- +90 312 911 1168
- info@mdmhukuk.com
- Kızılırmak Mah. 1443. Cad. Ankara 1071 Plaza A Blok No:25/58 06510 Çankaya/ANKARA
Makale Başlıkları
Kira sözleşmeleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 299. Maddeleri ile 378. Maddeleri arasında düzenlenmiş olup Konut ve Çatılı İşyeri Kiraları alt başlığıyla 339. ile 356. Maddeleri arasında daha detaylı hükümlere tabi tutulmuştur. Kira sözleşmeleri kiraya veren ve kiracı arasında belirli süreli veya belirsiz süreli olarak yapılabilmektedir. Belirli süreli kira sözleşmelerinde kira sözleşmesi, belirlenen sürenin geçmesiyle bildirime ihtiyaç duyulmaksızın kendiliğinden sona erer. Bunun dışında yapılan kira sözleşmeleri belirsiz süreli olarak yapılmış sayılır ve konut ve çatılı işyeri kiralarına ilişkin hükümlerde belirlenen bildirim süreleri gibi birtakım koşullara uyularak sona erdirilebilir.
Tahliye taahhütnamesi, konut veya çatılı işyeri kira sözleşmelerinde sözleşmenin dava yoluyla sona erdirilmesi yollarından biridir. Türk Borçlar Kanunu’nun 352. Maddesinde düzenlendiği üzere tahliye taahhütnamesi verilmesi kiracıdan kaynaklanan sebeplerle kira sözleşmesini sona erdirir. İlgili maddenin ilk fıkrası tahliye taahhütnamesinin koşullarını düzenlemektedir:
‘’2. Kiracıdan kaynaklanan sebeplerle MADDE 352- Kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene karşı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği hâlde boşaltmamışsa kiraya veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir.
Kiracı, bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde; bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için kendisine yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulmasına sebep olmuşsa kiraya veren, kira süresinin ve bir yıldan uzun süreli kiralarda ihtarların yapıldığı kira yılının bitiminden başlayarak bir ay içinde, dava yoluyla kira sözleşmesini sona erdirebilir.
Kiracının veya birlikte yaşadığı eşinin aynı ilçe veya belde belediye sınırları içinde oturmaya elverişli bir konutu bulunması durumunda kiraya veren, kira sözleşmesinin kurulması sırasında bunu bilmiyorsa, sözleşmenin bitiminden başlayarak bir ay içinde sözleşmeyi dava yoluyla sona erdirebilir.’’
Tahliye taahhütnamesi konut veya çatılı işyerini kiralayan kiracının kiraya verene yazılı olarak taahhüt ettiği tarihte kiralananı tahliye etmeyi üstlendiği bir borç oluşturur. Buna rağmen kiracı vaat ettiği tarihte kiralananı tahliye etmezse kiraya veren 1 aylık süre içerisinde dava açabilir veya icra yoluyla kiracıyı tahliye ettirme hakkına sahiptir. Dikkat edilmelidir ki tahliye taahhütnamesi yalnızca konut ve çatılı işyeri kiraları için geçerlidir diğer taşınmazların kira sözleşmelerinin tahliye taahhütnamesi ile sona erdirilmesi mümkün değildir.
Tahliye taahhütnamesi, genellikle kiracıların, kiraladıkları gayrimenkulü belirli bir süre sonunda tahliye etmeyi taahhüt ettikleri bir belgedir. Ancak, bu belgeyle ilgili sahtecilik durumları da olabilir. İşte “tahliye taahhütnamesi sahteciliği” konusunda bilmeniz gerekenler.
Tahliye taahhütnamesi sahteciliği, bir kişinin başkasının adına, izni olmadan veya yanıltıcı bilgilerle tahliye taahhütnamesi düzenlemesi ve bu belgeyi yasal bir belge olarak sunması eylemidir. Bu, ciddi yasal sonuçlara yol açabilir ve suç teşkil eder.
