Zina Nedir ve Sonuçları Nelerdir?
Makale Başlıkları
Zina Nedir ve Sonuçları Nelerdir?
Zina, evli bir bireyin eşinden başka biriyle cinsel ilişkiye girmesi olarak tanımlanır. Bu durum, hem dini hem de sosyal normlara göre yasaklanmış ve kınanmış bir eylem olarak kabul edilir.
Zina, aile yapısının temel taşlarından biri olan sadakat ilkesini ihlal eder ve evlilik kurumunun güvenilirliğini sarsar.
Tarih boyunca çeşitli kültürlerde ve toplumlarda zina, ağır cezalara tabi tutulmuş ve ciddi toplumsal sonuçlara yol açmıştır.
Zina Ne Demektir?
Zina kanunumuzda düzenlenmemiştir. Kanunumuzda düzenlenmese bile zina doktrin ve Yargıtay içtihatlarına göre evli birinin eşinden başka bir kişiyle cinsel ilişkide bulunmasıdır.
Buna göre zina;
Evli birinin eşinden başka bir kimseyle cinsel ilişkide bulunması ya da
Buna cinsel ilişkiye teşebbüs etmesi durumuna denir.
Dolayısıyla bir duruma zina diyebilmemiz için şart olan şey cinsel ilişkidir. Zinanın varlığı için evli olan eşin kasıtlı bir şekilde hareket etmiş olması gerekir. Kusurlu olması da gerekir. Tam cinsel ilişki tamamlanmamış olsa bile yine zinanın varlığı kabul edilir.
Zina Sayılan Eylemler Nelerdir?
Eşin yalnızken eve başkasını alması: Yargıtay vermiş olduğu bir kararda eşlerden birinin ortak konutta yalnızken bu ortak konuta karşı cinsten birini alması zinanın varlığına delalet olarak kabul etmiştir.
Yargıtay vermiş olduğu başka bir kararda da yabancı bir kişinin ortak konutta yarı çıplak vaziyette gizlenirken bulunmasını zina kabul etmiştir.
Yargıtayın farklı kararlarında da belirttiği üzere zina yaptığı iddia edilen kişilerin yatakta beraber fotoğraf çekinmeleri, bu kişilerin otelde beraber kalmaları da zina olarak kabul edilmektedir.
Eşlerden biri gece vakti sürekli olarak biriyle mesajlaşıyor veya görüşüyorsa yine zinanın varlığı kabul edilmektedir.
Bir kişinin aslında eşi olmayıp onu sosyal ortamlarda eşi gibi tanıtması halinde de zinanın varlığına delil olarak kabul edilmiştir.
Zinanın ispatı için Yargıtay’a göre mutlaka kişilerin cinsel ilişkiye girdiklerinin kanıtlanması şart değildir. Bu durumun muhtemel görünmesi bile zinanın varlığının kabulü için yeterlidir.
Zina Sayılmayan Eylemler Nelerdir?
Eşcinsel ilişki: Zina dediğimiz eylem evli birinin eşi olamayan karşı cinsten biriyle cinsel ilişkiye girmesi diye tanımlandığından dolayı aynı cins olan kişilerin birbirleriyle cinsel ilişkiye girmeleri zina sayılmayacaktır.
Rıza Dışı İlişki: Kişiye şiddet uygulayarak, ona isteği dışında uyuşturucu ve uyarıcı madde vererek ya da onu bayıltarak onunla cinsel ilişkiye girilmesi hali zina eylemini oluşturmayacaktır.
Yine tecavüze uğrayan eşin de zina eylemi yaptığından bahsedilemeyecektir.
Eğer kişi malvarlığına yönelik yapılan tehdit altında cinsel ilişkiye girmişse bu durumda kusurun varlığından bahsedilmektedir.
İş Arkadaşının Arabasına Binmek: Yargıtay eşlerden birinin işyerinde çalışan veya mesai arkadaşının arabasına binmeyi zina eylemi olarak kabul etmemektedir.
Zina Nedeniyle Boşanma Davasının Şartları Nelerdir?
Zina eylemi Türk Medeni Kanunumuzun 161. Maddesinde düzenlenmiştir. Zina mutlak ve kusura dayalı bir boşanma sebebidir. Yani bu eylem gerçekleştiği takdirde hâkim takdir yetkisini kullanamaz. Evlilik birliğinin çekilmez bir hal aldığı kabul edilerek hâkim tarafları boşayacaktır.
TMK m.161’e göre eşlerden biri zina eylemini gerçekleştirirse diğer eş boşanma davası açabilir. Boşanma davası açmaya hakkı olan eş boşanma sebebinin öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Aldatma sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için öncelikler eşler arasında geçerli bir evlilik olmalıdır. Aldatan eş, kusurlu olarak, karşı cinsten biriyle cinsel birliktelik yaşamalıdır.
Eşler Arasında Devam Eden Geçerli Bir Evliliğin Bulunması: Zinadan bahsedebilmek için geçerli bir evlilik olmalı ve eşlerden biri sadakat yükümlülüğüne aykırı davranarak karşı cinsten bir üçüncü kişiyle cinsel ilişkiye girmelidir.
