Nüfus Davaları Nüfus/Aile Kütüğü
Makale Başlıkları
Nüfus Davaları
Nüfus davaları, kişilerin medeni durumları, kimlik bilgileri ve aile ilişkileri gibi konularda yasal düzenlemelerin uygulanması veya değiştirilmesi için açılan davalardır. Boşanma, vesayet, soybağı tespiti, velayetin düzenlenmesi gibi çeşitli konular nüfus davaları kapsamında ele alınabilir.
Bu davalar, Türk Medeni Kanunu ve ilgili diğer mevzuatlar çerçevesinde yürütülür ve kişilerin medeni durumlarına, aile ilişkilerine ve kimlik bilgilerine ilişkin düzenlemelerin yapılmasını veya değiştirilmesini amaçlar. Nüfus davalarında belirli prosedürler ve yasal süreçler bulunur ve genellikle mahkeme kararıyla sonuçlanır. Bu makalede, nüfus davalarının çeşitleri, açılabileceği durumlar ve bu süreçlerin nasıl işlediği detaylı bir şekilde incelenecektir.
Nüfus/Aile Kütüğü
- İnsanların doğumları ile birlikte oluşturulur.
- Bireylerin kimlik bilgilerini, kişisel durumlarındaki değişiklikleri ve yerleşim yeri adreslerini içerir.
İçerdiği Bilgiler
- T.C. kimlik bilgileri:
- Adı
- Soyadı
- Cinsiyeti
- Baba adı
- Ana adı
- Soyadı
- Doğum bilgileri:
- Doğum yeri
- Doğum tarihi
- Kayıt bilgileri:
- Kütüğe kayıt tarihi
- Kişisel durum değişiklikleri:
- Evlilik
- Boşanma
- Soy bağı kurulması
- Ölüm
- Vatandaşlık kazanımı
- Vatandaşlık kaybı
- Dini
- Medeni hali
- Yerleşim yeri adresi
- Fotoğraf
Oluşumu
Nüfus/aile kütüğü, bireylerin doğumları ile birlikte oluşturulur. Doğum kayıtları, doğumdan en geç 30 gün içinde, doğum yeri nüfus müdürlüğüne bildirilir. Bildirimde, bebeğin adı, soyadı, cinsiyeti, doğum yeri ve tarihi, anne ve babanın kimlik bilgileri yer alır.
Nüfus/aile kütüğünde yer alan bilgiler, kişilerin kişisel durumlarındaki değişikliklere göre de güncellenir. Evlilik, boşanma, soy bağı kurulması, ölüm, vatandaşlık kazanımı ya da kaybı gibi değişiklikler, yetkili makamlarca nüfus müdürlüğüne bildirilir. Bildirimlerde, değişikliğin türü, tarihi ve ilgili kişilere ait bilgiler yer alır.
Nüfus/aile kütüğü, kişilerin kimliklerinin tespiti, aile ilişkilerinin belirlenmesi, nüfus hareketlerinin izlenmesi ve kamu hizmetlerinin sunulması gibi çeşitli amaçlarla kullanılır.
Kişinin nüfus kaydının tutulması sürecinde nüfus müdürlüklerinde yapılan maddi hata hallerinin düzeltilmesi; din, medeni hal, cinsiyet değişikliği yahut farklı nedenlerle nüfus kaydının değiştirilmesi davası açmak gerekliliği doğabilmektedir.
Örneğin nüfus kaydının düzeltilmesi davası ile genetik anneye, anne olduğunu iddia eden kadına, annesinin adının yanlış yazıldığını düşünen çocuğa ve genetik anne olmamasına rağmen nüfus bilgilerinde çocuğun annesi olarak görünen kadına dava açılabilmesi imkânı verilmiştir.
Kısacası nüfus kaydındaki hatalar veya eksiklikler sonucunda kişi mağdur olabilmektedir. Bu mağduriyetlerin ortadan kalkması amaçlanarak ilgili hususa yönelik açılan davaya nüfus kaydının düzeltilmesi davası denmektedir.
Kayıt düzelttirmek isteyen kişi ile hukuki menfaati bulunan tüm ilgililer ilgili Nüfus Müdürlüğünü davalı göstererek davacının yani kendi yerleşim yerinin bulunduğu Asliye Hukuk Mahkemelerinde dava açabilir.
Nüfus Davaları Nelerdir?
