

Hizmete Mahsus Eşyayı Terk Etmek veya Kaybetmek Suçu


Yasa Dışı Bahis
Makale Başlıkları
Yakının Cezası Nedeniyle Güvenlik Soruşturması Olumsuz Olanlar Hangi Hukuki Süreci İzlemelidir?
Güvenlik Soruşturması Nedir?
Yönetmeliğe göre Güvenlik soruşturması, Kişinin kolluk kuvvetleri tarafından halen aranıp aranmadığının, kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerinde ilişiği ile adli sicil kaydının ve hakkında herhangi bir tahdit olup olmadığının, yıkıcı ve bölücü faaliyetlerde bulunup bulunmadığının, ahlaki durumunun, yabancılar ile ilgisinin ve sır saklama yeteniğinin mevcut kayıtlardan ve yerinden araştırılmak suretiyle saptanması ve değerlendirilmesini ifade etmektedir. Ayrıca 11. maddede araştırılacak hususlar düzenlenmiştir.
Madde ifadesinde “kişinin” şeklinde ifade bulmuş olmasına rağmen uygulamada güvenlik soruşturmasının aynı zamanda kişinin anne babası ve kardeşlerine hatta amca-dayı-hala-teyze veya onların çocuklarına vb. akrabalarına yönelik de yapıldığı durumlarla karşılaşılmaktadır. Bu sebeple bazı mağduriyetlerin doğması söz konusu olmaktadır.
Hukuki Yol: İdari işlemin tebliğinden itibaren süresi içerisinde (60 gün) gerekçeleri belirtilerek idari işlemin hukuka aykırılığı ortaya koyularak kaldırılması için İPTAL DAVASI açılmalı ve dava ile birlikte yürütmenin durdurulması ve maddi ve özlük hakların iadesi de talep edilmelidir. Bu şekilde iptal davası devam ederken görevinize iade edilebilirsiniz ve iptal kararı verildiğinde görevden ayrı kaldığınız süre içerisindeki kayıplarınızı idareden tazmin edebilirsiniz.
- Ceza Sorumluluğunun Şahsiliği İlkesine Dayanılabilir.
İdare Mahkemeleri tarafından verilen kararlar genellikle kişinin kardeşi veya babası hakkında terör örgütüne üye olma suçundan yapılan soruşturma ve yargılamanın cezaların şahsiliği ilkesi gözetildiğinde ilişiğin kesilmesi sonucunu doğurmaması yönündedir. Mahkemeler ilişiğin kesilmesi, atamanın iptali vb. şeklinde yapılan idari işlemin iptali yönünde karar vermektedirler.
Konuya İlişkin Yargı İçtihatları:
- DANIŞTAY 12. HUKUK DAİRESİ, 04/12/2013 TARİH VE 2011/2509 ESAS 2013/9649 KARAR SAYILI İLAMINDA, özetle; “Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından 2009 yılında yapılan dış kaynaktan muvazzaf astsubay temini sınavında başarılı olan davacının, güvenlik soruşturması olumsuz sonuçlandığından bahisle atamasının yapılmaması yolundaki Kara Kuvvetleri Komutanlığının işleminin iptali istemiyle açılan davada; yapılan güvenlik soruşturması kapsamında, davacının Devletin güvenliğini tehlikeye düşürebilecek yasa dışı ideolojik bir görüşü benimsediği veya kurumun güvenliğini ihlal edebilecek tutum ve davranışlar içerisinde bulunduğunu ortaya koyan hukuken kabul edilebilir somut bir tespite yer verilmediği dikkate alındığında, sınıf öğretmeni olarak görev yapan davacının kardeşi hakkında elde edilen istihbari mahiyetteki bilgiler esas alınarak güvenlik soruşturmasının olumsuz olduğundan bahisle davacının atamasının yapılmamasına dair davaya konu işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiş, hüküm onanmıştır”
- AYİM 2. DAİRESİ 2015/1647 E VE 2015/1820 K SAYILI KARARINDA “…bir yakınının yasadışı faaliyetlerinden dolayı davacının askeri okuldan çıkarılması işlemi Anayasanın kanun önünde eşitlik, hiç kimsenin öğrenim haklarından yoksul kılınamayacağı ve herkesin dilediği alanda çalışma hakkı olduğuna ilişkin hükümlerine de aykırıdır. Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı hakkında Silahlı Kuvveetler İstihbarata Karşı Koyma, Koruyucu Güvenlik ve İşbirliği Yönergesi Kapsamında yapılan güvenlik soruşturması neticesinin (babasına ait bilgilerin) ,davacının okuldan çıkartılmasını gerektirecek boyutta ve ağırlıkta bulunmaması ve güvenlik soruşturmasının olumsuz kabul edilmesine yeterli, somut ve hukuksal belgeleri taşımaması sebebiyle, buna dayalı olarak yapılan okuldan çıkarma işleminin iptaline karar verilmesi gerektiği sonuç kanaatine ulaşılmıştır…” şeklinde karar vermiştir. Bu durumda, hukukun evrensel bir prensibi olan ceza sorumluluğunun şahsiliği ve hiç kimsenin başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamayacağı prensibi göz önüne alındığında, ideolojik herhangi bir faaliyeti bulunmayan ve herhangi bir suçtan hüküm giymemiş olan davacının, bilgi notunda yer alan babası hakkındaki ifadeler nedeniyle güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak değerlendirilerek subay adaylığının sonlandırılmasına yönelik olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.” şeklinde hüküm kurarak dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir.
