Dolandırıcılık Suçu Nedir?

Makale Başlıkları
Dolandırıcılık Suçu Nedir?
Dolandırıcılık Suçu nedir günlük hayatta pek çok kez karşımıza çıkabilmektedir. Kanun koyucu bu suç sebebiyle oluşabilecek mağduriyetleri önlemek amacıyla Ceza Kanunu’nun 157. ve 159. maddeleri arasında bu suçu yaptırıma bağlamıştır.
Ceza Kanununda bulunan düzenlemelerde suçun basit hali, nitelikli hali ve daha az cezayı gerektiren haller bulunmaktadır. Dolandırıcılık Suçu Nedir
Dolandırıcılık Suçunun işlenebilmesi için öncelikle fail ve mağdurun olması gerekmektedir. Fail ve mağdur sadece gerçek kişiler olabilmektedir. Tüzel kişiler bu suçun faili ya da mağduru değil; anca suçtan zarar gören veya suçun işlenmesinde kullanılan araç olabilmektedir. Suçtan menfaat sağlayan tüzel kişiler için de hâkim tarafından güvenlik tedbirlerine hükmonulabilir.
Dolandırıcılık suçunun konusu, mal varlığı değerleridir. Suça konu olan mal varlığı değerlerinin herhangi bir parasal değeri olması gerekmemektedir. Ayrıca Suçun işlenebilmesi için hileli bir fiil olması gerekmektedir. Kanun Koyucu “hileli” davranışların tanımını yapmayarak, somut olayda hâkimin takdir yetkisine bırakmıştır.
Dolandırıcılık suçunda fiilin kast ile işlenmiş olması gerekmektedir. Taksir ile hileli fiil işlenemeyeceği için taksire dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Failin kendisine veya başkasına hileli davranışlarla çıkar sağladığı fiillerde kastın en geç fiilin işlendiği anda olması gerekmektedir.
Dolandırıcılık Suçunun Nitelikli Halleri Nelerdir?
Dolandırıcılık suçunun nitelikli halleri Türk Ceza Kanunu’nun 158. Maddesinde düzenlenmiştir. Kanun koyucu, suçun nitelikli hallerinin işlenmesi durunda daha ağır cezaların uygulanması gerektiğini öngörmüştür.
Dolandırıcılık suçunun;
- Dini inanç ve duyguların istismar edilerek,
- Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli veya zor durumlardan faydalanarak,
- Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından faydalanarak,
- Kamu kurum ve kuruluşlarını, siyasi partileri ve vakıflara araç olarak kullanarak,
- Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,
- Bilişim sistemlerini, banka veya kredi kurumlarını araç olarak kullanarak,
- Ticari işletmelerde çalışan kişilerin, ticari şirketin faaliyet alanını araç olarak kullanarak,
- Serbest meslek sahibi kişileri, mesleğinden kaynaklı kendisine oluşan güven güveni kullanarak,
- Banka ve krediler kurumlarının tahsis edeceği kredileri almak amacıyla,
- Sigorta bedelini almak amacıyla,
- Kamu kurum ve kuruluşlarında çalıştığı algısını yaratarak, İşlenmesi halinde suçun cezası ağırlaştırılarak uygulanır. Dolandırıcılık Suçu Nedir
Cezasızlık ve Daha Az Ceza gerektiren Haller Nelerdir?
Dolandırıcılık suçunun cezasızlık ve daha az cezayı gerektiren halleri Türk Ceza Kanunu’nun çeşitli bölümlerinde yer almaktadır. İlk olarak suçun düzenlendiği mal varlığına karşı işlenmiş olan suçlar kısmında bulunan halleri incelemek gerekir.
Kanunun 159. Maddesinde suçun, hukuki bir ilişkiden kaynaklı alacağın tahsil edilmesi amacıyla işlenmesi durumunda cezanın 6 aydan 1 yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmedileceği öngörülmüştür.
