

Devre Mülk Sözleşmesinin Feshi Senetlerin İptali ve İadesi Nasıl Yapılır?


Yabancılar İçin Oturma İzni (İkamet İzni) Nasıl Alınır?
Makale Başlıkları
Türk Hukukunda Mülteci Ve Sığınmacılara Tanınan Hak Ve Hürriyetler Nelerdir?
Türk Hukukunda mülteci ve sığınmacılara tanınan hak ve hürriyetler, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve iç hukuk düzenlemeleri kapsamında belirlenir. Bu hak ve hürriyetler, mülteci ve sığınmacıların insan haklarına saygı gösterilmesi ve insan onuruna uygun muamele görmesi ilkesi doğrultusunda düzenlenir.
Mülteci veya sığınmacı kavramları ne anlama gelmektedir?
Tarih boyunca insanlık birçok amaç uğruna mücadele etmiştir. Bu mücadeleler sırasında şiddetin sınırlarının aşılması sonucu savaşlar ortaya çıkmaktadır. Savaşlar genel olarak devletler arasında çıkmasına rağmen asıl mağdur olanlar savaşan devletlerin halklarıdır.
Savaşlardan kaynaklı olarak zarar görmekten çekinen kişiler başka devletlere sığınma talebinde bulunmaktadır.Türk Hukukunda Mülteci Ve Sığınmacılara Tanınan Hak Ve Hürriyetler
Savaş sebebinden farklı olarak vatandaşı oldukları ülkede farklı nedenlerle baskı altında kalan ve ayrımcılığa uğrayan kişiler de farklı ülkelere sığınma talebinde bulunmaktadırlar.
Tanımsal açıdan incelendiğinde mülteci kavramı vatandaşı olduğu ülkeden ayrılarak başka bir ülkenin koruması altına alınmış kişidir. Sığınmacı kavramı ise koruma talebi henüz kabul edilmemiş fakat geçici olarak koruma altına alınmış kişilerdir.
Türk Hukukunda Düzenlenen Mülteci Hakları Nelerdir?
6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 3. kısmı olan Uluslararası Koruma başlığı, mültecilere dair düzenlemeleri barındırmaktadır. Söz konusu kanunun 88-90 maddeleri arasında mültecilerin sahip oldukları haklar ve yükümlülükler düzenlenmiştir. Kanun metnine göre;
- Başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişiler ve aile üyeleri, ilköğretim ve ortaöğretim hizmetlerinden faydalanabilirler.
- Başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişiler ihtiyaç sahibi olmaları halinde sosyal yardım ve hizmetlerden faydalanabilirler.
- Başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişiler başvuru tarihlerinden itibaren 6 ay geçmesi halinde çalışma izni alabilmektedirler.
- Mülteci veya ikincil koruma sahibi kişiler bu statüye geçmelerinden itibaren, bağımlı ya da bağımsız olarak çalışabilirler. Bu konuda yabancıların çalışamayacağı meslekler istisna olarak kabul edilmektedir.
- Başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişilerin ihtiyaç sahibi olduğu maliye bakanlığı tarafından tespit edilen kişilere harçlık desteği verilebilmektedir.
- İlgili kanunun 87. maddesinin ikinci fıkrasına uyarınca kanun kapsamında verilmiş olan haklar ve imkânlar, Türk vatandaşlarının sahip olduğu haklar ve imkânlardan fazla olacak şekilde yorumlanamamaktadır.
Türk Hukukunda Mülteci Ve Sığınmacılara Tanınan Hak Ve Hürriyetler Nelerdir?
Birleşmiş milletlerin 1951 yılında düzenlediği Cenevre Sözleşmesine, Türkiye Cumhuriyeti devleti taraf devletler arasındadır. Söz konusu olan sözleşme, ikinci dünya savaşı sonrası ortaya çıkan, mülteci kavramını korumaya yönelik düzenlemeler içermektedir. Sözleşmeye göre mülteciler arasında ayrım yapılmamalı ve hepsine eşit davranılması gerekmektedir.