Tahliye taahhütnamesi sahteciliği yapan kişi, hukuki olarak ciddi sorunlarla karşılaşabilir. Sahtecilik, Türk Ceza Kanunu kapsamında bir suçtur ve kişi hapis cezası alabilir. Ayrıca, sahtecilik eylemi nedeniyle zarara uğrayan kişiler, sahtecilik yapan kişiye karşı tazminat davası açabilir.
Tahliye taahhütnamesi sahteciliğine karşı korunmanın en etkili yolu, tahliye taahhütnamesini alırken dikkatli olmaktır. Taahhütnamenin, kişinin gerçekten taahhüt ettiğine dair kanıtlar içermesi gerekir. Ayrıca, belgenin noter tarafından onaylanmış olması da önemlidir. Noter, belgenin gerçekliğini ve geçerliliğini doğrular, bu nedenle sahte bir belgenin önüne geçer.
Sonuç olarak, tahliye taahhütnamesi sahteciliği ciddi bir suçtur ve yasal sonuçları vardır. Bu tür sahtecilik durumlarına karşı dikkatli olmak ve hukuki yolları kullanmak, en etkili korunma yöntemidir.
Tahliye taahhütnamesi konut veya çatılı işyeri niteliğinde olan kiralananı kiraya veren taraf ile kiracı arasında yapılmaktadır.
Tahliye taahhütnamesi düzenleyenin kendi el yazısıyla hazırlanmış olarak ve yine kendi imzasını içerecek şekilde adi yazılı şekle uyularak hazırlanmış olmalıdır. Ancak taraflar taahhütnameyi noter huzurunda da imzalama hakkına sahiptir. Nitekim bu şekilde noter huzurunda düzenleme durumu taraflar arasında oluşabilecek ihtilaflara karşı daha güvenilir bir yöntemdir.
Kira sözleşmesi imzalanmadan önce veya kiralanan teslim alınmadan önce kiraya verenin sözleşme yapmama baskısıyla kiracıya tahliye taahhüdü imzalatma ihtimali bulunmaktadır. Ancak tahliye taahhütnamesini kiracının kendi serbest iradesiyle imzalaması gerekmektedir. Bu nedenle tahliye taahhütnamesinin kiralanan teslim alındıktan sonra verilmesi gerekir.
Tahliye taahhüdü imzalanacağı zaman kiralananın boşaltılacağı tarih açık bir şekilde belirtilmiş olmalıdır. Bu husus kiraya verenin tahliye talebinde bulunması için sahip olduğu 1 aylık sürenin işlemesinde oldukça önem taşımaktadır.
Tahliye taahhüdü ile tahliye talebinde bulunma hakkı kiraya veren sıfatına sahip olan kişiye tanınmaktadır. Bunun dışında örneğin kiraya veren sıfatına sahip olmayan malikin böyle bir hakkı bulunmamaktadır. Ancak kiralananın mülkiyetini sonradan edinen malik veya kiraya verenin ölümünden sonra malik sıfatını kazanan mirasçılar da daha önce imzalanmış olan tahliye taahhüdüne dayanarak kiracıdan kiralananı boşaltması talebinde bulunma hakkına sahiptir.
Tahliye taahhütnamesi kanunun ilgili maddesinde belirtildiği üzere adi yazılı şekil şartına tabidir. Tahliye taahhütnamesi herhangi bir resmi şekil şartına tabi olmamakla birlikte söz konusu taahhütnamenin noterlikçe düzenlenerek imzasının tasdik edilmesi ispat konusunda kiraya verenin karşılaşabileceği imzaya itiraz gibi riskleri bertaraf etmek açısından oldukça önemlidir.
