- +90 312 911 1168
- info@mdmhukuk.com
- Kızılırmak Mah. 1443. Cad. Ankara 1071 Plaza A Blok No:25/58 06510 Çankaya/ANKARA
Makale Başlıkları
Hava Aracı İpoteği işlemlerini tanımlamadan önce hangi araçların ipoteğinin yapılacağına bakmak yerinde olacaktır. Hava aracı kavramını her ülkenin farklı yorumlaması mümkündür zira hava yolu taşımacılığıyla ilgili imzalanmış olan ve bizim de tarafı olduğumuz Montreal Sözleşmesi hava aracının ne olduğunun tanımını yapmamıştır.
Bu sebeple hava aracını tanımlamak için iç hukuka bakılmalıdır. Türk Sivil Havacılık Kanunu hava aracını “havalanabilen ve havada seyredebilme kabiliyetine haiz olan her türlü araç” olarak tanımlamıştır. Örnek vermek gerekirse; helikopter, uzay araçları, uçaklar, uçan balonlar hava aracı sayılmakta iken asansör veya teleferik hava aracı sayılmazlar.
Elbette ki bizim üzerinde duracağımız konu hava araçlarından olan uçağın sicil işlemleri olacaktır. Zira ülkemizde ve dünyada en yaygın kullanılan sivil hava aracı uçaktır.
Türk Sivil Havacılık Kanunu hava aracının hukuki niteliği başlıklı 65. Maddesi şöyle düzenlenmiştir; “Bu Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, hava araçları menkul mal hükümlerine tabidir.” Bu madde kapsamında hava araçları yani uçak, helikopter menkul mal sayılacaktır.
İpotek kavramı Türk Medeni Kanunu’nda tanımlanmıştır. Türk Medeni Kanunu madde 881 ipoteği; “Halen mevcut olan ya da henüz doğmasa bile doğması olası olan herhangi bir alacağı güvence altına alma” şeklinde tanımlamıştır.
Bu tanıma göre borçlu borcunu ödemediği takdirde, alacaklı ipotek hakkına dayanarak ipotek kurulmuş taşınmazın bedelinden alacağını tahsil edebilir.
Fark edileceği üzere ipotek taşınmaz (gayrimenkul) mallar üzerinde kurulabilen bir ayni haktır. Hava araçları ise yukarıda tanımlandığı üzere taşınır (menkul) mal sayılmaktadır. Fakat hava araçları üzerinde menkul olmalarına rağmen ipotek hakkı tesis edilebilmektedir.
Kanunun böyle düzenlenmiş olması ilginçtir. Hava araçları üzerinde ipotek hakkı tesis etmenin kanuni dayanağı Türk Sivil Havacılık Kanunu madde 69’dur.
TSHK madde 69; “Bir alacağın temini için hava aracı üzerinde ipotek tesis olunabilir. Hava aracı ipoteği, alacaklıya hava aracı bedelinden alacağını alma yetkisini verir. Müstakbel alacaklar veya şarta bağlı olan bir alacak için dahi ipotek tesis edilebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Akdi İpotek: İlk kurulabilecek ipotek türü, akdi ipotektir. Akdi ipotek, hava aracı sahibi ile alacaklıların anlaşması ve sicile bu durumu tescil ettirmeleri ile gerçekleşir.
Bu tescilin yapılabilmesi için hava aracı maliki ile alacaklının arasındaki anlaşmanın yazılı şekilde ve imzaları noterce onaylı olmalıdır. Bu anlaşma Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı nezdinde tutulan Hava Araçları Siciline ipotek hakkı olarak tescil edilir.
Tescilden sonra ipotek hakkı 3. Kişiler için de hüküm ifade eder hale gelir.
Kanuni İpotek: Kanuni ipotek TSHK madde 71’de düzenlenmiştir. Madde hükmüne göre hava araçlarının yapım ve onarımından doğan alacaklar için yapımcı veya onarımcı kişi, hava aracı üzerinde kanuni bir ipoteğin tescilini isteyebilir. Bu ipotek türü tamirci ipoteği olarak da bilinir. Aynı şekilde gemiler için de kanuni bir imkândır.