- ANKARA BÖLGE İDARE MAHKEMESİ 4. İDARİ DAVA DAİRESİNİN 19.04.2019 TARİHLİ VE Y.D İTİRAZ NO : 2019/637 SAYILI KARARINDA AYNEN ŞÖYLE DENİLMEKTEDİR: “Anayasamızın 38. maddesinin 7. fıkrasında, “ceza sorumluluğunun şahsiliği” ilkesine yer verilmiştir. Bakılan uyuşmazlıkta, davacının kendisi hakkında olumsuz bir bilginin bulunmadığı ve güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlamasının; eşinin FETÖ/PDY terör örgütüne üyelik suçlamasıyla halen yargılamasının devam etmesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 38’inci maddesinin 7’nci fıkrasında “Ceza Sorumluluğu şahsidir.” hükmü yer almaktadır. Anayasanın bu hükmü ile şahısların işledikleri idari veya adli suçlara istinaden, gerek adli gerekse idari merciler tarafından verilen cezaların yalnızca o kişiye yönelik olarak infaz edilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Diğer taraftan 12.10.2004 tarihli ve 25611 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Ceza Sorululuğunun Şahsiliği” başlıklı 20’nci maddesinin (1) numaralı fıkrasında “Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının filinden dolayı sorumlu tutulamaz” hükmü bu bağlamdadır. Hukukun genel ilkelerine göre de; suçta da cezada da şahsilik esastır. Bütün dünyada hukuka saygılı sistemler nezdinde, “Hiç kimse bir başkasının suçundan dolayı cezalandırılamaz.” Suçta ve cezada şahsilik ilkesi gereğince, eylemi (kimler) gerçekleştirmişse, onlar aleyhine takibat yapılır. Suçun ve cezanın şahsiliği ilkesi Ceza Hukukunun en önemli ilkelerinden biridir. Suç kişiseldir. Suçu işleyenden başkasını suçlayamazsınız ve aynı şekilde suçludan başkasını cezalandıramazsınız. Anayasanın 38’inci maddesi ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 20’nci maddesinde düzenlenen suçların ve cezaların şahsiliği prensibinin dayanağı “herkesin kendi yaptığı eylemlerden sorumlu olması, kimsenin başkasının eylem ve işlemlerinden sorumlu tutulmaması” evrensel hukuk kuralıdır. HER NE KADAR, DAVACININ ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ KADROSUNA ATAMASININ YAPILMAMASI İŞLEMİ, CEZA HUKUKU ANLAMINDA SUÇ KARŞILIĞI TERTİP EDİLEN YASADA SAYILAN CEZA TÜRLERİNDEN DEĞİLSE DE, CEZALANDIRMANIN SALT CEZA HUKUKU ANLAMINDAKİ CEZALARLA SINIRLI OLMAYIP, GENİŞ ANLAMDA KİŞİ HUKUKU BAKIMINDAN İDARENİN KİŞİ HAKKINDA OLUMSUZ İŞLEM TESİS ETMESİ VEYA KİŞİLERİN BAZI HAKLARI KULLANMASINI ENGELLEMESİNİ DE KAPSADIĞI AÇIKTIR. Bu kapsamda herhangi bir suça karıştığı yönünde bir tespit ve şahsıyla ilgili olarak yasal mevzuata göre herhangi bir eksikliği bulunmayan davacının girmiş olduğu sınavlarda emsallerinin önüne geçerek başarılı olması ve bunun sonucunda Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı yandal uzmanlık eğitimi programına yerleştirilmesine rağmen bir yakınının işlemiş olduğu suçtan veya başka bir eyleminden dolayı araştırma görevlisi kadrosuna atamasının yapılmasının engellenmesi de bir haktan mahrum bırakılmak suretiyle