Havayolu Taşımacılığında Ölüm ve Bedensel Zararlar Nelerdir?
Makale Başlıkları
Havayolu Taşımacılığında Ölüm ve Bedensel Zararlar Nelerdir?
Taşıyıcının Montreal Sözleşmesi’nin 17. Maddesi uyarınca sorumluluğunun meydana gelmesi için “kaza” kavramının olması önemlidir ancak bir başına yeterli değildir.
Taşıyıcının sorumlu olabilmesi, bir kaza sonucunda Varşova Sözleşmesi açısından “ölüm, yaralanmış olma veya bir diğer çeşit bedensel yaralanma”; Montreal sözleşmesi bakımından ise “ölüm veya bedensel yaralanma” söz konusu olmalıdır.
Esasen bu hükümler arasında kapsam anlamında bir değişiklik olmadığı açıktır çünkü yaralanma zaten bedensel yaralanmış olmanın içerisinde değerlendirilecektir.
Kaza kavramındaki gibi, ölüm ve bedensel yaralanma konularında da 17. Madde aynı şekilde korunduğu için; mahkemelerde Varşova Sözleşmesi için yapılan değerlendirmeler, Montreal Sözleşmesi için de geçerli olacağı dikkate alınmalıdır.
Kaza sonrasında ölüm hadisesinin ortaya çıkıp çıkmadığının tespiti günümüzde çok kolaydır fakat burada asıl mesele bedensel yaralanmanın ne olduğunu tespit edebilmektir.
Söz konusu madde, kaza sonucunda taşıyıcıyı ölüm veya diğer zararlardan sorumlu hale getirseydi bu durumda maddi ve manevi zarar hesabı çok kolay bir noktaya gelecekti fakat Montreal Sözleşmesindeki açıkça “bedensel zararlar” kavramını kullandığı için zararın içerik tespiti çok önemlidir.
Ölümün tespit edilmesinin kolay olduğundan söz ettik fakat örneğin uçağın havada kaybolması, aracın havada patlaması, okyanusa düşmesi ancak enkazının tespit edilememesi gibi durumlarda ölümün gerçekleşmiş olmasının ve bunun tespitinin büyük hukuksal sorunlara yol açabilmektedir.Havayolu Taşımacılığında Ölüm
Montreal sözleşmesin gaiplik ve ölüm karineleri konularında maddi hukuka atıfta bulunan açık bir hüküm içermediğinden Türk mahkemeleri Milletlerarası Özel Hukuk Hakkında Kanun’un (MÖHUK) 11. Maddesi ile uygulanacak hukuku tespit edecektir.
Bu maddeden yola çıkan mahkeme, eğer Türk hukukunun uygulanacağına karar verirse TMK 31. Maddesi uyarınca olayı inceleyecektir.
Burada şunu da belirtmek gerekir ki; Montreal Sözleşmesi uyarınca dava açma süresi “hava aracının varış zamanı” gibi olgulara bağlanmıştır. Bu sebeple mahkemeden gaip kararı almaya ihtiyaç duyulmayacaktır.
Ölüm Karinesi Halleri
Hava aracının kazasına Milletlerarası Özel Hukuk Hakkında Kanun’un 11 maddesi uyarınca Türk hukuku uygulanacaksa; ölüm ve gaiplik durumları Türk hukuku çerçevesinde belirlenecektir. Türk hukukunda kural olarak “Herhangi birisinin öldüğüne ancak cesedin bulunması ve cesedin o bireye ait olduğu yönündeki tespitle varılır ve bu kesinleşen ölüm durumu, kişiliği de bitirir.” durumu geçerlidir.
Ancak örnek verecek olursak bir uçak kazasında yolcuların sağ kurtulamadıkları, bütün yolcuların cesetlerine ulaşılabildiğini içeren kaza raporu, ölüm olayının gerçekleştiğinin tespiti için yeterlidir ve ayrıca tespit davasına ihtiyaç yoktur.