Bakım, onarım halinde bunu gerçekleştiren yapımcının talebi halinde Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı nezdinde tutulan Hava Araçları Siciline ipotek hakkı tescil edilir. Buradaki amaç hava araçlarının bakım ve onarım masrafların, parça değişimlerinin ciddi meblağda paralara sebep olmasıdır. Bu şekilde yapımcı, onarımcı güven altına alınır.Hava Aracı İpoteği
İsminden de anlaşılacağı üzere birlikte ipotekte, birden fazla hava aracı alacak için birlikte ipotek altına alınır. Eğer anlaşmada hangi hava aracının ne kadar miktardan sorumlu olduğu belirtilmezse araçlar borcun tamamından sorumlu olurlar.
Bunun anlamı şudur; alacaklı birlikte ipotek edilen hava araçlarından istediği aracı seçip alacağını alacak miktarını aşmayacak şekilde temin edebilir. Eğer alacağı karşılamakta bir hava aracı yeterli olmazsa ipotek altındaki diğer hava araçlarını da paraya çevirebilir.
Yabancı Para Esasına Göre İpotek: Yabancı para ipoteğinin kurulabilmesi için öncelikle Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın izni gerekir. Bakanlıktan gerekli izin alındıktan sonra ipotek sicile tescil edilirken alınan izin de sicile işlenir.
İpotek türlerini tanımladıktan sonra bir diğer önemli husus ise sigorta alacakları üzerinden, ipotek hak sahiplerinin alacaklarını alıp alamayacakları sorunudur.
TSHK madde 77 bu durumu düzenlemiştir. Madde hükmü uyarınca sigortacı kişi, hava aracı üzerindeki ipoteği bilmediğini iddia edemez zira ipotek hakkı anlatıldığı üzere sicile tescil edilir ve sicil tapu sicilinde olduğu gibi alenidir. Yani 3. Kişiler için de hüküm ifade eder ve bilinmediği iddia edilemez.
Aksine bir anlaşma yapılmadığı müddetçe ipotek hakkı sahibi sigortalanmış hava aracı üzerindeki alacak hakkı kadar sigortacıdan alınacak tazminata hak kazanır. Bu noktada tazminat ödemesi gereken sigortacının öncelikle hava aracı üzerinde ipotek hakkı olup olmadığını araştırması varsa eğer ipotek hakkı tutarını ipotek sahibine ödemesi gerekmektedir.
Bu kanuni bir yükümlülüktür bu sebeple sigortacı doğrudan hava aracı malikine ödeme yaparsa ipotek hakkı sahibine borçlanır ve bu borcundan kurtulmak için ipotek sahibine de ödeme yapması gerekir.
Son olarak ipotek hakkının nasıl sona ereceği düzenlenir. Türk Sivil Havacılık Kanunu madde 84 devri ve hakkın düşmesini şu şekilde düzenler;
“İpotekle temin edilmiş olan alacağın temlikiyle ipotek hakkı da yeni alacaklıya geçer. Alacak ipotekten ve ipotek de alacaktan ayrı olarak devredilemez.
Alacağın devri yazılı şekilde yapılır ve sicile tescil ile olur. Alacağın sona ermesi, alacaklının feragatı ve ipotekle mülkiyetin aynı kişide birleşmesi durumları ile ipotek hakkı düşer. İpotek hakkının düşmesi üzerine, kayıt sicilden terkin olunur.”
