

Harp Malulü Nedir? Harp Malüllerine Maaş Bağlanır mı?


Aldatma Nedeniyle Boşanma Nasıl Gerçekleşir? Şartları Nelerdir?
Makale Başlıkları
Askeri Sicil Belgesi Nedir?
Sicil belgesi sayesinde subay, astsubay ve ilgili askeri personelin rütbe terfii, rütbe kademeliği ve kademe ilerlemesi yapma yeterliliği belirlenmektedir. Silahlı Kuvvetlerden ayırma işlemlerine esas belge olan sicil belgesiyle aynı zamanda askeri personelin görev performansı da belgelenmiş olmaktadır. Sicil belgeleriyle sadece personel yeteneklerine göre değerlendirilmekle kalmayıp aynı zamanda komuta zinciri de düzenlenmiş olur.
Ayrıca askeri personelin sicil belgesine işlenecek olan sicil değerlendirmeleri de personelin rütbesine göre ayrı olarak düzenlenmiş olan mevzuat hükümlerince yetkili kurullar tarafından yapılmaktadır. Hukukumuzda sicil işlemlerinde uygulanacak mevzuat olarak Subay Sicil Yönetmeliği, Astsubay Sicil Yönetmeliği, Uzman Erbaş Yönetmeliği ve Uzman Jandarma Atama ve Sicil Yönetmeliği gibi kaynaklar bulunmaktadır. Bu kaynaklarda personelin sicil işlemleri ve ilgili hususlar mümkün olduğunca detaylı düzenlenmiş olup personelin herhangi bir hak kaybına uğraması önlenmeye çalışılmıştır.
Sicil Düzenlenirken Dikkate Alınan Kıstaslar Nelerdir?
Kıstas terimi Subay Sicil Yönetmeliği’nde açıklanan tanımıyla “Alt nitelik- Sicil belgelerinde yer alan ayırt edici niteliklerin ölçülmesine imkân veren tutum ve davranış biçimlerini” ifade etmektedir. Sicil düzenlenirken personelin değerlendirilmesinde belirli kıstaslara uygun olması aranır. Bu ölçütlerle değerlendirme yapılırken objektifliği sağlamak amaçlanmıştır. Sicil üstleri, sicil belgelerinde yer alan niteliklerin tanım ve standartları Genelkurmay Başkanlığınca hazırlanan “Türk Silâhlı Kuvvetleri Sicil Belgesi Düzenleme Kılavuzu”na göre bu nitelikleri işaretleme yoluyla değerlendirme yapmaktadır.
Sicil üstlerinin ihtiyaç duydukları takdirde personel hakkında sicil belgesinde ve Türk Silâhlı Kuvvetleri Sicil Belgesi Düzenleme Kılavuzunda yer alan nitelikler dışında varsa ilâve olumlu ve olumsuz kanaatlerini “Gerekçe ve kanaat” bölümlerinde belirtme hakkı saklıdır.
Subay Sicil Yönetmeliği Hangi Konuları Düzenler?
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne mensup olan subayların, sicil üstlerinin, sicil değerlendirme ve denetleme kurulu üyelerinin işlemleri gibi hususlar Subay Sicil Yönetmeliği hükümlerince düzenlenmiştir. Subaylar ilk subaylığa başlama ve bekleme sürelerinin geçmesinin ardından 926 sayılı TSK Personel Kanunu gereğince bir askeri unvana sahip olurlar. Bu aşamadan sonra sicil belgelerine işlenecek değerlendirmeler sonucunda rütbe ilerlemeleri Subay Sicil Yönetmeliği hükümlerine göre sürdürülmektedir.
Sicil üstlerinin emri altındakiler hakkında yaptığı sicil değerlendirmelerini tarafsız ve adalet duygusuyla yapmaları gerekmektedir.
Bu durum hem Türk Silahlı Kuvvetleri’nde personelin geldiği makamda yetkin olması ve kurumun önemli makamlarında ehliyet sahibi kişilerin olması açısından hem de bu makamı aslında hak eden personelin hak kaybına uğramaması açısından önem arz etmektedir.
Sicil değerlendirmelerinde personelin fiziki yetkinliklerinin yanında tavır ve hareketleri, disiplin ve itaati de dikkate alınması gereken hususlardandır.
Sicil belgelerinin düzenlenme esasları Subay Sicil Yönetmeliği’nin 20.vd md.lerinde hükme bağlanmıştır.
Düzenlenen sicil belgelerinin usulüne uygun doldurulup doldurulmadığı sicil subayları tarafından kontrole tabi tutulmaktadır. Resmi Gazetede yayımı inceleyebilirsiniz.
Subayların Silahlı Kuvvetlerden Ayırma Halleri Nelerdir?
Silahlı kuvvetlerden ayırma şekli olarak Subay Sicil Kanunu’nda 3 farklı neden düzenlenmiştir. Bunlar: Kadrosuzluktan Ayırma, Yetersizlikten Ayırma ve Disiplinsizlik ve Ahlaki Nedenlerle Ayırma uygulamalarıdır.
Kadrosuzluktan ayırma halinde Kanunun 41. maddesine göre tespit edilen hizmet ihtiyacı kadrosunu uygulayabilecek rütbelerdeki yığılmaları önlemek, rütbe terfi şartlarını haiz subaylara kadro açılması maksadıyla yüzbaşı, binbaşı, yarbay ve albaylar, müteakip maddelerdeki esaslara göre kadrosuzluktan emekliye sevk edilir.
Yetersizlikten ayırma halinde ise ilgili personelin sicil değerlendirmeleri göz önüne alınarak belirli bir oranın (bu oran genelde % 60 olarak belirlenmiştir) altında kalması halinde personelin ayrılması mümkündür.
Astsubay Sicil Yönetmeliği’nde Düzenlenen Hususlar Nelerdir?
Astsubay Sicil Yönetmeliği Hükümlerinin genel itibariyle Subay Sicil Yönetmeliği ile benzerlikler gösterdiğini söylemek yanlış olmaz. Astsubay Sicil Yönetmeliği kanundaki tanımıyla; astsubayların rütbe terfii, rütbe kademeliliği, kademe ilerlemesi ve Silâhlı Kuvvetlerden ayırma işlemleri ile bu işlemlere esas olacak sicil belgelerinin şekil ve muhtevasını, düzenlenme ve gönderilme usulünü, sicil değerlendirme ve denetleme kurullarının çalışma esaslarını ve astsubaylar hakkında diğer hususlarda yapılacak işlemleri düzenlemektedir.