Evlilik mahkeme kararıyla sona ermişse ve kişiler henüz evlenmeden önce yaşanan ilişki zina kapsamında değerlendirilmemektedir.
Cinsel İlişki Koşulunun Gerçekleşmesi Gerekir: Karşı cinsten iki insanın cinsel ilişkide bulunması gerekmektedir. Öpme, sarılma gibi davranışlar zina eylemi için yeterli sayılmamaktadır.
Aldatan Eşin Kusurlu Olması Gerekir: Zina için zina eylemini gerçekleştiren kişinin kastı olmalıdır. Yani eşin ayırt etme gücüne sahip olması, eylemi bilerek ve isteyerek gerçekleştirmelidir.
Zinanın İspatı
Zina nedenine dayanarak boşanma davası açan eş, söz konusu iddiasını ispatlamak zorundadır. Bu davalarda tam ispat aranmamaktadır. Tanık dâhil her türlü delille mahkemede zinanın varlığına vicdani kanaat oluşturulabilir.
Mahkeme bu gibi davalarda ikrar ile bağlı değildir ve aynı zamanda yemin teklif edilemez. Hukuka aykırı elde edilen deliller yasak delil kapsamında olup hükme esas alınmayacaktır.
Görevli ve Yetkili Mahkeme Neresidir?
Boşanma davasında yetkili mahkeme eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.
Görevli mahkeme ise aile mahkemesidir. Asile mahkemesinin bulunmadığı yerlerde ise asliye hukuk mahkemesi, aile mahkemesi sıfatıyla davaya bakmakla görevlidir.
Dava Açma Süresi Ne Kadardır?
Bu husus TMK m.161’ de düzenlenmiştir. Bu madde hükmüne göre zina yoluyla aldatılan eş bu durumu öğrendiği günden itibaren 6 ay içinde ve her koşulda zina eyleminin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içerisinde dava açmalıdır. Bu süreler hak düşürücü niteliktedir.
Dolayısıyla hâkimin bu süreleri resen gözetmesi gerektir. Aldatılan eşin boşanma davsı açma hakkı bu süreler dolduktan sonra düşecektir.
Aldatan Eşin Affedilmesi
Eşin dava hakkını ortadan kaldıran bir diğer neden ise zina yoluyla aldatan eşin affedilmesidir. Bu af sözlü olabileceği gibi yazılı da olabilir.
Kişi zina eylemini öğrenmiş ama uzun süre boyunca hiç böyle olay yaşanmamış gibi evliliğini sürdürmüşse bu durumda zımni af olacaktır.
Böylece eşin zina eylemini affeden kişi, aynı zina eylemine dayanarak boşanma davası açması mümkün değildir.
Zina sebebiyle açılan boşanma davasından feragat eden eş, yine aynı eyleme dayanarak bir daha boşanma davası açması mümkün değildir.
Zinanın Cezası Var mıdır?
Zina fiili bir boşanma sebebi olarak Türk Medeni Kanunumuzda düzenlenmektedir. Ancak Türk Ceza Kanunumuzda bir suç veya kabahat olarak düzenlenmemektedir.
Dolayısıyla zina eyleminde bulunan kişi hakkında diğer eş suç duyurusunda veya şikâyette bulunamayacaktır.
Zinanın Karşılıklı Olması Halinde Her İki Eş de Boşanma Davası Açabilir mi?
Elin zina eyleminin gerçekleştirmesi diğer eş için zina nedeniyle boşanma davası açma hakkı verir. Eğer eylemler karşılıklı olarak gerçekleşmişse her iki eş de zina nedenine ilişkin dava açabilecektir.
Emsal Yargı Kararları
Yargıtay 2.HD.,E.2021/1299 K.2021/2559 T.23.3.2021
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından ilk derece mahkemesince verilen 30.07.2019 tarihli ek karar ve bölge adliye mahkemesince verilen karar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dosyanın yapılan incelenmesinde; Davacı kadın tarafından erkek eş aleyhine zina nedenine dayalı boşanma davası açılmış, ilk derece mahkemesince tefhim edilen kısa kararda davacı kadının davasının;
Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesinde düzenlenen zina hukuki sebebi uyarınca kabul edildiği belirtilmesine rağmen kararın gerekçesinde “Davalı erkeğin başka bir kadınla birlikte yaşadığı, davalının davacıyı aldattığı” gerekçesiyle tam kusurlu olduğu kabul edilerek kadının davasının;
Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebi uyarınca kabul edilmiş, ilk derece mahkemesinin bu kararına karşı davalı erkek tarafından tamamı yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuş ise de davalı erkeğin 24.05.2019 tarihli istinaf kanun yolundan feragati ile istinaf başvurusu reddedilmiştir.