Mahkemesi: İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi Tarihi: 07/05/2021 Numarası: 2021/280 E. 2021/278 K. Davanın Konusu: İhtiyati Haciz 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilince sunulan talep dilekçesinde özetle; taraflar arasında uçak parça bakım ve onarım hizmeti konusunda anlaşma yapıldığı, … A.Ş.’nin verilen hizmetler karşılığında ödenmemiş borçları bulunduğu,
talepte bulunan şirket alacağının tahsili için icra takip süreçlerinin başlatıldığı ve 1.100. 000, 00 dolar değerindeki çekin karşılıksız çıkması nedeniyle Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/351 değişik sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararı alındığı,
ihtiyati haciz kararını talep tarihi itibariyle gösterge niteliğindeki Merkez Bankası efektif satış kuruna göre çevrilmesi sonucunda 8.663.380,00 TL karşılar şekilde ihtiyati haciz kararı alındığı,
İstanbul … İcra müdürlüğünün … E sayılı dosyasıyla cari hesap alacağının tazminine yönelik icra takibi başlatıldığı,
iş bu takipteki asıl alacak miktarının 59.592.689,53 TL olduğu ve borçlu şirketin bu dosyada ödeme emrine itiraz ettiği, taraflar arasında görüşmeni sağlandığı fakat bu görüşmeler sonucunda herhangi bir anlaşmaya varılamadığı,
borçlu şirketi temsili yetkili genel müdürün imzasını taşıyan teklif mektubunun borcu ikrar niteliğinde olduğu, ayrıca uçakların üstünde yönetim kurulu başkanı …nın kendi lehine ipotek şerhi işlettiği,
uçak parçalarının ve motorlarının … unvanlı firmaya yaptırıldığına dair duyumların alındığı, tüzel kişilik perdesinin aralanması ve ortadan kaldırılması ile ilgili olarak her iki şirket aleyhine Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/ 153 sayılı dosyasında yargılamanın devam ettiği,
iş bu eylemler neticesinde mal kaçırma riskinin ortaya çıktığı ve talepte bulunan şirketin yüklü miktarda alacağının tahsili kabiliyetinin imkansız hale geldiği belirtilerek
İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dava dosyası ve başlatmış olduğu ilamsız takipteki asıl alacak miktarı olan 59.592.683,53 TL eden 8. 663.380,00 TL ‘nin tenzili sonucunda kalan 50.929.309,53 TL yönünden borçlunun menkul gayrimenkul malları ile 3. Şahıslardaki hak ve alacakları üzerine İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında tatbik edilmek üzere ihtiyati haciz kurulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
Mahkemece 24.02.2021 tarihli ara karar ile; ”… belirtildiği üzere müeccel alacaklar yönünden ihtiyati haciz koşulları İİk’nun 257/2 fıkrasında sayılmıştır.
İİK’nun 257/2 fıkrasının 1 ve 2 nolu bentlerinde sayılan sebepler sınırlı sayıda olup, müeccel alacaklar için başka herhangi bir sebebe dayalı ihtiyati haciz kararı verilemez (Bkz. Kuru/BAKİ, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, ikinci bası,
Adalet Yayınevi, Ankara 2013, s. 1039). Somut olayda müeccel alacak için aleyhine ihtiyati haciz talep edilen borçlu şirketin muayyen bir yerleşim yeri olduğu açıktır.
Şu halde ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için dosya kapsamında; borçlunun taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeye,
kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlandığını yahut kaçtığını ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunduğunu yaklaşık düzeyde ispat eder delil bulunması zorunludur. Dosyada bu yönde yaklaşık ispata yarar delil yoktur.
Talep eden vekilince delil olarak dayanılan takip ve dava dosyaları ancak ödeme güçlüğü yönünden yapılacak bir değerlendirmeye esas alınabilir. Ödeme güçlüğü ise İİK’nun 257/2 fıkrasının 1 ve 2 nolu bentlerinde sınırlı olarak sayılan sebeplerden birini teşkil etmemektedir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle, İİK’nun 257/2 fıkrasının 1 ve 2 nolu bendinde sınırlı olarak sayılan sebeplerin somut olayda yaklaşık olarak ispat edilemediği anlaşılmakla” talebin reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle;
Lehine ihtiyati haciz talebinde bulunan şirket ile davalı şirket arasında yapılan sözleşme gereğince davalının uçaklarına parça bakım ve onarım hizmeti verildiği ve bu hizmetten kaynaklı farklı dönemlere ait ödenmemiş borcunun bulunduğu, davalıya ait uçaklar üstünde yönetim kurulu başkanının kendi lehine ipotek şerhi işlettiği,
ayrıca davalı şirket de bakım onarım bölümü olmasına rağmen tüzel kişilik perdesinin arkasına saklanarak uçak parçaları ve motorlarının … unvanlı firmaya ve başkaca firmalara devredilerek mal kaçırıldığının bilgisinin edinildiği, dosyaya sunulan kayıtların yaklaşık ispata yeterli olduğu belirtilerek kararın kaldırılmasına karar verilmesi talep etmiştir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır.
İİK 257 maddesinde; rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı tarafından, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz malları ile alacakları ve diğer haklarının ihtiyaten haczettirebileceği, vadesi gelmemiş borçtan dolayı ise borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa ve borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa ihtiyati haciz kararı verilebileceği düzenlenmiştir.
İİK 258 maddesinde ise “İhtiyati hacze 50. maddeye göre yetkili mahkeme tarafından karar verilir.
Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yasal düzenleme gereğince ihtiyati haciz talep eden, İİK’nun 257/1. maddesi kapsamında bir para borcunun alacaklısı olduğunu, borcun rehinle temin edilmediğini ve borcun vadesinin gelmiş olduğunu yaklaşık olarak mahkemeye kanaat getirecek tarzda ispat etmek durumundadır.