Hukuki Statü
Cenevre sözleşmesi, taraf devletlere mültecilerin hukuki hakları açısından yükümlülükler içermektedir. Taraf devletler, mültecilere, hak arama hürriyeti açısından, vatandaşlarla aynı imkânları sağlamaları gerekmektedir. Ayrıca mültecilerin elde etmiş oldukları statüler (evlilik, aile bağları vb.) koruma altına alındıkları ülkeler tarafından da kabul edilmelidir.
Mültecilere ürettikleri fikri ve sınaî haklar açısından, koruması altına girdikleri ülkenin vatandaşlarından farklı bir muamele gösterilmemelidir. Ayrıca taraf devletler tarafından mültecilerin mülk edinme haklarına mümkün olduğu ölçüde izin verilmelidir.
Gelir Getirici İşler
Taraf devletler yasal bir biçimde ülkesinde ikamet eden mültecilere, ücretli bir meslekte çalışma hakkı bakımından en müsait biçimde muameleyi uygulamalıdır. Mültecilerin kendi işyerlerini açmak ve kendi ticari şirketini kurmak konusunda da mümkün olan en iyi muamelenin uygulanması gerekmektedir.
Taraf devletteki yetkili makamlarca tanınmış olan diplomalara sahip olan mülteciler, ihtisas sahibi olduğu alanda müsait olduğu derecede çalışabilmektedirler.
Sosyal Durum
Mülteciler sosyal hakları ve bunların güvenliğinin sağlanması bakımından sözleşme aracılığıyla mümkün olduğu düzeyde korunmuşlardır. Sözleşme, mültecilerin yaşam için konut edinme, eğitim ve sosyal yardımlardan faydalanma haklarını düzenlemiştir. Sözleşmeye göre mülteciler, mümkün olduğu düzeyde, konut edinebilecek, eğitimlerine devam edebilecek, sosyal yardımlardan faydalanabilecek ve sosyal güvencelerden faydalanabileceklerdir.
Cenevre sözleşmesinden farklı olarak mültecilere ev sahipliği yapan devletler mültecilerin, İnsan Hakları Beyannamesinde bulunan, temel hak ve özgürlüklerine saygı duymalı ve bu hakların kullanılması için gerekli olan işlemlerin yapılması gerekmektedir. Temel Hak ve Özgürlüklere örnek vermek gerekirse; yaşam hakkı, barınma hakkı, beslenme hakkı gösterilebilir. Türk Hukukunda Mülteci Ve Sığınmacılara Tanınan Hak Ve Hürriyetler. MDM Hukuk
Mülteci İle Sığınmacı Farkları
6458 sayılı Yabancılar Ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 61. Maddesine göre Mülteci; Avrupa ülkelerinde meydana gelen olaylar nedeniyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişi olarak tanımlanmıştır. Mülteci statüsü sığınma başvurusu kabul edilen kişiye verilmektedir.
Sığınmacı ise mülteci olduğu iddiasıyla ülkesini terk eden ama mültecilik statüsü başvurusu henüz sonuçlanmamış kişilere verilen statüdür. Mülteci ise sığınma başvurusu kabul edilen kişidir. Sığınma talebi geri çevrilen kimseler sığınmacı olarak nitelendirilemezler.
Kamu Denetçiliği Kurumu Kararı
Kamu Denetçiliği Kurumu Kararı – KDK (Ombudsmanlık), B. 2021/20540 T. 17.5.2022
V. DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE
A. Hukuka ve Hakkaniyete Uygunluk Yönünden Değerlendirme
9. 1 numaralı paragrafta kısa açıklamasına yer verildiği üzere Afganistan İslam Cumhuriyeti uyruklu başvuran tarafından; Türkiye’ye sığındığı belirtilerek yaptığı uluslararası koruma başvurusunda tarafına 8 ay sonrasına kayıt randevusu verildiği ifade edilerek, “başvuru kayıt belgesi” verilmesi için gerekli işlemlerin makul sürede yapılması talep edilmektedir.