Sicil üstleri tarafından emri altındaki personel hakkında düzenlenen sicil belgeleri 6 bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler; Temel Nitelikler Bölümü, Sicil Üstlerinin Değerlendirilmesi Bölümü, Personelin Başarılı Olabileceği Görevler, Müstakil Görev Yapma Kabiliyeti, Sicil Üstü Olabilme Durumu, Yurtdışı Görev Yapabilme Durumu.
Personelin sicil değerlendirme işlemlerini yapmak üzere; Kuvvet Komutanlıkları tarafından hazırlanacak yönergelerde gösterilecek miktarda kadrolu personelden oluşan ve personel başkanlıkları bünyesinde yer alan “Sicil Değerlendirme ve Denetleme Kurulları” kurulur. Kurullarda, Kuvvet Komutanlıkları tarafından uygun görülecek rütbede liyakatli personel görevlendirilir. Kurulun görevi personelin aldığı sicil üstü değerlendirme notunun, sicil alma eğiliminden fazla veya düşük olması hâlinde nedenlerini incelemektir.
Astsubayların Silahlı Kuvvetlerden Ayırma Halleri Nelerdir?
Silahlı kuvvetlerden astsubayların ayırma işlemleri için ilgili kanunda düzenlendiği üzere Yetersizlik Nedeniyle Ayırma ve Disiplinsizlik ve Ahlaki Nedenlerle Ayırma hali bulunmaktadır.
Uzman Jandarma Atama ve Sicil Yönetmeliği’nde Düzenlenen Konular Nelerdir?
Silahlı kuvvetlerin bir parçası olan Uzman Jandarma personelleri hakkında sicil belgeleri esas alınarak yapılan atama, kıt’a karargâh kurum ve idari işlerde görevlendirilmeleri, nasıp, sicil, rütbe terfii, kademe ilerlemesi ve silahlı kuvvetlerden ayırma işlemleri, sicil belgeleri ile ilgili uygulanacak işlemler ile meslek içi eğitimler gibi konular Uzman Jandarma Atama ve Sicil Yönetmeliği’nde düzenlenir. Personelin sicil belgesi doldurulurken uzman jandarmanın temel niteliklere sahip olmadığının belirlenmesi halinde personel hakkında silahlı kuvvetlerden ayırma işlemi uygulanır.
Uzman Jandarmaların Silahlı Kuvvetlerden Ayırma Halleri Nelerdir?
Silahlı kuvvetlerden ayırma işlemi yapılacak personel hakkında Yetersizlik Nedeniyle Ayırma ve Disiplinsizlik ve Ahlaki Durum Nedeniyle Ayırma usulleri uygulanabilmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetleri Sicil İptal Davası Açma Nedenleri Nelerdir?
Silahlı kuvvetlere mensup personelin sicil işlemlerinde yapılan hukuka aykırı işlemlere karşı yargı yoluna gitmeleri mümkündür.
Gerek sicil değerlendirmelerine gerekse ayırma kararlarına karşı bu işlemle karşılaşan personelin sicil iptal davası açma hakkı bulunmaktadır. Sicil işlemlerinde kimi zaman sicil amirlerinin taraflı veya adaletsiz davrandığı durumlarla karşılaşılabilmektedir.
Olumsuz sicil verilen personele yönelik kanaatler somut bilgi ve belgeler ile desteklenmesi gerekmektedir. Sübjektif değerlendirmelerle verilen kararlar neticesinde sicili düşürülen personel hak kaybına uğramaktadır.
İşte bu gibi durumlara karşı yargı yoluna başvurularak bağımsız ve tarafsız mahkemelerce personelin uğradığı hak kayıplarının giderilmesi mesleki gelişim ve kariyer planı açısından elzemdir.
Jandarma sicil iptal davası
Jandarma sicil iptal davası, jandarma personeli veya görevlisi tarafından, disiplin veya sicil kaydında bulunan bir bilginin veya olayın silinmesi veya düzeltilmesi amacıyla açılan hukuk davasıdır.
Bir jandarma personelinin sicilinde, görev süresi boyunca yaptığı hizmetler, aldığı cezalar, derece yükseltmeleri ve benzeri bilgiler bulunur. Bu sicil, personelin kariyerini ve gelecekte alabileceği atamaları veya terfileri doğrudan etkileyebilir. Eğer bir personel, sicilindeki bir bilginin yanlış veya haksız olduğunu düşünüyorsa, bu bilginin silinmesi veya düzeltilmesi için hukuk yoluyla başvurabilir.
Bu tür bir davanın açılması ve yürütülmesi, genellikle Askeri Mahkemeler ve ilgili hukuk kurallarına tabidir. Ancak, bu süreç, belirli bir durumun ayrıntılarına ve yerel hukuk kurallarına bağlı olarak değişebilir. Bu nedenle, bir jandarma sicil iptal davası hakkında kesin bilgi almak için bir hukuk veya askeri hukuk profesyoneli ile görüşmek önemlidir. Bu bilgiler, genel bir bakış açısı sağlamak için verilmiştir ve belirli bir durum için hukuki tavsiye olarak kabul edilmemelidir.
Sicil İptal Davasına Bakmakla Görevli ve Yetkili Mahkeme Hangisidir? Dava Açma Süresi Nedir?
Sicil işlemleri idari işlem niteliğindedir. Dolayısıyla sicil iptal davalarına bakmakla görevli mahkemeler de İdare Mahkemeleridir. Sicil davalarında yetkili mahkemenin belirlenmesi hususunda ise 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 33/3 maddesi uygulanmaktadır. Bu maddeye göre “Kamu görevlilerinin görevle ilişkisinin kesilmesi sonucunu doğurmayan disiplin cezaları ile ilerleme, yükselme, sicil, intibak ve diğer özlük ve parasal hakları ve mahalli idarelerin organları ile bu organların üyelerinin geçici bir tedbir olarak görevden uzaklaştırılmalarıyla ilgili davalarda yetkili mahkeme ilgilinin görevli bulunduğu yer idare mahkemesidir.”