Kanunun 167. maddesinde ise şahsi cezasızlık sebepleri ve daha az ceza gerektiren halleri düzenlenmiştir. 167. madde uyarınca; evlilik birliği devam eden eşlerden birinin diğerine, altsoy ve üst soyun veya aynı derecede olan kayın hısımlarına, aynı konutta yaşayan kardeşlerden birinin diğerine karşı dolandırıcılık suçunu işlemesi durumunda fail hakkında cezaya hükmolunmaz.
Ayrılmış eşlerden birinin diğerine, aynı konutta yaşamayan kardeşlerden birinin diğerine, aynı konutta yaşayan ikinci ve üçüncü derece akrabalara karşı dolandırıcılık suçunun işlenmesi durumunda şikâyet üzerine verilecek ceza yarı oranında indirilir. Dolandırıcılık suçu tck 157 tck 158 makalesini okuyorsunuz.
Ceza Kanunun 168. maddesinde ise etkin pişmanlık hükümleri bulunmaktadır. Failin suç sırasında veya sonrasında (kovuşturma başlamadan önce) mağdurun zararını tazmin etmesi durumunda cezada indirim uygulanabilmektedir.
Cezada indirim hali olmamakla birlikte suçun teşebbüs aşamasında kalmış olması durumunda, suçun tamamlanmış haline uygulanacak cezanın 1/4 ünden 3/4 üne kadar indirim uygulanmaktadır.
Dolandırıcılık Suçunun Cezası Nedir?
Dolandırıcılık suçunun basit halinin cezası 1 yıldan 5 yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasıdır. Dolandırıcılık suçunun nitelikli halinin oluşması durumunda ise 3 yıldan10 yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasına hükmonulur.
Dolandırıcılık Suçunda Zamanaşımı Süresi Ne Kadardır?
Dolandırıcılık suçunun temel halinin oluşması durumunda zaman aşımı süresi 8 yıldır. Dolandırıcılık suçunun nitelikli halinin ortaya çıkması durumunda ise 15 yıl zamanaşımı süresi bulunmaktadır. Bu süreler suçun işlenmesin itibaren başlamaktadır.
Dolandırıcılık Suçunda Yetkili ve Görevli Mahkeme Neresidir?
Dolandırıcılık suçunun basit halinde görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. Nitelikli halinin oluşması durumunda ise görevli mahkeme ağır ceza mahkemesidir.
Davanın görüleceği yer suçun tamamlandığı yer mahkemesidir. Suç, failin kendisine veya başkasına yarar sağladığı yerde tamamlanmış sayılmaktadır.
Bu sebepten dolayı yetkili yer mahkemesi failin yarar sağladığı yerdir.
Dolandırıcılık Suçunda Hareket Unsurunu Oluşturan Fiiller Nelerdir?
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 157 ve 158. Maddelerinde düzenlenen dolandırıcılık suçu seçimlik hareketle işlenebilen bir suçtur.
Kanunda sayılan hareketlerden yalnız birinin gerçekleşmesi halinde suç oluşmuş sayılır hepsinin meydana gelmesine lüzum yoktur. Dolandırıcılık suçu tck 157 tck 158 makalesini okuyorsunuz.
Ancak suçun temel halinde gerçekleşmesi gereken birtakım koşullar bulunmaktadır. İlgili maddeden anlaşılacağı üzere dolandırıcılık fiilinin; hileli hareketlerle, mağduru aldatarak, mağdurun veya başkasının zararına olarak kendisinin veya başkasının yararına bir çıkar elde etmesi gerekir. Bunlar dolandırıcılık fiilinin oluşması için gerekli olan şartlardır. Bu şartların bir arada bulunması gerekmektedir.
Hileli Davranış Nedir?
Dolandırıcılık suçunun fiilini hileli davranışlar oluşturmaktadır. Hileli davranışlar, muhatabının iradesini sakatlamaya yönelik hareket veya beyanlar olarak tanımlanabilir.
Hileli davranışlarla aldatan taraf, aldatılanın hataya düşürülmesini amaçlamaktadır. Hileli davranış karşı tarafı baştan hataya düşürmeye yönelik olabileceği gibi aldatılanda hâlihazırda mevcut olan hatanın devam ettirilmesine yönelik de olabilir.
