Harp Malulü Nedir? Harp Malüllerine Maaş Bağlanır mı?
Makale Başlıkları
Harp malulü vazife malullüklerinin özel bir türü olup 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun 64.maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre harp malulü, vazife malullüklerinden bu malullüklere;
- Harpte fiilen ateş altında olan,
- Harpte, harp bölgelerindeki harp harekât ve hizmetleri sırasında, bu harekât ve görevlerinin sebep ve etkileriyle,
- Harpte veya harbe hazırlık esnasında her çeşit düşman silahlarının etkisiyle,
- Askeri harekâtı gerektiren iç tehdit ve sınır hareketleri sırasında, bu hareketlerin sebep ve etkisiyle,
- Barışta ve OHAL zamanlarında, emir veya görev ile uçuş gerçekleştiren uçucularla hangi meslek ve sınıftan olursa olsun emir ile görevli olarak hava aracında bulunanlardan uçuşun havadaki ve yerdeki sebepleriyle ve yine emir ve görev ile dalış gerçekleştiren dalgıçlarla, hangi meslek ve sınıftan olursa olsun emirle görevli olarak denizaltı gemisinde veya dalgıç kıtasında yer alanlardan denizaltıcılığın veya dalgıçlığın çeşitli sebep ve tesirleriyle,
- 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 61’nci ve 92’inci maddesi veya Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası antlaşmalar uyarınca yabancı ülkelere Türk Silahlı Kuvvetleri gönderilmesini gerektiren hallerde, birliklerin bulundukları yerlerden hareket etmelerinde itibaren yurt içinde, yurt dışında, yabancı ülkelerde veya yurda dönüş esnasında, uğramış olan muvazzaf ve yedek subay, astsubay, uzman jandarma çavuş, uzman çavuş, erbaş ve erler (gönüllü erler dahil) ile Türk Silahlı Kuvvetlerince görevlendirilen sivil iştirakçilere ve T.C. Emekli Sandığına, Sosyal Sigortalar Kurumuna, BAĞ-KUR’a ve çeşitli sandıklara tabi olmayan sivil görevlilere de ayrıca harp malulü denilmektedir.
Harp malullerinden; uzman erbaş olanlara bulundukları kademenin üç kademe ilerisindeki kademenin, uzman jandarma çavuş olanlara bulundukları rütbenin bir üst rütbesinin emsal kademesinin, astsubaylar ile yarbay rütbesine kadar olanların (yarbaylar hariç) bir üst rütbesinin emsal kademesinin, yarbay olanlara albay, albay olanlara kıdemli albay, kıdemli albay ile general ve amiral olanlara bir üst rütbenin, sivil iştirakçi olanlara ise bulundukları derecenin bir üst derecesindeki emsal kademenin emekli aylığı bağlanmasına esas gösterge tablosunda karşılığı bulunan derece veya kademesi üzerinden vazife malullüğü maaşı bağlanacaktır.
Ayrıca belirtmek gerekir ki harp malullüğünde, vazife malullüğü sadece harple ilişkili olarak değil; bazı durumlarda barışta veya olağanüstü hallerde de gerçekleşebilmektedir.
Harp Malullüğü Maaşı
Vazife malullerinden harp malulü olarak sayılacakların bir harekâtın başarıyla sonuçlanmasını sağlayanların ve örnek tutulması gereken cesaret ve fedakârlık gösterdikleri sırada bu malullüğe uğradıkları sıralı üstlerince saptanan TSK mensupları ile TSK tarafından görevlendirilen sivil görevliler, Genelkurmay Başkanının uygun görmesi ve Milli Savunma Bakanının onayı ile birlikte harp malullüğü zamları %25 fazlasıyla ödenir.
Ayrıca belirtmek gerekir ki TSK vazife malullerine bağlanacak aylıkların hesabında; ilgili kanun uyarınca kendilerinin harp malulü olması durumunda bağlanacak aylık ve harp malullüğü zammı ile vazife malullüğü aylığı arasındaki farkın %80’i vazife malullüğü aylıklarına ayrıca eklenecektir.
Harp Malulü Nedir?
5510 sayılı kanunun 47. Maddesinin f fıkrasına göre harp malulü;
Anayasanın 92. maddesi veya Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler uyarınca Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı mensuplarının yabancı ülkelere gönderilmesini gerektiren durumlarda, birliklerin bulundukları yerlerden hareketlerinden itibaren yurt içinde, yurt dışında, yabancı ülkelerde veya yurda dönüş sırasında, vazife malûlü olanlara denir.