Nüfus davaları;
- Ad ve soyadın değiştirilmesi talebiyle açılan davalar,
- Cinsiyet değişikliği talebiyle açılan davalar,
- Doğum tarihi ve yaş düzeltme talebiyle açılan davalar,
- Nüfus kaydının iptali için açılan davalar,
- Babalık davası, soy bağının reddi talepleriyle açılan davalar,
- Din değiştirme talebiyle açılan davalar,
- Gaiplik davası,
- Kişisel durum sicillerinin tutulmasından doğan davalar,
- Yaş değiştirme talebiyle açılan davalar,
- Anne-baba adı değiştirme davaları,
- Tespit davaları ve diğer kayıt düzeltme davaları
Şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
Kimler Nüfus Davası Açabilir?
Yukarıda sayılı bahsi geçen durumlar için hukuki yararı bulunan herkes tarafından açılabilmektedir. Ancak dava açma hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı bir haktır. Bu sebeple işbu dava konusunun bizzat ilgilisi tarafından açılmalıdır.
Bu duruma istisna olarak hakkında kısıtlılık kararı bulunan, kendisine yasal temsilci atanmış olan kişiler söylenebilir. Bahsedilen bu hususlar mevcut ise kişi adına vasi veya yasal temsilci tarafından nüfus davası açılabilecektir.
18 Yaşından Küçük Olan Bir Kimse Nüfus Davası Açabilir Mi?
Reşit olmayan,18 yaşından küçük veya mahkeme kararı ile reşit sayılmayan kişi hukuk sisteminde çocuk olarak nitelendirilmektedir.
Bu kapsamda çocuğun anne veya babası velayet hakkını kullanarak veya vasi atanması söz konusuysa aynı şekilde çocuğun vasisi küçüğün menfaatlerini gözeterek nüfus davası açabilir.
Nüfus Davaları Kime Karşı Açılır?
Uygulamada yasal olarak yetkili birim Nüfus Müdürlükleri kabul edilmektedir. Ancak kamu düzenini alakadar eden bir hususun varlığı halinde Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da nüfus davası açılabilmektedir.
Nüfus Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme Nedir?
Nüfus davalarında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleri olmakla birlikte yetkili mahkeme ise davacının yerleşim yeri Asliye Hukuk Mahkemesidir. Kişinin Türkiye dışında yaşaması durumunda ise Ankara, İstanbul, İzmir Asliye Hukuk Mahkemeleri’nde Nüfus davası açılabilmektedir.
Soybağının Reddi İle Nüfus Kaydının Düzeltilmesi Arasındaki Farklar Nelerdir?
Nüfus davalarından biri olan nüfus kaydının düzeltilmesi işlemi, soybağının reddi davası ile karıştırılmaması gereken bir husustur. Aralarında dava ispat şartları ve dava açma süresi bakımından farklılıklar mevcuttur. Öncelikle soybağının reddi davasının ne olduğuna değinelim.
Soybağının reddi davası, Türk Medeni Kanunu hükümlerine tabiidir. Soybağının reddi; Baba ile çocuk arasındaki babalık karinesinin çürütülerek ortadan kaldırılması ifade eder.
Bununla birlikte kanunda soybağının reddi davasını kimlerin açabileceği sayılmıştır. Buna göre; koca, çocuk ve anaya karşı dava açarak babalık karinesini çürütebilir veya çocuk, ana ve babaya karşı dava açarak babalık karinesini çürütebilmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 286 ve 291 maddelerine göz atabilirsiniz.
Yani bu hususlardan anlaşılacağı üzere soybağının reddi davası karine esasına dayanılarak açılmaktadır. Nüfus kaydının düzeltilmesi hususunda ise ortada bir karine yoktur. Görevli mahkemeler bakımından da nüfus davaları için Asliye Hukuk Mahekemeleri görevli iken Soybağının Reddi davası için Aile Mahkemeleri görevlidir.
Bir başka farklı husus ise Soybağının reddi davası için 1 yıllık hak düşürücü sürenin bulunmasıdır. Nüfus davaları açısından herhangi bir hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi bulunmamaktadır. Son olarak soybağının reddi davası yazılı yargılama usulüne tabii olup nüfus davaları ise basit yargılama usulüne tabiidir.
Nüfus Davalarında Zamanaşımı Nedir?
Nüfus davaları, ilgililerin eksik veya hatalı durumu tespit etmeleri halinde süre sınırı olmaksızın her zaman açılabilir. Yani herhangi bir hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi bulunmamaktadır.
Nüfus Davasının Açılması İçin Belli Bir Şartın Varlığı Gerekir Mi?