Dava açma süresi idari yargıda işlemin tebliğinden itibaren 60 gündür. Sicil iptal davaları idari davalardan farklılık göstermektedir.
Silahlı kuvvetler kurumunun niteliği, sicil belgelerinin gizliliği gibi etkenlerden kaynaklanan sebeplerle idari davalardaki zaman aşımı uygulanmayacağı AYİM kararlarında ortaya konulmuştur. Ancak askeri yargı sisteminin sivil mahkemelere devredilmesi nedeniyle mahkemelerin askeri yapıya yönelik değerlendirmelerinde farklılıklar olduğuda bilinmektedir.
Dolayısıyla gerek zaman aşımı gerekse dava açma süresi bakımında kıdem sıra listesinin açıklandığı süre zarfından itibaren yasal sürede dava açılması tavsiye edilmektedir.
Örnek vermek gerekirse; AYİM döneminde tek bir dava dilekçesi ile birden fazla sicil dönemine yönelik dava açılabilmekteydi. Tsk Sicil İptal davaları ve davası ile ilgili emsal kararlar sayfanın sonunda yer alıyor.
Askeri yargının sivil yargı tarafından yürütülmeye başladığı ilk dönemlerde AYİM yerleşik bu uygulanmasına riayet edilirken sonraki dönemde bölge idare mahkemelerinin kararları ile her sicil dönemine ayrı dava açılması gerekliliği bunların tek bir dava dilekçesi ile birden fazla döneme ilişkin dava açılamayacağı yönünde karar verilmeye başlandı. Bu nedenle herhangi bir hak kaybına uğramamak için olan süreler içinde süreci başlatmak hayati öneme haizdir.
Sicil yönetmeliği sayfasını inceleyebilirsiniz.
Sicil iptal davası dilekçe örneği
Bir sicil iptal davası, kişinin sicilinde yer alan yanıltıcı, haksız veya yanlış bir bilginin silinmesi için başvurduğu hukuk sürecidir. Sicil iptal davası genellikle iş hayatında, özellikle kamu görevlileri ve askeri personel gibi sektörlerde kullanılır. Her ne kadar aşağıda genel bir sicil iptal davası dilekçe örneği verecek olsam da, bu konuda profesyonel hukuk danışmanlığı almak önemlidir.
TSK Sicil İptal Davalarına İlişkin Yargı Kararı
Bolu İdare Mahkemesi Esas No: 2020/800 Karar No: 2021/1220 T.10/12/2021
Dava, Bolu 2. Komando Tugay Komutanlığı emrinde astsubay olarak görev yapan davacı tarafından, 2019 yılı astsubay sicil döneminde hakkında tanzim edilen 20.. yılı astsubay sicili konulu işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
28.12.1998 tarih ve 23567 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Astsubay Sicil Yönetmeliği’nin ”Sicil belgelerinin düzenlenmesi” başlıklı 21. maddesinde;
“(Değişik:RG-21/8/2014-29095) (1) Sicil belgeleri aşağıdaki esaslara göre düzenlenir:
a. Birinci sicil üstleri; sicil doldurma zamanında emri altında bulunan bütün astsubayların sicillerini doldurur. Bir astsubay hakkında sicil düzenlenebilmesi için; o astsubayın, o sicil süresi içinde, sicil verecek amir ile birlikte en az üç ay fiilen görev yapması şarttır.
b. Sicil belgesinde bir astsubayın değerlendirilmesini sağlayacak nitelikler ve bu niteliklerin astsubayda bulunma derecesini ölçmeye imkân veren kıstaslar bulunmaktadır.
Sicil üstlerinin astlarında değerlendirecekleri nitelikleri tanımlamak, bu suretle terim birliği ve sicil verilen personelin aynı şartlarda değerlendirilmesini sağlamak maksadıyla. Sicil belgesinde yer alan niteliklerin tanım ve standartları Genelkurmay Başkanlığınca hazırlanacak “Türk Silâhlı Kuvvetleri Sicil Belgesi Düzenleme Kılavuzu”nda belirtilir. Sicil üstleri astsubaylar için not takdiri yapmaz, niteliklerin astsubayda bulunma derecesini, niteliğe ait kıstaslardan birisini işaretlemek suretiyle belirler.
Sicil belgesindeki personele ait bilgilerin, tam ve doğru olarak doldurulması sorumluluğu, birinci sicil üstüne aittir.
c. Birinci sicil üstü, astsubay sicil belgesinde yer alan “Personelin Başarılı Olabileceği Görevler”i, sicil alan personelin performansını ve potansiyelini dikkate alarak işaretler.
d. Sicil belgesindeki ayırt edici nitelikler bunları açıklayan kıstaslar yardımıyla değerlendirilir. Sicil üstleri, sicil belgesi ve Türk Silâhlı Kuvvetleri sicil belgesi düzenleme kılavuzunda yer almayan hususlarla ilgili varsa ilâve kanaatlerini yazabilirler.
Bu kanaatler, ihtiyaç duyulması halinde, sonraki sicil üstleri ve/veya ilgili birimler tarafından, personel hakkında yapılacak değerlendirmeler ile atama, seçim, görevlendirme vb. konularında personel hakkında verilecek kararlarda kullanılabilir.
Astsubay sicil belgesinde birinci sicil üstleri tarafından ÜSTÜN BAŞARILI ve KATEGORİSİNDEKİ EMSALLERİNİN ÜSTÜNDE ile YETERSİZ ve KATEGORİSİNDEKİ EMSALLERİNİN ALTINDA olarak değerlendirilen Ortak Nitelikler için tek, Görev Alanı Niteliklerinin her biri için ayrı olacak ve öncelikle NE ZAMAN, NEREDE ve NEDEN sorularına cevap verecek şekilde en az 20 kelimeden (150 karakter) oluşan gerekçe yazılması zorunludur.
Gerekçelerin şekil ve anlamlılık uygunluğu sıralı sicil üstleri ve Kuvvet Personel Başkanlıklarının uygun göreceği birimler tarafından incelenir. Birinci sicil üstü elektronik ortamda sicil verme işleminin tamamlanmasını müteakip ikinci sicil üstüne bilgi verir.