Yargıtay Kararları
Danıştay Kararı – İDDK., E. 2003/774 K. 2004/409 T. 1.4.2004
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca gereği görüşüldü:
Piyade Üsteğmen rütbesiyle Kara Kuvvetleri Komutanlığı Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığı emrinde görevli iken, 16,5.2001 tarihinde görev bölgesinden dönüşte Özel Kuvvetler Komutanlığına ait uçağın düşmesi sonucunda şehit olan oğlundan dolayı harp malullüğü aylığı bağlanan davacı; 2330 ve 3713 sayılı Kanunlar uyarınca aylık bağlanmaması yolundaki işlemin iptali istemiyle dava açmıştır.
Ankara 3. İdare Mahkemesi 27.6.2Ö02 günlü, E2001/1616, K:2002/l095 sayılı kararıyla; davacının oğlunun hayatını kaybetmesine neden olan uçak kazasının terör eylemi sonucunda meydana gelmediği, dolayısıyla dava konusu olayda 2330 ve 3713 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına olanak bulunmadığından, tesis edilen işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Anılan karar, yapılan temyiz incelemesi sonucunda;
Danıştay Onbirinci Dairesinin 30.1.2003 günlü, E:2002/3971, K:2003/495 sayılı kararıyla; 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1/1. maddesinde terörün; baskı, cebir ve şiddet, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle,
Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzenini değiştirmek, devletin ülkesi ve mîlleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek.
Devletin İç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü eylemler olarak tanımlandığı, 21. maddesinde İse, memur ve kamu görevlilerinden yurtiçinde ve yurtdışında görevlerini ifa ederlerken veya sıfatlan kalkmış olsa bile bu görevlerini yapmalarından dolayı terör eylemlerine muhatap olarak yaralanan, sakatlanan, ölen veya öldürülenler hakkında
2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı, ayrıca malûl olanlarla, ölenlerin aylığa müstahak dul ve yetimlerine bağlanacak aylığın toplam tutarının, bunların görevde olan emsallerinin almakta oldukları aylıklardan; emekli olanların terör nedeniyle öldürülmeleri halinde ise, dul ve yetimlerine bağlanacak aylığın toplam tutarı ve kanuna göre kendisine bağlanabilecek emekli İkramiyesinden az olmayacağı, yaşamak için gereken hareketleri yapmayacak ve başkasının yardım ve desteğine muhtaç olacak derecede malül olanlar ile ölenlerin dul ve yetimlerine en yüksek devlet memuru aylığı üzerinden, diğerlerine mevcut aylıkları üzerinden 30 yıl hizmet yapmış gibi emekli ikramiyesi ödeneceği, bu bent hükümlerine göre ilgililere fazla olarak yapılan ödemelerin, faturası karşılığının İlgili sosyal güvenlik kurutuşlarınca Hazineden tahsil edileceği kuralının yer aldığı, bu yasal düzenlemelerden anlaşılacağı üzere memur ve kamu görevlilerinin görevlerini İfa ederlerken terör eylemlerine muhatap olarak yaralanmaları, sakat kalmaları, ölmeleri veya öldürülmeleri halinde bunların
3713 sayılı Kanun kapsamında sayılmaları ve bu yasa ile tanınan haklardan yararlanmaları gerektiği, buna göre, terör eylemlerinin Önlenmesi, takip edilmesi ve etkisiz hale getirilmesi amacıyla her türlü faaliyetten doğan sakatlanma, yaralanma ve ölüm olayının terör eylemlerine muhatap olma sonucunda meydana geldiğinde kuşku bulunmadığı, dosyanın incelenmesinden; davacının oğlunun 20.11.2000 tarihinden itibaren
Kuzey Irak ve Güneydoğu Bölgesinde terörle mücadele faaliyetinde görevlendirildiği, görev süresinin sona ermesinden sonra, 16.5.2001 tarihinde
Özel Kuvvetler Komutanlığına ait uçakla Ankara’daki birliğine dönerken meydana gelen uçak kazasında şehit olması nedeniyle 5434 sayılı Kanunun 64. maddesi uyarınca harp malullüğü aylığı bağlandığı, davacının olayın terörle mücadele görevinin sebep ve tesiri İle meydana geldiğini ileri sürerek
2330 ve 3713 sayılı Kanunlar uyarınca aylık bağlanmaması işleminin iptali istemiyle açtığı davanın, İdare Mahkemesince olayın terör eylemi sonucu meydana gelmediği gerekçesiyle’ reddedildiğinin anlaşıldığı, davacının oğlunun terör eylemlerinin önlenmesi, takip edilmesi ve etkisiz hale getirilmesi amacıyla görevlendirildiği ve görev süresinin tamamlanmasından sonra birliğine katılmak üzere görev bölgesinden dönerken meydana gelen uçak kazasında şehit olduğu anlaşıldığından, terörle mücadele görevinden kaynaklanan ölüm olayının terör eylemi neden ve etkisiyle oluştuğunun kabulü gerektiği, bu durumda 3713 sayılı Kanun kapsamında askeri görev sırasında terör eyleminin etkisiyle şehit olan oğlundan dolayı davacının 2330 ve 3713 sayılı Kanunlarda tanınan haklardan yararlandırılması gerekirken, aksi yöndeki dava konusu işlemde ve bu işlemin iptali İstemiyle açılan davayı reddeden İdare Mahkemesi kararında yasal isabet görülmediği gerekçesiyle bozulmuş ise de; İdare Mahkemesi, bozma kararına uymayarak davanın reddi yolundaki ilk kararında ısrar etmiştir.