Nüfus kaydının düzeltilmesi talebiyle bir davanın açılabilmesi için nüfus kaydının eksik veya hatalı olarak yapılmış olması gerekmektedir. Bu eksikliğin veya hatanın tespiti ile kişi, nüfus davası açabilecektir.
Nüfus Davaları İçin Başvuru Formatı Nasıl Olmalı?
İlk olarak hangi mahkeme yetkili ve görevliyse bu tespit edilip o mahkemeye hitaben yazılmalıdır. Davanın taraflarının isim, soyisim gibi kimlik bilgileri yazılmalıdır. Muhakkak dilekçede konu kısmına nüfus davasının neden açıldığı, hangi husustaki eksikliğin veya yanlışlığın giderilmesinin istendiği yazılmalıdır.
Nüfus Davaları Ne Kadar Sürer?
Nüfus davasına konu olan hususa bağlı olarak değişmekle birlikte sava süreci 6-12 ay sürebilmektedir. Kamu düzenini ilgilendiren bir husus olduğundan hakimin resen araştırma yetkisi vardır. Hakimin hatalı veya eksik hususu tespit etmesi zaman alabilmektedir.
Emsal Yargı Kararları
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, E. 2010/9036 K. 2010/13410 T. 19.10.2010
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının nüfus kütüğünde 20.05.1970 olan doğum tarihinin 10.09.1969, “R…
…” olan adının da “Ş…
….” olarak düzeltilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
1-Davacı vekili, davacının nüfus kütüğünde yazılı 20.05.1970 olan doğum tarihinin 10.09.1969 olarak düzeltilmesini istemiş, mahkemece adı geçenin doğum tarihi 10.09.1969 olarak düzeltilmiştir. Uşak Devlet Hastanesi’nden alınan 22.07.2003 tarihli sağlık kurulu raporu düzeltilmek istenen doğum tarihini kesin olarak doğrulamamaktadır.
Ayrıca, 25 yaşından sonra tıbben yaş tespiti mümkün olmadığı gibi kayden 25 yaşın üzerinde olan davacının yaşının düzeltilmesi için bu bilgi ve belgeler yeterli sayılamaz. İlgilinin doğum tarihi ile tanıkların dinlendiği tarih arasında uzunca bir zaman geçtiğinden beyanlarında yanılgı olasılığı da bulunmaktadır. O halde, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kamu düzeni ile ilgili olan resmi kaydın mücerret iddia esas alınarak değiştirilmesi yolunda hüküm kurulması,
2-Dava dilekçesine ekli vekaletname genel nitelikte olup, vekil eden davacının nüfus kaydında adının değiştirilmesi konusunda özel bir yetkiyi içermemektedir.
Vekilin, kişiye sıkı sıkıya bağlı kişilik hakları ile ilgili böyle bir davayı açabilmesi için vekaletnamesinde özel yetkinin bulunması gerekir.
Bu durumda mahkemece, genel vekaletname ile dava açan avukata dava konusu işle ilgili özel yetkiyi içeren vekaletnamesini ibraz etmesi için belli bir süre tanınması, bu süre içerisinde vekil vekaletnamesini getirmediği ya da asil bir dilekçe ile veya bizzat duruşmaya gelerek özel yetkisi bulunmayan vekilin açmış olduğu davaya ve yapılan işlere icazet verdiğini bildirmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, bundan zuhul ile davaya bakılıp esas hakkında hüküm kurulması,
Doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 19.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2017/2154 K. 2020/323 T. 2.6.2020
1. Taraflar arasındaki “nüfus kaydının düzeltilmesi ve tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Espiye Asliye Hukuk Mahkemesince verilen asıl ve birleşen davaların kabulüne ilişkin karar davalı … temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda asıl ve birleşen dava yönünden bozulmuş, Mahkemece asıl dava yönünden Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Karar davalı … temsilcisi ve davacı tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4.1. Davacı asıl dava dosyasında 29.03.2013 tarihli dava dilekçesinde; annesi …’nın Giresun ili Espiye ilçesi Kurugeriş köyü 21 …’de kayıtlı, Tahir ve…’den olma, 01.03.1920 doğumlu olduğunu, …’nın annesinin ise Giresun ili Espiye ilçesi Kurugeriş köyü 19 hane 9. sıradaki… olmasına karşın bu hususun nüfus kayıtlarından anlaşılamadığını, Espiye Kadastro Mahkemesinde görülen dava nedeniyle bu davayı açtığını ileri sürerek annesi …’nın annesinin Giresun ili Espiye ilçesi Kurugeriş köyü 19 hane 9. sıradaki… olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