Matbu sicil belgesi doldurulması durumunda ilgili bölümleri doldurur, imza eder ve ikinci sicil üstüne gönderir….” hükümlerine; ”Sicil belgelerine personel başkanlıklarında yapılacak işlemler” başlıklı 27. maddesinin (c) fıkrasında, ”(Değişik:RG-21/8/2014-29095)(1) Sicil üstlerinin yaptığı işaretlemeler, bilgisayar yardımıyla nota tahvil edilir ve böylece sicil üstlerinin vermiş olduğu notlar bulunur ve hesap edilir.
Kıstasların nota tahvilinde Astsubay Sicil Formu genel değerlendirme notu; ÜSTÜN BAŞARILI için 90.00-100 puan, BAŞARILI için 75.00-89.99 puan, YETERLİ için 60.00-74.99 puan ve YETERSİZ için 0-59.99 puan aralığını ifade eder.
Genel değerlendirme notu ÜSTÜN BAŞARILI işaretlenmesi durumunda 93, BAŞARILI işaretlenmesi durumunda 85, YETERLİ işaretlenmesi durumunda 71 ve YETERSİZ işaretlenmesi durumunda 59.99 olarak alınır ve müteakiben genel değerlendirme notuna eğer ayırt edici nitelikler bölümünde işaretleme yapılmış ise bu işaretlemelerin ağırlık puanları eklenerek ve/veya çıkartılarak sicil üstü değerlendirme notu hesap edilir.
Personelin görev alanlarına göre farklılaşan “Ayırt Edici Nitelik Ağırlık Puanları” EK-5’de belirtilmiş olup bu ağırlıklar 100 puan üzerinden tespit edilen ağırlıklardır.
EK-5’de belirtilen ağırlıklar KATEGORİSİNDEKİ EMSALLERİNİN ÜSTÜNDE şeklinde işaretlenen niteliklerde; ÜSTÜN BAŞARILI kategorisi için 7, BAŞARILI kategorisi için 5, YETERLİ kategorisi için 4’e, KATEGORİSİNDEKİ EMSALLERİNİN ALTINDA şeklinde işaretlenen niteliklerde ise; ÜSTÜN BAŞARILI kategorisi için 3, BAŞARILI kategorisi için 10, YETERLİ kategorisi için 11’e, YETERSİZ kategorisi için 59’a tahvil edilir ve KATEGORİSİNDEKİ EMSALLERİNİN ÜSTÜNDE şeklinde işaretlenen nitelikler için artı, KATEGORİSİNDEKİ EMSALLERİNİN ALTINDA şeklinde işaretlenen nitelikler için ise eksi olarak alınır. YETERSİZ kategorisindeki personelin ayırt edici niteliklerinin değerlendirilmesinde sadece KATEGORİSİNDEKİ EMSALLERİNİN ALTINDA şeklinde bir değerlendirme yapılır.” hükümlerine yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, Bolu 2’nci Komando Tugay Komutanlığı emrinde astsubay olarak görev yapan davacı tarafından, 20.. yılı astsubay sicil döneminde hakkında tanzim edilen 20. yılı astsubay sicili konulu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri ışığında, bir personele yetkili sicil amirlerince sicil düzenlenmesinde, objektif ölçüt ve kriterlerin esas alınması, sicil yılı boyunca vaki başarı ya da başarısızlığın,
Görev zaafiyeti hallerinin, disiplin bozucu tutum ve davranışların yargı denetimine elverişli somut neden ve gerekçelerinin ortaya konması gerektiği, tam bir tarafsızlık, adalet ve objektif vicdani kanaatle hareket etme halinin ise ancak bu halleri somut bir şekilde ortaya koyan yazılı bilgi ve belgelerin mevcudiyeti durumunda gözlenebileceği,
Salt takdir yetkisine dayanılarak verilmiş, hiçbir belgeye dayanmayan bir sicilin, sübjektif bir sicil mesabesinden öteye gidemeyeceği, kaldı ki kamu yararına kullanılması zorunluluğu olan takdir yetkisinin objektif ölçütlere göre kullanıldığının kanıtlanmasında başkaca bir hukuki olanağın da mevcut olmadığı, belirtilen bu esaslara aykırı şekilde düzenlenen sicillerinin ise hukuka aykırı olacağı değerlendirilmektedir.
Diğer taraftan, sicil amirleri, sicil düzenledikleri personel hakkında her sicil döneminde, önceki yıllara ait sicil notları ve kanaatleri ile bağlı olmaksızın, personelin görevinde gösterdiği çalışma düzeyini bağımsız surette takdir etmek ve değerlendirmek, objektif ve yansız surette sicil düzenlemek görev ve yetkisiyle donatılmıştır. Aksi görüşe itibar edilirse o zaman sicil amirinin sicil verdiği personelin o sicil dönemindeki çalışma seviyesini gerçeklere uygun surette değerlendirmesi olanağı kalmamış olur ki bu durum sicil müessesine ait kamu yararı ilkesine aykırı olacağı tabiidir.
Bakılan davada, 20… yılı sicil notuna yönelik dosyaya sunulan bilgi ve belgelere göre 20… yılına ait sicil belgesinde “Cumhuriyetin temel nitelikleri(Anayasanın 1’inci, 2’inci ve 3’üncü maddelerine) ile Atatürkçü düşünce sistemine bağlılığı ve özümsemesi” bölümüne 1. sicil amiri tarafından
”Tamdır” şeklinde, 2. ve 3. sicil amiri tarafından “Şüphelidir” şeklinde ifade yazıldığı, “Dürüstlüğü, güvenirliği ve ahlaki sağlamlığı” bölümüne 1. sicil amiri tarafından ”Yeterlidir” şeklinde,
2. ve 3. sicil amiri tarafından “Takip Edilmelidir” şeklinde ifade yazıldığı, “Disiplin(Kanunlara, nizamlara, amirlere mutlak bir itaat, astının ve üstünün hukukuna riayet) kurallarına uyarlığı” bölümüne
1. sicil amiri tarafından ”Yeterlidir” şeklinde, 2. ve 3. sicil amiri tarafından “Takip Edilmelidir” şeklinde ifade yazıldığı, aynı belgenin “Ayırt edici nitelikler” bölümüne
1. sicil amiri tarafından 15 sekmeden 8 tanesine emsallerinin üstünde şeklinde işaret konulduğu, diğer sicil amirlerince herhangi bir işaret konulmadığı, sicil üstü olabilme durumu değerlendirildiğinde; 1. ve 3. sicil amiri tarafından sicil üstü olabileceği,
2. sicil amiri tarafından ise sicil üstü olamayacağının belirtildiği, “Ortak nitelikler” bölümünde 1. sicil amiri tarafından; “Verilen emirlere riayette zorlanmaz ve süratle yerine getirir.