10. Göç İdaresi Başkanlığı tarafından, özellikle Afganistan uyruklu başvuruculara ilişkin ciddi bir başvuru yoğunluğunun bulunduğu, İl Göç İdaresi binası önünde var olan kuyrukların ve aşırı yoğunluğun haberlere dahi konu olduğu,
bu durumun ise Türkiye’de bulunan yabancı sayısı nedeniyle toplumda ciddi bir tepkiye sebebiyet verdiği, randevulu sisteme geçildiği, başvuru sayısının fazlalığının aynı gün işlem yapılmasına imkan vermediğini, randevu tarihlerinin ise başvurulardaki yoğunluğa göre belirlendiği,
uluslararası koruma başvurularına ilişkin kayıt işlemlerinin dilekçe alınması, parmak izi alınması, GöçNet veri tabanına kayıt, yabancıya tebliğlerin yapılması, tahdit girişleri gibi çok sayıda işlemin tamamlanmasını gerektirdiğinden ve bir gün itibariyle kayıt alınabilecek makul sayının üzerinde,
çok daha fazla başvuru olduğundan uluslararası koruma başvurusunda bulunmak isteyen yabancılara bir randevu tarihi verilerek bu tarihte İl Müdürlüğüne gelerek kayıt işlemlerinin tamamlanacağının bildirildiği, randevu tarihinde gelen yabancıların kayıt işlemlerinin tamamlandığı, yabancıların mülakata alındığı ve adlarına
“Uluslararası Koruma Başvuru Sahibi Kimlik Belgesi” düzenlendiği, mevzuat gereği özel ihtiyaç sahibi kategorisine giren sığınmacıların başvurularının değerlendirilmesinde öncelik sahibi olduklarını, başvuranın ise özel ihtiyaç sahibi olmaması nedeniyle kendisine öncelik verilmediği, başvuranın özel ihtiyaç sahibi olduğuna ilişkin iddiasının bulunması durumunda, buna ilişkin bilgi ve belgelerle birlikte İl Göç İdaresi Müdürlüğüne tekrar başvurması ve özel ihtiyaç sahibi olduğunun tespit edilmesi durumunda kendisine öncelik tanınacağı ve randevu tarihinin öne çekilebileceği,
bunun dışında hakkaniyet ilkesi uyarınca öncelik verilmesi, randevu tarihinin öne çekilmesi ve diğer başvuru sahiplerinden önce kayıt altına alınmasının mümkün olmadığı belirtilmektedir.
11. Göç, bireysel yahut kitlesel olarak insanların doğdukları, yaşadıkları, toplumsal ilişkilerle kök saldıkları coğrafyaları terk ederek yaşamaya elverişli başka coğrafyalara hareket etmeleri olup her zaman iradi ve planlı olmamakta, son yıllarda Dünya genelinde yaşanan olumsuz gelişmeler nedeniyle genellikle zorunlu olarak gündeme gelmektedir. Söz konusu zorunluluk, gerek kaynak, gerekse de hedef ülkelerde sosyolojik ve hukuki pek çok sorunu da beraberinde getirmektedir.
12. Günümüzde Uluslararası Göç Örgütü (IOM) verilerine göre dünyadaki göçmenlerin toplam sayısı 281 milyonu aşmış olup; dünyadaki her otuz kişiden biri göçmendir.
1 BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) verilerine göre de dünyada en az 82,4 milyon insanın şiddet ve zulüm sebebiyle evlerini terk etmek zorunda kaldığı, bir başka deyişle dünyadaki her 95 kişiden Tinin çatışma veya zulüm sonucu evini terk ettiği; %42’sinin ise 18 yaşın altındaki zorla yerinden edilmiş kız ve erkek çocuklardan oluştuğu anlaşılmaktadır.