Yargıtay kararlarında da hile nitelikli bir yalan olarak tanımlanmıştır. Yalanın belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olma, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırması gerekir.
Yine Yargıtay kararlarına göre hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. Aynı zamanda Emniyet Genel Müdürlüğünün Sitesine tıklayarak dolandırıcılık ile ilgili olan tanımlamayı inceleyebilirsiniz.
Emsal Kararlar
Yargıtay Kararı – 15. CD., E. 2015/1775 K. 2018/2021 T. 26.3.2018
Nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından sanıkların beraatine ilişkin hükümler, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü;…
Devlet Hastanesi’ndeki temizlik işini yapan katılanın yetkilisi olduğu … Temizlik isimli şirkete bağlı olarak hastanede temizlik işinde çalışan sanık …’ın diğer sanık … ile fikir ve eylem birliği içerisinde, herhangi bir mal veya hizmet alımı olmaksızın katılanın yerine imza atarak bono düzenlediği, daha sonra sanık … tarafından katılan aleyhine …
İcra Müdürlüğü’nde icra takibi yapıldığı, katılan tarafından yapılan imza itirazı sonucunda takibin iptal edildiği, bu şekilde sanıkların nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işledikleri iddia olunan olayda; Dolandırıcılık suçu tck 157 tck 158 makalesini okuyorsunuz.
Sanıkların savunmaları, katılanın beyanı, fatura irsaliyesi ile dosya kapsamından mahkemece sanıkların üzerlerine atılı resmi belgede sahtecilik suçundan suç kastının olmadığı, nitelikli dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının oluşmaması gerekçelerine dayanan beraat hükümlerinde bir isabetsizlik görülmemiş olup, sanık …’nın katılanın yetkilisi olduğu şirket adına mal ve hizmet aldığına ilişkin fatura irsaliyelerinin mevcut olması, yine hakedişlerde kendisinin imza atma yetkisi verilmesi nedeniyle mahkemenin beraat gerekçeleri yerinde olup bu husustaki tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılama sonunda, sanıklara yüklenen resmi belgede sahtecilik suçundan suç kastının olmadığı, nitelikli dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının oluşmaması gerekçe gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin atılı suçların sübut bulduğuna ilişkin temyiz itirazının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA, 26/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay Kararı – CGK., E. 2012/1398 K. 2013/112 T. 2.4.2013
Suçun sübutuna ilişkin bir uyuşmazlık bulunmayan olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, suç niteliğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden; 1956 doğumlu olup inşaat ustası olarak çalışan katılan Zekeriya ile 1964 doğumlu ve ev hanımı olan katılan Kevkap’ın, 1982 doğumlu kızları Pınar’ın nişanının bozulması sebebiyle fal baktırmak maksadıyla bu işlerden anlayan birisini aramaya başladıkları, yakınlarının tavsiyesiyle çevrede “Mesut Hoca” olarak bilinen sanık Mesud ‘un evine gittikleri, katılanları dinleyen sanığın akşam evlerine geleceklerini söylediği, aynı gün akşam diğer sanık Erdoğan ile birlikte katılanların evlerine gittikleri, evde sanık Mesud’un kanepede, katılanların evdeki kızları ve gelinleri ile sanık Erdoğan’ın da yerde oturdukları, Dolandırıcılık suçu tck 157 tck 158 makalesini okuyorsunuz.
