakayı ödeyecek durumunun olmadığını, sosyal güvencesinin de bulunmadığını, zor geçindiğini ileri sürerek, davalı lehine taktir edilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, Kırşehir Aile Mahkemesinin 2008/68 Esas-2008/352 Karar sayılı ilamı ile tarafların boşanmalarına ve müvekkili lehine aylık 400,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, davacının ekonomik durumunun iyi olduğunu, 19 adet taşınmazı bulunduğunu ve kira geliri elde ettiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalının aylık 980,00 TL emekli maaşının olması ve aldığı emekli maaşının kendi ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda olması, davacının gayrimenkulleri olsa da ayrıca bir gelirinin olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalı lehine hükmedilen aylık 400,00 TL yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından davacının sosyal ve ekonomik durumunun mahkemece yeterince araştırılmadığı ve davacının aylık gelirinin ne kadar olduğunun tespit edilmediği, eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulduğu belirtilerek temyiz edilmiştir.
Dava, yoksulluk nafakasının kaldırılması talebine ilişkindir.
TMK’nun 176/3.maddesine göre; irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın yoksulluğun ortadan kalkması halinde mahkeme kararıyla kaldırılması mümkündür.
Yine, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.
Somut olayda; tarafların 11.05.2010 tarihinde boşandıkları, boşanma kararı ile birlikte davalı kadın lehine aylık 400,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği, bu hüküm kurulurken de davalının emekli olduğu ve emekli maaşı aldığı anlaşılmaktadır.
Yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında davacının serbest çalıştığı, kira gelirleri olduğu, evi ve dükkanı olduğu; davalının emekli olduğu, aylık 850,00 TL emekli maaşı aldığı, bir evi olduğu tespit edilmiştir.
Davalı vekili, davacının malik olduğu 4 adet mesken, 1 yazlık, bir dükkan ve diğerleri tarla vasfında olmak üzere 19 adet taşınmazı bulunduğunu, kira geliri elde ettiğini, tarla hasılat geliri bulunduğunu ileri sürmesine ve davacı hakkında yapılan sosyal ekonomik durum araştırmasında, davacının aylık geliri tespit edilmemesine rağmen, mahkemece davacının sosyal ve ekonomik durumu ve gelir tespitine ilişkin yeniden ayrıntılı araştırma yapılmamıştır.
Somut olayda; davalının asgari ücret seviyesinde gelirin bulunması yoksulluğu ortadan kaldırmaz ise de; davacının sosyal ve ekonomik durum araştırılması yapılmamış, gelir ve malvarlığı tesbit edilmemiş, tarafların gelirleri birbirleriyle karşılaştırılmamış, çoğun içerisinde azı da vardır ilkesi gereğince kaldırma indirmeyi de kapsadığından nafakanın indirim şartlarının bulunup bulunmadığı tesbit edilip tartışılmadan yazılı şekilde eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerektirmiştir.
Mahkemece yapılacak iş, davacının sosyal ve ekonomik araştırması yapılarak tüm gelir ve mal varlığı tesbit edilerek, tesbit edilen gelirin davalı geliri ile karşılaştırılarak, nafakanın indirim şartlarının bulunup bulunmadığı tam olarak tesbit edilip, hakkaniyet durumu da nazara alınarak gerekirse nafakanın tamamının kaldırılmayıp bir miktar indirilmesine karar verilmelidir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, E. 2015/9712 K. 2015/17061 T. 2.11.2015
Davacı vekili dava dilekçesi ile; tarafların 2010 yılında boşandığını, davalı lehine aylık 300 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, TÜFE artışı ile nafakanın 415 TL ye ulaştığını, yeniden evlendiğini, çocuğunun olduğunu bu nedenle masraflarının arttığını belirterek yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, bu talebinin reddedilmesi halinde nafakanın aylık 150 TL’ye indirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; nafakanın kaldırılması talebinin reddine, Lüleburgaz 2. Asliye hukuk mahkemesinin 2009/185 Esas-2010/388 karar sayılı dosyasında takdir edilen 300 TL yoksulluk nafakasının aylık 200 TL ye indirilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, yoksulluk nafakasının kaldırılması talebine ilişkindir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı tarafın tüm, davalı tarafın sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Türk Medeni Kanununun 176/3.maddesinde yoksulluğun ortadan kalkması halinde mahkeme kararıyla nafakanın kaldırılacağı, 176/4.maddesinde ise, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde irad biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın artırılması yada azaltılmasına karar verilebileceği düzenlenmiştir.
Anılan maddede yoksulluğun hukuksal kavramı tanımlanmamış ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 2-656 E.-688 K.sayılı kararında yeme, giyinme, barınma, sağlık ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edileceği belirtilmiştir.