Davacı; Ankara 3. İdare Mahkemesinin 9.7.2D03 günlü, E:2003/1129, K:20Û3/999 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Danıştay Onbirinci Dairesinin bozma kararında belirtildiği gibi; 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1.maddesi ile 21. maddesinden anlaşılacağı üzere, memur ve kamu görevlilerinin görevlerini ifa ederlerken terör eylemine muhatap olarak yaralanmaları, sakat kalmaları, ölmeleri veya öldürülmeleri halinde bunların 3713 sayılı Kanun kapsamında sayılmaları ve bu Kanun ile tanınan haklardan yararlanmaları gerektiği, terör eylemlerinin
Önlenmesi, takip edilmesi ve etkisiz hale getirilmesi amacıyla her türlü faaliyetten doğan sakatlanma, yaralanma ve ölüm olayının terör eylemlerine muhatap olma sonucunda meydana geldiğinde kuşku bulunmadığı, davacının oğlunun terör eylemlerinin önlenmesi, takip edilmesi ve etkisiz hale getirilmesi amacıyla görevlendirildiği ve görevinin tamamlanmasından sonra birliğine katılmak üzere görev bölgesinden dönerken meydana gelen uçak kazasında şehit olduğu anlaşıldığından, terörle mücadele görevinden kaynaklanan ölüm olayının terör eylemi neden ve etkisiyle olduğunun kabulü gerektiği,
Bu nedenle 3713 sayılı Kanun kapsamında askeri görev sırasında terör eyleminin etkisiyle şehit olan oğlundan dolayı davacının 2330 ve 3713 sayı!) Kanunlarda tanınan haklardan yararlandırılması gerekirken aksine tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Buna göre davanın reddi yolunda İdare Mahkemesince verilen ısrar kararında hukuki İsabet bulunmamaktadır,
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile Ankara 3. İdare Mahkemesinin 9.7.2003 günlü, E:2003/1129, K:2003/999 sayılı ısrar kararının, Danıştay Onbirinci Dairesinin bozma kararı doğrultusunda bozulmasına, dosyanın adı geçen İdare Mahkemesine gönderilmesine, 1.4.2004 günü oyçokluğu ile karar verildi.
Bölge İdare Mahkemesi Kararı – Ankara BİM, 11. İDD, E. 2018/5349 K. 2020/3791 T. 9.12.2020
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesince dosya incelenerek gereği görüşüldü:
Dava, davacılar tarafından, murisleri p.uzman çavuş K1’ın, Genelkurmay Başkanlığı Özel Kuvvetler Komutanlığı emrinde görev yapmakta iken 16.05.2001 tarihinde içinde bulunduğu Casa tipi uçağın düşmesi sonucunda gerçekleşen kazada vefat ettiğinden bahisle 6353 sayılı Kanun ile değişik 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu hükümlerinden faydalanmak istemiyle davalı idareye yapılan başvurunun reddine ilişkin 14.10.2009 tarih ve 72.555.013 sayılı işlemin iptaliyle işlem nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararların yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, 16.05.2001 tarihinde harekat bölgesinden dönerken meydana gelen kazada davacıların murisi P.Uzman Çavuş K1’ın vefat ettiği, bu olay sebebiyle davacılara maluliyet aylığı bağlandığı, kazanın terör bölgesinde yapılan harekat dönüşü meydana geldiği hususları birlikte değerlendirildiğinde terör olaylarının önlenmesi, takibi veya etkisiz hale getirilmesi amacıyla ifa edilen görev dönüşü sırasında gerçekleşen vefat olayının terörle mücadele kapsamında bulunduğu dolayısıyla, bunun bir personel nakliyesi olarak nitelendirilemeyeceği, bu durumda, davacıların eşi/babasının terör bölgesinde yapılan harekattan dönüşte meydana gelen olayın 3713 sayılı Kanun kapsamında gerçekleştiğinin kabulü gerekeceğinden aksi yönde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmediği, öte yandan, davacının işlem sebebiyle yoksun kaldığı parasal kayıplarının tazmini, Anayasa’nın 125. maddesinin gereği olup, davacıların işlem nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararların hesaplanarak dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi gerektiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, işlem nedeniyle uğranılan zararların davanın açıldığı 16.10.2015 tarihinden itibaren davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Davacılar tarafından, faiz talepleri hakkında hüküm kurulmadığı ve yoksun kaldıkları aylık farklarının olay tarihinden itibaren ödenmesi gerektiği ileri sürülerek Mahkeme kararının belirtilen kısımlarının kaldırılması ve talepleri doğrultusunda karar verilmesi; davalı idare tarafından ise Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istenilmektedir.