Askerlik mesleğini severek yapar ve askerlik etiğine bağlıdır. Uygun ortamda bilgilerini paylaşmaktan çekinmez. Kitap okuma alışkanlığı vardır. Takım çalışması yapar.
Pozitif motivasyonla her şeyi yapabilir.” şeklinde değerlendirme yapıldığı, diğer sicil amirlerince bu bölümün boş bırakıldığı, “Görev alanı nitelikleri” bölümünde 1. sicil amiri tarafından; “Faaliyetleri koordine eder, eksikliğe mahal vermeden çevresindeki astlarını koordine ederek hedefe doğru yönlendirir, planladığı faaliyetleri öncesinde kontrol eder.
Herhangi bir sorunun parçası olmak yerine çözüme katkısı olur, sorun ile karşılaştığında onu çözmek için araştırma yapmaktan çekinmez, alternatifleri araştırıp arz eder.” şeklinde değerlendirme yapıldığı, “Serbest kanaat” bölümünde ise 1. sicil üstü tarafından olumlu yönde kanaat belirtildiği, diğer sicil amirlerince olumlu ya da olumsuz serbest kanaat belirtilmediği ve dava konusu 2019 yılı sicilinde 1. sicil üstünün üstün başarılı (96,38), 2. sicil üstünün yeterli(71,00), 3. sicil üstünün ise yeterli (71,00) seviyede sicil notları verdikleri görülmektedir.
Bu durumda, davacının sicil dönemi içerisinde herhangi bir idari veya cezai soruşturma geçirmediği, davacıya herhangi bir disiplin cezası verilmediği, davacı hakkındaki bilgi notuna bakıldığında; kardeşi hakkında 15.07.2016 tarihli darbe girişimi sonrası tutuklandığı, bilahare tahliye edildiği,
“Silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan yargılamasının devam ettiği, babası hakkında ise; 2012 yılında kapatılan şirkette sıvacı olarak SGK kaydının bulunduğu şeklinde istihbari bilgilere yer verildiği, davacının kardeşi hakkında yapılan yargılama sonucunda
İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 17.06.20.. tarih ve E:2018/…, K:2019/… sayılı kararıyla üzerine atılı suçu işlemediği sabit olduğu anlaşıldığından “Beraati” yönünde karar verildiği,
Davacının şahsıyla ilgili olmayan her iki bilginin de davacının sicil notunun değerlendirilmesinde dikkate alınamayacağı, davacı hakkında 2. ve 3. sicil amiri tarafından
-Cumhuriyetin temel nitelikleri(Anayasanın 1’inci, 2’inci ve 3’üncü maddelerine) ile Atatürkçü düşünce sistemine bağlılığı ve özümsemesi- bölümünün “şüpheli” olarak ve -Dürüstlüğü, güvenirliği ve ahlaki sağlamlığı- ve -Disiplin(Kanunlara, nizamlara, amirlere mutlak bir itaat, astının ve üstünün hukukuna riayet) kurallarına uyarlığı- bölümlerine “Takip Edilmelidir”
Şeklindeki değerlendirmelerin dayanağının ortaya konulamadığı, ayrıca davacının önceki yıllardaki sicil notlarına bakıldığında üstün başarılı olarak nitelendirildiği ve 20.. yılı sicil notundaki düşüşünün ve menfi kanaatleri haklı kılabilecek mahiyette bilgi veya belgenin bulunmaması ile takdir edilen ortalama 79,46 sicil notunun davacının mesleki başarıları, önceki yıllardaki 93,80 olan sicil ortalaması ve takdir belgeleriyle uyumlu olmaması karşısında, davacı hakkında tanzim edilen 20.. yılı sicil notunda hukuka ve mevzuata uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin İPTALİNE, 10/12/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Uyuşmazlık Mahkemesi Kararı – HB., E. 2012/216 K. 2013/475 T. 8.4.2013
Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde genel idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Tuncay Dündar’ın davada Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Savcısı Hakan Ali TURGUT’un ise davada genel idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü ve yazılı açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, Türk Silahlı Kuvvetlerindeki memuriyetine 2005 yılında son verilen davacı tarafından, hakkında düzenlenen 2005 yılı olumsuz sicilinin iptali ile İzmir’de münhal bulunan kadrolardan herhangi birine atanması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin davalı idarenin 19.08.2011 tarihli işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu,
Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş, 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinin birinci fıkrasında,
“Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda, ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz” denilmiştir.
Buna göre, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem veya eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
1602 sayılı Yasa’nın 20. maddesinin ikinci fıkrasında, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.