Tahliye taahhütnamesinde kiracı kiralananı teslim almasının ardından kiralananı belirli bir tarihte boşaltma borcu altına girmektedir. Buna karşın tahliye taahhütnamesinin düzenlenebilmesi için kiraya verenin kiralananı kiracıya teslim etmiş olması gerektiğinden kiraya verenin kiralananı teslim etmesinin şart olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Tahliye taahhütnamesi düzenleyen kiracı, taahhütnamede belirlenen tarihe kadar kiralananı kullanma hakkına sahiptir. Kiraya veren ise tahliye taahhütnamesinde belirlenen tarihte kiracıdan kiralananı boşaltmasını talep etme ve kiralanan boşaltılmadığı takdirde kira sözleşmesini; kiracıya karşı 1 ay içinde dava açma yoluyla veya icra takibi yoluyla sona erdirme hakkına sahip olur.
GAYRİMENKUL KİRALARI HAKKINDA KANUNA tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Tahliye taahhütnamesi kiraya verene, kiralananın taahhütnamede belirlenen tarihte boşaltılmasını talep etme, kiralanan belirlenen tarihte boşaltılmamışsa kiracıya karşı 1 aylık süre içerisinde icraya başvurma veya yine 1 ay içinde sulh hukuk mahkemelerinde tahliye davası açarak kira sözleşmesini sona erdirme hakkı vermektedir. Ayrıca 1 aylık süre içinde kiraya veren dava açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse 1 yıllık kira süresi içinde dava açma hakkına da sahiptir. Bu husus T.B.K’nun 353. Maddesinde açıkça belirtilmiştir. İlgili madde aşağıdaki gibidir: ‘’3. Dava süresinin uzaması MADDE 353- Kiraya veren, en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse, dava açma süresi bir kira yılı için uzamış sayılır.’’
Tahliye taahhütnamesinde belirlenen tarihte kiralananı boşaltmayan kiracıya karşı kiraya verenin başvurabileceği 2 yol vardır. Bunlardan biri taahhütnamede belirlenen tarihin gelmesinden itibaren 1 aylık süre içinde kiracıya karşı tahliye davası açmak iken bir diğeri yine aynı süre içerisinde kiracıya karşı icraya başvurmaktır. Bu haklar kanunun ilgili maddesinde belirtildiği üzere kiraya verene tanınmış seçimlik haklardır. Kiraya veren bu 2 haktan herhangi birini seçerek kira sözleşmesini sona erdirebilir. Bunlara ek olarak kiraya veren aynı 1 aylık süre içerisinde yazılı olarak kiracıya karşı dava açacağını bildirmişse 1 kira yılı için dava açma süresi uzamış sayılmaktadır.
Adi yazılı şekilde tahliye taahhütnamesi yapıldığı iddiasıyla hakkında icra yoluyla veya dava yoluyla tahliye işlemi yapılan kiracı, kiralananı boşaltmamışsa kiraya verenin başvurduğu yollara karşı imzanın kendisine ait olmadığı gibi itiraz mekanizmalarıyla tahliyeden kaçınabilmektedir.
Tahliye taahhütnamesinin imzalandığı sırada taahhütnamede kiralananın tahliye edileceği tarihin yazılmamış olması ve sonradan eklenmiş olması doğrudan taahhütnamenin geçersiz hale gelmesine yol açmayacağı gibi böyle bir durumda tarihlerin sonradan doldurulduğunu ispat etme yükümlülüğü; tarafına tahliye davası veya icra işlemi başlatılmış ise kiracıya düşmektedir.
Boş tahliye taahhütnamesi, kira sözleşmesi sona erdiğinde kiracının, kiraladığı taşınmazı boşaltacağına dair verdiği yazılı taahhütnamedir. Bu belgeyi imzalayan kiracı, kira sözleşmesinin sona ermesi ile birlikte, taşınmazı teslim etmekle yükümlüdür.
Eğer siz de boş tahliye taahhütnamesi imzaladıysanız, sözleşmenin şartlarını yerine getirmeniz gerekmektedir. Bu kapsamda, kiraladığınız taşınmazı belirtilen süre içerisinde boşaltmanız, gerekli temizlik ve bakım işlemlerini yapmanız gerekmektedir. Aksi takdirde, kira sözleşmesinde belirtilen şartlara uymadığınız için, hak kayıplarına uğrayabilirsiniz.