bir nevi cezalandırmadır. Dolayısıyla, söz konusu terör örgütü ile davacının bizzat irtibat veya iltisakı konusunda herhangi bir iddiada bulunulmadığı anlaşılmakla, yukarıdaki açıklamalar, davacının atanacağı görev ve mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; bizzat kendi hakkında güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasına sebep olacak herhangi bir bilgi bulunmayan davacının, eşinin ceza davasına konu olan ve halen yargılaması devam eden eylemi sebebiyle güvenlik soruşturması olumsuz kabul edilerek, araştırma görevlisi kadrosuna atamasının yapılmamasına yönelik dava konusu işlemde, açıkça hukuka aykırılık bulunduğu sonucuna varılmıştır. ÖTE YANDAN, HUKUKA AÇIKÇA AYKIRI OLDUĞU TESPİT EDİLEN DAVA KONUSU İŞLEMİN UYGULANMASI HALİNDE DAVACININ ATAMASININ YAPILAMAYACAK OLMASI NEDENİYLE TELAFİSİ GÜÇ ZARARLARA NEDEN OLACAĞI AÇIK OLDUĞUNDAN DAVA KONUSU İŞLEMİN YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASI GEREKMEKTEDİR. Açıklanan nedenlerle davacı vekilince yapılan itirazın kabulüne; yürütmenin durdurulması talebinin reddine yönelik verilen itiraza konu kararın kaldırılmasına; hukuka aykırı olduğu ve uygulanması halinde davacının telafisi güç zararına yol açacağı açık bulunan dava konusu işlemin, dava sonuna kadar ve teminat aranmaksızın yürütmesinin durdurulmasına; 2577 sayılı Yasanın 27 nci maddesi uyarınca,19/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.” şeklindedir.
- DANIŞTAY 8. DAİRESİ, 13.12.2000 TARİHLİ, E. 1999/852, K. 2000/8173. sayılı kararında “kardeşinin hırsızlık suçundan yargılanması nedeniyle davacının polis okulundan ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlemi” hukuka aykırı bularak iptal etmiştir.
- İşleme Dayanak Yapılan Bilginin Güncel Ve Somut Olmaması Gerekçesine Dayanılabilir.
Konuya İlişkin Yargı İçtihatları:
- Danıştay 12. Daire Başkanlığı 2016/6820 E. , 2019/7765 K.
“Dava konusu olayda, davacının güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasına neden olan, babasının 2003 yılı itibarıyla …’da … yanlısı olarak faaliyet gösteren oluşum içerisinde yer aldığı yönündeki bilgi notunun, işlem tarihinden yaklaşık oniki yıl öncesine ait bir bilgiye ilişkin olduğu ve söz konusu bilginin, dava konusu işlem tarihi itibarıyla güncelliğini koruyup korumadığının anlaşılamadığı görüldüğünden yukarıda sayılan güncellik ve somutluk kriterlerine uygun olmadığı, bu nedenle de davacının güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasına neden olamayacağı sonucuna varıldığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” şeklindeki kararı ile bunu ortaya koymuştur.
Bununla birlikte ANASAYA MAHKEMESİ Güvenlik Soruşturması ile ilgili birçok maddeyi kaldırmıştır. Bu kapsamda 657’ye tabi memurlar, sözleşmeli personel ve akademisyenler için Güvenlik Soruşturması kaldırılmıştır. Mahkemeler devam eden davalarda da Anayasa Mahkemesi kararını dikkate alarak idari işlemin iptaline karar vermektedir.