Sanık Mesud’un katılanlara kızlarının bahtının kapandığını ve evlerinde muska olduğunu söyleyerek muskayı etkisizleştirmek için dua adı altında çeşitli şeyler okuyup kızlarının bir kıyafetini istediği,
ardından söz konusu kıyafetten çıkardığını iddia ettiği bir muskayı göstererek bu muskayı bozup yeni muska yapacağını ve kızlarının bahtının açılacağını söylediği, sözlerine inanan katılanlardan 350 Lira aldığı, ayrıca katılanlara evlerinin bahçesinde gömü olduğunu, altınları çıkaracağını ve zengin olacaklarına katılanları ikna ettiği, bu altınları çıkarmak için çeşitli dualar okuyacağını ve törenler yapacağını,
daha sonra getireceği ilaçla da küp içerisinde bulunan maddeyi altına çevireceğini söylediği, takip eden günlerde birkaç kez gece vakitlerinde gelerek bir kısım dualar okudukları, herkesin el ele tutuşmasını sağlayarak yanmakta olan bir mangalın içine bir takım cisimler attıkları,
katılanın kendilerinin gösterdiği yere çukur kazmasını sağladıkları, bu çukurdan çıktığını söyledikleri bir küpü katılanların evinin bir odasına koydukları, bu odayı kilitleyen sanık Mesud’un anahtarı alarak kimsenin içeri girmemesi gerektiğini,
aksi takdirde cinlerin kendilerini çarpacağını, küpün içindekini altına çevirmek için Suriye’ye ilaç almaya gideceklerini belirttikten sonra bunun için bir miktar altın ve Amerikan Doları istedikleri, sanıkların daha sonra geldikleri bir gün küpü bir madde ile patlattıkları, patlama sonrası altın olduğu izlenimi uyandıran sarı renkli bir heykeli ve metal paraları gösterip küpün içinden çıktığını söyleyerek katılanların güvenlerini kazandıkları ve onları bir kez daha;
“ilaç bulursak sizi daha çok zengin edeceğiz” sözleri ve vaadleriyle daha fazla para vermeye ikna ettikleri, katılanların yakınlarından borç olarak aldıkları paraları sanıklara verdikleri, böylelikle sanıklara aşamalarda toplam 4 altın bilezik, 5.000 Lira ve 12.000 Amerikan Doları civarında para verdikleri, en son sanıklardan haber alamayınca küpün bulunduğu odanın kapısını kırarak içeriye girdiklerinde küpün içinde kum ve toprak olduğunu gördükleri ve dolandırıldıklarını anlayarak şikâyetçi oldukları,
Sanıklar hakkında benzer eylemler nedeniyle dolandırıcılık suçundan çeşitli kamu davalarının açıldığı,
Sanıkların aşamalarda, suçlamaları kabul etmeyerek katılanları tanımadıklarını savundukları, anlaşılmaktadır. Dolandırıcılık suçu tck 157 tck 158 makalesini okuyorsunuz.
Dolandırıcılık suçunun basit şekli 5237 sayılı TCK’nun “Dolandırıcılık” başlıklı 157. maddesinde;
“Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir” biçiminde düzenlenmiş, 158. maddesinde ise onbir bent halinde bu suçun nitelikli halleri sayılmıştır. Malvarlığının yanında irade özgürlüğünün de korunduğu dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
1) Failin bir takım hileli davranışlarda bulunması,
2) Hileli davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte olması,
3) Failin hileli davranışlar sonucunda mağdurun veya başkasının aleyhine, kendisi veya başkası lehine haksız bir yarar sağlaması, Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Fail kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla bilerek ve isteyerek hileli davranışlar yapmalı bu davranışlarla bir başkasına zarar vermeli, verilen zarar ile eylem arasında uygun nedensellik bağı bulunmalı ve zarar da nesnel ölçütler göz önünde bulundurularak belirlenecek ekonomik zarar olmalıdır.
Görüldüğü gibi, dolandırıcılık suçunu malvarlığına karşı işlenen diğer suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece malvarlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. Madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestisinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlâl edildiği vurgulanmıştır.
Uyuşmazlık konusunu ilgilendiren dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık suçu da TCK’nun 158/1-a maddesinde; “Dolandırıcılık suçunun; a- Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle … işlenmesi halinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur” şeklinde düzenlenmiştir. Dolandırıcılık Suçu işleme ile ilgili makale okuyorsunuz.