Eğer boş tahliye taahhütnamesi konusunda bir hukuki danışmanlığa ihtiyacınız varsa, bir avukattan yardım almanız önerilir. Avukatınız, size taşınmazı boşaltma sürecinde nasıl bir yol izlemeniz gerektiği konusunda yol gösterebilir ve haklarınızı korumanızda size yardımcı olabilir.
Yargıtay kararları hukuki hiyerarşide bağlayıcılık niteliği olan kararlar olmamakla birlikte yol gösterici nitelikte kabul edilmektedir. Bir Yargıtay içtihadı ile aynı konuda ortaya çıkan bir başka uyuşmazlıkta davayla ilgilenen hâkimin aksi yönde bir karar verecek olması durumunda kararını gerekçeleriyle birlikte açıklaması gerekmektedir. Bununla birlikte söz konusu Yargıtay kararının, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı olarak kabul edilmesi halinde ise kendisinden sonra aynı konuda karar verecek hâkimleri bağlayıcı nitelik kazandığı ve kanun hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Tahliye taahhütnamesinin uygulamadaki yansımalarını görmek açısından aşağıdaki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararını incelemek faydalı olacaktır. İlgili karar:
Yargıtay kararlarına göre, tahliye taahhütnamesi, kira sözleşmesinin sona ermesi veya kiracının çıkarılması durumunda mülkün boşaltılması için bir garanti olarak kabul edilir. Tahliye taahhütnamesi, kiracının mülkü zamanında boşaltacağına dair bir taahhüt vermesi nedeniyle yargıtay tarafından oldukça önemli bir belge olarak kabul edilir.
Bununla birlikte, tahliye taahhütnamesi, bir kiracının mülkü boşaltmasını garanti etmez. Kiracı, taahhütnameyi vermesine rağmen mülkü boşaltmazsa, ev sahibi tahliye davası açarak kiracıyı zorla çıkarmak zorunda kalabilir.
Yargıtay kararlarına göre, tahliye taahhütnamesi geçerli bir belge olarak kabul edilebilir ancak taahhütname üzerindeki tarih ve imza, belgenin geçerli olabilmesi için önemlidir. Ayrıca, taahhütnameye eklenen şartlar ve hükümler de belgenin geçerliliğini etkileyebilir.
Tahliye Taahhüdünün Sonradan Doldurulması-Kira Sözleşmesinin Yapılması Sırasında Tarihleri Boş Olan Ve Kiracı Tarafından İmzalanan Tahliye Taahhüdünün Tarihlerinin Sonradan Doldurulmasının Önemsizliği.
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı İstemi:
Davalı Cevabı:
Mahkeme Kararı:
Özel Daire Bozma Kararı:
Direnme Kararı:
Direnme Kararının Temyizi:
III. GEREKÇE
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir” şeklindedir.
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.09.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
Uyuşmazlık tahliye taahhüdü nedeniyle tahliye istemine ilişkindir. Mahkemece istemin reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde davalının uzun zamandan beri kiracı olduğunu, 1.1.2007 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli yazılı kira sözleşmesinin özel şartlar bölümünde kiralananı 1.12.2007 tarihinde tahliye etmeyi taahhüt ettiği halde tahliye etmediğini ileri sürerek 13.12.2007 tarihinde açtığı ve dava ile kiralananın tahliyesini istemiştir. Davalı vekili davalının eşi K1inde kiracı olduğunu, kiracılardan biri tarafından verilen tahliye taahhüdünün geçersiz bulunduğundan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece tahliye taahhüdü geçersiz kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde ve yargılamada yaptığı açıklamalarda davalının 1.4.2003 tarihinden 1.1.2007 tarihine kadar K1 ile birlikte sözlü kira sözleşmesi ile dava konusu yerde kiracı olarak bulunduğunu 1.11.2007 tarihinde sözleşmenin yazılı olarak yenilenmesi sırasında dava dışı K1’in artık kira ilişkisinde taraf olmak istemediğini beyan etmesi üzerine bu hususun kabul edilerek davada dayanılan ve özel şartlar bölümünde tahliye taahhüdü bulunan 1.1.2007 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli yazılı kira sözleşmesinin kiracılığının devam ettiren davalı K2 ile yapıldığını belirtmiştir. Davacı tarafından yapılan bu açıklamaya karşı çıkılmamış, K1’in kira sözleşmesine imza atmamasının kira ilişkisinin sona erdiğini göstermeyeceği savunulmuştur.