2 Ancak bu göçmen nüfusu dünyanın her yerinde eşit ve adil bir şekilde olarak ağırlanmamaktadır. Uluslararası raporlar, her 10 mülteciden yaklaşık dokuzuna ev sahipliği yapan ülkelerin gelişmekte olan bölgelerdeki ülkeler olduğunu tespit etmektedir. 3
13. Türkiye ise, 3,7 milyonunu Geçici Koruma Statüsü (GKS) kapsamındaki Suriyelilerin, 330 binini ise diğer milliyetlerden uluslararası koruma altındaki kişilerin oluşturduğu 4 milyonun üzerinde sığınmacıyla dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumundadır.
4 Uluslararası koruma başvuruları incelendiğinde ise 2015 yılından 2021 yılı sonuna kadar 474.358 uluslararası koruma başvurusunda bulunulduğu görülmektedir.
5 Afganistan’da siyasi rejimin değişmesi ile artan göç hareketleri ile sayı çok fazla artmıştır. Üstelik Türkiye’nin içinde bulunduğu bazı ülkeler şiddet ve zulümden kaçan milyonlarca sığınmacıya kucak açarken, bazıları sığınmacıları misafir etmekten kaçınmakta, bazı ülkeler ise yaşam hakkının sona ermesi ile sonuçlanacak kadar ağır geri itme uygulamaları gibi alınan sert önlemlerle sığınmacıların ülkelerine gelişlerini engellemektedir.
14. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından yaşanan göç krizine karşı bir önlem olarak tesis edilen uluslararası mülteci koruma rejimi, bir uluslararası iş birliği ihtiyacını öngörmüş ve 1951 yılında Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme’de uluslararası külfet ve sorumluluk paylaşımı ilkesine açıkça yer verilmiştir.
Sözleşmenin başlangıç bölümünde, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin “insanların haklardan ve özgürlüklerden fark gözetmeksizin faydalanacakları” ilkesine atıf yapılarak uluslararası iş birliğine vurgu yapılmıştır. Sözleşme’nin başlangıç bölümüne göre sığınma hakkını tanımak bazı ülkelere önemli bir yük getirecektir ve mülteci meselesine kalıcı çözüm üretilebilmesi ancak uluslararası iş birliğinin sağlanması ile mümkün olacaktır.
Ayrıca başlangıç metninde Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin, mültecilerin korumasına ilişkin uluslararası sözleşmelerin uygulanmasına nezaret etmekle görevli olduğu ve kalıcı çözümlerin, ancak devletler ile Yüksek Komiserlik arasındaki iş birliğine ve sorumluluk paylaşımına bağlı olduğu vurgulanmıştır.
3 BMMYK raporu için bkz. https://www.unhcr.org/global-compact-refugees-indicator-report/; Erişim Tarihi:07/02/2022. Ayrıca BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi’nin “Türkiye, yalnızca milyonlarca mülteciyi korumaya devam etmesiyle değil, aynı zamanda onlara ev sahipliği yapma biçiminde de lider olmasıyla dünyaya bir örnek teşkil ediyor.
Devlet ve Türk halkı, mültecileri kamu hizmetlerine dahil ederek potansiyellerini gerçekleştirmeleri için onlara önemli fırsatlar sunuyor. ” şeklindeki açıklaması için bkz. https://www.unhcr.org/tr/30529-un-high-commissioner-for-refugees-praises-the-republic-of-turkey-for- itscontinued-commitment-to-provide-protection-to-all-those-in-need html; Erişim Tarihi:07/02/2022.
4 Geçici koruma altındaki Suriyeliler ve Afgan, İranlı, Iraklı ve diğer milliyetlerden uluslararası koruma başvuru ve statü sahiplerini kapsamaktadır. BMMYK resmi verileri için bkz. https://data2.unhcr.org/en/documents/details/90063; Erişim Tarihi:07/02/2022.