Somut olayda, davacının karayollarında işçi olarak çalıştığı, 1.800 TL gelirinin olduğu, davalının ise evhanımı olduğu, gelirinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Günün ekonomik koşulları, davalının nafakadan başka gelirinin bulunmaması ve ele geçen nafaka miktarı gözetildiğinde; nafakanın indirim koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken nafaka miktarından indirim yapılması doğru görülmemiştir
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi, 2. Hukuk Dairesi, E. 2021/842 K. 2021/813 T. 2.7.2021
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen kararına karşı, davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmakla, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353.madde uyarınca duruşma yapılmadan dosya incelendi gereği düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA, SAVUNMA İLE YARGILAMA SÜRECİ:
Davacı dava dilekçesinde; davalı ile 1972 yılından bu yana evil olduklarını ve davalının uzun yıllar önce evi terk ettiğini, maddi olarak hiç bir yardımda bulunmadığını, çocukların da yaşağı gereği yalnız kaldığını, maddi desteğe ihtiyacının olduğunu, davalının iki emekliliği olduğunu aylık yedi bin TL civarında geliri olduğunu, aylık 2.000 TL nafaka talep ettiğini belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 1.000 TL tedbir nafakasına karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ :
Mahkemece verilen hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuş olup, istinaf dilekçesinde özetle; hiç bir gerekçe sunulmadan daha önce takdir edilen nafakanın 1.000 TL’ye düşürülmesinin hatalı olduğunu, davalının ekonomik durumu dikkate alındığında takdir edilen nafaka miktarının az olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını ve talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :
Dava, TMK 195-197.maddelerine dayalı tedbir nafakasına ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükme karşı davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
HMK’nun 355.maddesine göre resen gözetilecek kamu düzenine aykırı haller dışında istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Tüm dosya kapsamı ve istinaf başvurusu birlikte değerlendirildiğinde;yerel mahkeme tarafından daha önce 2019/289 esas, 2019/648 karar sayılı ilam ile davacı lehine hükmedilen aylık 1.500 TL tedbir nafakası kararına karşı davalı tarafından istinaf başvurusunda bulunulduğu,
Dairemizin 2019/1533 esas, 2020/634 karar sayılı ilamı ile davalının karar duruşmasında savunma hakkının kısıtlandığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüne ve mahkeme kararının kaldırılmasına karar verildiği, mahkemece yeniden devam edilen yargılama sonucunda verilen kararda, davanın kısmen kabulüne, dava tarihinden itibaren aylık 1.500 TL olarak verilen (önceki kararındaki) tedbir nafakasının 500 TL indirimi ile aylık 1.000 TL olarak devamına, karar kesinleştiğinde yardım nafakası olarak devamına şeklinde hüküm kurulduğu, davacı kadın tarafından nafaka miktarı yönünden istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.
Öncelikle, Dairemizin daha önce verdiği karar ile yerel mahkemenin ilk kararı tümden kaldırıldığından ve ortada icra edilecek bir nafaka kararı bulunmadığından, yerel mahkemece istinafa konu ikinci kararın verilmesi sırasında ortadan kaldırılan nafaka ilamına atfen ve daha önce hükmedilen nafakanın indirilerek hüküm kurulması usule aykırı olduğu gibi, davanın konusu dava tarihinden başlayan ve kesinleşme sonrasını da kapsayacak şekilde TMK’nın 197.maddesine dayalı tedbir nafakası davası olduğu halde, dava tarihinden karar kesinleşinceye kadar tedbir nafakası olarak hükmedilip, karar kesinleştiğinde nafakanın yardım nafakası olarak devamına karar verilmesi de doğru olmamıştır.
Bunun dışında, yerel mahkemece TMK’nun 197. maddesi gereğince, davacı kadın lehine tedbir nafakasına hükmedilmesinde her hangi bir yanlışlık tespit edilmemiş ise de; tarafların tespit olunan ekonomik ve sosyal durumları,
kadının ihtiyaçları, paranın satın alma ve davalının ödeme gücü ile hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında, davacı kadın lehine takdir edilen aylık 1.000 TL tedbir nafakası miktarının az olduğu anlaşılmakla,
davacının bu yöndeki istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesince, davacı kadın lehine takdir edilen nafakanın artırılmasına, kadın için aylık 1.500 TL tedbir nafakasına karar verilmesi gerektiği kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacının tedbir nafakası miktarına yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddeleri gereğince kısmen KABULÜ ile,
istinafa konu Kocaeli 2.Aile Mahkemesinin 2020/1143 E.- 2021/393 K. sayılı ilamının KALDIRILMASINA ve yeniden hüküm kurulmasına, Buna göre:
1-Davanın kısmen kabulü ile TMK’nun 197.maddesi gereğince dava tarihi olan 17/05/2019 tarihinden başlamak kaydı ile aylık 1.500 TL tedbir nafakasının davalı kocadan alınarak davacı kadına ödenmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibari ile KESİN olarak OY BİRLİĞİİLE karar verildi. 02/07/2021