Uçağın havada paramparça olması gibi durumlarda da ölümün kesin olacağı açıktır ve bu gibi durumlarda ölüm karinesi uygulanır.Havayolu Taşımacılığında Ölüm
Gaiplik Kararının Verilmesi ve Sonuçları
Hava aracındaki yolcuların ölüm tehlikesi içerisinde kaybının veya ölümünün kuvvetle muhtemel olduğu hallerde gaiplik hükümlerine gidilecektir. Türk Medeni Kanununun 33. Maddesi uyarınca kişinin ölüm tehlikesi içerisinde kaybının üzerinden en az 1 sene geçtikten sonra gaiplik yargılaması yapılacaktır.
Eğer mahkeme gaiplik kararına hükmederse, bu hüküm ölüm tehlikesine sebep olan olayın gerçekleştiği tarih itibariyle sonuç doğurur ve kişi o an vefat etmiş sayılır. Burada dikkat edilmesi gereken husus; mahkemenin iz bırakmadan kaybolma olaylarında da her durumu kendi şartları altında değerlendirerek, ölüm karinesine de hüküm verebilecek olmasıdır.
Gaiplik hükmü verildikten sonra ölüme bağlı hakların kullanılması mümkündür. Dolayısı ile ölümden kaynaklanan tazminat istemi hakkı da Türk Medeni Kanunu çerçevesinde ölüme bağlanmış bir hak olarak karşımıza çıkacağından bu haktan yararlanılabilmesi için gaiplik durumunda gaipliğe karar verilmiş olması gerektiği açık bir şekilde anlaşılabilmektedir.
Havayolu Taşımacılığında Bedensel Yaralanma
Ölüm halinin yanı sıra, Montreal Sözleşmesinin 17. Maddesi gereğince yolcuya karşı sorumlu tutulan bir diğer durumsa bedensel yaralanmalardır.
Bedensel yaralanmalar kavramını, beden bütünlüğünün ihlali olarak algılamanın daha doğru olacağı kanaatindeyiz.
Zira bedensel bütünlüğün ihlaline sebep olacak bütün fiillerin hukuka aykırılık içerdiği ve bu çeşit ihlaller neticesinde mağdur için sadece fiziksel acının değil, manevi ızdırabın da ortaya çıkabileceği kabul gören görüştür.
Bunun yanında bedensel zararın yanında, kişinin malvarlığında ortaya çıkabilecek azalmaları tanımlayabilmek için maddi zarar kavramı kullanılır. Bu maddi zararı uçakta meydana gelebilecek bir kaza sonrasında ortaya çıkacak kemik kırılması, yanma gibi sağlık sorunları sonrasındaki hastane tedavi masrafı olarak düşünmemizde fayda olacaktır.
Söz konusu zararlarda asıl dikkat edilmesi gereken nokta, bu bedensel zararın bir kaza sonrası ya da kazanın da uçağa binerken veya inerken ya da uçuş sırasında bir nedensellik bağı neticesinde ortaya çıkması gerekmektedir. Uçuşla alakasız olan kazaları bu kapsamda düşünmemizin bir faydası olmayacaktır.
Sonuç olarak saf bedensel zararları 17. Madde kapsamına sokmamız gerekecektir. Bunun tek şartı bu zararların belli bir zaman diliminde, bir kazanın neticesinde ve uluslar arası yolcu taşınırken ortaya çıkmasıdır.
Bu hususları detaylıca inceleyecek olursak söz konusu kazanın biniş işlemleri yapılırken ortaya çıkması için;
- Yolcuların uçağa biniş amacıyla kendilerinden beklenenleri uygulayıp uygulamadıkları
- Bulunmaları gereken yerde bulunup bulunmadıkları
- Taşıyıcının direktifleri ile hareket edip etmedikleri dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir.
Söz konusu kazanın hava aracındayken meydana gelmesi için kazanın gerçekleşmiş olduğu yer değil, kazanın gerçekleştiği anda yolcunun hava aracında yer alması çok önemlidir.
Hava aracının yolculuğu esnasında önceden planlanmış ara duraklarda gerçekleşen kazalarda dikkat edilmesi gereken husus, yolcunun bu ara duraklarda taşıyıcının talimatları doğrultusunda ya da kontrolünde hareket etmesi düşüncemize göre hava aracının içerisinde sayılmalıdır.
Kazanın iniş işlemleri yapılırken gerçekleşmesi halini irdelediğimizde ise; bazı uçuşlarda uçaktan ayrılmakla taşıyıcının yükümlülükleri sona ererken, bazı durumlarda ise yükümlülükten kurtulabilmek için terminalden çıkış yapılması gerekmektedir.
