Ticari Nitelikteki Menfi Tespit Davaları Zorunlu Arabuluculuk Kapsamında Mıdır?
Makale Başlıkları
Ticari Nitelikteki Menfi Tespit Davaları Zorunlu Arabuluculuk Kapsamında Mıdır?
Ticari faaliyetlerin yoğun olduğu alanlarda işletmeler arasındaki uyuşmazlıkların sıklıkla yaşanması kaçınılmazdır. Bu nedenle, hukuki anlaşmazlıkların çözümü için kullanılan alternatif yollar da giderek önem kazanmaktadır. Bu yollar arasında arabuluculuk da yer almaktadır. Ancak, ticari nitelikteki menfi tespit davaları zorunlu arabuluculuk kapsamında mıdır sorusu sıkça gündeme gelmektedir.
Menfi tespit davalarının ticari nitelik taşıması nedeniyle arabuluculuk uygulamasının zorunlu hale getirilmesi, hem uyuşmazlıkların çözümüne hem de adli yargıda iş yükünün azaltılmasına yönelik bir adım olarak görülmektedir.
Arabuluculuk müessesi 2018 yılında ticari nitelikteki uyuşmazlıklarda dava şartı olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla ticari uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmamış ise mahkeme dava şartı yokluğundan usulden ret kararı verecektir.
Menfi tespit davaları ise türü ve niteliği çok iyi bilinen köklü bir dava türüdür.
Ticari Uyuşmazlıklar için Kanuna yeni eklenen dava şartı ile “… konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri…” için arabuluculuk zorunlu kılınmıştır. Kanunun maddesi çok açık olmakla menfi tespit davasının konusunun borcun inkârı olduğu bilinmekteyse de Bu konuda Yargıtay’a intikal etmiş çok fazla dosya bulunmamaktaydı.
Arabuluculuğa başvurunun menfi tespit davalarında da dava şartı olup olmadığı konusunda farklı bölge adliye mahkemeleri birbirinin zıttı kararlar vermeye başlamıştı. Ancak Yargıtay 15. Hukuk Dairesi vermiş olduğu bir kararla arabuluculuk kurumunun menfi tespit davaları için bir dava şartı olmadığı şeklinde karar vermiştir.
Ticari Nitelikteki Menfi Tespit Davalarında Neden Zorunlu Arabuluculuk Olmamalıdır?
Ticari nitelikteki menfi tespit davaları, bir kişinin hukuki durumunun belirli bir konuda aydınlatılması için açılan davalar olarak karşımıza çıkar. Bu tür davalarda, davacı taraf, haklarının ihlal edildiğini düşündüğü durumda, mahkemeden bir karar çıkarmak amacıyla menfi tespit davası açabilir. Ancak, bazı durumlarda bu tür davalarda arabuluculuk yoluna gidilmesi zorunlu tutulmuştur. Bununla birlikte, ticari nitelikli menfi tespit davaları, arabuluculuğa başvurmak zorunda olmadığı için doğrudan mahkemeye başvurulabilir.
6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti’nde 2012 yılında kabul edilen ve hukuk uyuşmazlıklarında alternatif bir çözüm yöntemi olan arabuluculuğun esaslarını düzenleyen bir yasadır. Kanun, taraflar arasındaki anlaşmazlıkların mahkeme süreçlerinden önce arabuluculuk yöntemiyle çözülmesini teşvik etmeyi amaçlamaktadır.
Bu durum, davacının hızlı bir şekilde haklarını koruma ihtiyacıyla ilgilidir. Ayrıca, menfi tespit davaları genellikle kanunen zorunlu bir arabuluculuk aşamasından geçmemektedir. Ancak, taraflar arasında arabuluculuk yoluna başvurulması ve anlaşmaya varılması, uzun ve maliyetli bir dava sürecini önleyebilir.
Ticari nitelikli menfi tespit davalarında önemli olan, davacının haklarının korunmasıdır. Bu nedenle, arabuluculuk yoluna başvurmak istemeyen taraflar, doğrudan mahkemeye başvurarak haklarını koruyabilirler.
Dolayısıyla menfi tesbit davaları, ifa hükmü içermeyen ve olumsuz bir tespite yönelik olan davalar olarak tanımlanmaktadır. HMK 106 ve İİK 72. maddelerinde belirlenen menfi tesbit davaları, TTK’nın 5/A maddesinde belirtilen “alacağa bir an önce kavuşma” gerekçesiyle arabuluculuğa tabi tutulmamaktadır.
Bu durum, doktrinde de kabul görmüş olup, menfi tesbit davalarında borçlu tarafın arabulucuya başvurması cebri icrayı durdurmamaktadır. Ayrıca, İİK 89. maddesi ve HMK 211 vd. maddelerine istinaden açılan menfi tesbit davalarında da arabuluculuğa başvurma imkanı bulunmamaktadır.
TTK 5/A maddesi uyarınca arabuluculuğun dava şartı olabilmesi için belirli koşulların yerine getirilmesi gerektiği göz önüne alındığında, menfi tesbit davalarının bu koşulları karşılamadığı açıktır. Dolayısıyla, menfi tesbit davalarında dava açılmadan önce arabulucuya başvurmak zorunlu değildir.