- 657’ye Tabi Memurlar Bakımından
657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’na 2016 yılında KHK ile eklenen 48. madde 8. fıkra A bendi “Güvenlik Soruşturması yapılmış olmak” ifadesi Anayasa Mahkemesi kararı ile kaldırılmıştır(Ek: 3/10/2016 – KHK-676/74 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7070/60 md.) (İptal: Anayasa Mahkemesinin 24/7/2019 tarihli ve E.:2018/73; K.:2019/65 sayılı Kararı ile)
Dolayısıyla kaldırılma tarihi olan 24/7/2019 tarihinden itibaren güvenlik soruşturmasına dayanılarak ilişik kesme veya atamanın iptali vb. kararlar verilemez. Ayrıca 24/7/2019 tarihinden önce dava açılmış olması durumunda da henüz kesinleşmemiş mahkemede görülmeye devam eden derdest davalar açısından da bu iptal kararı gereği güvenlik soruşturmasına dayanan atamanın iptali, ilişik kesme işlemleri iptal edilmelidir. Zira Anayasa Mahkemesi güvenlik soruşturması yapılması şartını kanun maddesinden çıkarmıştır. Bu durumdan eldeki görülen davaların da yararlanması gerekmektedir.
Bu konuya ilişkin Danıştay görüşleri:
- Danıştay 4. Dairesi’nin 09.05.2011 tarih ve E.2011/2428, K.2011/3386 sayılı kararında
“Anayasa Mahkemesince bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olması halinde, Anayasa Mahkemesi’nce verilen iptal kararının henüz Resmi Gazete’de yayımlanmaması veya uygulama tarihinin ayrıca belirlenmesi halinde, iptal edilen yasa kuralının uygulanmasının sürdürülmesi nedeniyle bu uygulamaya karşı dava yoluna başvuracakların iptal kararının hukuki sonuçlarından yararlanamayacaklarının kabulünün mümkün olmadığı” yönünde hüküm tesis edilmiştir.
- Danıştay 2. Dairesi’nin 01.06.2005 tarih ve E.2004/1545, 2005/1886 sayılı kararında ise “Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen kanun hükmüne ilişkin olarak daha önceden açılan ve görülmekte olan davada iptal hükmünün hukuki sonuçlarından yararlanılması gerekeceği belirtilmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ TARAFINDAN; UYUŞMAZLIĞIN ANAYASA’YA AYKIRILIĞI SAPTANMIŞ OLAN KURALLARA GÖRE GÖRÜLÜP ÇÖZÜMLENMESİNİN ANAYASA’NIN ÜSTÜNLÜĞÜ PRENSİBİNE VE HUKUK DEVLETİ İLKESİNE AYKIRI DÜŞECEĞİ YÖNÜNDE HÜKÜM TESİS EDİLMİŞTİR. Söz konusu karar, idare tarafından temyiz edilmiş olmakla birlikte; başvurulan temyiz yolunda, Danıştay 2. Dairesi tarafından temyiz nedenlerinin dava konusu olayda gerçekleşmemiş olduğu yönünde hüküm kurularak temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.”
- DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU’NUN 30.10.2013 TARİH VE E.2010/2292, K.2013/3366 SAYILI KARARINDA,
-Her durumda yargı mercilerinin bakmakta oldukları uyuşmazlıklarda hukuka ve Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş kuralların uygulamasının ve uyuşmazlıkları bu kurallara göre çözümlemesi sonucunu doğurmayacağı,
-Anayasa Mahkemesince iptal kararının yürürlüğe girmesi için verilen sürenin, Mahkemenin iptal kararının gerekçesiyle birlikte dikkate alınması ve yorumlanması gerektiği,
-Aksinin kabulünün, dava yoluna başvuran herkes için Anayasa ile tanınmış olan itiraz hakkının fiilen işlemez hale getirilerek ortadan kalkması ve iptal kararının uygulanamaması anlamına geleceği,
-Ayrıca, bu durumun, Anayasa’ya aykırılığı hükmen saptanmış olan bir yasa kuralının uygulanmasının hukuken korunması gibi bir sonuca neden olacağı ve bunun Anayasa’nın üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkesine aykırı düşeceği
-Kaldı ki, bir işlemin dayanağı yasa kuralının, Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmesi halinde, bu işlem bir idari davaya konu edilmemiş olsa bile, iptal kararından etkileneceği öğretide kabul edildiği açıklamalarına yer verilmiştir.
Görüleceği üzere, Danıştay’ın görüşü; anayasa mahkemesi tarafından iptal edilen kanun hükümlerine ilişkin iptal hükmünün hukuki sonuçlarının; söz konusu hükümlerin yürürlükte bulunduğu dönemlerde açılmış bulunan ve anayasa mahkemesi tarafından iptal kararı tesis edildiği dönemde halen derdest haldeki davalarda dikkate alınması gerektiği yönündedir.
Konuyla alakalı ayrıntılı bilgi almak için iletişime geçebilirsiniz.