Geçici hukuki koruma yargılamasını, asıl yargılamadan ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır.
Geçici hukuki koruma yargılamasında yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Yaklaşık ispat durumunda ise;
Hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez.
Talep dilekçesinde ekli bilgi ve belgelerin incelenmesinde, borçlu şirketi temsilen yetkili genel müdür olduğu iddia olunan … isminin ve imzanın yer aldığı teklif mektubunda firmalar arasındaki cari hesap borç alacak ilişkisinde borçtan tenzil edilmek üzere veya fazlaya ait tutarın kredi olarak tahsis edilmesi üzerine
… uçağı gövdesi motorlar hariç 1.850.000 USD+KDV ve 110.000 USD +KDV,
… uçağı gövdesi APU ve motorlar hariç 1.825.000 USD+KDV ve … uçağı gövdesi APU ve motorlar hariç 1.825.000 USD+KDV olarak teklifte bulunulduğu,
SHGM kayıtları fotokopilerinin sunulduğu ve .. tescil işaretli/ … tipi , … seri numaralı borçlu şirkete ait uçak üzerinde Beyoğlu … Noterliğinin 27. 10.2014 tarih … yevmiye numaralı düzenleme şeklinde hava aracı ipotek sözleşmesine istinaden … lehine, … A.Ş. aleyhine 1.250.000 USD serbest dereceden yararlanmak üzere
2. Derece 1. Sıra sıra ipotek şerhinin (28.10.2014 tarih … sayılı evrak ) işlendiği ve yine … tipi, … seri numaralı uçak üzerinde
Beyoğlu … Noterliğinin 11.03.2014 tarih … numaralı düzenleme şeklindeki sözleşmesine istinaden … lehine … A.Ş. aleyhine 1.200.000 USD 1. Derecede 1. Sırada ipotek şerhi ( 14.03.2014 tarih 9102 sayılı evrak )işlendiği belirtilmiştir.
Somut olayda ihtiyati haciz talep eden davacı vekili tarafından, firmalar arasındaki ticari ilişkiye yönelik bir kısım kayıtlar sunulmuş ise de;
İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyasıyla cari hesap alacağının varlığının yapılacak yargılama ve bilirkişi incelemesi sonucunda açıklığa kavuşacağı,
tüzelkişilik perdesinin aralanması ve ortadan kaldırılmasına ilişkin olarak ise Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/153 E sayılı dava dosyasında dosyada sunulan bilgilerden yargılamanın devam ettiğinin anlaşıldığı,
gerek talep dilekçesinde ve gerekse ilk derece mahkemesi kararında da belirtildiği üzere talebe konu edilen İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı takip dosyasında aleyhine ihtiyati haciz talebinde bulunulan şirket tarafından ödeme emrine itiraz edildiği ve borcun çekişmeli hale geldiğinin anlaşıldığı, bu aşamada alacağın varlığı ve muaccel olduğu yaklaşık ispata yeterli olmayıp, yargılamayı gerektirmektedir.
İİK 257.maddede öngörülen ihtiyati haciz şartları oluşmadığından davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir.
Açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan 6100 sayılı HMK 353/1.b.1 maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınan 162,10 TL’nın başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınan 59,30 TL’nın karar harcının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.f maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.08/09/2021
Davacı vekili, 07/01/2013 tarihinde yapılan haciz sırasında borçlu şirkete ait olduğu iddiası ile üzerinde davacı lehine ipotek ve rehin tesis edilmiş balonların haczedilerek muhafaza altına alındığını,
bu balonlar üzerinde icra takibi başlamadan önce 08/12/2012 tarihinde borçlu olduğu iddia edilen şirket alacaklısı B. X. tarafından ipotek tesis edildiğini,
bu balonlar üzerindeki ipotek alacağının tamamının 14/11/2012 tarihli Nevşehir 1 Noterliği’nde tanzim olunan temliknameler ile davacının ipotek alacaklısı durumuna geldiğini,
haciz yapılarak muhafaza altına alınan balonların tamamı üzerinde ipotek ve haciz alacaklarına dayalı olarak rehin hakkının bulunduğunu iddia ederek davanın kabulü ile dava konusu hava aracı balonlar üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının istihkak iddiasının mevcut icra takibini sürüncemede bırakmak amacıyla ortaya atılmış kötü niyetli bir iddia olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre;
Ürgüp İcra Hukuk Mahkemesi’nin 17/01/2013 tarih ve 2013/3 Esas sayılı kararı ile icra dosyası kapsamında borçluya gönderilen ödeme emrinin tarihinin 07/01/2013 tarihi olarak düzeltildiği ve takip henüz kesinleşmeden konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verildiği gerekçesiyle dava konusu taşınır mallar üzerindeki haczin kaldırılmış olması nedeniyle konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı istihkak davası niteliğindedir.