4.2. Davacı birleşen dava dosyasında 29.05.2013 tarihli dava dilekçesinde, annesi …’nın nüfus kaydında 01.03.1920 olarak yazılı olan doğum tarihinin 10.03.1917 olarak tespiti ve nüfus kaydının bu şekilde düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı … temsilcisi cevap dilekçesi sunmamış, 28.05.2013 tarihli duruşmaki beyanında; Yeter’in 1917 tarihinde öldüğünü ve…’nin doğum tarihinin 1920 olduğunu, bu durumun çelişki oluşturduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Espiye Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.12.2013 tarihli ve 2013/105 E., 2013/611 K. sayılı kararı ile, Tirebolu Hükümet Konağı’nın 1959 yılında yanması sebebi ile özel kütükler zayi olduğundan …’ya ait doğum tutanaklarına ulaşılamadığı,
yargılama aşamasında beyanlarına başvurulan tanıkların anlatımları ve 11.04.2013 tarihli kolluk araştırma raporu doğrultusunda, …’nın anne isminin… olduğu, Yeter’in ise anne isminin Kamer,
baba isminin Hasan olduğu, Yeter’in evlilik yapmadığının anlaşıldığı gerekçeleriyle asıl ve birleşen davaların kabulü ile …’nın annesinin Giresun ili, Espiye ilçesi, Kurugeriş köyü, cilt no:21, hane no:19, BSN: 9’da nüfusa kayıtlı, Hasan ve Kamer kızı, 01.07.1894 doğumlu,
22216917538 TC Kimlik numaralı… olduğunun tespitine, nüfus kayıtlarında gerekli bağlantının kurulmasına, …’nın nüfus kaydında 01.03.1920 olan doğum tarihinin 10.03.1917 olarak düzeltilmesine, düzeltilmiş hâliyle nüfusa kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Espiye Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı … temsilcisi tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 29.04.2014 tarihli ve 2014/2040 E., 2014/8006 K. sayılı kararı ile; “1-Asıl davaya ilişkin temyiz yönünden;… davacının annesi olan …’nın 19. hane, 9. sırada kayıtlı… olduğunun kabulü için yeterli kanıt bulunmadığı gibi, davacının annesi olan …’nın doğum tarihi ile…’in ölüm tarihi arasında çelişki doğacak şekilde karar verilmiş olması,
2-Birleşen davaya ilişkin temyiz yönünden;
mahkemece doğum tarihi değiştirilmek istenen …’nın ölümü nedeniyle nüfus kaydının kapalı olduğu, bu nedenle nüfus kayıtları üzerinde herhangi bir işlem yapılamayacağı,
ayrıca tıbben ölü kişinin yaş tespitinin yapılabilmesinin de mümkün olmadığı gözetilmeksizin ve ilgilinin doğum tarihi ile tanıklarının dinlendiği tarih arasında uzunca bir zaman geçtiğinden beyanlarından yanılgı olasılığının yüksek olacağı da düşünülmeksizin doğum tarihinin düzeltilmesine ilişkin davanın reddi yerine tanık beyanlarına dayanılarak kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.” gerekçeleriyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Espiye Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.10.2014 tarihli ve 2014/369 E., 2014/385 K. sayılı kararı ile; verilen ilk kararın davalı … müdürlüğünce birleşen dava yönünden temyiz edilmiş olmasına rağmen, Özel Dairece hükmün asıl dava ve birleşen dava yönünden bozulduğu, asıl dava yönünden verilecek kabul kararı ile birleşen dava yönünden verilecek red kararının çelişki gibi göründüğü…Direnme Kararının Temyizi:
…ancak 1959 tarihinde Tirebolu Hükümet Konağının yanması sonucunda nüfus kayıtlarının da yandığı, daha sonra nüfus kayıtlarının yeniden tanzimi sırasında bu türden çelişkili kayıtların oluşturulduğu, ölü kişilerin doğum tarihinin değiştirilemeyeceği yönünde Özel Daire bozma kararının yerinde olduğu…
…ancak esas dava yönünden verilen bozma kararının yerinde olmadığı, dinlenen tanık beyanlarına göre …’nın gayriresmî olarak evlendiği, nüfus kaydında bekâr göründüğü, bu nedenle çocuksuz görünmesinin hayatın olağan akışına ters olmayacağı…
…kesin bilgi ve görgüye dayalı olarak ispatı istenilen olayların 1917 tarihinde gerçekleştiği düşünüldüğünde kesin bilgi ve görgüye sahip tanık dinletilmesinin mümkün olmadığı, dolayısı ile ispatın fiilen imkânsız olduğu, bu durumda davanın kesin delille ispat edilememesinden reddinin hakkaniyete uygun olmayacağı gerekçeleriyle asıl dava yönünden direnilmesine…