Bu düzenleme ile toplumda yaşayan insanlar üzerinde yoğun bir etkisi bulunan dini inanç ve duyguların istismarının önlenmesi amaçlanmış ve maddenin bu bölümüne ilişkin gerekçesinde de;
“Birinci fıkranın (a) bendinde, dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak kabul edilmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır.
Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi için, dinî inanç ve duygular, aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalıdır. Suçun oluşabilmesi için, dinî inanç ve duyguların kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır” şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.
Bu aşamada muska, büyü ve istismar sözcükleri üzerinde durulmasında da yarar bulunmaktadır.
Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğüne göre muska;
“İçinde dinsel veya büyüleyici bir gücün saklı olduğu sanılan, taşıyanı, takanı veya sahip olanı zararlı etkilerden koruyup iyilik getirdiğine inanılan bir nesne, yazılı kâğıt vb; üçgen biçiminde katlanmış olan şey;
taşıyanı, takanı ya da sahip olanı zararlı etkilerden koruyup iyilik getirdiğine inanılan, içinde dinsel ve büyüsel bir gücün saklı olduğu sanılan doğal ya da yapay nesne;
insan, hayvan, bitki, nesne ve ürünlerinin uygun düşen bir yerine asıldıkları, bağlandıkları, dikildikleri ya da konuldukları zaman onları ölüm, salgın, yersarsıntısı, su baskını, yıldırım, yangın, savaş, büyü, göz değmesi gibi daha birçok dokuncalardan koruduğuna ve onlara bolluk, varsıllık, Dolandırıcılık suçu tck 157 tck 158 makalesini okuyorsunuz.
iyi bir gelecek, aşılmaz bir güç sağladığına inanılan doğal ya da yapay nesnelerden her biri”,
Büyü ise; “Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, efsun, sihir, füsun, bağı, karşı durulamaz güçlü etki; birtakım doğaüstü güçler, gizemsel sözler, kutsal sayılan nesneler aracılığıyla insanları, doğayı, doğa yasalarını etkilemek, istenilen şeyleri elde etmek için büyücülerce belirli kurallara ve tekniklere uygun bir biçimde uygulanan verimsiz, boş eylem ve işlemler” şeklinde tanımlanmaktadır.
İstismar, Arapça “semere” kelimesinden türetilmiş bir kelime olup TCK’nun 158/1-a maddesinde “sömürme” anlamında kullanılmıştır.
Uygulamada yerleşmiş kabule göre ise; dinin, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve yaratıcı kavramını da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünü olduğu,
dini inancın dine inanan, belirli bir dine mensup kişinin duyguları olduğu, bir insanın dini inanç ve duyguları ile, doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki bulunduğu,
bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için, dini kurallara bağlı olanların, önem verdiği değerler, dini inanç ve duyguların aldatma aracı olarak kötüye kullanılması ve bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olması gerektiği açıklanmıştır.
Görüldüğü üzere, TCK’nun 158. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, dolandırıcılık suçunun dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi nitelikli hal olarak kabul edilirken, dinin, dini inanç ve duyguların ya da iyilik yapma hislerinin bir aldatma aracı olarak kullanılması aranmıştır.
Önemli olan, dini inanç ve duyguların kötüye kullanılması suretiyle insanların aldatılması olup, aldatma aracı olarak kullanılan din veya mezhebin hangi din veya mezhep olduğunun bir önemi bulunmamaktadır.
Örneğin, fitre ya da zekat verileceğinden bahisle para toplanması, gerçekte cami yaptırma niyetinde olmayan bir kimsenin cami yaptıracağından veya yarım kalan camiyi bitireceğinden bahisle izinsiz olarak yardım toplaması ya da cemevi ya da kiliseye yardım duyurusuyla para istemesi veya Hz. İsa’nın dünyaya dönüşünü sağlamak için altyapı oluşturmak üzere para toplaması, cenaze için Kur’an-ı Kerim okunacağı ve ardından zekat verileceğinden ya da sözkonusu okumanın değerli bir ziynet eşyası üzerine yapılacağından bahisle yardım toplanması gibi durumlarda bir kısım dini inanç ve duyguların istismar edildiğinden söz edilebilecektir.