5 Göç İdaresi Başkanlığı verileri için bkz. https://www.goc.gov.tr/uluslararasi-koruma-istatistikler; Erişim Tarihi:07/04/2022.
6 Bkz. BMMYK’nın bazı devletlerin yeni gelenlere ev sahipliği yapma konusunda orantısız bir sorumluluk taşıdığını kabul ettiğini belirttiği, diğer Avrupa Devletlerini ve AB’yi orantısız sorumluluk taşıyan devletleri destekleyerek dayanışma göstermeye çağırdığı açıklaması için https://www.unhcr.org/tr/27157-unhcr-siginmanin-avrupa-sinirlarinda-saldiri- altindaoldugu-konusunda-uvarivor-ve-siginmacilara-ve-multecilere-vonelik-geri-itme-ve-siddete-son-verilmesi- cagrisindabulunuyor.html; Erişim Tarihi:07/02/2022.
15. Mültecilerin korunmasına yönelik oluşturulan sistemin ülkeler ve kuruluşlar arasında uluslararası bir dayanışma olmaksızın işlemesi mümkün değildir. Bu dayanışma fiili olarak, göçe neden olan etkenlerle mücadele edilmesi, yüksek sayıda göçmene ev sahipliği yapan ülkeler üzerindeki baskının azaltılması ve göçmen nüfusunun getirdiği fiziki yükün daha adil bir biçimde paylaşılması ile gerçekleşebilir. Günümüzde halen dünyadaki tüm mültecilerin ülkeler arasında adaletsiz dağılımı, uluslararası korumanın gerçekleşmesinin önündeki en büyük engellerden biridir.
Zira küresel göç yönetim krizi ve kitlesel insan hareketliliklerinin getirdiği yük birkaç ülkenin üzerine yüklenemeyecek kadar ciddi etkiler doğurmaktadır.
16. Başvuru konusu somut uyuşmazlık, Afganistan İslam Cumhuriyeti uyruklu şikayetçinin 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 65’inci maddesi kapsamında yaptığı uluslararası koruma başvurusunun kabul ve kayıt sürecinin uzunluğundan kaynaklanmaktadır.
17. 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun “Başvuru” başlıklı 65’inci maddesinde uluslararası koruma başvurularının valiliklere bizzat yapılacağı, makul bir süre içinde valiliklere kendiliğinden uluslararası koruma başvurusunda bulunanlar hakkında; yasa dışı girişlerinin veya kalışlarının geçerli nedenlerini açıklamak kaydıyla, Türkiye’ye yasal giriş şartlarını ihlal etmek veya Türkiye’de yasal şekilde bulunmamaktan dolayı cezai işlem yapılmayacağı,
“Kayıt ve kontrol” başlıklı 69’uncu maddesinde uluslararası koruma başvurularının valiliklerce kaydedileceği, mülakat zamanının ve yerinin kayıt esnasında bildirileceği, “Karar” başlıklı 78’inci maddesinde uluslararası koruma başvurularının, kayıt tarihinden itibaren en geç altı ay içinde sonuçlandırılacağı,
18. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun Uygulanmasına ilişkin Yönetmeliğin “Genel ilkeler” başlıklı 65’inci maddesinde uluslararası koruma kapsamında işlem görenlerin, haklarında verilecek son karara kadar Türkiye’de kalışlarına izin verileceği,
“Başvurunun alınması ve mülakatın bildirimine ilişkin ortak hususlar” başlıklı 66’ncı maddesinde başvuruda belirlenebiliyorsa mülakat zamanı ve yerinin tebliğ edileceği, belirlenememesi halinde mülakat zamanı ve yerinin başvuru sahibine daha sonra da bildirilebileceği,
“Özel ihtiyaç Sahipleri” başlıklı 113’üncü maddesinde başvuru sahiplerinin; refakatsiz çocuk, engelli, yaşlı, hamile, beraberinde çocuğu olan yalnız anne ya da baba veya işkence, cinsel saldırı ya da diğer ciddi psikolojik, bedensel ya da cinsel şiddete maruz kalmış kişi olup olmadığının öncelikle tespit edileceği, uluslararası koruma işlemlerinin herhangi bir aşamasında özel ihtiyaç sahibi olduğu anlaşılanlara, tüm iş ve işlemlerinde öncelik tanınacağı, gerekli her türlü kolaylığın gösterileceği ve durumlarının kayıt altına alınacağı belirtilmiştir.