Bu durumda davacı ile dava dışı K1 arasında kira ilişkisinin karşılıklı irade beyanlarıyla sona erdirildiğinin, kiracının davalı K2 olduğunun ve tahliye taahhüdünün geçerli bulunduğunun kabulü gerekir. Davanın açılıp yürütülmesinde bir usulsüzlük bulunmadığına, geçerli tahliye taahhüdü nedeniyle süresinde dava açıldığına göre kiralananın tahliyesine karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 8.12.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Dava, tahliye taahhüdü nedeniyle tahliye istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taahhüt nedenine dayalı tahliye davasının mutlaka kiralayan tarafından açılması gerekir. Kiralayan durumunda olmayan malikin dava hakkı yoktur. Ancak yeni malik önceki malikin ve kiralayanın halefi olarak eski malik zamanında verilmiş taahhüde dayanarak dava açabilir.
Taahhüt nedeniyle açılacak tahliye davasının taahhüt edilen tarihi izleyen bir (1) ay içinde açılması veya bu süre içinde taahhüde dayalı olarak icra takibi yapılmış olması gerekir. Daha önce kiracıya bildirilen tahliye iradesinin süre koruyucu niteliği yoktur. Ancak yapılan icra takibi süreyi koruyacağından bir ay geçtikten sonra da dava açılabilir.
Olayımıza gelince; davacı tarafından davalı hakkında 5.5.2009 tanzim tarihli tahliye taahhüdüne dayanarak tahliye isteminde bulunulmuştur. Taraflar arasında, davanın dayanağı durumundaki 1.1.2008 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin varlığı hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kira sözleşmesinin ön yüzünde kiralayan olarak her ne kadar N. Ç. ‘ün adı yazılı ise de sözleşmenin son sayfasında “kendisine asaleten, diğer mirasçılara vekaleten N. Ç. J. ” isim ve imzası bulunmaktadır. Bu durumda, kiralayan tek başına N. Ç. olmayıp, N. Ç. ile birlikte N. Ç. tarafından vekaleten yerlerine imza atan diğer mirasçılar da kiralayandır.
Yukarıda açıklandığı üzere bu davanın kiralayan tarafından açılması gerekir. Ancak birden fazla kiralayan olması hallerinde kiralayanların tümü tarafından dava açılmalıdır. Kiralayanların birisi tarafından tek başına dava açılması mümkün değildir. Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup Hakim re’sen ve yargılamanın her aşamasında bu hususu dikkate almalıdır.Bu nedenle mahkemece öncelikle kira sözleşmesinde davacı N. Ç. tarafından yerlerine vekaleten hareket edilen “diğer mirasçılar” ibaresi davacıya açıklatılması, diğer kiralayanlar(mirasçılar) tespit edilmesi ve bu kiralayanların muvafakatlarının sağlanması için davacı tarafa uygun süre verilmesi, tüm kiralayanların muvafakatlarının sağlanamaması halinde davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre bu aşamada diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 22.6.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Dava süre bitimi nedeniyle kiralananın tahliyesine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde davalının müvekkiline ait çay bahçesinde 1.4.2006 başlangıç tarihli ve 2 yıl süreli sözleşme ile kiracı bulunduğunu, davalının 1.6.2006 tarihinde müvekkiline verdiği taahhütname ile taşınmazı 1.4.2008 tarihinde tahliye edeceğini taahhüt ettiği halde tahliye etmediğinden hakkında icra takibi yaptığını, davalının tahliye taahhüdüne itiraz ettiğini belirterek kiralananın tahliye taahhüdü nedeniyle tahliyesini istemiştir.Davalı vekili ise 1.4.2006 tarihli kira sözleşmesinden başka bir belge imzalamadığını, tahliye taahhüdünü kabul etmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davaya dayanak yapılan ve hükme esas alınan 1.4.2006 başlangıç tarihli ve 2 yıl süreli sözleşme konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmede kiralanan çay bahçesi olarak belirtilmiştir Kiraya verilen yerin niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde yapılan keşif sonucunda düzenlenen İnşaat mühendisi bilirkişinin verdiği 9.7.2008 tarihli raporunda ise taşınmaz arsa üzerindeki davalı tarafından yapıldığı iddia edilen yapıların bir kısmının kalıcı bir kısmının ise kalıcı olmayan yapılar olduğu tesbit edilmiştir.