Doktrinde de gerçekte olmadığı halde cami ya da Kuran Kursuna yardım edileceğinden bahisle para toplanması, yine dinin orjinal bünyesinde bulunmayan tarzda ve maddi menfaat temin etmek için muskacılık, üfürükçülük gibi faaliyetler sonucu kişilerden yarar elde edilmesi halinin de, bu bent kapsamına gireceği belirtilmiştir. (Tezcan/Erdem/Önok, Teorik ve Pratik Ceza Hukuku, 2006, s.573; Centel/Zafer/Çakmut, Kişilere Karşı Suçlar, c.I, 2007, s.468; Parlar/Hatipoğlu, Türk Ceza Kanunu Yorumu, c.2, 2007, s.1248, Artuk/Gökçen/Yenidünya, TCK Şerhi Özel Hükümler, Ankara, 2009, Turhan Yayınevi, c.4, s.3649; Doğan Soyaslan, Özel Hükümler, s.349)
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Kendilerini hoca olarak tanıtan sanıkların, katılanlara kızlarının bahtının kapandığını, evlerinde muska olduğunu söyleyip evlerine gelerek, çeşitli dualar okuyup kızlarının elbisesinden muska çıktığına inandırıp bu muskayı bozup yeni muska yaptıklarını söyleyerek paralarını almaları,
Ayrıca evlerinin bahçesinde bir küp altın olduğunu bu altını çıkarmak için çeşitli dualar ve törenler yapıp getirecekleri ilaçla küp içerisindeki maddeyi altına çevirecekleri vaatleri ile katılanları kandırıp altın ve paralarını almaları şeklinde gerçekleşen olayda,
Sanıkların basit bir yalanı aşan, mağdurları yanıltacak ve kandıracak yoğunluk ve güçteki sözleri ile planlayıp ustaca sergiledikleri hareketlerinin hileli davranış olarak kabulü gerektiğinden, hileli davranışlarla aldatma sonucunda mağdur zararına gerçekleşen eylemlerin dolandırıcılık suçunu oluşturacağı kabul edilmelidir.
Aldatma aracı olarak kullanılan “muskayı bozma ya da cini etkisiz hale getirme veya küpten altın çıkarma için dua okuma” vb. hususlarının dini inanç ve duygulara ilişkin olduğu, katılanların dini inanç ve duygularının istismar edilerek irade özgürlüklerinin baskı altına alınması suretiyle sanıklara altın ve para vermelerinde etkili olduğu anlaşıldığından, sanıkların sabit kabul edilen eylemleri dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle zincirleme şekilde dolandırıcılık suçunu oluşturmaktadır.
Bu itibarla, sanıkların basit dolandırıcılık suçundan mahkûmiyetlerine ilişkin yerel mahkeme hükmünün bozulmasına dair Özel Daire kararında bir isabetsizlik bulunmadığından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Genel Kurul Üyesi; “sanıkların eylemleri 5237 sayılı TCK’nun 157/1. maddesinde hüküm altına alınan basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğundan itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Açıklanan nedenlerle; 1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE, 2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 02.04.2013 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
Yargıtay 6. Ceza Dairesi, E. 2004/6254 K. 2006/3200 T. 30.3.2006
Esas No. : 2004/6254
Karar No. : 2006/3200
Karar tarihi : 30.03.2006
Nitelikli Dolandırıcılık • Dolandırıcılık • Nitelikli Dolandırıcılık
Bilişim suçundan sanık Sinan ve Ali haklarında yapılan duruşma sonunda; mahkûmiyetlerine ilişkin (Trabzon Üçüncü Asliye Ceza Mah-kemesi)’nden verilen 23.10.2002 tarihli hükmün Yargıtay’ca incelenmesi sanık Ali savunmanı ile sanık Sinan tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C.Başsavcılığı’ndan bozma isteyen 14.04.2004 tarihli tebliğname ile 13.05.2004 tarihinde Daireye gönderilmekle okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:
Gerekçeli karar başlığında sanıklardan Sinan’ın soy isminin nüfus kaydına uygun olarak yerinde düzeltilmesi olanaklı görülmüştür.