Davalı idarenin istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar, usul ve hukuka uygun bulunan İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasını gerektirecek nitelikte bulunmamıştır.
Davacının istinaf başvurusuna gelince;
Dava dosyasının incelenmesinden, davacıların eşi/babası P.Uzman Çavuş K1’ın, Genelkurmay Başkanlığı Özel Harekat Timinde görevli olduğu, 16.05.2001 tarihinde harekat bölgesinden dönerken
Casa D-86 tipi nakliye uçağının düşmesi sonucu vefat ettiği ve bu nedenle davacılara 1.derece harp malullüğü aylığı bağlandığı, davacılar tarafından haklarında 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu hükümlerinin uygulanması istemiyle davalı idareye yapılan başvurunun 14.10.2009 tarihli işlemle reddi üzerine bakılmakta olan davanın ilk olarak idare mahkemesinde açıldığı,
Ankara 5. İdare Mahkemesinin davanın görev yönünden reddine ilişkin 11.03.2010 tarih ve E:2009/1631; K:2010/343 sayılı kararının Danıştay Onbirinci Dairesinin 29.03.2011 tarihli ve E:2010/4650; K:2011/2352 sayılı kararıyla bozulduğu, bozmaya uymak suretiyle verilen görev itirazının reddine ilişkin
Ankara 5. İdare Mahkemesinin 17.12.2014 tarih ve E:2014/1302 sayılı kararının ise Uyuşmazlık Mahkemesinin 06.07.2015 tarih ve E:2015/355; K:2015/481 sayılı kararıyla kaldırıldığı ve belirtilen karar üzerine Ankara 5. İdare Mahkemesinin 11.09.2015 tarih ve E:2014/1302; K:2015/1282 sayılı kararıyla davanın tekrar görev yönünden reddine karar verildiği ve bu kez davacılar tarafından 16.10.2015 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde bakılan davanın açıldığı,
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin kapatılması üzerine dosyanın devren idare mahkemesine gönderildiği anlaşılmaktadır.
Olayda, Anayasa’nın 125. maddesi gereğince idarenin hukuka aykırı eylem ve işlemleri nedeniyle oluşan zararı ödemesi gerektiğine ilişkin kural dikkate alındığında, İdare Mahkemesince hukuka aykırı bulunarak iptal edilen işlemden kaynaklanan parasal haklarının davacıların idareye başvuru tarihi olan 02.10.2009 tarihinden itibaren ve aynı tarihten itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, İdare Mahkemesi kararının; davacıların ilk olarak 2009 yılında idare mahkemesinde dava açtıkları hususu ve dava dilekçesindeki talepleri gözetilmeksizin Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açtıkları tarihten itibaren yoksun kaldıkları parasal haklarının ödenmesine ilişkin kısmında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; Ankara 2. İdare Mahkemesi’nce verilen 08.06.2018 tarih ve E:2017/2114, K:2018/1214 sayılı karara yönelik davalı idarenin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN REDDİNE,
davacıların İSTİNAF BAŞVURUSUNUN davacılar murisinin vefat tarihinden itibaren yoksun kaldıkları parasal haklarının tazminine ilişkin kısmının REDDİNE,
idareye başvuru tarihinden itibaren yoksun kaldıkları parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine ilişkin kısmı yönünden ise KABULÜNE,
davacıların işlem nedeniyle yoksun kaldıkları parasal haklarının idareye başvuru tarihleri olan 02.10.2009 tarihinden itibaren ve yine aynı tarihten itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacılara ÖDENMESİNE,
davalı idarece istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan toplam 187,80-TL yargılama giderinin haklılık oranında hesaplanan 93,90.-TL’sinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, 93,90.-TL’sinin davacı üzerinde bırakılmasına, posta gideri avansından artan miktarın taraflara ayrı ayrı iadesine,
mahkeme aşamasında davacı vekili lehine vekalet ücreti takdir edilmiş bulunduğundan ayrıca vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 09.12.2020 tarihinde oybirliğiyle ve 2577 sayılı Kanunun 45/6.maddesi uyarınca kesin olarak karar verildi.
Faydalı Linkler:
- Adi Malul Nedir
- Silahlı Terör Örgütü Üyeliği Suçunda Etkin Pişmanlık
- Mazarratı Mucip Nöbet Talimatına Aykırı Hareket Etme Suçu
Tüm detaylı bilgiler için iletişim sayfamızdan bizlere ulaşabilir ve hukuki danışmanlık alabilirsiniz.