Davacı kadın vekili mahkemeye sunduğu 22.07.2019 tarihli talep dilekçesi ile “İlk derece mahkemesince verilen hüküm kısmının birinci paragrafında davacının davasının kabulü ile;
MK. 161 maddesi gereğince zina nedeniyle tarafların boşanmalarına” denilmesi gerekirken sehven tarafların TMK 166/1. maddelerine göre boşanmalarına karar verildiği, kısa kararla gerekçeli karar arasındaki farkın düzeltilerek tavzih edilmesini talep etmiş, mahkemece “6100 sayılı HMK’nın 305. maddesi uyarınca;
kararının 09/07/2019 tarihinde kesinleştiği, tavzih hukuki müessesesinin hükmün icrası tamamlanıncaya kadar istenebileceği, kararın kesinleşmiş olduğu” gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiş;
30.07.2019 tarihli bu ek karar yönünden davacı kadın tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, bölge adliye mahkemesince davacı kadının istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir.
Karar davacı kadın tarafından temyiz edilmiştir. Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece re’sen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir.
Hüküm tebliğ edilmişse hâkim, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebilir (HMK m. 304/1). Olayları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme hâkime aittir (HMK 33).
Somut olayda davacı kadın tarafından erkek eş aleyhine zina nedenine dayalı boşanma davası açılmış mahkemece boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkek “Başka bir kadınla birlikte yaşayarak davacı kadını aldattığı” gerekçesiyle tamamen kusurlu bulunmuş;
kısa kararda tarafların TMK 161. maddesi gereğince zina nedeniyle boşanmalarına karar verilmiş olduğu halde, “Gerekçeli kararın hüküm kısmında tarafların TMK 166/1. maddesi uyarınca boşanmalarına” şeklinde hüküm kurulmasının maddi hata niteliğinde olduğu anlaşılmamaktadır.
O halde davacı vekilinin 22.07.2019 tarihli talep dilekçesi bu kapsamda değerlendirilerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 304/1. maddesinde düzenlenen usul işlemleri yerine getirildikten sonra talep konusunda karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple bölge adliye mahkemesi kararının ve ilk derece mahkemesinin 30.07.2019 tarihli ek kararının KALDIRILMASINA, temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen gerekçe ile BOZULMASINA;
temyiz peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 23.03.2021 (Salı)
Yargıtay 2.HD., E. 2020/1854 K.2020/3542 T.1.7.2020
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı kadın tarafından;
zina hukuki nedenine dayalı davasının reddi, erkeğin davasının kabulü, tazminatlar ile tedbir ve iştirak nafakası miktarları yönünden;
davalı-karşı davacı erkek tarafından ise; kusur belirlemesi, velayet, tedbir ve iştirak nafakaları ile tazminatlar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: İlk derece mahkemesince karşılıklı açılan boşanma davalarında kadının zina hukuksal nedenine dayalı boşanma davası ve davalı erkeğin
TMK. m.166/l hukuki nedenine dayalı davasının reddine, davacı kadının TMK. m. 166/1 hukuki nedenine dayalı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmaları ve boşanmanın ferileri yönünden karar verilmiştir.
Söz konusu karara karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine görevli İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi tarafından verilen 11.12.2019 tarihli kararla kadının ıslah ile terditli hale getirdiği davasında “…Davacının kısmen ıslah talebinde bulunması nedeniyle hak düşürücü sürenin dava tarihinden itibaren başlatılamayacağı;
ıslah tarihi itibariyle hak düşürücü sürenin geçtiği dikkate alınarak zina nedenine dayalı boşanma davasının reddine ilişkin gerekçenin bu şekilde düzeltildiği..” belirtilerek davacı kadının bu yöne ilişkin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı-karşı davalı kadın 09.03.2015 tarihinde evlilik birliğinin temelinde sarsılması hukuki nedenine dayalı olarak boşanma talebinde bulunmuş;
06.06.2016 tarihli usule uygun ıslah dilekçesi ile davasını terditli hale getirerek; tarafların zina (TMK m. l61) olmadığı takdirde evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki nedenine dayalı olarak boşanmaları talebinde bulunmuştur.
Davacı-karşı davalı kadının ıslah dilekçesi incelendiğinde; talebin dava dilekçesinin ıslahı niteliğinde olduğu, bu durumda TMK 161. maddesinde belirtilen 6 aylık hak düşürücü sürenin davanın açıldığı tarihe göre değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Davacı-karşı davalı kadın davalı-karşı davacı erkeğin Yasemin isimli kadınla 14.11.2014 – 16.11.2014 tarihleri arasında aynı uçakla Antalya’ya gidip aynı otel odasında kaldıkları iddiasında bulunmuş ve dosya arasında bulunan müzekkere cevapları ile iddiasını ispatlamıştır.
Belirtilen olay tarihleri dikkate alındığında 09.03.2015 tarihinde açılan davada 6 aylık hak düşürücü sürenin dolmadığı anlaşılmakta olup bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesinin zina hukuki nedenine dayalı olarak açılan davada verdiği hükme yönelik istinaf başvurusunun esası incelenecek yerde, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen bölge adliye mahkemesi kararının yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine;
dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 01.07.2020