Bu gibi durumlarla karşı karşıya kaldığınızda haklarını tam ve etkili olarak kullanabilmeniz ve herhangi bir mağduriyetle karşılaşmamanız için hukuk büromuza ulaşarak bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Emsal Yargı Kararları
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2016/10126 K. 2018/2940 T. 19.4.2018
Taraflar arasında görülen davada … 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 14/03/2016 tarih ve 2014/335-2016/210 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla,
dava konusu meblağ 22.420,00 TL’nin altında bulunduğundan 6100 sayılı Kanun’un geçici …/…. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK 3156 sayılı Kanunla değişik 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili …’ın eşi, diğer müvekkilleri … ile … ve …’ın babaları…’ın davalı havayolu şirketine ait uçak ile 20/05/2011 tarihinde Güney … (…)’den Türkiye’ye yolculuk yaparken uçağın havalanmasından kısa bir süre sonra rahatsızlandığını,
yapılan muayenesinde mide kanaması teşhisi konulduğunu, hastanın fenalaşmasına rağmen bu şekilde havada 8-9 saat seyahate zorlandığını,
uçağın …/05/2011 sabahı saat 05:… sıralarında … Havaalanına indiğini, havalimanında acil vaka olarak …..ğitim ve Araştırma Hastanesine götürüldüğünü,
orada da mide kanaması teşhisi konulduğunu, müdahale edilmesine rağmen yoğun bakım ünitesine alındığını ve 31 Mayıs 2011 tarihinde ise vefat ettiğini,
hastanın vefatına acil iniş yapmayan ve erken müdahale imkanının kaybına neden olan hava yolu şirketinin sebep olduğunu belirterek davacı … ve … için
ayrı ayrı şimdilik 5.000.-TL olmak üzere toplam ….000.-TL destekten yoksun kalma tazminatının ölüm tarihi olan 31/05/2011 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte,
ayrıca her bir davacı için ayrı ayrı şimdilik 50.000.-‘er TL olmak üzere toplam 200.000.-TL manevi tazminatı ölüm tarihi olan 31/05/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
- Davalı vekili, müvekkilinin 20/05/2011 tarihli …-… seferi yolcularından…’ın
- kalkıştan birkaç saat sonra Moğolistan üzerinde rahatsızlandığını,
- bunun üzerine uçağın sorumlu kaptan pilotu tarafından doktor anonsu yapıldığını ve Kore vatandaşı olan bir doktor tarafından…’a ilk müdahalenin yapıldığını,
- doktor tarafından acil bir durumun olmadığı,
- ilk durumun stabil olduğu, ihtiyaten iniş meydanı olan …’da ambulans çağrılabileceğini kaptan pilota beyan etmesi üzerine acil iniş yapılmayarak uçağın yoluna devam ettiğini,
- yol boyunca hastanın kontrol altında tutulduğunu, ayrıca….’ın …’deyken iş kazası geçirmiş olduğunu,
- dosyaya ibraz edilen ek …/b nolu…(Hasta Teslim Formu) formuna göre…’ın bilincinin ve solunum durumunun açık olduğunun sabit olduğunu,
- yolcunun vefatının uçuş ile ilgisinin bulunmadığını,
tazminat taleplerinin fahiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre,
- taşıma şirketi olan davalı acil iniş yapmayarak davacıların murisinin ölümüne neden olduğu,
- maddi tazminat olarak talep edilen destekten yoksun kalma tazminatı ile manevi tazminata ilişkin taleplerinin bir kısmı dava dışı işverenlerce ödenmiş olduğundan bu talepler konusuz kaldığı,
- tüm davacıların manevi tazminata ilişkin taleplerinin kalan kısımlarına gelince olayın oluş şekli, davacı eş ve çocukların vefat olayı nedeniyle duydukları elem ve üzüntü,
tarafların ekonomik ve sosyal durumları birlikte değerlendirildiğinde davanın kısmen kabulüne;
davacı … için ….000TL, diğer davacı çocuklar için 5.000’er TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Uyuşmazlık uluslararası hava yolu ile yolcu taşımacılığından kaynaklanmaktadır. Hava taşıyıcısı olan davalının sorumluluğunun Montreal Sözleşmesi’nin …. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Nitekim, mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi heyeti raporunda hava taşıyıcının sorumluluğu kapsamında meydana gelen bir kaza olmadığı anılan sözleşmenin …. maddesi kapsamında taşıyıcının sorumlu olamayacağı görüşü de açıklandığı halde mahkemece yazılı şekilde kısmen kabul kararı verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, …/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi E. 2019/443, K. 2019/416 T. 1.3.2019