Dosya kapsamında yapılan incelemede, davacının 03.07.2003 tarihinde 5’inci Ana Jet Üs Komutanlığı emrinde personel işlem memuru olarak göreve başladığı, sonrasında birinci sicil amirinin hakkında olumsuz sicil vermesi sonucu aday memurluktan çıkarıldığı, aday memurluk dönemi içindeki göreve son verme işleminin ve bu işlemin dayanağı olan 2005 yılı sicil notlarının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle davacı tarafından açılan davanın
AYİM 3. Daire Başkanlığı’nın 13.04.2006 gün, E:2005/799, K:2006/486 sayılı kararı ile reddedildiği, sonrasında davacı tarafından, bu kararın dayanağı olan, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun sicile ilişkin hükümlerinin
6111 sayılı Kanun ile değiştirildiği, ayrıca iş bu kararın verilmesine dayanak oluşturan 657 sayılı Kanun’un 121’inci maddesine dayanılarak çıkarılan Devlet Memurları Sicil Yönetmeliğinin de yürürlükten kaldırıldığı, dolayısıyla 657 sayılı Kanun’un sicil amirleri başlıklı
112’nci maddesine istinaden çıkarılmış olan sicil amirleri yönetmeliklerinin de dayanak ve uygulama imkanının kalmadığı, böylece 6111 sayılı Kanun hükümlerinin geçmişe etkili olarak uygulanmasının mümkün hale geldiği gerekçeleri ile, bu hükümlerin lehine uygulanması için
Milli Savunma Bakanlığı’na olumsuz sicilin iptali ve İzmir ilinde münhal bulunan kadrolardan herhangi birine atanma talebine ilişkin olarak 02.08.2011 tarihinde başvuruda bulunulduğu, bu başvurunun ise 19.08.2011 tarihli işlem ile reddedildiği, sonrasında da davacı tarafından bu işlemin iptali istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar AYİM 2. Daire Başkanlığı 30.11.2011 gün, E:2011/1493, K:2011/1434 sayılı görevsizlik kararının gerekçesinde, davacının olumsuz sicile ilişkin açmış olduğu davanın daha önceden reddedildiğini,
Bu bağlamda davacının talebinin yeniden memuriyete atanma işlemine ilişkin olduğunun kabul edildiğini, ancak davacının memuriyetine son verildiği 25.05.2005 tarihi itibariyle sivil şahıs olması sebebiyle
1602 sayılı AYİM Kanununun 20. maddesine göre idari işlemin ”asker kişiyi ilgilendirme” şartının gerçekleşmediğini belirtmiş ise de, davacının gerek askeri yargıda, gerekse de idari yargıda davasına konu ettiği hususun olumsuz sicilin iptali ve münhal kadrolardan herhangi birine atanma talebine ilişkin olarak yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptaline ilişkin olduğunda kuşku bulunmadığı, bununla birlikte uyuşmazlığa konu olan
AYİM 2. Daire Başkanlığının kararında dava konuları ayrılmaksızın davanın görev yönünden reddine karar verildiği, sonrasında
Ankara 15. İdare Mahkemesinin 23.05.2012 gün, E:2012/818 sayılı kararında da bu hususa değinilerek, yargı mercilerince davacıların talebinin bir kısmı hakkında usul ya da esas yönünden herhangi bir hüküm kurulmaksızın, diğer kısmı hakkında değerlendirme yapılmasının mümkün olmayıp,
Taleple bağlı kalınmasının zorunlu olduğunun ifade edildiği anlaşılmış olmakla, bu bağlamda, davacının olumsuz sicilin iptali ve münhal kadrolardan herhangi birine atanma talebine ilişkin olarak yaptığı başvurunun idare tarafından reddine ilişkin işlemin iptaline dair açılan davalar bakımından askeri yargı ile idari yargı yerleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu anlaşılmıştır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun ‘’Sicil Dosyası’’ başlıklı 110.maddesi, ‘’Özlük ve Sicil Dosyasının Önemi’’ başlıklı 111.maddesi, ‘’Sicil Amirleri’’ başlıklı 112.maddesi, ‘’Sicil Raporlarında Belirtilecek Hususlar’’ başlıklı 113., 114. maddeleri, ‘’Sicil Raporlarının Doldurulması’’ başlıklı 115.maddesi, ‘’Değerlendirme Kurulları’’ başlıklı 116.maddesi, ‘’Memurların Uyarılmaları’’ başlıklı 117.maddesi, ‘’İtiraz Hakkı’’ başlıklı 118.maddesi, ‘’Olumlu ve Olumsuz Sicil’’ başlıklı 119.maddesi, ‘’Olumsuz Sicil’’ başlıklı 120.maddesi, ‘’Sicil Yönetmeliği’’ başlıklı 121.maddesi 13.02.2011 günlü 6111 sayılı Kanunun 117.maddesiyle mülga olmuştur.
13.02.2011 tarih ve 6111 sayılı Kanunla 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun, memurlara sicil düzenlenmesi (ve dolayısıyla buna dayalı memuriyete son verilmesi) ile ilgili hükümleri yürürlükten kaldırılmışsa da;
Bu yasanın yürürlüğe girmesinden önce verilmiş siciller ve bunlara dayalı kesinleşmiş işlemler ile bu işlemlere yönelik açılmış davalarda verilmiş kararlar bakımından herhangi bir geçiş hükmü öngörülmemiştir.
Davacı ise sicil düzenlemesine ilişkin yasal hükümlerin yürürlükten kalkmasıyla birlikte, 2005 yılı olumsuz sicilinin; buna dayalı aday memurluğuna son verilmesi işleminin ve bu işlemlere karşı açmış olduğu davada AYİM 3.Dairesi’nin verdiği 13.04.2006 tarih ve E:2005/799,K:2006/486 sayılı kesinleşmiş ret kararının hukuken geçersiz kaldığı iddiasıyla,6111 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesini takiben bu davasını ikame etmiştir.
Davacının AYİM 3.Dairesi’nin ret kararının kendisine tebliğinden itibaren artık statüsü ‘’sivil şahıs’’ olduğundan ve 6111 sayılı Kanunla ‘’asker kişi’’ statüsünde iken kendisi hakkında tesis edilen idari işlemler ve bunlara ilişkin yargı kararları konusunda geçmişe yönelik bir geçiş hükmü öngörülmediğinden; yeni iddialarına dayalı davasında ‘’asker kişiyi ilgilendirme’’ koşulu mevcut değildir.
Her ne kadar 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddesinde sayılan asker kişiler arasında sivil memur da bulunuyor ise de, davacının memuriyetine son verildiği tarih olan 25.05.2005 günü itibariyle asker kişi sayılmasının mümkün olmadığı, dolayısıyla, 1602 sayılı Kanunun 20.maddesine göre idari işlemin ‘’asker kişiyi ilgilendirme’’ şartının gerçekleşmediği anlaşılmıştır.
Belirtilen duruma göre, olayda Anayasa’nın 157. ve 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddelerinde öngörülen, idari eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi koşulu gerçekleşmediğinden, davanın görüm ve çözümü İdari Yargı’nın görevine girmektedir.
Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü genel idari yargı yerinin görevine girdiğinden, Ankara 15.İdare Mahkemesinin başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Davanın çözümünde GENEL İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 15. İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 8.4.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
(Sicilde Tebliğ Yokluğu-Süre İlişkisine Dair Emsal Yargı Kararı)
T.C Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1. Daire-Esas:2001/1220, Karar:2001/1184, Tarih:06.11.2001
Özet
Sicil işlemlerinde idarece ilgililere bir yazılı bildirim yapılmadığından, dava açma süresi ilgilinin iptaline istediği sicile muttali olduğu tarihten başlar; kıdem sıra kitabındaki sıralamanın değişmiş olması, belirli bir sicilin/sicillerin ilgilisince bilindiği anlamına gelmez.