19. Yukarıda yer verilen hükümlere göre uluslararası koruma başvurularının valiliklerce kaydedileceği, mülakat zamanının ve yerinin kayıt esnasında bildirileceği, başvurularının, kayıt tarihinden itibaren en geç altı ay içinde sonuçlandırılacağı, uluslararası koruma başvuru sahiplerinden ancak özel ihtiyaç sahibi olduğu anlaşılan şahıslara öncelik tanınabileceği hükme bağlanmıştır. ilgi hükümlerden ilgili mevzuatta kayıt için herhangi bir süre öngörülmediği anlaşılmakla birlikte, ileriye dönük randevu tarihi verilmesinin makul gerekçelere dayanması gerektiği kuşkusuzdur.
19.1. İdarece geç randevu verilme gerekçesi, müdürlüğün önünde çok uzun kuyrukların oluştuğu, bu durumun basına yansıyarak toplumda tepkinin oluşmasına yol açtığı, başvuru sayısının fazlalığının aynı gün işlem yapılmasına imkan vermediğini,
randevu tarihlerinin ise başvurulardaki yoğunluğa göre belirlendiği, uluslararası koruma başvurularına ilişkin kayıt işlemlerinin dilekçe alınması, parmak izi alınması, GöçNet veri tabanına kayıt, yabancıya tebliğlerin yapılması,
tahdit girişleri gibi çok sayıda işlemin tamamlanmasını gerektirdiğinden ve bir gün itibariyle kayıt alınabilecek makul sayının üzerinde, çok daha fazla başvuru olduğundan uluslararası koruma başvurusunda bulunmak isteyen yabancılara bir randevu tarihi verilerek bu tarihte İl Müdürlüğüne gelerek kayıt işlemlerinin tamamlanacağının bildirildiği,
randevu tarihinde gelen yabancıların kayıt işlemlerinin tamamlandığı, yabancıların mülakata alındığı ve adlarına “Uluslararası Koruma Başvuru Sahibi Kimlik Belgesi” düzenlendiği, mevzuat gereği özel ihtiyaç sahibi kategorisine giren sığınmacıların başvurularının değerlendirilmesinde öncelik sahibi olduklarını şeklinde açıklanmaktadır.
20. Ülkemizdeki sığınmacı sayısının kitlesel göç hareketleri ile öngörülemez bir şekilde artmış olması, ilgili idarelerin iş yüklerini artırmakta, yükümlülüklerin yerine getirilmesi hususunda sürekli bir şekilde yeni tedbirler almalarını gerekli kılmaktadır. Başvurunun değerlendirilmesi kapsamında, ülkemizde ikamet eden ve sayıları milyonları bulan yabancılarla ilgili gerçekleştirilen işlemler bakımından idari kapasitenin üzerinde oluşan olağanüstü iş yükü durumu ile sığınma başvurusu işlemlerinin yürütülebilmesi için gerekli olan personel ve süre ihtiyacının dikkate alınması gerekmektedir.