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;13/01/2018 tarihinde Ankara Trabzon seferini yapan davalıya ait PC8622 sefer sayılı Boeing 737-800 tipi yolcu uçağının plotaj hatası nedeniyle
- pistten çıkarak yamaçtan düştüğünü,
- denize az bir mesafe kala sürtünerek durabildiğini,
- müvekkilinin sözkonusu uçakta yolcu olarak seyahat ettiğini,
- yaşanan olay nedeniyle büyük bir korku, heyecan ve panik yaşadığını,
- derin bir ölüm korkusu yaşadığını,
- kaza neticesinde hayatı boyunca devam edecek kalıcı psikolojik ve ruhsal rahatsızlıklara neden olduğunu,
- müvekkilinin kaza sonrasında panik atak olduğunu,
- ani seslerden ve tepkilerden korkar hale geldiğini,
- kaza sonrasında yeniden uçağa binemediğini ve karayolu ile memleketi olan Seydişehir’e gelmek zorunda kaldığını,
- bu durumun ne kadar süreceği ve iyileşip iyileşmeyeceğinin bilinmediğini,
ayrıca kazadan sonra psikolojik destek almaya başladığını belirterek 100.000,00-TL. manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı tarafça davaya cevap dilekçesi sunulmamıştır.
Mahkemece,”…taraflar arasındaki uyuşmazlığın taşıma sözleşmesinden kaynaklandığı, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3/ı maddesinde;
(Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem)
herhangi bir sınırlama yapılmaksızın tarafı tüketici olan her türlü sözleşmenin tüketici işlemi olarak değerlendirildiği, aynı yasanın 73. maddesinde “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.”
düzenlemesinin yer aldığı, somut olayda ise davacının tüketici , davalının ise hizmet sağlayıcı olduğu, aralarındaki sözleşmenin bizatihi Tüketici Yasasında düzenlenmemiş olmasının yukarıda belirtilen yasal düzenleme uyarınca görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olması gerektiği hususunun değiştirmeyeceği, bu sebeplerle yargılama görevinin Tüketici Mahkemesinde olduğu anlaşılmış…” şeklindeki gerekçelerle, Tüketici Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olduğundan bahisle, davanın görev yönünden usulden reddine, dair karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin tarafların tebliğ edilmediğini, cevap haklarını kullanamadıklarını, yerel mahkemece bölge adliye mahkemesinin bozma kararı doğrultusunda gerekli araştırma yapılmadığını,
davacının seyahat sebebinin araştırılarak bu doğrultuda görevle ilgili karar verilmesi gerekirken, araştırma yapılmadan karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, yolcunun ticari veya mesleki sebeplerle havayolu taşımacılığı hizmetinden faydalandığının tespiti halinde Ticaret Mahkemesinin görevli olacağını belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davacı tarafça istinaf başvuru dilekçesine karşı cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava, davacının davalı havayolu şirketine ait uçak ile seyahat ederken geçirdiği kaza sebebi ile uğradığı manevi zararın tazmini talebine ilişkindir.
Bu itibarla; dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
- Davalının istinaf başvurusu yönünden harçlar peşin ve tam alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
- Davalı tarafça istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
- 6100 sayılı HMK’nun 359/3. maddesi gereğince işbu kararın yerel mahkemece taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nun 362/1-c maddesi gereğince KESİN olmak üzere oybirliğiile karar verildi.01/03/2019.
Faydalı Linkler:
- Ölüm Tazminatı Nedir?
- Havayolu Taşımacılığında Yolcunun Tazminat Talepleri Nelerdir?
- Türk Hukukunda Havayolu İle İlgili Başlıca Tazminat Davaları ve Yargıtay Kararları
- Havayolu Taşımacılığında Üçüncü Kişilerin Tazminat Talepleri Nelerdir
- Yaralı Yakınlarının Manevi Tazminat Hakkı