Sözleşmenin kurulmasından sonra taşınmaz üzerine sonradan yapılan yapılar kiralananın vasfını değiştirmeyeceğinden çay bahçesi olarak kiraya verilen kiralananın niteliği itibariyle Borçlar Kanununun adi kiraya ilişkin hükümlerine tabi olduğu anlaşılmaktadır.6570 Sayılı yasa kapsamı dışında kalan yerler için 6570 sayılı kanunun 7/a maddesinde düzenlenen tahliye taahhüdüne dayanılarak dava açılamaz ise de böyle bir taahhüt aktin sonunu belirleme bakımından önem taşır. Taraflar arasında düzenlenen 1.4.2006 başlangıç tarihli ve 2 yıl süreli sözleşme 31.3.2008 tarihinde sona ermektedir. Davalı 1.6.2006 tarihinde verdiği taahhütname ile taşınmazı 1.4.2008 tarihinde tahliye edeceğini belirtmiştir. Bu tarihi izleyen bir ay içinde 8.4.2008 tarihinde icra takibi yapılarak tahliye isteminde bulunduğuna göre kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Hükmün yukarda açıklanan nedenle BOZULMASINA ve istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 9.3.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
DAVA KONUSU :İTİRAZIN KALDIRILMASI
Marmaris İcra Hukuk Mahkemesinin 2021/24 Esas, 2021/30 Karar sayılı dosyasında verilen davanın reddi kararına karşı, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilen ve heyetçe incelenen dosyada;
İSTEM: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Marmaris 2. İcra Müdürlüğünün 2020/2351 Esas sayılı dosyası ile davalı hakkında takip yapıldığını, örnek 14 tahliye emri üzerine davalı vekilince takibe itiraz edildiğini, itirazın haksız ve mesnetsiz olduğunu beyanla, davanın kabulü ile itirazın kaldırılmasına ve tahliyeye karar verilmesini istemiştir.
YANIT: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; takibe yazılı kira sözleşmesinin eklenmediğini, karşı tarafın tahliye işleminden önce noterden alınmış yeni tahliye taahhütnamesi olduğunu, sözleşmenin uzayıp yenilendiğini beyanla, davanın reddi ile müvekkili aleyhine yapılan takibin iptalini istemiştir.
İLKDERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : :Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararın yasal olmadığını, davalı tarafından kendi başına düzenlenen yeni tarihli tahliye taahhüdünün kira sözleşmesinin uzatılmış olduğunu göstermeyeceğini, tahliye taahhüdünün tek taraflı bir irade beyanı olduğunu ve kiraya verenin de bu taahhüdü onayladığına dair kayıt olamayacağını, bu nedenle davalı tarafından dayanılan tahliye taahhütnamesinin değerlendirilmesinde mahkemece yanılgıya düşüldüğünü beyanla, istinaf talebinin kabulü ile kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE: Dava, İİK’nn 275. maddesi uyarınca tahliye taahhüdüne dayalı icra takibinde itirazın kaldırılması istemine ilişkindir.