Davacı, 17 Nisan 2001 tarihinde kayda geçen dava dilekçesinde özetle; Kara Harp Okulundan Jandarma subayları arasında 5 nci, Jandarma Sınıf Okulundan ise 3 ncü olarak mezun olmasına rağmen emsalleri arasında kıdem sıralamasında gerilerde olduğunu,
Bunun sebebinin 1995 ve 1996 sicil döneminde 1 nci sicil üstü olan Tb.K.nın bir yakını için açtırmış olduğu idari tahkikatı durdurmaması olduğunu tahmin ettiğini, dava konusu yıllarda başarılı görevler yaptığını, başarılarından dolayı kasıtlı olarak kendisine takdir yazmayan Tb.K.nın kendi Bölüğündeki yeni Kıt’aya çıkmış Teğmeni ödüllendirdiğini,
Tb.K.nın kendi bölüğünden uzakta olduğunu, yakın çalışma içinde bulunduğu Şihan Üs K. ile yakın birliklerde görev yapan personelin yazılı beyanlarını da 02 Temmuz 2001 tarihli cevaba cevap dilekçesine ekleyerek 1995 ve 1996 yılı 1 nci sicil üstünün sübjektif değerlendirmelerle sicil takdir etmiş olabileceğini, kendisini çok iyi tanımayan 2 nci sicil üstlerinin de 1 nci sicil üstünden etkilenerek sübjektif sicil değerlendirmelerinde bulunabileceğini belirterek 1995 ve 1996 yılı 1 nci ve 2 nci sicil üstü sicil notları ile varsa olumsuz kanaatlerinin iptali istemiyle bu davayı açtığı görülmektedir.
Davacıya ait Kuvvet Komutanlığında bulunan özlük, Kıt’a özlük, sicil belgeleri ve sicil defterlerinin incelenmesi neticesinde, 30.08.1990 tarihinde jandarma Teğmen olarak Türk Silahlı, Kuvvetlerinde göreve başlayan davacının sicil almaya başladığı 1991 yılından dava konusu 1995 yılına kadar çok iyi seviyede sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edildiği,
Dava konusu 1995 ve 1996 yıllarında ise iyi seviyede sicil notları, 1996 yılı 2 nci sicil üstü hariç olumsuz kanaatler ile takdir edildiği, dava konusu yıllarda davacının herhangi bir takdiri yada ceza ve uyarısının bulunmadığı,
Dava konusu sicil döneminden sonra davacının sicil üstleri tarafından çok iyi ve mükemmel seviyede sicil notları ve olumlu kanaatler ile takdir edildiği, davacının 31 Mayıs 1994 tarihinde Tb.K.V. tarafından yazılı olarak uyarıldığı,
Ancak bu konuda herhangi bir savunma ve tebligatın bulunamadığı, 27 Mayıs 1999 tarihinde 23-24 Şubat 1998 tarihli memuriyet görevini ihmal suçundan J.Gn.K.lığı Askeri Mahkemesinde açılan davadan beraat ettiği, davacının askerlik safahatı boyunca 2 adet J.Gn.K.lığı Eğitim ve Öğretim Şerit Rozeti ile ödüllendirildiği ve 8 adet yazı ile takdir edildiği görülmektedir.
Subay Sicil Yönetmeliğinin “Sicil üstlerinin görev ve sorumluluğu” başlıklı 5 nci maddesinde, “Sicil üstleri emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken; üstlük ve komutanlığın en önemli özelliği olan özel yetkilerinden birini kullanır. Sicil üstleri bu görevin önemini göz önünde tutarak, emri altındakiler hakkında sicil düzenlerken sicil belgelerindeki niteliklere tam bir tarafsızlık, adalet ve vicdani kanaatle not takdir etmelidir…” denilmektedir.
Bilindiği üzere; askerlik müessesesinde her türlü yükselme, taltif, yurtiçi ve yurtdışı kurs, öğrenim ve görevlendirmelerde personelin sicilleri büyük önem arz etmektedir.
Bu nedenle sicil üstleri üstlük ve komutanlığın en önemli özel yetkilerinden olan sicil verme yetkisini kullanırken mutlaka objektif olmak durumundadırlar.
Ayrıca her ne kadar sicil işlemlerinin idarenin diğer işlemlerine göre takdir yetkisinin daha yoğun olarak kullanıldığı işlemler grubunda olması ve T.C. Anayasa’sının 125/4 ve 1602 sayılı Kanunun 21/2 nci maddelerinde belirtildiği üzere, takdir yetkisini ortadan kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği göz önünde tutulsa da, burada denetlenemeyecek olan husus hukuka uygun yetkisini kullanırken mutlaka objektif olmak durumundadırlar.
Ayrıca her ne kadar sicil işlemlerinin idarenin diğer işlemlerine göre takdir yetkisinin daha yoğun olarak kullanıldığı işlemler grubunda olması ve T.C.Anayasa’sının 125/4 ve 1602 sayılı Kanunun 21/2 nci maddelerinde belirtildiği üzere, takdir yetkisini ortadan kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği göz önünde tutulsa da, burada denetlenemeyecek olan husus hukuka uygun kullanıldığı tesbit edilen takdir hakkı olup, bu hakkın hukuka aykırı ve yanlış kullanıldığının anlaşılması halinde, idarenin sicil tanzimi konusundaki takdir yetkisi de denetlenebilecektir.
Sicil işlemlerindeki hukuka aykırılığın kendisini gösterdiği durum ise; uzun yıllar boyunca belirgin bir çoğunlukta çok yüksek sicil notlan ve olumlu kanaatler ile takdir edilen personelin, genel gidişata ve uygulamaya istisna teşkil edecek biçimde ve göze çarpacak nitelikte, ayrıca birden bire düşüşü açıklayan makul nedenler öne sürülmeksizin düşük sicil notları ile takdir edilmesi ve hakkında olumsuz kanaatlerin belirtilmiş olmasıdır.