10. Karar süresi içinde davalı … temsilcisi ve davacı tarafından tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından, davacının annesi olan …’nın annesinin Giresun ili, Espiye ilçesi, Kurugeriş köyü, cilt no: 21, hane No: 19, BSN: 9’da nüfusa kayıtlı, Hasan ve Kamer kızı, 01.07.1894 doğumlu, 22216917538 TC Kimlik numaralı… olduğunun tespitine ve nüfus kayıtlarında bağlantı kurulmasına karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Nüfus davaları, nüfus idarelerinde mevcut kişisel durum kayıtlarının düzeltilmesi, kaldırılması veya yeniden yazılması hususlarına ait davalardır. Nüfus kayıtlarının düzenli ve gerçeğe uygun olarak tutulması kamu düzeni ile yakından ilgilidir. Nüfus kayıtlarındaki istemlerle ilgili davalarda, mahkemelerin hiçbir kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın doğru sicil oluşturmak zorunluluğu bulunmaktadır. Bu bakımdan hâkim resen araştırma ilkesinin sonucu olarak kendiliğinden delil toplama yetkisine sahiptir.
13. Nüfus davalarını, kamusal nüfus davaları ve kişisel nüfus davaları olarak sınıflandırmak mümkündür. Kamusal nüfus davaları, Cumhuriyet Savcılıklarınca davaname ile açılmakta iken kişisel nüfus davaları, nüfus kayıtlarının düzeltilmesi, kaldırılması veya yeniden yazılmasını isteyen kişi ya da kişilerce açılır. Tüm nüfus davalarında nüfus idaresi yasal olarak davalı durumunda olup, kişisel nüfus davalarında, nüfus idaresi yanında nüfus kaydının düzeltilmesi, kaldırılması veya yeniden yazılmasından etkilenecek kişi veya kişiler davalı olacaktır (Özkan, H., Ataç (İştip), K., Açıklamalı- İçtihatlı Nüfus Davaları ve Nüfus İşlemleri, Ankara 2004, s. 45-49).
14. Taraf teşkiline ilişkin bu husus dava şartı olup, kamu düzenine ilişkin olmakla davanın her aşamasında mahkemece resen dikkat edilmesi gereken bir olgudur. Taraflar duruşmaya çağrılmadan, eş anlatımla; taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Anayasa)’nın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur.
15. Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan Anayasası’nın 36. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı yan;
dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Aksi hâlde savunma hakkının kısıtlanmış sayılacağı, gerek öğreti, gerekse yargısal kararlarda tartışmasız olarak kabul edilmektedir (Kuru,B. : Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt II, s. 1876 vd).
16. Usulüne uygun olarak taraf teşkili sağlanmadan bir davada karar verilemeyeceğine ilişkin kural, hukuki dinlenilme hakkının bir unsuru olarak düzenlenmiştir.
İddia ve savunma hakkı olarak da ifade edilir. Ancak taraf olsun, olmasın herkesin mahkeme önünde hukuki dinlenilme hakkı vardır.
Hukuki dinlenilme hakkı, iddia ve savunma hakkının medeni usul hukukundaki görünümüdür. Usulü nitelikte genel bir haktır. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesindeki adil yargılanma hakkının bir unsurudur (Pekcanıtez, H.: “Hukuki Dinlenilme Hakkı”, Prof. Dr. Seyfullah Edis’e Armağan, İzmir 2000, p. 753-791, s. 753-754).
17. Hukuki dinlenilme hakkı, çoğunlukla “iddia ve savunma hakkı” olarak bilinmektedir. Ancak, hukuki dinlenilme hakkı, iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır. Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
18. Bunlardan ilki “bilgilenme hakkı” dır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır.
19. Bu hakkın ikinci unsuru, “açıklama ve ispat hakkı” dır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanırlar.
Bu durum “silahların eşitliği ilkesi” olarak da ifade edilmektedir. AİHS’nin 6. maddesinin 1. bendinin ilk cümlesinde yer alan silahların eşitliği ilkesi, yine AİHM’ne göre, mahkeme önünde sahip olunan hak ve vecibeler bakımından taraflar arasında tam bir eşitliğin bulunması ve bu dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır.
20. Üçüncü unsuru, “tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesi”dir. Bu değerlendirmenin de, kararların gerekçesinde yapılması gerekir .
21. Hukukî dinlenilme hakkı yargılamanın süjesi olan herkese aittir. Dava sonunda hukukî durumu etkilenecek olan kişilere, yargılamadaki durumlarına uygun şekilde bu hak tanınacaktır. Tanık ve bilirkişilerin kendileri ile ilgili bir sonuç doğması hâlleri dışında, hukukî dinlenilme hakkı bulunmamaktadır. Davada taraflar, çekişmesiz yargı işlerinde ilgililer bu hakka sahip oldukları gibi, ferî müdahilin de kendi hakkıyla bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkı bulunmaktadır.
22. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi; bozma sonrası yargılamanın devamı, uyup uymama yönündeki kararın verilebilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden usulünce haberdar edilmesi ve böylece taraf teşkilinin sağlanması ile mümkündür. Taraf teşkili sadece davanın açılması aşamasında değil, yargılamanın diğer aşamalarında da önem taşımaktadır.
23. Taraf teşkilinin sağlanmaması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması, hukuki dinlenilme hakkına aykırılık oluşturur ve bozma sebebidir. Hakkın ihlalinin niteliğine göre, yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabul edilebilir. Ayrıca adil yargılanma hakkının ihlali çerçevesinde de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurulabilir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.11.2018 tarihli ve 2018/3-899 E., 2018/1726 K.; 20.06.2019 tarihli ve 2017/3-456 E., 2019/741 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
24. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında; direnmeye konu asıl davada davacı, annesi …’nın annesinin, Giresun ili, Espiye ilçesi, Kurugeriş köyü, cilt no: 21, hane No: 19, BSN: 9’da nüfusa kayıtlı, Hasan ve Kamer kızı, 01.07.1894 doğumlu… olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir. Davada, nüfus kaydının düzeltilmesi istemi soybağı ve miras hukukunu ilgilendirdiğinden, anne olduğu iddia edilen Hasan ve Kamer kızı, 01.07.1894 doğumlu…’in mirasçılarının verilecek karar ile miras hakları etkileneceğinden mirasçılarının davada taraf olmaları gerekmektedir.
25. O hâlde mahkemece, Giresun ili, Espiye ilçesi, Kurugeriş köyü, cilt no: 21, hane No: 19, BSN: 9’da nüfusa kayıtlı, Hasan ve Kamer kızı, 01.07.1894 doğumlu…’in mirasçılarının tespiti ile, sağ iseler kendilerinin, ölü iseler mirasçılarının resen davalı sıfatı ile davaya katılmalarının sağlanması, varsa delilleri toplanarak işin esasının incelenmesi gerekirken bu husus gözetilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davanın esası hakkında karar verilmesi doğru görülmemiştir.
26. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; birleştirme kararı nedeniyle birlikte görülen davada verilen hükmün tamamı yönünden temyiz edilebileceği gibi, sadece asıl veya sadece birleşen dava yönünden temyiz edilebileceği,
temyiz edilmeyen davada verilen karar usul yönünden veya maddi hukuka ilişkin kurallar yönünden hatalı olsa dahi Yargıtay tarafından bu konuda inceleme yapılıp karar verilemeyeceği,
somut olayda mahkemenin ilk kararının sadece birleşen davaya ilişkin kısım yönünden temyiz edildiği,
bu durumda mahkemece hükmün asıl dava yönünden kesinleştiği gerekçesiyle önceki kararda direnilmesi isabetli olduğundan direnme uygun bulunarak,
hükmün uyma kararı verilen birleşen davaya ilişkin inceleme yapılmak üzere özel daireye gönderilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
27. Hâl böyle olunca, asıl dava yönünden direnme kararının diğer hususlar incelenmeksizin taraf teşkilinin sağlanmasına yönelik olarak usule ilişkin nedenlerle bozulması gerekmiştir.
28. Davacının, mahkemece uyma kararı verilen birleşen dosyaya yönelik temyiz itirazları ile ilgili inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı … İdaresi temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile asıl davaya ilişkin direnme kararının usule ilişkin nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
2. Davacının birleşen dosyaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 8. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA GÖNDERİLMESİNE,
Aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 02.06.2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.