Marmaris 2. İcra Müdürlüğünün 2020/2351 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde takip alacaklısı davacılar vekilince davalı borçlu aleyhine Marmaris 4.Noterliğinin 10/11/2020 Tarih 10201 yevmiye sayılı düzenleme şeklinde tahliye taahhütnamesine dayalı olarak takip yapıldığı, borçluya gönderilen tahliye emrinin tebliğ edilemediği, ancak davalı borçlu tarafından takipten haberdar olunarak 07/01/2021 tarihli dilekçe ile vekil vasıtası ile takibe itiraz edildiği, itiraz dilekçesinde özetle, müvekkili ile karşı taraf arasındaki 20/07/2019 tarihli sözleşmenin alacaklılar tarafından süresinde feshedilmeyerek sözleşmenin belirsiz süreli sözleşmeye dönüştüğü, bu hususta yeni ve resmi tahliye taahhütnamesinin bulunduğu, takibe konu tahliye taahhüdünün bu nedenle geçerli olmadığının bildirildiği anlaşılmıştır.
İİK’nın 272. maddesi gereğince, tahliye taahhüdünde belirtilen tahliye tarihinden itibaren 1 ay içinde dava açılması ya da bu süre içinde icra takibi başlatılması gerekmektedir.
Takibe dayanak yapılan düzenleme şeklindeki tahliye taahhüdü ile tahliye edileceği bildirilen tarih 30/11/2020 tarihi olup takibe 16/12/2020 tarihinde geçildiği takip dosyası kapsamındaki harç makbuzu ile icra müdürlüğü uyap ekran kayıtları ile sabittir. Bu durum karşısında takibe yasal sürede geçildiği açıktır.
İİK’nın 275/2. maddesi uyarınca, tahliye talebi noterlikçe re’sen tanzim veya tarih ve imzası tasdik edilmiş yahut ikrar olunmuş bir mukaveleye müstenit olup da, kiracı kiranın yenilendiğine ve uzatıldığına dair aynı kuvvet ve mahiyette bir vesika gösteremezse itiraz kaldırılır.
Somut durumda davalı takip dayanağı 10/11/2020 tarihli tahliye taahhüdü ile taşınmazda 20/07/2019 tarihinden itibaren kiracı olduğunu kabul ederek 30/11/2020 tarihinde tahliye edeceğini kabul ve beyan etmiştir. Takip düzenleme şeklindeki tahliye taahhüdüne dayalı olup yapılan yargılamada davalı kiranın yenilendiğine ya da uzatıldığına dair aynı kuvvet ve mahiyette yazılı delil sunamamıştır.
Davalı tarafından dayanılan ve mahkemece karara esas alınan Marmaris 4. Noterliğinin 11/12/2020 Tarih ve 11109 yevmiye sayılı tahliye taahhüdü tek taraflı irade beyanı ile düzenlenen davalı imzasını içermeyen belge niteliğinde olduğundan anılan belgeye dayalı olarak kiranın yenilendiği ya da uzatıldığının kabulü mümkün değildir. Anılan durum karşısında mahkemece davanın kabulü ile davalı itirazının kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi isabetli değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, kararın usul ve yasaya uygun olmadığı, davacılar vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin yerinde olduğu anlaşılmakla, HMK’nın 353/1-b/2 maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
-Davanın kabulü ile, davalının Marmaris 2. İcra Müdürlüğünün 2020/2351 Esas sayılı takibine yaptığı itirazın kaldırılmasına,
2-Alınması gerekli 59,30 TL harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
-Davacılar tarafından yatırılan 59,30 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
3-Davacılar davada vekille temsil edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 1.360,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
4-Davacılar tarafından yapılan toplam 46,20 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
1-Davacıların istinaf başvurusu kabul edildiğinden, peşin alınan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde istek halinde davacıya geri verilmesine,
2-Duruşma açılmadığından, davacılar lehine vekalet ücreti takdirine gerek bulunmadığına,