Emsal Yargı Kararları
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi., E. 2020/1455 K. 2021/1179 T. 25.3.2021
“İlk derece mahkemesi 6102 sayılı TTK’nın 5/A. maddesi ile 6325 sayılı Yasa’nın 18/A maddesinin 2. fıkrası hükümleri gereğince menfi tesbit davalarında dava açılmadan önce arabulucuya başvurmanın dava şartı olduğu gerekçesiyle HMK 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuş … Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi 7155 sayılı Yasa’nın 20. maddesi ile TTK 5. maddesine eklenen 5/A maddesi gereğince menfi tesbit davalarında arabulucuya başvurmasının dava şartı olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemeye yöneltilmiş hukuki himaye talebi dava olarak nitelendirilir.
Menfi tesbit davası 6100 sayılı HMK’nın 106. maddesinde ifade edilmiştir. Bunun yanında İİK 72. maddesinde icra hukuku açısından özel bir menfi tesbit davası türü düzenlenmektedir.
HMK 106. maddesi tesbit davası yoluyla mahkemeden bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilebilir.
2004 sayılı TTK’nın 72. maddesi “ Borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.”
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında … Kanunu’nun 18/A maddesi “(1) ilgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise … süresine aşağıdaki hükümler uygulanır.”
TTK’nın 5/A maddesi “Bu kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” Hükümlerini içermektedir.
Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü … Daire Başkanlığı tarafından yayınlanan “Ticari Uyuşmazlıklarda Dava Şartı …” isimli kitapta menfi tesbit ve istirdat davalarında arabuluculuğun dava şartı olduğu görüşüne yer verilmiştir.
Menfi tesbit davası HMK 106. ve İİK 72. maddesinde düzenlenmiş özel bir tesbit davası türüdür. Bu davalarda bir miktar paradan borçlu olunmadığının tesbiti talep edilmekte davalar sonucunda da borçlu olunmayan kısımla ilgili olumsuz hüküm kurulmaktadır.
Bu hüküm taraflar arasında kesin hüküm teşkil etse de ifa imkanı tanımayan bir tesbit hükmü niteliğindedir.
TTK’nın 5/A maddesi bir miktar paranın ödenmesi, alacak ve tazminat taleplerinin dava açılmadan önce arabulucuya tabi olduğuna amirdir. Gerek HMK 106 ve gerekse İİK 72. maddesinde belirlenen menfi tesbit davaları yukarıda belirtildiği gibi ifa hükmü içermeyen olumsuz tesbite yönelik davalardır.
Bu itibarla kanun koyucunun TTK’nın 5/A maddesinda amaçladığı “alacağa bir an önce kavuşma” gerekçesi menfi tesbit davaları için gerekçe olamaz. Nitekim doktrinde menfi tesbit davalarının arabuluculuğa tabi olmadığı, menfi tesbit davalarında borçluyu arabulucuya müracaata zorlamanın, arabulucuya müracaatın cebri icrayı durdurmayacağından onu takipten önce menfi tesbit davası açma hakkından mahrum bırakmak anlamına geleceği ve %15 teminat yatırarak takibi tedbiren durduramayacağı bunun da hak arama özgürlüğüne aykırı olduğu görüşlerine yer verilmektedir.
(Bknz: Prof. Dr. …, Prof. Dr. …, Prof. Dr. …, Prof. Dr. … Hukuk Uyuşmazlıklarında … 2. Baskı Sh.189-191) (Prof Dr. … Dava Şartı … üzerine bazı düşünceler Türkiye … … Dergisi Mart- Nisan 2020 Sh.111 -141)
Bunun yanında İİK 89. maddesi ve HMK 211 vd. maddelerine istinaden açılan menfi tesbit davalarında arabulucuya gitme imkanının bulunmadığı da izahtan varestedir.
TTK 5/A maddesi uyarınca arabuluculuğun dava şartı olabilmesi için (1) davanın konusunun bir miktar paranın ödenmesi olmalı (2) bu talebin bir davada alacak veya tazminat olarak ileri sürülmesi gerekir. Yukarıda açıklandığı üzere menfi tesbit davaları alacağın tahsili sonucunu doğuran bir dava değildir. Kanun koyucu menfi tesbit davalarını zorunlu aracbuluculuğa tabi tutmak isteseydi bunu açık şekilde ifade ederdi. Yukarıda açıklandığı üzere yorum yoluyla menfi tesbit davalarını TTK 5/A maddesi kapsamına almak mümkün bulunmamaktadır.
Tüm bu gerekçeler ışığında menfi tesbit davalarında dava açılmadan önce arabulucuya başvurmanın dava şartı olmadığı sonucuna varılmalıdır.
Somut olayda davacı, davalıyla yapmış oldukları sözleşme gereği kendi üzerine düşen bedel ödeme edimini yerine getirdiğinden davalıya borçlu olmadığının tesbitini talep etmiş, yani menfi tesbit davası açmıştır. İlk derece mahkemesi menfi tesbit davalarında arabulucuya başvurunun dava şartı olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar vermiş, kararın istinaf edilmesi üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi başvuruyu esastan reddetmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere menfi tesbit davalarında dava açılmadan önce arabulucuya başvuru dava şartı olarak kabul edilmeyeceğinden kararın davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile … 3. Asliye Hukuk Mahkemesi kararının BOZULMASINA, karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin … Bölge Adiye …. Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına, HMK 373/1 maddesi uyarınca davanın esası hakkında inceleme yapmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, peşin alınan harcın talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 25.3.2021 tarihinde oy … ile karar verildi.”