1-Temyize konu kararın gerekçe kısmında da isabetle vurgulandığı üzere, istihkak davasının açılmasının ön koşulu, geçerli bir haczin varlığıdır.
Davaya dayanak Ürgüp İcra Müdürlüğü’nün 2012/1160 Esas sayılı takip dosyasında borçluya yapılan ödeme emri tebligatının usulsüz olduğu iddiasıyla İcra Mahkemesi’ne şikayette bulunulduğu ve Ürgüp İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2013/3 Esas ve 2013/8 Karar sayılı kararıyla ödeme emri tebligatının usulsüz olduğunun tespitine ve 07.01.2013 tarihinin ödeme emrinin tebellüğ tarihi olarak belirlendiğine karar verildiği ve Mahkemece de bu karara istinaden temyize konu işbu dava dosyasında, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiği görülmektedir.
Ne var ki UYAP üzerinden yapılan sorgulamalar neticesinde Ürgüp İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2013/3 Esas ve 2013/8 Karar sayılı kararının Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2013/8959 Esas, 2013/17136 Karar sayılı kararıyla bozularak Mahkemesi’ne gönderildiği tespit edilmiştir.
Yapılan sorgulamalarda bu dava dosyasının kesinleştiğine dair bilgiye de rastlanmadığından anılan dava dosyasının halen derdest olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu bilgiler ışığında, istihkak davasının açılmasının ve dinlenebilmesinin ön koşulunun, geçerli bir haczin mevcut olması ilkesinden hareketle, Ürgüp İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2013/3 Esas sayılı dosyasının sonucunun işbu dava dosyasının çözümü için bekletici mesele yapılması ve anılan dava dosyasında oluşacak sonuca göre dava konusu uyuşmazlığın çözümlenmesi yoluna gidilmelidir.
Bu sebeple, belirtilen husus dikkate alınmadan yazılı biçimde hüküm kurulması isabetli görülmemiş, kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda
(1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın İİK’nun 366. ve 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
(2) numaralı bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek olmadığına, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK’nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 30.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Faydalı Linkler:
MDM Hukuk ve Danışmanlık; Ankara merkezli faaliyet gösteren bir avukatlık bürosudur.
Büromuz; ülke genelinde avukatlık mesleğinin yasal ve etik değerleri çerçevesinde hukukun bir çok alanında yetkin kadrosuyla avukatlık ve danışmanlık hizmeti sunmaktadır.
Bu web sitesi ve içindeki bilgiler, Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kurallarına göre ve özellikle reklam yasağına uygun olarak tasarlanmıştır. MDM HUKUK & DANIŞMANLIK web sitesinin tüm bilgi ve materyaller sadece bilgilendirme olup bunların tamamına veya bir kısmına dayanılarak yapılan işlemlere, eylemlere ve bunların sonuçlarına ilişkin hiçbir sorumluluk kabul edilmez. Söz konu bilgilerin aktarılması ile kullanıcılar ve web tarayıcıları ile MDM HUKUK & DANIŞMANLIK arasında bir avukat-müvekkil ilişkisi yaratılması amaçlanmamıştır ve bilgilerin bu kişilerce alınması hiçbir şekilde bu yönde bir ilişki oluşturmayacaktır. Müvekkiller veya okuyucular hiçbir şekilde mevcut duruma ve özelliklerine ilişkin olarak uygun hukuki veya başka herhangi bir profesyonel görüş almadan, MDMHUKUK & DANIŞMANLIK web sitesinde yer alan herhangi bir hususa dayanarak bir eylemde bulunmamalıdır. MDM HUKUK & DANIŞMANLIK, bu web sitesi aracılığıyla ulaşılan üçüncü kişilere ait içeriklerden hiçbir şekilde sorumlu değildir.
MDM Hukuk ve Danışmanlık Tüm Hakları Saklıdır.