3-Davacılar tarafından yapılan toplam 210,60 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
C)HMK’nın 333. maddesi gereğince karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa geri verilmesine,
İlişkin, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 361/1 maddesi ve İİK’nın 364/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.08/10/2021
Dava, tahliye taahhüdüne dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, taahhütün geçerli olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında 01.07.2009 tarihinde imzalanan ve kira sözleşmesi başlangıç tarihi 01.08.2009 olarak belirlenen 1 yıllık sözleşme hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin düzenlenmesinden sonra 21.07.2009 tarihinde … 26.Noterliğinin 18005 Yev. Nolu düzenleme şeklindeki tahliye taahhütnamesi ile kiralananın 01.08.2011 tarihinde tahliye edileceği kararlaştırılmış ancak daha sonrasında aynı belgenin altına elle yazılarak hazırlanan adi yazılı belge ile taşınmazın tahliye edileceği tarih 01.08.2015 olarak değiştirilmiştir. Davacı kiraya veren söz konusu taahhüde dayanarak 04.08.2015 tarihinde başlattığı icra takibi ile davalıya tahliye emri gönderilmesini sağlayarak kiralananın tahliyesini istemiştir. Tahliye emrinin davalıya 08/08/2015 gününde tebliğ edilmesinden sonra süresinde takibe itiraz eden davalı, icra takibine dayanak taahhütname altındaki imzanın kendisine ait olmadığını, taahhütname altındaki imzayı kabul etmediğini bildirmiştir. Takibe dayanak yapılan adi yazılı taahhütnamenin kira sözleşmesinin düzenlenmesinden sonra düzenlendiği anlaşılmakla geçerlidir. Ancak davalı kiracı söz konusu tahhütnamede bulunan imzasına itirazda bulunduğundan, dava dilekçesinde de davalının icra takibine vaki itirazının iptali istendiğine göre, mahkemece, davalının icra takibine dayanak adi yazılı taahhütnamedeki imzaya karşı yapmış olduğu itiraz üzerinde durulması, imzanın davalıya ait olup olmadığı yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 16/11/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Diğer Gayrimenkul Hukuku konulu makalelerimize buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
MDM Hukuk ve Danışmanlık; Ankara merkezli faaliyet gösteren bir avukatlık bürosudur.
Büromuz; ülke genelinde avukatlık mesleğinin yasal ve etik değerleri çerçevesinde hukukun bir çok alanında yetkin kadrosuyla avukatlık ve danışmanlık hizmeti sunmaktadır.
Bu web sitesi ve içindeki bilgiler, Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kurallarına göre ve özellikle reklam yasağına uygun olarak tasarlanmıştır. MDM HUKUK & DANIŞMANLIK web sitesinin tüm bilgi ve materyaller sadece bilgilendirme olup bunların tamamına veya bir kısmına dayanılarak yapılan işlemlere, eylemlere ve bunların sonuçlarına ilişkin hiçbir sorumluluk kabul edilmez. Söz konu bilgilerin aktarılması ile kullanıcılar ve web tarayıcıları ile MDM HUKUK & DANIŞMANLIK arasında bir avukat-müvekkil ilişkisi yaratılması amaçlanmamıştır ve bilgilerin bu kişilerce alınması hiçbir şekilde bu yönde bir ilişki oluşturmayacaktır. Müvekkiller veya okuyucular hiçbir şekilde mevcut duruma ve özelliklerine ilişkin olarak uygun hukuki veya başka herhangi bir profesyonel görüş almadan, MDMHUKUK & DANIŞMANLIK web sitesinde yer alan herhangi bir hususa dayanarak bir eylemde bulunmamalıdır. MDM HUKUK & DANIŞMANLIK, bu web sitesi aracılığıyla ulaşılan üçüncü kişilere ait içeriklerden hiçbir şekilde sorumlu değildir.
MDM Hukuk ve Danışmanlık Tüm Hakları Saklıdır.