Bu açıklamalar ışığında dava konusuna dönüldüğünde, davalı idarenin süre aşımı konusunda iddiası, sicil işlemlerinde yazılı bildirim yapılması söz konusu olmadığından sürenin ilgilinin iptali istenen işleme muttali olduğu tarihten itibaren başlayacağı uygulamada kabul edilen bir düşünce olduğu,
Kıdem sıra kitabındaki değişiklikleri bilmenin sicilleri bilmek anlamına gelmediği, bu hususun AYİM 1 nci Dairesinin yerleşik kararlarından olduğu, bu nedenle davada süre aşımı olmadığı, davacının 1995 yılı 1 nci ve 2 nci sicil üstü ile 1996 yılı 1 nci ve 2 nci sicil üstü tarafından takdir edilen sicil notlarının davacının sicil safahatı ile uyumlu olmadığı,
Sicil üstleri tarafından takdir edilen sicil notlan ile olumsuz kanaatleri destekleyecek mahiyette davacıya herhangi bir ceza, ikaz gibi adli bir işlem yapılmadığı,
Bu nedenle bu sicillerin Subay Sicil Yönetmeliği hükümlerine uygun şekilde düzenlenmediği, somut sebep ve gerekçeleri ortaya konulmaksızın verilmiş sübjektif siciller olduğu kanaatine varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle;
1. 1995 yılı 1 nci ve 2 nci sicil üstü tarafından takdir edilen sicil notu ve olumsuz kanaatlerinin İPTALİNE,
2. 1996 yılı 1 nci ve 2 nci sicil üstü tarafından takdir edilen sicil notunun İPTALİNE, 3. 1996 yılı 1 nci sicil üstü tarafından takdir edilen olumsuz kanaatlerinin İPTALİNE,
4. 1996 yılı 2 nci sicil üstü tarafından olumsuz kanaat takdir edilmediğinden, olumsuz kanaatin iptali istemiyle açılan DAVANIN ESASI HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA.
(Tek Dilekçe İle Birden Fazla Döneme İlişkin Dava Açılmayacağı)
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdare Dava Dairesi Esas No: 2020/2233 Karar No: 2021/361 T.18.02.2021
Karar veren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdare Dava Dairesince, dava dosyasındaki bilgi ve belgeler incelenerek işin gereği görüşüldü:
Dava, İstanbul İli’nde bulunan …………. emrinde yüzbaşı olarak görev yapan davacı tarafından, kademe ilerlemesi yapılmamasına sebep teşkil eden 20.. yılı sicili ile 20.., 20.., 20.., 20.., 20.. ve 20.. yılları sicillerinin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince “… Uyuşmazlıkta, yukarıda belirtilen ölçütler doğrultusunda davacı hakkında düzenlenen sicil belgeleri değerlendirildiğinde; 20.., 20.. ve 20.. yılına ait sicil notlarının 90,00 üstü (üstün başarılı) olmasına karşın 20.., 20.., 20.. ve 20.. yılına ait sicil notlarının 60,00 üstü (yeterli) olduğu,
Bu kapsamda; verilen notlar (üstün başarılı-yeterli) arasında bariz fark olmakla birlikte oluşan bu farka ilişkin sicil üstlerince 20.., 20..,
20.. ve 20.. yılına ilişkin düşük sicil notu (60,00 üstü-yeterli) verilmesini destekleyen herhangi bir bilgi veya belgenin dava dosyasına sunulmadığı, oluşan bu durumun davacının sicil alma eğilimi ve safahatına uygun olmadığı, genel gidişata ve sicil notlarında uygulamaya istisna teşkil edecek biçimde bir düşüş görüldüğü,
Düşük sicil notunun içerik olarak hukuki bilgi ve belgelerle desteklenmediği sonucuna ulaşılmıştır. Bu durumda; davacının kademe ilerlemesine engel teşkil ettiği görülen davaya konu 20.., 20.., 20.. ve 20.. yıllarına ilişkin düzenlenen sicillerinde hukuka uygunluk,
20.., 20.. ve 20.. yıllarına ilişkin düzenlenen sicillerinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” gerekçesiyle dava konusu 20.., 20.. ve 20.. yılına ilişkin siciller yönünden davanın reddine, 20.., 20.., 20.. ve 20.. yılı sicillerin ise iptaline karar verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Aynı dilekçe ile dava açılabilecek haller” başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasında; her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılacağı, ancak aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabileceği düzenlenmiştir.
Anılan Kanun’un 14. maddesinin üçüncü fıkrasının (g) bendinde de; dava dilekçeleri üzerinde 5. madde hükmüne uygun olup olmadıkları yönünden ilk inceleme yapılacağı; 15. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde ise; 14. maddenin 3/g bendinde yazılı halde otuz gün içinde 5. maddeye uygun şekilde yeniden düzenlenmek üzere dava dilekçelerin reddine karar verileceği belirtilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık veya sebep-sonuç ilişkisi bulunmayan 20.., 20.., 20.., 20.., 20.., 20.. ve 20… yılları sicillerine karşı davacı tarafından tek dava dilekçesi ile açılan davanın bu şekilde tekemmül ettirilerek işin esasının karara bağlandığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık veya sebep-sonuç ilişkisi bulunmayan her bir sicil işlemi yönünden ayrı düzenlenecek dava dilekçesi ile dava açılmasının sağlanması için dava dilekçesinin yukarıda yer verilen hükümler uyarınca reddine karar verilmesi gerekirken, usule aykırı olan dava dilekçesi ile dosyanın tekemmülü sonucunda verilen ilk derece mahkemesi kararında usul hükümlerine uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, istinaf talebinin kabulüne, İstanbul 10. İdare Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve E:2018/2353, K:2020/875 sayılı kararının kaldırılmasına, dava dosyasının yeniden bir karar verilmek üzere Mahkemesine iadesine, Mahkemece yapılacak yargılama sonucunda verilecek karar ile yargılama giderleri hakkında da hüküm kurulacağından bu konuda ayrıca hüküm kurulmasına yer olmadığına, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45/5. maddesi uyarınca kesin olarak, 18/02/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Faydalı Linkler:
- TSK Yüksek Disiplin Kurulunda Yapılan Değişiklikler
- Hava Aracı Sicil İşlemleri Nelerdir?
- Polis Disiplin Cezaları Nelerdir?
- Adli Sicil Kaydı Nasıl Silinir?
- Subay ve Astsubay Atamaları Dava Süreci
Tüm detaylı bilgiler için iletişim sayfamızdan bizlere ulaşabilir ve hukuki danışmanlık alabilirsiniz.