Sanıkların birlikte yaptıkları plan gereği Vakıfbank’a ait ATM makinasının kart yuvasına kağıt sıkıştırıp, yakınanın bankamatik kartının cihazda sıkışmasını sağladıkları, daha sonra yardım etme bahanesiyle, sanki banka görevlisiymiş gibi cep telefonu ile yakınanla görüşüp kartın şifresini öğrendikleri ve sıkışan kartı çıkarıp öğrendikleri şifre ile ATM cihazından para çektiklerinin anlaşılması karşısında; sanıkların eylemlerinin telefonu vasıta olarak kullanmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve tartışmanın üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, duruşmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık Ali savunmanı ile sanık Sinan’ın temyiz İtirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenle istem gibi (BOZULMASINA), 30.03.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 10. Ceza Dairesi, E. 2010/13044 K. 2010/13264 T. 24.11.2010
Esas No. : 2010/13044
Karar No. : 2010/13264
Karar Tarihi : 24.11.2010
Dolandırıcılık • Nitelikli Dolandırıcılık
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
TCK’nın 158/1-b maddesindeki nitelikli dolandırıcılık suçunun gerçekleşebilmesi için sanığın, mağdurun içinde bulunduğu tehlikeli ve zor şartlardan yararlanmak suretiyle haksız bir yarar elde etmesinin gerekeceği yapılan hileli hareketlerle mağdurun bu durumda olduğuna inandırılması hali ile sanığın kendisini cezaevi doktoru olarak tanıtmasının kamu kurumu olan cezaevinin aracı olarak kullanılmasını gerektirmediğinden eylemin,
TCK’nın 158. Maddesinin 1. fıkrasının (b) ve (d) bentleri kapsamına girmeyeceği cihetle, somut olayda gerçekte böyle bir şey olmadığı halde katılan Gülçin’i ev telefonundan arayan ve kendisini
B… Kapalı Cezaevinde görev yapan “Doktor Gökhan” olarak tanıtan bir şahsın o tarihte aynı cezaevinde tutuklu bulunan katılanın babası N. Şemsettin’in cezaevinde rahatsızlandığını, hastaneye sevk edileceğini ve daha sonra da mahkemece kefalet ile serbest bırakılacağını,
ancak kefalet parası olarak 30.000 TL’nin acilen verilmesi gerektiğini söylediği, tansiyon hastası olan babasının cezaevi şartlarında sağlık sorunları yaşaması ihtimali karşısında hiç tereddüt etmeden istenen parayı vermeyi kabul ederek kararlaştırdıkları şekilde yaklaşık 2 saat sonra M… Kaymakamlığı hizmet binası önünde 18-19 yaşlarında bir gencin orada beklemekte olan katılanın yanına gelerek kendisini Gökhan’ın gönderdiğini söyleyip 30.000 TL’yi teslim alarak kayıplara karışması şeklinde oluşan eylemde kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanılması söz konusu olmayıp
TCK’nın 157. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi ve suçun işleniş biçimi, kastın yoğunluğu, elde edilen haksız menfaatin miktarı gözetilerek cezanın alt sınırın üzerinde tayini gerekirken, suçun nitelendirilmesinde hata sonucu yazılı şekilde ceza tayini,
Yasaya aykırı, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), 24.11.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Dolandırıcılık suçu tck 157 tck 158 makalesini okudunuz.
Faydalı Linkler:
- Çek Kanununda Düzenlenen Suç ve Kabahatler Nelerdir?
- Yüz Kızartıcı Suç Nedir ?
- Ceza Hukukunda Basit Yargılama Usulü Nedir?
- Ağır Ceza Mahkemesi Tabi Suçlar ve Süreleri
- Hekimin İlaçla Tedavide Ceza Sorumluluğu