21. Yapılan değerlendirme neticesinde, geçici koruma statüsüne sahip 3,7 milyon Suriyeli dışında, 330 binini ise diğer milliyetlerden uluslararası koruma altındaki kişilerin oluşturduğu Türkiye’de, özellikle de 15 Ağustos 2021 itibarıyla tüm Afganistan’ı yeniden ele geçirilmesi ile gerçekleşen rejim değişikliğinin ülkedeki göçleri etkilediği,
Afganistan uyruklu başvurucunun, zaten diğer ülkeler ile kıyaslandığında çok fazla olan Uluslararası Koruma başvuru yoğunluğun dönemsel olarak da aşırı derecede fazlalaştığı bir dönem içinde 13 Ekim 2021 tarihinde yaptığı müracaatı neticesi verilen randevu süresinin uzunluğuna ilişkin talepte bulunduğu dikkate alındığında,
kişilerin il müdürlüğü önünde sıraya girip aynı gün kayıt olmasına fiilen imkan olmaması ve yürütülen çok sayıda farklı işlem türünden kaynaklanan yoğunluğun ve dönemsel artışın anlaşılabilir olduğu, uluslararası koruma başvurularına ilişkin kayıt işlemlerinin;
dilekçe alınması, parmak izi alınması, GöçNet veri tabanına kayıt, yabancıya tebliğlerin yapılması, tahdit girişleri gibi çok sayıda işlemin tamamlanmasını gerektirdiğinden ve bir gün itibariyle kayıt alınabilecek makul sayının çok daha üzerinde başvuru alındığından uluslararası koruma başvurusunda bulunmak isteyen özel ihtiyaç sahibi olmayan yabancılara iş yükü durumuna göre ileriye dönük randevu tarihi verilmesinin olağanüstü başvuru sayısının getirdiği zorunlu nedenlerden kaynaklanan gerekçelere dayandığı, randevu tarihinin öne çekilmesi ve diğer başvuru sahiplerinden önce kayıt altına alınmasının ise, daha önce başvuran kişilerin süresini uzatacağından başvurunun reddedilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
B. İyi Yönetim İlkeleri Yönünden Değerlendirme
22. İyi yönetim ilkelerine, 28/03/2013 tarihli ve 28601 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin “İyi yönetim ilkeleri” başlıklı 6 ncı maddesinde yer verilmiştir. Söz konusu ilkeler yönünden yapılan değerlendirmeler neticesinde; ilgili idareden istenilen bilgi ve belgelerin makul sürede karar verme ve kararların gerekçeli olması ilkelerine uygun şekilde Kurumumuza gönderildiği tespit edilmiştir.
23. Bununla birlikte, Çanakkale İl Göç İdaresi Müdürlüğü tarafından kayıt randevusu için uluslararası koruma başvurusundan sonrasına verilen randevu tarihi dikkate alınarak, idarenin daha yakın süreli randevu vermesi için gerekli çalışmalar yapılmak suretiyle, mevcut sürenin imkanlar dahilinde kısaltılması için değerlendirme yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
VI. HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜNE İLİŞKİN AÇIKLAMA
24. 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun 21’inci maddenin birinci fıkrası uyarınca başvurunun Kurum tarafından reddedilmesi hâlinde, (varsa) durmuş olan dava açma süresi gerekçeli ret kararının ilgiliye tebliğinden itibaren kaldığı yerden işlemeye başlayacak olup ilgili idarenin işlem ya da eylemine karşı Çanakkale İdare Mahkemesi nezdinde yargı yolu açıktır.
VII. KARAR
İlgili mevzuat hükümleri, yukarıda yer verilen açıklamalar ve dosya kapsamına göre, BAŞVURUNUN REDDİNE;
Kararın, BAŞVURAN VEKİLİNE, GÖÇ İDARESİ BAŞKANLIĞINA ve ÇANAKKALE VALİLİĞİ İL GÖÇ İDARESİ MÜDÜRLÜĞÜNE tebliğine
Türkiye Cumhuriyeti Kamu Başdenetçisince karar verildi.
Diğer Bilgilendirici İçeriklerimizi Okuyun: